Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Mehdi Zana: Türkiye’de iktidar çıkarlarına bakıyor, Kürtler açısından durum değişmez…

Mehdi Zana: Türkiye'de iktidar çıkarlarına bakıyor, Kürtler açısından durum değişmez...


Bir dönem eski Türkiye İşçi Partisi’nde siyaset yapan Kürt siyasetçi Mehdi Zana, Türkiye’de halen ‘Kürt var-yok’ tartışmasının üzücü olduğunu belirterek seçimlerin ardından gelecek olan yeni hükümetle beraber Kürtler açısından bir durumun değişmeyeceğini söyledi. “HDP ne yapmış ki kapatılma davası açılıyor? Mesele yine Kürt kimliği meselesidir. Çünkü Kürtlere tahammülleri yok.” diyen Zana Edirne F Tipi Cezaevi’nde yaklaşık olarak 5 yıldır tutulan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’a sahip çıkılması gerektiğine dikkat çekerek “Selahattin, artık önemli bir figür. Bana göre o Kürtler adına alınmış bir siyasi rehinedir. Bizim Selahattin’e sahip çıkmamız gerekir. Çünkü Kürtler ve Kürt kimliği adına içerdedir. Bana göre Kürt olmaktan başka bir suçu yok. Fakat seviliyor. Onu bu yüzden bırakmıyorlar. Yoksa herhangi bir suç işlemiş değil.” diye konuştu.

Hayatının büyük bölümünü “barış” talebiyle geçiren Mehdi Zana, Independent Türkçe’den Abdulhakim Günaydın’ın sorularını yanıtladı. 

Zana’ın sorulara verdiği yanıtlar şöyle:

“HALA ‘KÜRT VAR-YOK’ TARTIŞMASI ÜZÜCÜ”

81 yıllık ömrünüzün 16 yılını cezaevinde, büyük bölümünü de yurt dışında geçirdiniz. Geriye dönüp baktığınızda Türkiye’yi nasıl gördünüz?

Türkiye’nin sosyal, siyasal, ekonomik gidişatını iyi görmüyorum. Olup biteni üzülerek izliyorum. Türkiye’nin durumu uzun süredir böyle. Demokrasi, insan hakları, evrensel hukuk normları namına hiçbir şey kalmadı. İnsan hakları, hukuk, yargı gibi kavramlar hep sözde kalıyor artık maalesef.

Kürt sorunu nedeniyle bir anlamda sürgün hayatı yaşamak nasıl bir duygu? “Keşke ülkemden çıkmak zorunda kalmasaydım” dediğiniz oluyor mu?

Böyle dediğim pek olmadı. Biz sürgüne, ayrılığa ve acıya antrenmanlıyız. Fakat bugün gelinen noktada hala “Kürtler var mı, yok mu” gibi tartışmaların yaşanması oldukça üzücü. Dünyada 200’den fazla devlet var. Tabiri caizse kabile ve aşiretler bile devletlerini kurdu. Kürtler ise daha her türlü zulme maruz kalıyor. Yerel yönetimlerde halkın seçtiği belediye başkanlarına bile tahammül edemediler, kayyumlara verdiler. Açıkçası demokrasi, insan hakları, din ve kardeşlik gibi kavramlar hep aldatmaca için referans olarak kullanılıyor. Dünyada Kürtler kadar zulüm ve baskıya maruz kalmış başka bir halk yoktur. Avrupa’da da bir milyonu aşan sayıda Kürt var. Zaten haklımız sürgünse biz de sürgüne tabiyiz demektir. 

“BIRAKIN ÇÖZÜMÜ, KÜRTLÜK NAMINA HİÇBİR ŞEY YOK”

Türkiye’de mevcut iktidar Kürt sorununu çözdüğü iddia ediyor. Gerçekten sorun çözüldü mü?

Alakası yok, hiçbir sorun çözülmüş değil. Nereden bakarsan 40 milyonluk bir Kürt nüfusu var. Birbirimizi kandırmamıza gerek yok. Türkiye’de Kürtçe anadilde eğitim imkanı bile söz konusu değil. Bırakın çözümü, açıkçası Kürtlük namına hiçbir şey yok. Tüm dillerin kullanılmasına izin veriliyor ama Kürtçeye resmi bir izin yok. İktidarın yörüngesinde bir Kürt televizyon kanalı dışında ben bir şey göremiyorum. Kürt sorunu nasıl çözülmüştür? Mesela Diyarbakır’da belediye başkanı seçilmemin başlıca nedeni, kimliğime sahip çıkmamdan dolayıydı. Kürtçe konuşmam halkı memnun ettiği için beni seçtiler. Ben onlara hiç hizmetten söz etmedim. Halk hizmet için değil, Kürtçe konuştuğum ve Kürt kimliğine sahip çıkmamdan dolayı bana oy verdi. Halkın sahip çıkmasının başlıca nedeni Kürt kimliğini vurgulamamdı. Fakat bugün ise iktidar siyasetini Kürt yoktur söylemişle inşa ediyor. Bu tarihsel bir hatadır. 

