Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Petr Akopov‘dan analiz: Türkiye’nin Türk dünyasını güçlendirme planları Rusya’nın çıkarlarıyla örtüşebilir

Petr Akopov‘dan analiz: Türkiye’nin Türk dünyasını güçlendirme planları Rusya’nın çıkarlarıyla örtüşebilir


HABER-ANALİZ | TARKAN TEKTEN

Eski adı Türk Konseyi yeni adı Türk Devletleri Teşkilatı 12 Kasım 2021 tarihinde Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan’ın ev sahipliğinde İstanbul’da toplandı. Toplantıya Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Kazakistan Cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayev, Kırgızistan Cumhurbaşkanı Sadır Caparov, Özbekistan Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyoyev, Türkmenistan Devlet Başkanı Gurbangulu Berdimuhammedov ve Macaristan Başbakanı Viktor Orban katıldı.

Rusya’yı yakından ilgilendiren ve endişelendiren bu toplantıyı Rus gazeteci Petr Akopov Rus Haber Ajansı RiaNovosti’deki köşe yazısında masaya yatırdı. Bir bakıma Rusların konuyla alakalı rahatsızlığını dile getirdi.

Rus gazeteci, projenin arkasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın değil de ‘Bozkurtlar’ olarak bilinen Milliyetçi Hareket Partisi lideri Devlet Bahçeli’nin olduğunu belirterek yazısına giriş yaptı.

Petr Akopov, şu çarpıcı değerlendirmeyi yaptı:

Türk Dünyası Kuzey Buz Denizi’nden Bulgaristan’a, Dağıstan’dan Altaylar, Yakutlar’a kadar yaklaşık 20 bölgeyi kapsıyor. Geçen hafta İstanbul’da toplanan Türk Konseyi adını Türk Devletleri Teşkilatı olarak değiştirdi. Geleceğin büyük Turan projesinin omurgasını bu oluşturuyor. Bu devasa Avrasya İmparatorluğu ancak Rusya’yı parçalayarak gerçekleşebilir.

Erdoğan ile dostuz ona S-400 satıyoruz, boru hatları inşa ediyoruz ancak Rusya’nın çıkarlarını koruma adına Rusya’nın bütünlüğünü koruma adına bu tehdidi püskürtmemiz gerekiyor.

Türkiye, SSCB’nin dağılmasının hemen ardından Türk Dünyası ile ciddi bir şekilde ilgilenmeye başladı ve 1992 yılında Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Türkmenistan’ın katılımı ile Türkçe Konuşan Devletler Zirvesini toplayarak işe koyuldu.

Son olarak da Türk Devletleri Teşkilatı Zirvesi İstanbul’da yapıldı ve bu zirvede Erdoğan, teşkilatın daha da güçleneceğini açıkladı. Zirve sonunda da “Türk Dünyası 2040 Vizyonu” kabul edildi.

2040 Vizyonu, ticari engellerin kaldırılması, kültür, gençlik ve eğitim programlarının uyumlu hale getirilmesi, Çin’den Avrupa’ya kadar ortak bir bilgi alanı koridoru oluşturulması, ulusal, bölgesel ve küresel gelişmelerde siyasi dayanışma ve karşılıklı desteği arttırma gibi konuları içeriyor. Yani ortak bir Türk kimliği oluşturmanın zemini hazırlanıyor. Peki bu Büyük Turan değil de nedir?

Endişeleri gören Erdoğan, Türk Devletleri Teşkilatı kimseyi rahatsız etmesin diyor. Doğru 2040 Vizyonu kültürel bir zenginlikten söz ediyor ama iş ortak ordu kurmaya giderse ne olacak?

Erdoğan teşkilata uzun süredir gözlemci olarak katılmakisteyen Ukrayna’yı da mı almak istiyor? Yoksa birçok Türk halkının anavatanı olan Rusya’yı da mı?

Rusya bir Türk devleti değildir ama Türklerin önemli bir unsur olduğu ve yüzyıllardır yaşadığı bir devlettir. Türklerin yaşadığı yerler Tatarlarla başlayıp Yakutlarla bitiyor. Rusya topraklarında onlarca Türk halkı yaşıyor. Azeri’den, Kırgız’a milyonlarca Türk, Rus vatandaşı ve milyonlarcası da çalışmaya geliyor. Rus Dünyası da Türk Dünyası gibi kilit bir medeniyettir. Osmanlı Hilafetine sahip olan Türkler akrabalarına güvenerek dünyadaki etkilerini güçlendirmek istiyorlar. Dahası SSCB’nin dağılması Türkiye’ye eşsiz bir şans verdi. Yüzyıllar boyunca Rus İmparatorluğunun parçası olan halklar tesadüfen bağımsız oldular. Evet tesadüfen. Çünkü SSCB’yi onlar yıkmadılar.

Rusya Türkiye’nin çıkarlarına saygı duyuyor ve amaçlarını anlıyor. Türk halklarının yakınlaşmasına karşı değiliz ancak kendi çıkarlarımız da en sert şekilde savunacağız.

Rusya’da yaşayan Türkler sadece Rus vatandaşı değil, aynı zamanda Rus halkının bir parçası. Siyasi, ekonomik, kültürel ve dini yaşamları Rus merkezli olmalıdır. Türkiye siyasi etkisini güçlendirmek için Pantürkizm faktörünü dünyanın farklı yerlerinde kullanabilir, ancak bunu Rusya’da kullanamaz.

Ruslar ve Türkler yani Slavlar ve Türkler yüzyıllarca süren ilişkilerle birbirine bağlıdır. Ortodoks ve Müslümanlar, Rus ve Türk medeniyetleri asırlarca yan yana yaşamış, ticaret yapmış, ittifaklara girmiş, akraba olmuş, zaman zaman anlaşmazlıklar yaşamış, savaşmış. Batılı (çoğunlukla Anglo-Sakson) güçlerin iki halkı ve devleti birbirine düşürmeye yönelik sürekli girişimleri de dahil olmak üzere her türlü ilişki yaşanmış.

Erdoğan döneminde Türkiye, anlamsız Avrupa’ya entegrasyon umutlarından vazgeçti ve İslam dünyasının lideri olmak istedi. Ancak burada Rusları ve Türkleri yeniden birbirine düşürmek isteyen  dış güçler için büyük bir fırsat ortaya çıktı.

Transkafkasya ve Orta Asya rekabetinde bırakın dış güçler birbirleriyle tartışsınlar, hatta kavga etsinler. Her halükarda, Orta Asya, en azından askeri ve ekonomik olarak Rusya’nın bir etki ve çıkar bölgesi olarak kalacaktır.

Türkiye’nin güçlenmesi Rusya için doğrudan bir tehdit değildir hatta Türk dünyasını güçlendirme planları Rusya’nın çıkarlarıyla örtüşebilir.

Türkler, Türk Dünyasının başarısının Rusya’nın zayıflatılarak, yerinden edilerek, yıkılarak elde edilebileceği umutlarının boş ve tehlikeli hayaller olduğu basit gerçeğini anlaması lazım.

Türkler geleceği Rusya ile birlikte inşa etmek isterse, ülkemiz de Türk Devletleri Teşkilatı’na gözlemci olarak davet edilmelidir.

Erdoğan, İstanbul zirvesinde, Türk devletlerini, kültür ve medeniyetini kast ederek güneşin Doğu’dan yeniden doğmaya başlayacağı zamanın geleceğini söyledi.

Türkler yeni dünya düzeninde güneşin Doğu’dan doğması için ortağını iyi seçmelidir.

***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version