Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Osman Kavala’nın avukatı: Düşman hukuku uygulanıyor

Osman Kavala’nın avukatı: Düşman hukuku uygulanıyor


Osman Kavala’nın avukatı Deniz Tolga Aytöre, Kavala’nın tutuklanma ve yargı sürecini Radyo Sputnik’te Ali Çağatay’la Seyir Hali programında anlattı.

Aytöre, 2020 Şubat ayında Gezi dosyasından beraat kararında tutukluluğun devam edişini “Bildiğiniz üzere 2020 Şubatında Gezi dosyasından bir beraat kararı verildi. O gece Osman Bey tahliye olacakken hemen başka bir suçtan daha önce tahliye kararı verilen bir dosyadan o gece tutuklanması sağlandı. Süreç zaten Osman Kavala’nın tutukluluğunun sürdürülmesi üzerine kurulmuş. Bu tutukluluğun devam etmesi için hukuka karşı bir mücadele haline gelmiş durumda. O tutukluk arkasından bir hafta sonra casusluk adı altında bir dosya türetildi ve ondan da tutuklandı. Ondan tutuklandıktan bir hafta sonra o gece tutuklandığı dosyanın tutukluluğu kaldırıldı” diye aktardı.

 

‘Tam karar verilecekken dosya 30. Ağır Ceza Mahkemesine gitti’

 

Tutuklamanın ‘casusluk suçlaması’ ile devam ettiğini belirten Aytöre, 36. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki dava sürecini “Nihai olarak casusluk dosyasından bir tutuklama devam ettirildi. Sonra da iddianame düzenlendi. Casusluk ve anayasayı ihlal suçlarından 36. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı. Gezi’de Yargıtay’a istinafa yollandı ve üst incelemeye tabii tutuldu. 26. Ağır Ceza Mahkemesi’nde duruşmalar yapıldı. Duruşmalarda tanıklar dinlendi. Biz dosyanın eksiklerinin giderilip karara gidileceğini düşünüyorduk. 14 tane tanık dinlendi ve ilginç olan bizim hiç bulunmadığımız, ilgimizin olmadığı hatta daha sonra dosya hakkında kovuşturma yeri olmadığına karar verilen ‘Splendid Otel Dosyası’ dediğimiz dosyanın tanıklarıydı. Halbuki Osman Kavala burada yoktu. Gerçi olsa bile dosyaya ‘kovuşturmaya yeri yok’ verilmiş. Sonuçta biz orada yokuz zaten dosya hakkında tanıklar dinleniyor, deliller toplanıyor. Tam 36. Ağır Ceza Mahkemesi’nde deliller toplanırken birden bire dosyanın 30. Ağır Ceza Mahkemesiyle birleştirilmesine ve gönderilmesine karar verildi. Tam karar verilecekken, karar ile beraber tahliye şansınız çok yüksektir Ceza Hukuku’nda, dosya 30. Ağır Ceza Mahkemesine gitti” diye açıkladı.

 

‘30. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yedi ayda bir tek duruşma yapıldı’

 

Aytöre, Gezi dosyasındaki istinaf kararının gerekçesini “30. Ağır Ceza Mahkemesi’nde casusluk ve anayasayı ihlal suçlamalarından ki bunlardan sadece casusluktan tutukluyuz, yedi ayda bir tek duruşma yapıldı. Tutukluluğun gerekçeleri mahkeme tarafından yazılırken de duruşmanın geldiği aşama gerekçe gösterildi. Halbuki o aşamanın gelmemesinin sebebi de mahkemenin kendisiydi. Bu esnada 30. Ağır Ceza bu duruşmasızlık içinde giden yargılama esnasında birden bire Gezi’nin istinaf kararı çıktı. ‘Gezi dosyası bozulmuştur. Burada beraat olmaz. Öncelikle Beşiktaş Çarşı’nın Gezi dosyasıyla birleştirilmesi lazım’ dediler. Arkasından tam bunlar olurken bir de Çarşı’nın Yargıtay’daki dosyası bozuldu. Çok ilginçtir ki ortak akıldan çıkmış gibi o da aynı şeyi istiyordu. Bunun gerekçesi de bizim dosyadaki Gezi’ye ait bölümler olduğu iddia ediliyordu. Halbuki bizim dosyada Gezi’ye ait bölümler yoktu. Zaten yarısına Gezi dosyasının iddianamesi konulmuştu, bir illiyet bağı aranmasına gerek yoktu. İddianame o kadar boştu ki mecburen Gezi dosyasını alıp koymuşlardı” diye yorumladı.