“TİP’TE SİYASET YAPARKEN DE KÜRT MESELESİNE SAHİP ÇIKTIM”

Kürt siyasetinin tanınan isimlerindensiniz. Sizce 1960-70 ve 80’li yıllardaki Kürt gençliği ile şimdiki gençlik arasındaki fark nedir?

O dönen Kürt gençliğinde yurtseverlik, adanmışlık ağır basıyordu. Ben ilk olarak Türkiye İşçi Partisi’nde (TİP) bir süre görev yaptım ama orada da Kürt meselesine sahip çıkıyordum. Dönemimizdeki gençlik çok daha samimiydi ve halkı sahipleniyordu, fedakardı. Doğrusu o dönemdeki gençlik şimdiki gençlik ile kıyaslanamayacak derecede yurtseverdi. Şimdiki gençlikte yurtseverlik heyecanı yok denebilecek kadar az. Benim gözlemim bu yönde.

“IKB KÜRTLER AÇISINDAN BİR KAZANIM”

21. yüzyılı Kürtler açısından nasıl okuyorsunuz?

Kürtler haklarına kavuşmak için yüzyıllardır mücadele veriyor. Bugün geldiğimiz nokta hala “Kürt var yok” tartışmasıdır. Fakat bunlara rağmen Irak Kürdistan Bölgesi, Kürtler açısından bir kazanımdır. Kürtler birlik olmalı ve ortak demokratik mücadele vermeli. Bu baskı ve yasaklar daha nereye kadar devam edecek? Siyasi ideolojiler bir kenara bırakılmalı ve ortak demokratik mücadele verilmeli. Bu her dört parçadaki Kürtler için de geçerli. Her parça kendi bölgesinde çalışmalarını sürdürmeli diğer parçaların siyasetine müdahale etmemelidir. Evet, yardımcı olmalı ama içişlerine karışmamalı.

“KAYYUMLARA İLİŞKİN ÇOK SİTEM DİNLİYORUM”

Kayyum atamalarına ilişkin neler söylemek istersiniz, halk kayyumlardan memnun mu?

Bölgeye sık sık olmasa da ziyaretlerim oluyor. Gittiğimde çarşıyı, esnafı dolaşıyorum. Halk kayyumlardan rahatsız. Memnun diyebilmek mümkün değil. Oy vererek seçtikleri insanlar görevden alınıp tutuklanıyor. Beni telefonla arayan yurttaşlardan çok sayıda sitem dinliyorum. Bölge halkı belki sessiz fakat bu yaptırımlara oldukça kırgındır. Gizli saklı bir şey değil, halkın memnun olmadığı açıktır.

“HELALLEŞME HER ZAMAN İNSANİ VE VİCDANİDİR”

CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun “Helalleşme” çıkışını nasıl buldunuz?

Kılıçdaroğlu’nun bu çıkışı önemlidir. Niyet olarak iyi. Bundan sonrasına bakmak gerekir. Söylemleri fiiliyata geçerse elbette sıcak bakmak gerekir. Helalleşme çıkışı hafızasında bir barış felsefesi olmayan bu topraklarda doğrusu önemli bir çıkıştır. Sonuca ulaştırsa helalleşmek her zaman vicdani ve insanidir. Fakat sözler değil, siyasi pratikleri belirleyici olabilir. 

“SEÇİMLERİN ADİL OLMAYACAĞINA DAİR KAYGILARIM VAR”

Türkiye’de olası bir seçimde nasıl bir tablo yaşanacağını öngörüyorsunuz?

7 Haziran seçimlerinde demokratik teamüller gereği Erdoğan’ın hükümeti kurma görevini ana muhalefete, yani Kılıçdaroğlu’na vermesi gerekirdi. Önceki iktidarlarda hep böyle olmuştur. Demirel bile böyle durumlarda çekilmesini bilirdi. Fakat Tayyip Erdoğan, bu hakkı muhalefete vermeyerek aslında seçim sisteminin demokratik işlerliğini orada, yani 7 Haziran’daki seçimlerde bir anlamda yok etti. Bu yüzden seçim olursa eğer, adil olup olmayacağına dair kaygılarım var; yani AKP döneminin önceki seçimlerinde ne olduysa yine benzer şeyler olacağından endişe ediyorum.

