Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Lütfi Elvan: Enflasyon cephesinde maalesef arzuladığımız seviyede değiliz

Lütfi Elvan: Enflasyon cephesinde maalesef arzuladığımız seviyede değiliz


Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan, 5’inci Türkiye Sermaye Piyasaları Kongresi’nde, “Enflasyon cephesindeyse, maalesef arzuladığımız seviyede değiliz. Hedeflediğimiz büyümeyi sürekli kılmanın ön koşulu fiyat istikrarından geçiyor” dedi. Elvan, her bir kurumun kendi görev alanı kapsamında üzerine düşeni yerine getirmesinin önemli olduğunu vurguladı.

Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan’ın yaptığı konuşmada öne çıkanlar şöyle:

Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği tarafından düzenlenen bu etkinlikte sektörün tüm paydaşlarıyla bir araya gelmekten büyük memnuniyet duyuyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği son 20 yıldır önemli bir görevi ifa ediyor.

Bankalar, aracı kurumlar ve portföy yönetim şirketleri gibi 218 üyenizle, milyonlarca kişiye hizmetler sunuyorsunuz.

Türkiye’nin son 20 yılda gösterdiği ekonomik dönüşümde, finansal piyasalar kritik bir fonksiyon üstlendi.

Geldiğimiz noktayı elbette memnuniyetle karşılıyoruz.

Ancak ülkemizin potansiyelini ve dinamizmini dikkate aldığımızda, sermaye piyasaları tarafında atılması gereken adımlar olduğunu düşünüyorum.

Bu kapsamda Türkiye Sermaye Piyasaları Birliğine önemli bir rol düşüyor.

Birlikteki tüm paydaşların sermaye piyasalarını daha da ileri taşımak noktasında, güç birliği yapması ve kamuyu en etkin şekilde yönlendirmesi gerekiyor.

Bu yılki kongrede; dijitalleşme, yeşil dönüşüm ve girişimcilik gibi konulara vurgu yapmanızı çok değerli buluyorum.

Aslında bu konular, ülkemizin de gerçekleştirmeye başladığı dönüşümün saç ayaklarını oluşturuyor.

Umut ediyorum ki, bu kongreden çıkacak sonuçlar yapıcı, uygulanabilir ve yenilikçi politikalara hız kazandıracak.

Yaşadığımız küresel salgın; insan sağlığına olan etkilerinin yanında, maalesef küresel ekonomiyi de derinden sarstı.

Dünya genelinde yüz milyonlarca iş kaybı oldu, ekonomilerden trilyonlarca dolar silindi ve küresel yoksulluk son çeyrek asırda ilk defa arttı.

ÖNÜMÜZDE HALA ÖNEMLİ RİSKLER BULUNUYOR

Mevcut durumda; küresel bir canlanmaya şahit olsak da, önümüzde hala önemli riskler bulunuyor. Küresel arz-talep dengesizlikleri devam ediyor. Enerji başta olmak üzere, küresel emtia fiyatları artıyor. Uzun bir aradan sonra, küresel enflasyon artışıyla da karşı karşıyayız. Pek çok ülkede kamu maliyesi dengeleri de ciddi hasar görmüş durumda.

Salgının en kötü dönemlerini geride bırakmış olabiliriz, ancak son gelişmeler bir süre daha salgınla yaşamak zorunda olacağımızı gösteriyor.

Böylesine zorlu bir dönemde, yaşadığımız bir takım sorunlara rağmen, başarılı bir performans gösterdik.

Üretim, yatırım, büyüme ve istihdam göstergelerinde, pek çok ülkeye göre farkımızı ortaya koyduk.

Salgın sürecinde uyguladığımız özenli ve seçici kamu maliyesi politikaları, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelere göre Türkiye ekonomisini pozitif ayrıştırmıştır.

ENFLASYON CEPHESİNDE MAALESEF ARZULADIĞIMIZ SEVİYEDE DEĞİLİZ

Enflasyon cephesindeyse, maalesef arzuladığımız seviyede değiliz.

