İBB’nin düzenlediği Almanya’ya İşgücü Göçünün 60.Yılı etkinlikleri başladı. 3 Kasım’a kadar sürecek etkinliklerin ilk gününe Goethe Enstitüsü Güneydoğu Avrupa Direktörü Angela Kaya, Almanya Federal Cumhuriyeti Eski Meclis Başkanı Prof. Dr. Rita Süssmuth, Almanya Federal Cumhuriyeti Büyükelçiliği Maslahatgüzarı Henning Georg Simon ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ekrem İmamoğlu katıldı, konuşma yaptı.
23 yazarlı ‘Misafir, Göçmen, Yerli: Almanya’ya işgücü göçünün 60’ıncı yılı’ kitabının tanıtımı da gerçekleşti. Kitabın yazarlarından Prof. Dr. Nermin Abadan Unat’a 60.yıl özel ödülü takdim edildi. Etkinlik programının sunumunu Şebnem Schaefer yaptı. Konuşmalar ve tanıtımın ardından katılımcılar Cemal Reşit Rey Konser Salonu’ndaki fuaye alanında hazırlanan, Almanya’ya Göç’ü anlatan fotoğrafların olduğu sergiyi inceledi.
‘GÖÇÜN TAM GÖBEĞİNDE BİR KENTTE BULUNMAKTASINIZ’
Etkinlikte konuşan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu “İnsanlığın belki de en dramatik dönemlerinden birini, pandemi döneminde hep birlikte yaşadık. Buna dönük aşıyı geliştiren Almanya’ya göç eden ailelerin birer ferdi olan Sayın Özlem Türeci ve Sayın Uğur Şahin’i buradan anmadan olmaz” dedi. İmamoğlu “Belki de en dramatik göçün tam göbeğinde bir kentte bulunmaktasınız. Şu anda 2,5 milyona yakın, İstanbul’a yerleşmiş ama sığınmacı ama mülteci ama oturma izni almış insanla karşı karşıya. Ve o 2,5 milyon nüfus, sadece ve sadece 6-7 yılda olgunlaşmış bir nüfus. Yani 1961’den 2021’e konuşmuyoruz. 2021 yılındayız; 2013’lerde, 2014’lerde başlayan bir sürecin, bir anda 2,5 milyona ulaştığını düşündüğümüzde aslında ne kadar dramatik ve süreci zorluklarla yönettiğimizin bir karşılığıdır diye düşünebiliriz. Dolayısıyla şu anda dünyada ama savaşlar ama belli kıtlıklar üzerinden bir takım gelir adaletsizliği, eşitsizlikler üzerinden oluşan bu göçleri sıkı bir biçimde incelemeli ve bunun üzerine hep birlikte çalışmalıyız” diye konuştu.
‘İNSALARIN YENİDEN EVİNE DÖNEBİLMESİ NOKTASINDA ULUSLARARASI İŞBİRLİĞİ İLE HAREKET EDİLMELİ’
İmamoğlu “Göçü ciddiye almalıyız. Dünyadaki gelir adaletsizliğini ve bir kısım kaynaklar üzerinden, belli gelir seviyesinin üzerindeki ülkelerin, yaratılan kaosları ve oradaki birtakım çıkarlarını inceleyerek, oralarda yaşayan -ki bunun en önemli merkezlerinden birisi Ortadoğu’dur- insanların huzurunu, sağlığını, güvenliğini düşünmeksizin hareket etmelerini, ben dünyanın 21’nci yüzyılı açısından büyük talihsizlik olarak görüyorum. İnsanların bu tarzda ülkelerinden uzaklaştırmalarına, seyirci kalmadan, müsaade etmeden, tekrar bu insanların kendi yurtlarına dönebilmesi noktasında, en üst seviyede uluslararası işbirliği ile hareket edilmesini, 21’nci yüzyılda dünya ülkelerinin sorumluluğu olarak görmekteyim. Hep beraber, birlikte, belki şu anda biz misafir ediyoruz, konuk ediyoruz ve tüm insani ihtiyaçlarını karşılamakta yükümlü olduğumuzun da farkındayız. Ve bunu yaparız. En iyisini de yapmaya çalışırız. Ancak günün sonunda; insanların bu tarzda ülkelerinden uzaklaştırmalarına, seyirci kalmadan, müsaade etmeden, tekrar bu insanların kendi yurtlarına dönebilmesi noktasında, en üst seviyede uluslararası iş birliğiyle hareket edilmesini, 21’nci yüzyılda dünya ülkelerinin sorumluluğu olarak görmekteyim İnşallah bunu hep birlikte başarabiliriz” dedi.
‘HEPİMİZ TEK BİR KÜLTÜRDE YAŞASAYDIK SAĞ KALAMAZDIK’
Almanya Federal Cumhuriyeti Eski Meclis Başkanı Prof. Dr. Rita Süssmuth ise “Göç hikayesi biraz üzücü bir hikayeydi, çünkü insanlar vatanını bırakıp çalışmak için başka ülkeye geçiyordu. Bu anlaşmadaki yazılara bakarsanız bu çok önemlidir. Öğrenmek araştırmaktır. Almanya’da karar vericiler hiçbir zaman geçmişi unutmamaktadır. Bugün size şunu söyleyebilirim, ünlü bir üniversite rektörü Türk’tür. Geçen hafta Selanik’te ödüllendirdiğimiz aşıyı bulan kişiler Türk’tür.. Dünya değişiyor, evet biz gelecek için sorumlu doğduk ama geçmişi de unutmamak gerekir. Türk- Alman Üniversitesinin inşası konusunda çok mücadele ettik. Rahatlıkla şunu söyleyeyim, Türk azınlığından bahsetmek istiyorum aslında azınlık değiller, bu azınlık kendilerini kendi oluşturdu. Ekonomik olarak bakarsak bağımsız Türkler bağımsız Almanlardan daha fazladır. Ekonomi güçtür ama ekonomi kültürün yerini alamaz. İnsanlara öyle fırsatlar verilmeli ki kültürlerini ve dinlerini göç ettikleri yerlerde daha rahat yaşayabilsinler. Almanya’daki Türkler gerekeni yapıyor ve başarıyorlar. Hepimiz tek bir kültürde yaşamış olsaydık sağ kalamazdık. Biz yarının geleceği için doğduk. Kendini kapatan ülkeler bunu düşünsün. Bize gelen insanlar bir şanstır ve mutluluktur. Umut ederim ki her zaman barış içinde yaşayacağız” diye konuştu.
‘YABANCILAR ARTIK BİZİM KOMŞUMUZ DOSTUMUZ AİLEMİZ’
Almanya Federal Cumhuriyeti Büyükelçiliği Maslahatgüzarı Henning Georg Simon de “Günümüzde 3 milyon üzeri Türk Almanya’da yaşıyor. Türkiye’de ise hayatının bir kısmında Almanya’da yaşamış 4 milyon insan olduğunu da söyleyebiliriz. Bu 2 ülke için de çok önemli. Aradan geçen 60 yıl sonunda yabancılar artık bizim komşularımız, dostumuz ve aile bireylerimiz oldu. İlk gelen jenerasyonların çocukları artık toplumumuzun bir parçası oldular. Artık üniversitede hoca oluyorlar, parlamentoda üye oluyorlar, mecliste bulunuyorlar, bakan oluyorlar” şeklinde konuştu. (DHA)
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***