Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Kürşat Yılmaz – Bahçeli fotoğrafı: ‘Ülkü ve ülke sevdasının’ arka yüzü

Kürşat Yılmaz - Bahçeli fotoğrafı: ‘Ülkü ve ülke sevdasının’ arka yüzü


Kocaeli F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan Kürşat Yılmaz, 30 Ekim 2005 tarihinde, “Çıkar amaçlı suç örgütü kurmak, yönetmek, nitelikli yağma, tehdit, kasten yaralama, kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma” gibi suçlardan 66 yıl 3 ay 15 gün hapisle cezalandırılmıştı.

Kürşat Yılmaz, avukatlarının başvurusu üzerine yeniden yargılama talebi, dosyadaki bir kısım suçlar yönünden kabul edildi, 32 yıllık cezadan beraat etti. Bu cezanın infazdan düşürülmesinin ardından kalan ceza yönünden infaz süresi tamamlanan Kürşat Yılmaz, güvenlik gerekçesiyle gece yarısı cezaevinden tahliye edildi.

BAHÇELİ’Yİ ZİYARET ETTİ

Tahliye olan Kürşat Yılmaz, MHP lideri Devlet Bahçeli’yi makamında ziyaret etti. Buluşmaya ilişkin fotoğraflar, MHP’nin resmi Instagram hesabından paylaşıldı. Paylaşıma, “Ülkü ve ülke sevdalısı olan, davalarının gözü kara yiğitlerinden Yakup Kürşad Yılmaz, tahliye olmaları münasebetiyle Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli Beyefendiyi ziyaret etmişlerdir” notu düşüldü.

Kürşat Yılmaz, tahliye olduktan sonra MHP lideri Devlet Bahçeli’yi makamında ziyaret etti. Buluşmaya ilişkin fotoğraflar, MHP’nin resmi Instagram hesabından paylaşıldı. Paylaşıma, “Ülkü ve ülke sevdalısı olan, davalarının gözü kara yiğitlerinden Yakup Kürşad Yılmaz, tahliye olmaları münasebetiyle Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli Beyefendiyi ziyaret etmişlerdir” notu düşüldü.

Yakup Kürşat Yılmaz kim? Bu “Ülkü ve ülke sevdalısı olmak ne demek? ‘Kim hangi davanın yiğidi?’ Orhan Gökdemir Sol Haber’deki yazısında aslında bu sorulara cevap veriyor.

Kürşat Yılmaz da aslında birçoğu gibi Gökdemir’in tanımlamasıyla ‘pratisyenliği’ ÜGD’de tamamlayan ve mafyaya terfi olan bir isim.

12 Eylül Darbesi öncesinde MHP’nin yan kuruluşu Ülkücü Gençler Derneği’nde (ÜGD) yönetici. 12 Eylül darbesinin ardından ÜGD kapatılınca boşta kalan ülkücülerin çoğunluğu gibi başta çek-senet tahsilatı olmak üzere bir takım silahlı-külahlı kişisel işlere girişiyor. Ve devlet ‘Yürü ya Kürşat’ deyince kısa sürede büyük bir mafya organizasyonuna dönüşüyor.

Gökdemir, Kürşat Yılmaz’ın ‘Ülkü ve ülke sevdasını’ şöyle anlatıyor:

“Kürşat Yılmaz’ın en bilinen eylemi Kuşadası Belediye Başkanı Lütfi Suyolcu’nun öldürülmesi. Suyolcu, 16 Mayıs 1995’te Fırat Erdoğan isimli bir kiralık katil tarafından evinin önünde öldürüldü. Cinayetin sebebi Kuşadası’nda rantın giderek büyümesi ve mafyanın bu ranta el koymak istemesiydi. Hatta tarihe ‘Susurluk Olayı” olarak geçen kazada ölenlerin Kuşadası’nda bir toplantıdan döndüğü, toplantıda Kuşadası’nda açılması planlanan kumarhanelerin görüşüldüğü iddia ediliyordu. 