“KÜRTLER AÇISINDAN DURUM DEĞİŞMEZ”

Ne gibi şeyler?

Türkiye’de iktidar çıkarlarına bakıyor. Seçimde halkın oyunu almak için her şeyi söylüyorlar. Mesela oy almak için ‘Kürt realitesini tanıyoruz’ ya da ‘Avrupa Birliğinin yolu Diyarbakır’dan geçer’ veya son olarak ‘çözüm süreci’ gibi birçok şeyden söz edilir fakat seçimden sonra hepsi unutulur gider. Dolayısıyla Kürtler açısından durum değişmez… Entrika, oyun, kandırmaca, yalan bitmez.

“BİREYLER BAZINDA BAKIŞ SAMİMİ AMA HÜKÜMETLER ÇIKARLARINI ESAS ALIYOR”

Batı’nın Kürt sorununa yaklaşımını nasıl buluyorsunuz? Türkiye, Avrupa’nın genelini Kürt sorunun körüklemekle itham ediyor. Gerçekten Avrupalı devletler Kürt dostu mu?

Dünyanın birçok ülkesini dolaştım. Uluslararası Af Örgütü’nün (Amnesty) düzenlediği birçok panelde konuşma yaptım. Tanıştığım, konuştuğum tek tek bireyler olarak Avrupalıların Kürtlere bakışı samimi ve içtendir diyebilirim ama bunu devletler için söylemem. Hükümetler için daha çok çıkarları ön plandadır. 

“GÖNLÜM CEZAEVİNDE YATANLARLA BERABERDİR”

Dışardan bir gözlemci olarak HDP’nin yürüttüğü siyaseti nasıl görüyorsunuz?

Bugün cezaevindeki üst düzey yöneticileri Kürtlük davası nedeniyle tutuklular. Kürt davası nedeniyle mağdur olmuş herkese sahip çıkılmalı. Çünkü sahiplenmen karşındakine bir mesajdır. Gönlüm cezaevinde yatanlarla beraberdir.

“DESTEK KÜRTLERİN KAZANIMLARI İÇİN OLMALI”

HDP’nin 31 Mart yerel seçimlerde izlediği stratejiyi nasıl buluyorsunuz? İzlenen strateji doğru muydu?

Yerel seçimlerde HDP’ye oy verenler veya HDP aday çıkarmadığında diğer parti adaylarını destekleyenler de aslında yine Kürt kimliği namına oy verdiler. İzlenen stratejinin doğru olup olmadığını halkın duygularından, kırgınlığından görebilirsiniz. Gerçekten birileri desteklenecekse orada Kürtlerin kazanımları da olmalıdır. Dediğim gibi Kürtlerin bir kazanımı varsa destekler ve taraf olurum fakat yoksa desteklemek benim nezdimde çok anlamlı değildir.

“HDP NE YAPMIŞ Kİ KAPATILMA DAVASI AÇILIYOR?”

HDP’ye açılan kapatılma davasını nasıl görüyorsunuz. Davanın siyasi olduğunu düşünüyor musunuz?

Hepsi siyasidir bu kararların. HDP ne yapmış ki kapatılma davası açılıyor? Mesele yine Kürt kimliği meselesidir. Çünkü Kürtlere tahammülleri yok. HDP bir anlamda bir güçtür ve oyları çok önem arz ediyor. Bunu gördüklerini için önünü kesmek istiyorlar. Meselenin özü budur.

“ÇOK PARTİ KESİNLİKLE KÜRTLERİN ALEYHİNEDİR”

Türkiye’de HDP dışındaki Kürt partilere bakışınız nedir? Mesela Siyasetlerini başarılı buluyor musunuz?

Şahsen Kürt partilerin çok olmasından yana değilim. Kürtler beraber hareket etmeli. Tek bir çatı altında yola çıkmalılar. Tek bir hedef ile yola çıkılırsa başarılı olurlar. Aksi durumda başarı şansı yok. Şu an bölge merkezli 10’a yakın parti var. Dünyanın hiçbir yerinde bir benzeri yoktur. Çok parti parçalamaya neden oluyor. Bu Kürtlerin kesinlikle lehine değil, aleyhinedir.

