Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Faruk Acar, “Ömer’in Yolu” sloganına gelen eleştirilere ne diyor?


İYİ Parti’nin, 4. kuruluş yıl dönümünde “Ömer’in Yolu” sloganı ile başlattığı iletişim kampanyası gündemdeki yerini koruyor. Bazıları bunun AK Parti’den kopan muhafazakar seçmeni çekmek için gerekli olduğunu düşünse de birçok kişi bu söyleme eleştirel yaklaştı.

“Ömer’in Yolu” adlı kampanyada ne anlatılıyor?

Kampanyanın tanıtım filmi yaklaşık 135 saniye uzunluğunda. Film, Hz. Ömer’e ve onun adalet anlayışına referansla başlıyor.

“Ömer’in Yolu” adlı sunumda Fatih Sultan Mehmet, Mustafa Kemal Atatürk, Süleyman Demirel, Necmettin Erbakan, Bülent Ecevit, Alparslan Türkeş ve Turgut Özal’ın isimleri öne çıkarılıyor.

Film “Biz de Ömer’in adaletli yolunda, Atatürk’ün izinde, milletin iyiliği ve refahı, Türkiye’nin demokrasi ve özgürlüğü için iyi çalışacağımıza söz veriyoruz.” ifadeleriyle sonlandırılıyor.

Tanıtım filmi, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in YouTube kanalında 24 Ekim’de yayımlanmış.

Neden eleştiriliyor?

Kamuoyu araştırmalarına göre İYİ Parti son dönemde sağ siyasetin yükselen partisi konumunda. Bu yükselişini iktidar partisine muhalefet ederek kazanan İYİ Parti’nin, son dönemde muhafazakar söyleme kaydığı belirtiliyor.

Eleştirel yaklaşan analistler İYİ Parti’nin İslamcı söylemlerle toplumda ciddi bir açılım yapamayacağını, AK Parti’den kopan seçmenin partiyi dini sebeplerden ötürü değil ekonomik gerekçelerle terk ettiğine dikkat çekiyor.

İYİ Parti’nin iktidardan kopan kararsızlara kucak açmaya çalıştığını düşünenler ise partinin bu ‘açılımını’ anlaşılır buluyor.

Bunlara göre İYİ Parti, “biz iktidara geldiğimizde AK Partilileri inancından dolayı ötekileştirmeyeceğiz” mesajını vermek istiyor.

Öte yandan bu söylem değişikliğinin partinin omurgası haline dönüşmesi beklenmiyor.

İletişim kampanyasının mimarı Faruk Acar, eleştirilerle ilgili ne diyor?

Andy-Ar araştırma şirketinin kurucusu Faruk Acar, tartışmalarla ilgili euronews’in sorularını yanıtladı.

Faruk Acar, kampanyanın olumlu veya olumsuz bu kadar değerlendirilmesi ve eleştirilmesinin aslında amacına ulaştığının göstergesi olduğunu dile getirdi:

“Sonuçta yapmak istediğiniz şeyi duyurmayı ve değerlendirilmesini, mesajının ve fikrinin sorgulanmasını, farkındalık oluşturmasını istersiniz, bunun için yapmayı hedeflersiniz. Teknik açıdan durum bu. Fakat biz bu kampanyamızı iletişimcilerin veya kanaat önderi olarak kendini konumlayanların duymak istediklerine göre değil, vatandaşın ve sonucu verecek olan kitlenin ne duymak istediğine göre planladık. Yapılan eleştirilerin hepsini tabii ki dikkate alıyoruz; fakat unutulmamalıdır ki, biz aynı zamanda; bizi diğer ajanslardan ayrıştırıcı bir özelliğimiz olarak, Türkiye’nin en büyük ve en kurumsal araştırma şirketlerinden biri olan Andy-Ar’ın bilimsel verilerine dayanarak kampanya planlaması yapıyoruz. Türkiye’de ya araştırmacı ya reklamcı ya da strateji danışmanısınızdır. Biz bunların hepsini bir çatı altına topladık. FACAR Grup bünyesinde Andy-Ar ile birlikte görsel iletişim materyallerini üreten Yine Ajans mevcut. İnsanlar, klasik ajans mentalitesi ile ürün çıktığını düşünse de durum bu değil. Türkiye’deki tek araştırma, siyasal kampanya ve strateji geliştiren kurumdan çıkan bir ürün olan Ömer’in Yolu, kalitatif ve kantitatif araştırma teknikleriyle alınan veriler üzerine kurgulanmıştır. Sonuçta İYİ Parti lideri Meral Akşener, bize neyi, nasıl yapmak istediğini ve Türkiye hayaline dair politikalarını paylaştı. Biz de onu Ömer’in Yolu ile anlatmaya çalışacağız. Bu fazdan önceki “Projeye Değil Ranta Karşıyız”da anlatmaya çalıştığımız gibi.”