Cinayetin ardından Kürşat Yılmaz ve adamlarına dava açıldı. Aydın 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen dava sonucunda Fırat Erdoğan ömür boyu hapse, azmettirici oldukları iddiasıyla yargılanan çete lideri Kürşat Yılmaz ve yardımcısı Yavuz Kaşıkçı da 16’şar sene hapse mahkûm oldu. Sanıklardan Şerafettin Kurt cezaevinde öldürüldü. Temyiz sürecinde Yargıtay mahkemenin verdiği 16 yıl hapis cezasını az bularak arttırılmasını istedi. Tekrar görülen davada Kürşat Yılmaz’a müebbet, Yavuz Kaşıkçı’ya idam cezası verildi.

CEZAEVİNİN TORPİLLİ MAHKUMLARI

Kürşat Yılmaz’ın yardımcısı olarak kayda geçen Yavuz Kaşıkçı’nın adı 1992’de Yenikapı Çakıl Gazinosu’nda uyuşturucu kaçakçısı Osman Ayanoğlu’nun öldürülmesi olayında da geçmişti. Yavuz Kaşıkçı cinayetin azmettiricisi olduğu gerekçesiyle yargılandı, 1993’te beraat etti. Bir başka cinayetten yargılandığı için tutukluğu sürdü. Bir yıl sonra hastaneye götürülürken kaçtı, dört ay sonra yakalandı. İçerdeyken adamları cinayet işlemeyi sürdürdü.

Kürşat Yılmaz da 1998’de Burdur Cezaevinden görevli Uzman Çavuş Numan Güvenir tarafından kaçırıldı. Kaçışla ilgili açılan davada cezaevi müdürü ve yardımcılarının da kaçışa yardımcı oldukları iddia edildi. Cezaevi müdürü Kürşat Yılmaz’ın torpilli bir mahkûm olduğunu, dönemin Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Hayrettin Gökdemir ve birkaç üst düzey yönetici tarafından sık sık ziyaret edildiğini anlattı. Kaçısın organizasyonu için bazı iş adamlarından da haraç alınmıştı.

Bunun üzerine Kürşat Yılmaz çetesine karşı bir operasyon düzenlendi ve 13 çete üyesi gözaltına alındı. Sanıkların karıştığı iddia edilen eylemler şöyleydi:

-3 Mart 1997: Kağıthane İlçesinde İzzet Fıçıcı’nın yaralanması

-9 Kasım 1997: Kağıthane’de Halil Aydın’ın yaralanması

-15 Aralık 1997: Beyoğlu’nda Düver Bar’ın kurşunlanması

-20 Şubat 1998: Şişli’de As Menkul Değerler’in kurşunlanması

-24 Nisan 1998: Gaziosmanpaşa’da İzzet Yılmaz’ın yaralanması

-12 Mayıs 1998: Zeytinburnu’nda Mustafa İhtiyar’ın tabanca ile öldürülmesi

-3 Haziran 1998: Güngören’de Hayri Dinçer Ekerer’in yaralanması

Bu iddialar üzerine Kürşat Yılmaz Behçet Cantürk’ü öldüren güçlerin kendisinden Liceli iş adamı Halis Toprak’ı öldürmesini istediklerini, bunu reddettiği için birtakım cinayetlerin üzerine yıkıldığını söyledi.

Cezaevindeyken adı iki cinayete daha karıştı. O sırada, özel izinle İstanbul Emniyet Müdürlüğü Özel Kalem’inde çalışan polis memuru Tülay Çetin‘le evlendi.

BAŞI SIKIŞAN KÜRŞAT YILMAZ’IN KAPISINI ÇALIYOR

2005 yılında hakkında yeniden dava açıldı. Kürşat Yılmaz ve adamlarına yönelik yürüttüğü soruşturmayı tamamlayan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Yılmaz ile birlikte iş adamı Korkmaz Yiğit, türkücü İbrahim Tatlıses, manken Tuğba Özay ve “Banker Kastelli” olarak tanınan Abidin Cevher Özden’in de aralarında bulunduğu 42 kişi hakkında 2 ile 307 yıl arasında değişen hapis cezaları istiyordu. İddianamede, Yurtbank’ın eski sahibi Ali Avni Balkaner, “Asena” adıyla tanınan oryantal Onur Çakmak ve gazeteci Zafer Mutlu’nun da aralarında bulunduğu 23 kişi “müşteki” olarak yer aldı.