“MAALESEF ÇOK PARTİ BÖLÜNMEYE VE PARÇALANMAYA NEDEN OLUYOR” 

Yani Kürtlerin birçok partisinin olması dezavantaj mıdır? 

Yanlış buluyorum. Dediğim gibi Kürtlük adına tek parti ile yola çıkılmalı. Ben hep öyle çalıştım. Mesela hiçbir zaman bende bir parti kurayım demedim. Hep yanlarında oldum ve elimden ne geliyorsa yapmaya hazırım dedim. Maalesef çok parti bölünmeye ve parçalanmaya neden oluyor.

“SELAHATTİN’İN KÜRT OLMAKTAN BAŞKA SUÇU YOK”

Selahattin Demirtaş 5 yılı aşkın bir süredir tutuklu. AİHM kararına rağmen serbest bırakılmıyor. Sizce neden serbest bırakılmıyor ve onunla ilgili fikriniz nedir?

Selahattin, artık önemli bir figür. Bana göre o Kürtler adına alınmış bir siyasi rehinedir. Bizim Selahattin’e sahip çıkmamız gerekir. Çünkü Kürtler ve Kürt kimliği adına içerdedir. Bana göre Kürt olmaktan başka bir suçu yok. Fakat seviliyor. Onu bu yüzden bırakmıyorlar. Yoksa herhangi bir suç işlemiş değil.

Yani siyasi nedenlerle mi serbest bırakılmadığını düşünüyorsunuz?

Evet, siyasidir. Selahattin Kürtler adına yakalanmış, hapsedilmiş ve beş yıldır baskı altındadır. Devlet sırf bu yüzden içeriye atıp ceza verdi. Çok konuşulan ve halk tarafından sevilen bir isim. İçerde olmasına rağmen benim gözlediğim kadarıyla duruşunda ve savunmalarında geri adım atmıyor. Dik durmasını biliyor. Dolayısıyla ona sahip çıkmak gerekir.

“LEYLA HASTA ANNESİNE BAKIYOR”

Leyla (Zana) Hanım’ın uzun süren sessizliğine ilişkin neler söylemek istersiniz. Bir daha aktif siyasete dönmeye niyeti yok mu?

Leyla köydedir. En son 2-3 hafta önce görüştük. Annesinin durumu iyi değil, O da ağır hasta annesine bakıyor, onunla ilgileniyor. Bu dönem başka bir şey yapmıyor.

“BU ÜLKEDEKİ SİYASET ANLAYIŞIYLA HER ŞEY MÜMKÜN”

Sessiz kalması için tehdit edildiği iddiaları doğru mu?

Görüştüğümde bunu konuşmadık. Tehdit edildiğine ilişkin bir şey duymadım. Yurtdışından gelmiştim ve çok özel konularda uzun konuşma imkanımız olmadı. Fakat tehdit edilmiş de olabilir. Bu ülkedeki siyaset anlayışıyla her şey mümkündür.

MEHDİ ZANA

1940 yılında Diyarbakır’ın Silvan ilçesinde dünyaya geldi. 1960’lı yılları ortalarında Türkiye İşçi Partisi saflarında siyasete girdi. Kürt siyasetinin önemli isimlerinden Leyla Zana ile 1975’te hayatını birleştirdi. 1977 mahalli seçimlerinde Diyarbakır Belediye Başkanlığı oldu.

12 Eylül 1980’deki askeri darbe sırasında tutuklandı. Diyarbakır, Aydın, Afyon ve Eskişehir cezaevlerinde yattı. Ömrünün yaklaşık 16 yılını cezaevinde geçirdi. 1990’li yıllarda ülkesini terk etmek zorunda kaldı. O tarihten itibaren İsveç’te yaşamaya başladı.

Ekim 2004’te Türkiye’ye döndüğünde hakkındaki davalardan dolayı gözaltına alındıysa da daha sonra serbest bırakıldı. “Bekle Diyarbakır”, “Vahşetin Günlüğü”, “Diyarbakır 5 Nolu”, “Sevgili Leyla” ve “Zelal Yeniden Doğuş” isimli kitaplara imza attı.

Kitaplarının isimlerinden de anlaşılacağı gibi 81 yaşındaki Mehdi Zana ömrünün büyük bölümünü Kürt sorunuyla geçirdi. Çözüm için mücadele etti. Hem o hem de eşi Leyla Zana, çok uğraşmalarına rağmen umdukları barış ortamını şimdiye kadar görmediler.

 

***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version