 

‘Mahkeme Başkanı kendi yazdığı talimata kendisi muvafakatname verdi’

 

Aytöre, 30. ve 13. Ağır Ceza Mahkemeleri arasında dosya birleşme sürecindeki tutumu “Bunun üzerine 30. Ağır Ceza Mahkemesi, 13. Ağır Ceza Mahkemesi ile birleştirilmesi gerektiğini söyledi, 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin buna muvaffak etmesi gerektiği için 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne yazı yazdı. 13. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı, kendi dosyasındaki müdafilere süre verdi ve özel bir karar almadı. Kendi duruşmasına öteledi. Adli tatil olduğu gün 30. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı’na geçici görevle 13. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı görevine atandı ve kendi yazdığı talimata kendisi muvafakatname verdi. Dosyalar birleşti. Birleştirme kararı sonrası Çarşı dosyasına gittiğimizde 30. Ağır Ceza Mahkemesi savcısı oradaydı. Oraya tayini çıkmış. Neden? Gezi dosyasında beraat kararımızın iptalini ve cezalandırılmamızı isteyen savcı. Geldiğimiz nokta şu: 13. Ağır Ceza’da bir duruşma yapıldı. 40-50 tane sanıklı kitlesel yargılamaların yapıldığı bir duruşmada tek tutuklu biz, o dosyaya atıldık ki tutuklama devam etsin. Bir tek duruşma yapıldı. Beşiktaş Çarşı’nın Gezi grubuyla birlikte yargılanıyoruz. Hukuki ve fiili hiçbir irtibat yok aramızda” diye değerlendirdi.

 

‘Ne somut delil ne de suçun unsuru var’

 

Aytöre, suçlamalar konusunda “Burada Osman Kavala’ya düşman hukuku uygulanıyor yani bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı yargılanmıyormuş gibi yargılanıyor. Bu kadar vahim, bu kadar trajikomik, bu kadar yargı üzerinde karabulutlar dolaşırken son dönemlerde siyasi görüşmelerin üzerine Osman Kavala’nın tahliye olma ihtimalinin olması bir yargı mensubu olarak beni utandırıyor. Bu yargının acizliğinden başka bir şey değil. Dosyada ne somut delil ne de suçun unsuru var. Casuslukla suçlanıyorsunuz, TCK 328 çok net: Askeri ve siyasi casusluk amacıyla devletin gizli kalması gereken bilgi ve belgeleri temin etmek. Tutuklandığımız günden beri aynı soruyu soruyorum. Hangi bilgi ve belgeyi temin etmiş? Kastı geçtim, kastını zaten ortaya koyamıyor. ‘Bilgi ve belgeyi bana söylerseniz ben savunma yapacağım’ diyorum. 2020 Şubat’tan beri bize o bilgi ve belge bir türlü sunulamıyor. Bir Soros türetildi. Dosyada da Henri Barkey türetmişler. Henri Barkey’in sağ kolu, bir tane görüşme yok. Aynı baz istasyonundan sinyal veriyormuş ki o da doğru değil, dosyada rapor var. Neresinden tutarsanız elinizde kalıyor. ‘Birilerinin görüşmesi üzerine tahliye olacak mı’ bizim için bunların hiçbir önemi yok. ‘Bu dört yılımız bizim nasıl iade edilecek?’ bunu düşünüyorum” şeklinde konuştu.


***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version