Küresel konjonktür ve yurt içi görünüm, enflasyonla mücadelede son derece dikkatli olmamız gerektiğini ortaya koyuyor.

Her zaman altını çizdiğim üzere, biz özel sektör öncülüğünde; dengeli, sürdürülebilir, rekabetçi, istihdam ve çevre dostu bir büyümeden yanayız.

Hedeflediğimiz büyümeyi sürekli kılmanın ön koşulu fiyat istikrarından geçiyor.

Karşımızdaki enflasyonun; arz ve talep kaynaklı sebeplerinin yanında, fiyatlama davranışları ve bekleyişler kanalıyla da bozulan bir yapısı var.

Her bir kök nedene karşı uygulanacak politika seti de farklılaşmak durumunda.

HER BİR KURUM ÜZERİNE DÜŞENİ YERİNE GETİRMELİ

Dolayısıyla her bir kurumun, kendi görev alanı kapsamında üzerine düşeni yerine getirmesinin önemli olduğunu düşünüyorum.

Biz Hazine ve Maliye Bakanlığı olarak, enflasyonla mücadele kararlılığımızı çok net bir biçimde gösteriyoruz.

Yönetilen ve yönlendirilen fiyatların yanında, iç talep gelişmelerini de çok yakından takip ediyor, gerektiğinde makro ihtiyati tedbirleri gecikmeden alıyoruz.

Şunu çok net ifade edeyim.

Enflasyonla mücadeleyi kararlı ve bütüncül bir anlayışla sürdürdüğümüz ölçüde, döviz kuru istikrara kavuşacak ve ülke risk primimiz düşecektir.

Bu sayede uzun vadeli faiz oranları da gerileyecek ve yatırımlar için öngörülebilirlik ufku artacaktır.

Sanayi altyapımızla, gözü pek girişimcilerimizle, dinamik nüfusumuzla ve şoklara direnç gösterme kabiliyetimizle çok ciddi potansiyele sahibiz.

Bu potansiyelimizi en iyi şekilde değerlendirmek ve güçlü bir kalkınmayı sürekli kılmak için, büyümenin finansman kalitesi önem kazanıyor.

REEL SEKTÖRÜN FİNANSMAN İHTİYACI DENGELİ ŞEKİLDE DAĞILMALI

Tabi bu noktada; reel sektörün finansman ihtiyacının, para piyasaları ile sermaye piyasaları arasında dengeli bir şekilde dağılması gerekiyor.

Çarpıcı bir istatistik paylaşayım.

Gelişmiş ülkelerin finansal sektöründe, sermaye piyasalarının payı yüzde 50’nin üzerindeyken (ABD yüzde 73, İngiltere yüzde 64, AB yüzde 58); Türkiye’de bu oran maalesef yüzde 10’un altında.

Buradan hareketle, sermaye piyasalarının derinleştirilmesi önceliklerimiz arasında yer alıyor.

Şirketlerimizin sermaye piyasalarını, sadece tek bir ürüne ya da tek bir finansman modeline odaklı bir yapı olarak görmesini de istemiyoruz.

Şirketlerimiz; erken aşama dönemlerinden, büyüme ve olgunluk dönemlerine varıncaya dek tüm süreçlerde sermaye piyasalarından faydalanabilmeli, bu alanda bir farkındalık oluşturabilmeli.

Bu noktada biz her türlü ihtiyaca cevap verebilecek bir ürün yelpazesi geliştirmenin gayreti içindeyiz.

Son 2 yıllık dönemde küresel ölçekte de çok önemli olan finansman modellerini sermaye piyasalarımıza kazandırmak için elbirliğiyle çalıştık, kritik düzenlemelere imza attık.

Şirketlerimizi sermaye piyasalarına kazandırmak ve sermayenin tabana yayılmasını desteklemek için, geçen yıl Kasım ayında, ilk defa halka arz edilen şirketler için kurumlar vergisi teşvikini getirdik.

