90’lı yıllardan bu yana insan hakları çalışmaları yürüten İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Eren Keskin, kadına yönelik her türlü şiddete karşı devletin cezasızlık politikalarının etkisine dair önemli değerlendirmelerde bulundu.
Jinnews’ten Şehriban Aslan’a konuşan Keskin, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü vesilesiyle kadına yönelik her türlü şiddet, katletme ve kaybetme uygulamalarındaki cezasızlığın sürdüğünü belirterek, “Maalesef ki yargı cezasızlık politikası kılıfı ile yaşananların üzerini örtüyor. Kaldı ki Türkiye Cumhuriyeti devleti bütün bu cezasızlığı ortadan kaldırmayı hedefleyen birçok uluslararası sözleşmenin de imzacısıdır. Hatta kendi iç hukukuna bile aykırı davranıyor, yargı da araç olarak kullanılıyor” ifadelerini kullandı.
‘BİR KORUCU DIŞINDA CEZA ALAN TEK BİR DEVLET YETKİLİSİ GÖRMEDİM’
Batman örneğini vererek, kentin 90’larda kadın intiharları ile gündeme geldiğine ifade eden Keskin şunları söyledi: “Orada her intihar eden kadın birer İpek Er’di… Yani yaşanan olaylar bunlardı. Ve feodal ilişkiler çok hakim olan toplum içinde kadınlar konuşamadı ve ölmeyi tercih etti. Tıpkı İpek Er’de yaşandığı gibi… 97’den beri bu kadınlara, şiddete maruz kalan kadınlara ücretsiz avukatlık yapıyoruz. Ben bugüne kadar bir korucu dışında ceza alan tek bir devlet yetkilisi görmedim. O kadar çok olay yaşandı ki bunlardan biri de Mardin’de komutan Musa Çitil ve 450 askere dava açıldı. Bir Ş.E. davası olarak söylersem de bu davadan yargılanıp beraat ettiler ama aynı Musa Çitil bu sefer Sur, Cizre operasyonlarında karşımıza komutan olarak çıktı. Cezalandırılmak yerine, terfi ettirildiler. İşte bu yüzden İstanbul Sözleşmesi’ni çok önemsiyorduk. Çünkü İstanbul Sözleşmesi hem aile içinde hem de yaşamın her alanında kadına yönelik şiddetin etkin olarak soruşturulmasını sağlıyordu. Fakat maalesef ki bizim coğrafyamızda kadınlara karşı özellikle devlet eliyle işlenen tüm suçlar bugüne kadar cezasız kaldı.”
Serbest Görüş:
‘SUÇ DUYURULARINDA GENELLİKLE TAKİPSİZLİK KARARI VERİLİYOR’
Keskin, İHD olarak kendilerine başvuran 600’e yakın kadın ve trans kadının bir kısmının suç duyurusunda bulunmak istediğini, bir kısmının da bulunmadığını ifade etti. Yapılan suç duyurularında da genel olarak takipsizlik kararı verildiğine vurgu yapan Eren, “İç hukuk yollarını tükettikten sonra uluslararası hukuka tabii ki başvuruyoruz. Tabi çok fazla kazandığımız dava da oldu. Örneğin Batman’da doğan bir çocuktan kaynaklı yargılanan üç korucu vardı. Tecavüz sonrasında doğan çocuğun kime ait olduğuna dair açılan mahkemede bir korucu cezalandırıldı. Çünkü çocuğun ona ait olduğu anlaşıldığından ceza vermek zorunda kaldılar. Onun dışında baktığımız davalarda iç hukuktan ceza alan hiçbir devlet yetkilisi olmadı” şeklinde konuştu.
‘ÜNİFORMANIZ VARSA, KURT İŞARETİ DE YAPIYORSANIZ CEZALANDIRILMAZSINIZ’
“Üniformalı şiddet diye tabir ettiğimiz şey aslında cezasızlık politikasından gelen bir şeydir” diyen Keskin, sözlerini şöyle sürdürdü: “Eğer sizin askeri üniformanız varsa bir de kurt işareti yapıyorsanız asla cezalandırılmanız mümkün değil. Dikkat ederseniz bu tip şiddet davalarında ki faillerin hepsi bir kurt işareti yapan fotoğrafları vardır. Bu 90’larda da böyleydi. 90’larda askeri araçlarda askeri üniformalarla geçerken hep bir kurt işaretiyle geçerlerdi. Aynı zamanda bu bir korkutma politikasıdır, ‘ben dokunulmazım’ demektir. 90’lardan gelen anlayışın hiç değişmediğini düşünüyorum. AKP, ‘beyaz toroslar bitti, her türlü milliyetçiliği ayaklarımın altına alıyorum eziyorum’ dedi. Dersim için özür diledi. Ermeni soykırımından bahsetti. Bugüne geldiğimizde de 90’ların aktörleri ki bunların içindeki en bilineni Mehmet Ağar’dır, onu hala alanlarda görüyoruz.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***