İddianameye göre Tatlıses Onur Çakmak’ın çalıştırılmaması, Zafer Mutlu da tehdit edilmesi nedeniyle Kürşat Yılmaz’a başvurmuştu. Korkmaz Yiğit ile Cevher Özden de aralarındaki alacak verecek davasını halletmesi için cezaevindeki Yılmaz’ın kapısını çalmıştı. Yılmaz adı geçen kişilere “ekonomik konularda danışmanlık” hizmeti veriyordu.

 İddianamede, eski MHP İstanbul İl Yönetim Kurulu üyesi Ali Maytalman’ın Kürşat Yılmaz’ın arkadaşı olduğu, Maytalman’ın zaman zaman örgüt mensuplarının önemli kişilerle görüşmesini organize ettiği, talep geldiğinde örgüt adına siyasi kimliğini kullanarak itilaflı kimseler arasında arabuluculuk görevi yapıp bunun karşılığında örgütten pay aldığı öne sürülüyordu.

İddianamede, eski futbolcu Mecnur Çolak’ın gasp edilmesi, Yusuf Daşdan’ın silahla yaralanması, Mahmut Cantürk ve oğlu Dursun Cantürk’ün zorla alıkonulması, Varuna Turizm’in sahibi Süreyya Pekuysal’ın tehdit edilmesi olaylarının da aralarında yer aldığı 17 konuya yer verildi. “Reina” adlı gece kulubünün baskı yoluyla satın alınmaya çalışılması ile “Alişan” olarak bilinen şarkıcı Serkan Burak Tektaş’ın korunması olaylarına ilişkin hazırlık soruşturmasının sürdüğü için dosyalarının ayrıldığı bildirildi.

BAHÇELİ İŞARET ETMİŞTİ

Kürşat Yılmaz o davada “çıkar amaçlı suç örgütü kurmak, yönetmek, nitelikli yağma, tehdit, kasten yaralama, kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma” gibi suçlardan 66 yıl hapis cezasına çarptırıldı. 2021 yılında Kürşat Yılmaz’ın avukatlarının başvurusu üzerine yeniden yargılama talebi, dosyadaki bir kısım suçlar yönünden kabul edildi, 32 yıllık cezadan beraat etti.

Bu cezanın infazdan düşürülmesinin ardından kalan ceza yönünden infaz süresi tamamlanan Kürşat Yılmaz, güvenlik gerekçesiyle 29 Ekim tarihinde gece yarısı cezaevinden tahliye edildi. Tahliye olmasının ardından ilk işi MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’yi ziyaret etmek oldu.  Ziyaretin ardından MHP’den yapılan açıklamada, ‘Ülkü ve ülke sevdalısı olan, davalarının gözü kara yiğitlerinden Yakup Kürşad Yılmaz, tahliye olmaları münasebetiyle Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli Beyefendiyi ziyaret etmişlerdir’ denildi.

Kürşat Yılmaz’ın bırakılmasının işaretini MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin bir açıklaması vermişti zaten. Bahçeli, HDP’li Selahattin Demirtaş’ın serbest bırakılması talebine Alaattin Çakıcı ve Kürşat Yılmaz örneğiyle yanıt vermiş, ‘Peki, ülkü ve ülke sevdalısı olan, davalarının gözü kara yiğitleri olarak bilinen mesela Alaattin Çakıcı, mesela Kürşat Yılmaz, 100 bin ülkücünün imzasıyla aday gösterilseydi, bu kahramanlarımız için de cezaevinden çıkarılmaları için bir kampanya yapılacak mıydı? Bu kardeşlerimizi taş duvarların ardında çürümeye terk etmek ne kadar adil ve adaletlidir’ demişti.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “dava arkadaşım” diyerek sahip çıktığı ülkücü mafya lideri Alaattin Çakıcı da cezaevinden salıverildikten sonra Devlet Bahçeli’ye teşekkür ziyaretinde bulunmuştu.  Sedat Peker’in yurtdışına kaçması, oradan iktidarı hedef alan açıklamalarda bulunmasının cezaevinden salınan mafya liderleriyle ilgili olduğu iddia ediliyor. Türkiye tuhaf, karanlık bir dönemin tam ortasında. Ülkücü mafya sokakta, fikri iktidarda!”

Yazıyı okumak için tıklayınız.

***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version