Altyapı, ulaşım, enerji ve sağlık gibi alanlardaki projelerin sermaye piyasalarıyla finanse edilebilmesi için, projeye dayalı menkul kıymetler düzenlemesini yaptık.

SERMAYE PİYASALARI AÇISINDAN BU YLIN GÜNDEMİ HALKA ARZLAR OLDU

Erken aşama finansmana ihtiyaç duyan girişim projelerini desteklemek üzere kitle fonlaması düzenlemesini hayata geçirdik.

Bu kapsamda Nisan ayından itibaren 4 adet platforma izin verilmiş olup, bu platformlar aracılığıyla 10 farklı projeye toplam 5,6 milyon lira fonlama sağlanmıştır.

Yılsonuna kadar Borçlanma Aracı Garanti Fonu’nu hayata geçirip, reel sektör şirketlerinin tahvil ve kira sertifikası ihraçlarını kolaylaştıracağız.

Sermaye piyasalarımız açısından bu yılın gündemi hiç şüphesiz halka arzlar oldu.

2021 yılında halka arzlar, adet ve toplanan fon tutarı açısından tarihimizin en yüksek seviyesine ulaştı.

Yılbaşından günümüze toplam 19 buçuk milyar liralık 46 halka arz işlemi tamamlandı ve SPK tarafından onaylanan toplam halka arz sayısı 49’a ulaştı.

Bakınız, önceki 7 yılda yapılan toplam halka arz sayısı sadece 47 idi, yani yılda yaklaşık ortalama 7 şirket halka arz oluyordu.

Halka arzların coğrafi dağılımı da bizler için oldukça memnuniyet verici.

Üç büyük ilimizin yanı sıra; Denizli, Aydın, Konya, Kütahya, Rize, Balıkesir, Çanakkale ve Erzurum gibi illerimizden de halka arzlar oldu.

Tabi burada üç hususun özellikle altını çizmek istiyorum.

Birinci olarak, Borsa İstanbul’da işlem gören şirketlerin piyasa değerinin milli gelire oranı uzun yıllardır yüzde 25 ile 30 arasında dalgalanıyor.

Bakınız bu oran gelişmekte olan ülkeler için ortalama yüzde 60 civarında.

Dolayısıyla gerek ilk halka arzlar yoluyla, gerekse bedelli sermaye artırımları ve ikincil halka arzlarla, borsada işlem gören şirketlerin nitelik ve niceliğinin daha da artması gerekiyor.

İkinci konu olarak. Gelişmekte olan ülkelerde; tedavülde olan tahvil, bono ve sukuk gibi borçlanma araçlarının milli gelire oranı yüzde 30 civarında iken, ülkemizde bu oran yüzde 10 seviyesinde gerçekleşiyor.

Az önce de bahsettiğim, Borçlanma Aracı Garanti Fonunun hayata geçmesiyle reel sektörümüz bu mecrayı daha aktif kullanabilecek.

ÖZELLEŞTİRMEDE HALKA ARZ YÖNTEMİNİ KULLANMAYI PLANLIYORUZ

Üçüncü olarak özelleştirme uygulamalarına değinmek istiyorum.

Borsaya kote olmayan kamu şirketlerinin, sermaye piyasalarına katılmasının önemli bir adım olacağına inanıyorum.

Stratejik öneme sahip bu şirketlerin, yerli ve yabancı yatırımcıların ilgisini çekeceğini düşünüyorum.

Kamu tarafı olarak önümüzdeki dönemde özelleştirme uygulamalarımızda halka arz yöntemini kullanmayı planlıyoruz.

Bu kapsamda, TEİAŞ gibi köklü ve güçlü bir şirketimizin halka arz kararının sermaye piyasalarına hayırlı olmasını diliyorum.