Eleştiriye her zaman açığız. Tabii ki herkesin her şeyi beğenmesi mümkün değil. Parti içi muhalefetler bile bu denli sertken başka partilerden insanların bu söylemi eleştirmesi gayet doğal. Herkesin kafasındaki İYİ Parti başka; kimi seküler görüyor, kimi milliyetçi, kimi merkez sağ, kimi muhafazakar… Bu liste böyle uzar gider. İYİ Parti’ye oy vermeyen herkes, istemediği bir mesaj verildiğinde rahatsız oluyor. Bakınız Tezkere konusunda “evet” dendiği zaman rahatsız olanlar, ertesi gün Genel Başkan’ın İstanbul Sözleşmesi vurgusunu alkışlıyor. Bunlar çok normal şeyler. Her eleştiriden bir ders çıkarılır. Ancak biz sadece Twitter’da verilecek mesajları olan bir kampanya değil; Karadeniz’in bir köyünde, Akdeniz’in yaylalarında, Doğu’da bir lokantada yani Türkiye’nin her köşesinde anlaşılabilir mesajlar veren bir kampanyayı hayata geçiriyoruz.

Bu kampanya stratejisinde bir hata yapıldığını düşünüyor musunuz?

“Kampanya stratejisinde herhangi bir hata yapılmadı. Bu kampanya uzun zamandır gündemde. Kampanya sürecine denk gelen bağımsız bir krizin oluşmasından ötürü şu an kampanyaya da atıfta bulunularak bir gündem tutuluyor. Biz, yaptığımız araştırmalarda kampanyanın başarısını zaten görüyoruz. Bunu herkes görebildiğinden, İYİ Parti’nin son üç ayki ivmesinden ve şimdiye dek hiç konuşulmadığı kadar konuşulmasından, tartışılmadığı kadar tartışılmasından rahatsız olan kesimler şu an kampanya dönemine denk gelen kriz ortamını fırsat bildi diyebiliriz.”

“Biz neredeyse her araştırmamızda insanlara “Sizce Türkiye’nin en önemli sorunu nedir?” diye sorarız. Yıllardır süregelen cevaplar değişmez; ama oranları dönemsel olarak değişir. İşsizlik, ekonomi, sağlık, eğitim, terör diye sıralanır gider. Yerleri değişir, oranları değişir; ama genelde bu cevaplar en üst sıraları her zaman doldurur. Son 1-2 yıldır araştırmalarda “adalet” cevabı hızla üst sıralara yükselmeye başladı ve en son yaptığımız araştırmalarımızda ekonomiden sonra ikinci sıraya yükseldi.”

“Bu süreçte, planladığımız kampanya aslında üç fazdan oluşuyor. İlkinde ekonomi başlığını ele aldık – ki bunun yapılan araştırmalarda en öne çıkan başlık olduğunu söylemiştik. Unutulmamalı ki, ekonomi başlığı da aslında bir adalet meselesidir. “Her şeye karşı” olan muhalefet tutumundan ziyade yapılan işleri objektif bir şekilde, olgunlukla takdir eden ancak üzerinden sağlanan çıkar ve liyakat karşıtı tutumu eleştiren bir bakış açısıyla “Projeye Değil Ranta Karşı” olduğumuzu dillendirdik. Örneğin, Osmangazi Köprüsü’ne karşı olunmadığını ve fakat maliyetine, geçiş ücretlerine karşı olduğumuzu paylaştık. Bu fazladan harcanan tutarlarla Türkiye’deki farklı sorunlar nasıl çözülebilir, biz olsak ne yapardık noktasından hareket ettik. Osmangazi Köprüsü’nü bir eser olarak, güzel bir proje olarak dillendirdik. İktidara gelindiğinde, projeci bir parti olarak bizim de benzeri güzel işlere imza atmak niyetinde olduğumuzu söyledik; ama arka planındaki rantın farkındalığına dikkat çektik. Bu faz da çok konuşuldu, eleştirildi; ancak tam olarak meramını anlattı. İkinci fazda ise adalet başlığına dikkat çekmeyi hedefledik, ki Türkiye’nin ekonomiden sonra en önemli ikinci sorunu demiştik. Peki, nedir bu adalet? Hukuksuzluk mu? Evet. Liyakatsizlik mi? Evet. Gelir eşitsizliği mi? Evet. Adam kayırma mı? Evet. Bu listeyi böyle uzatabilirsiniz.”