Son yıllarda, sürdürülebilirlik konusu küresel gündemin en önemli başlıklarından birini oluşturuyor.

Uluslararası kuruluşlar, çok taraflı kalkınma ve yatırım bankaları, emeklilik ve yatırım fonları gibi finansman imkânı sağlayan kuruluşlar, iklim değişikliği konusunda artan bir hassasiyetle hareket ediyorlar.

FİNANSMANA ERİŞİM İKLİM POLİTİKALARINA BAĞLI OLMAYA BAŞLADI

Artık finansmana erişim bir anlamda, iklim değişikliğine yönelik uygulanan politikalara bağlı olmaya başladı.

Karbon ayak izini azaltan, çevreyi koruyan ve toplumsal gelişmeye yönelik projeler daha fazla talep görüyor.

Bu gibi projelerin finansmanında, sermaye piyasalarına da kayda değer bir görev düşüyor.

ESG diye adlandırılan Çevresel, Sosyal ve Yönetişim piyasası çok hızlı bir büyüme performansı gösteriyor.

Rakam vermek gerekirse, küresel ESG tahvil piyasasında, bu yılın ilk 9 ayında yaklaşık 780 milyar dolarlık işlem gerçekleştirildi.

Bu tutar, geçen senenin aynı dönemine göre yüzde 50’lik bir artışa tekabül ediyor, gerçekten muazzam bir artıştan bahsediyoruz.

YEŞİL TAHVİL ALTYAPISI İÇİN HAREKETE GEÇTİK

ESG tahvil piyasasında yeşil tahviller başı çekiyor.

Almanya, İngiltere, İspanya, Polonya, Macaristan ve Şili gibi pek çok ülke yeşil tahvil piyasasından borçlanıyor.

İşte biz de buradan hareketle; uluslararası piyasalarda ciddi talep gören ve hızla büyüyen “yeşil tahvil” piyasasının altyapısını ülkemizde de oluşturmak için harekete geçtik.

Bu kapsamda da ilk adımı Hazine ve Maliye Bakanlığı olarak geçen hafta attık.

Uluslararası borçlanma işlemlerimiz kapsamında, ESG piyasasında da borçlanabilmek adına Sürdürülebilir Finansman Çerçeve Dokümanımızı yayımladık.

PİYASANIN AKTİF BİR OYUNCUSU OLMAK İSTİYORUZ

Türkiye olarak artık biz de bu piyasanın aktif bir oyuncusu olmak istiyoruz.

Yayımladığımız Sürdürülebilir Finansman Çerçeve Dokümanı; ESG piyasasında ihraç edeceğimiz tahvilin hangi tip proje veya harcamaların finansmanında kullanabileceğimizi gösteriyor.

Bu doküman bize yeşil tahvil ihracı yanında sosyal tahvil ve yeşil kira sertifikası gibi farklı borçlanma enstrümanları ihraç etme imkânı da sağlayacak.

Böylelikle, ESG’nin çevresel boyutunun yanında sosyal boyutuna da hitap eden borçlanma işlemlerini gerçekleştirme imkânımız olacak.

Bir diğer adımı da özel sektörün yeşil borçlanma araçları ve yeşil kira sertifikası ihraçları için atacağız.

Bu konuya ilişkin rehberi de yılsonuna kadar yayımlamayı planlıyoruz.

Rehberin taslağını SPK geçen hafta kamuoyu görüşüne açtı.

Ülkemizdeki yeşil dönüşüm sürecinde, kamu ve özel sektörün, her aşamada ortak akılla hareket etmesi gerektiğini düşünüyorum.

Dolayısıyla tüm paydaşlarımızı, bu rehbere görüş vermeye davet ediyorum.

Bunlara ek olarak, ülkemizde sürdürülebilir bankacılık altyapısının yenilenmesi için de çalışmalara başladık.

Bu kapsamda BDDK bünyesinde “Sürdürülebilir Bankacılık Çalışma Grubu” tesis edildi.

***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version