“Adalet deyince akıllarına gelen isim Ömer iken, Hz. Ömer deyince akıllarına gelen ilk kavram da adalet oldu. Burası Türkiye. Burası Doğu ve Batı’nın kesişimi, İslami değerleri çoğunlukla benimsemiş bir ülke. Belki daha Batı temelli bir toplumda Themis ya da Justitia yanıtını alabilir, Themis’in kapalı gözlerinin felsefesi üzerinden adaleti anlatabilirdik. Bir sembol seçtik ve hayatını adalet üzerine konumlamış olan bu sembol isim üzerinden, 35 yaş üzeri kitleyle adalet felsefesini paylaşıyoruz. Bu ülkede çok küçük bir kesim dışında Ömer denildiğinde kimsenin aklına Araplar ve kültürü gelmiyor, adalet geliyor. Araplar ve İslamcı bir jargon kullanıldığı yorumu zorlama bir yaklaşımdır; ancak burası bir İslam ülkesi olduğundan bu yorum da algılanabilirdir. Çok eleştirdikleri Hz. Ömer, “Adalet mülkün temelidir..” sözü ile Atatürk’e bile ilham olmuştur. Mustafa Kemal Atatürk, adalet yaklaşımını oluştururken Hz. Ömer’den alıntı yapmaktan çekinmemiş ve bunu bir merkez haline getirmiştir. Dolayısıyla önceliğini adalet olarak benimsemiş herkesi, bir simge olarak kullandığımız “Ömer’in Yolu”na dahil edebiliriz. Biz Twitter’da her şeye sesi çıkan “her şeyi bilirimci”lere değil; halkımıza, ortak akla sahip vatandaşımıza kampanya yapıyoruz. Eğer ki biraz daha sabredip halen devam eden ikinci fazımızı takip ederlerse, herkes “Ömer’in Yolu”nun aslında ne ifade ettiğini ve Ömer’in adaletinin neye tekabül ettiğini anlayacaktır.”

Stratejiyle ilgili Sayın Akşener’den ya da parti yönetiminden bir eleştiri geldi mi?

“Hayır; çünkü bu kampanyanın kendi kendine çıkmış olması zaten söz konusu değildir. Kampanya içerisindeki akış, slogan, söylem, senaryo, film ve başlıklara bizzat Genel Başkan onay vermiştir. Dediğim gibi bu zaten Meral Akşener’in kendi hikayesidir, İYİ Parti’nin yazmak istediği hikayesidir. Bu da Türkiye hayallerini anlatmak amacıyla yapılan bir kampanyadır.”

Merkez siyasetten muhafazakar söyleme kaydığınız eleştirilerini doğru buluyor musunuz?

“Merkez siyaset hedefiyle kurulmuş olan İYİ Parti, şimdiye dek daha seküler bir tabandan destek görmüş durumda. Ağustos ayı itibarıyla başladığımız kampanya sürecinde Sayın Genel Başkan’ın isteğiyle merkeze dayalı söylem bütünlüğü sağlanmıştır. Ömer’in Yolu da tam olarak budur. Hz. Ömer’in şiar edindiği adalet kavramı; Atatürk tarafından nasıl “mülkün temeli” olarak tanımlandı, Fatih Sultan Mehmet bu kavram ışığında gayrimüslimleri nasıl kucakladı, Türk siyasi tarihinde mihenk taşlarını oluşturan isimlerce, hangi alanlarda uygulandı? Aslında anlatılmak istenen budur. Bu başlıkta Ecevit de var, Erbakan da; Türkeş de, Özal da; Menderes de, Yazıcıoğlu da… Hepsi farklı özellikleri ile adalet yolunda nasıl hareket etti, hangi yönleriyle benimsendi buna parmak basıldı. Bu ülkede, çok partili dönemde, ideoloji partileri tek başına iktidar olamamıştır. İktidar olan partilere baktığınızda merkezde olan partiler olduğunu göreceksiniz. Yani herkesin kendinden bir parça bir şeyler bulduğu oluşumlar. Dolayısıyla şu an da İYİ Parti ve lideri Meral Akşener’in hedeflediği ve savunduğu politikaların sadece seküler kesimi; yani Ömer diyerek dini bir motif işlendiği eleştirisini yapanları değil; Atatürkçüleri, demokratları, liberalleri, muhafazakarları, dindar, milliyetçi, laik, ulusalcı kesimlerin tümünü kucaklaması gerekmektedir. Daha demokrat bir milliyetçiliğe, daha demokrat bir muhafazakarlığa ve daha demokrat bir Atatürkçülüğe özlem duyan geniş kesimler var.”

“Meral Akşener liderliğinde İYİ Parti, adalet ve kapsayıcılık üzerine kurulmuş bir yapı. Bu çizgisini bozmadan, güçlendirilmesi ve makulü, sağduyuyu temsil eden güçlü bir merkez parti olması beklentisi var. İdeolojik bir geçmişten gelmesine rağmen daha çok kitle partisine gittiği görülüyor. Öte tarafta, pek çok kişide Atatürkçülüğün, dindarlığın, muhafazakarlığın ve milliyetçiliğin yeniden tanımlanması, zamanın ruhuna uygun olarak daha kapsayıcı ve dünyaya açık bir içerikle yeniden belirlenmesine yönelik güçlü bir ihtiyaç var. İYİ Parti’nin bunu büyük ölçüde yaptığı ve giderek daha da fazla yapabileceğine yönelik bir beklentiden söz etmek mümkün. Zamanında Özal’ın sağ ile sol birleşecek düşüncesini temsil eden el kavuşturma hareketini şu an Genel Başkan Meral Akşener’in bizzat söylem ve eylemleri ile hayata geçirdiğini gözlemleyen halk, bundan rahatsız olmak bir yana hoşnut oluyor.”

***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version