Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

DTK Eş Başkanı Öztürk: AKP ve MHP Kürdistan’da tabela partisi durumundalar

DTK Eş Başkanı Öztürk: AKP ve MHP Kürdistan'da tabela partisi durumundalar


Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Berdan Öztürk ve Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Keskin Bayındır, “Özgürlük Zamanı” kampanyası kapsamında Halkların Demokratik Partisi (HDP) Siirt İl Örgütü’nde düzenlenen halk buluşmasına katıldı. Buluşmada, “Tecrit insanlık suçudur, tecride son, yaşam için adalet” ve “Tecritti kıralım, ulusal birliği sağlayalım” yazılı pankartlar asıldı. 

DİRENİŞ DOLU BİR TARİH

DBP Eş Genel Başkanı Keskin Bayındır, AKP-MHP iktidarının topluma yönelik baskılarının artarak devam ettiğini belirterek, çok yönlü saldırılara karşı direnen bir halk gerçekliğini olduğunu söyledi. Bayındır, “40 yıllık mücadele sürecine baktığımızda, direnişlerle dolu bir tarih görüyoruz. Kürtler dünyanın gündemini oluşturuyor. Bunu gören emperyalist güçler Türkiye ile bir ortaklık kurdu. Bu ortaklık çerçevesinde her alanda destek veriyorlar. Amaçları Kürtlerin kazanımlarını ortadan kaldırmaktır. Ekonomik, askeri, psikolojik bir saldırının hedefinde olan Kürtler ortadan kaldırılmak isteniyor” diye konuştu.

‘AKP’NİN SALDIRILARI DİRENİŞE ÇARPTI’

Tarihi bir süreçten geçtiklerini dile getiren Bayındır, “Sürecin önemli olduğunu görmek için faşizan saldırılara bakmak lazım. Çöktürme Planı çerçevesinde 7 yıldır 4 parça Kürdistan’da saldırılarını sürdürüyorlar. Gözaltı, tutuklama ve katliam ile bu planı yürütmek istiyorlar. Ancak her seferinde bu plan halkın direnişine çarpıyor. İstediklerini alamadıkları için daha da vahşileşiyorlar. Saray ve AKP, saldırılar ile sonuç alamadı, ancak ekonomileri yerle bir oldu. Şuan gelinen durumda ekonomileri çökmüş durumda. Çöktürme planı yapanların ekonomileri çöktü. Biz güçlüyüz, örgütlüyüz ancak onlar bitme aşamasına gelmiş. Son anlarını yaşıyorlar” ifadelerini kullandı. 

‘AKP TABELA PARTİSİ OLDU’

AKP-MHP iktidarının demokratik siyasette ısrar edenlere yönelik saldırılarını sürdürdüğünü söyleyen Bayındır, “Ne yaparlarsa yapsınlar, siyasetten bizi yok edemiyorlar. Siyasette ısrar edenlere dönük saldırılara örgütleme ile cevap veriliyor. Her tutuklama ve gözaltı sonrası güçlenerek çıkıyoruz. Bu gücün farkında ve bilincinde olarak alanda olmaya devam edelim. 7’den 70’e herkese bu görev düşüyor. Güçlü bir örgütlülük ile bunun üstesinde gelinir. Kobanê davası ile HDP’yi kapatmak istiyorlar. Sudan sebep gerekçeler ile bunu yapmak istiyorlar. Ortaya atıkları gerekçeler kamuoyunda büyük yankı buldu. Hiçbirinin geçerliliği yok.  Kapatma davası açan AKP ve MHP Kürdistan’da tabela partisi durumundalar” dedi. 

‘DİRENİŞ SONLARI OLACAK’

Cezaevlerinde tutuklulara yönelik baskılara değinen Bayındır, “Kürdistan ve Türkiye zindanlarında tutsaklara dönük yoğun bir saldırı başlatılmış durumda. Başur, Bakur, Rojava ve Rojhilat direniyor. Cezaevleri direniyor. Bu halk direniyor. Bu direniş onların sonu olacak. Bunu bildikleri için her yönlü saldırı başlatmış durumdalar. Cezaevleri de bu saldırılardan biri. Burada oluşan direniş zincirini kırmak istiyorlar. Ancak kıramıyorlar. Ne yapsalar yapsınlar direnişi kendine ilke edinmiş tutsakları sindiremiyorlar” şeklinde konuştu. 

  İNKAR ÜZERİNE KURULAN SİSTEM

DTK Eşbaşkanı Berdan Öztürk, Kürt halkına yönelik inkar ve imha politikalarının sürdüğünü söyledi. Öztürk, “Kürt halkının önüne katliam, göç, tutuklama, köy yakma, göç konuluyor. Kürt nereye giderse gitsin, bu inkarcı zihniyet planları peşinde. Gençler ve kadınlar üzerinde planları var. Bu planı uyuşturucu ve fuhuşla başlatıyorlar. Gençleri fuhuş ve uyuşturucu ile benliklerinden uzaklaştırmaya çalışıyorlar. Benliğini kaybeden gençlik onlar için bir saldırtma aracı oluyor” diye belirtti. 

TÜRKİYE TECRİT ALTINDA 

PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik tecritle Kürtlerin iradesiz bırakılmak istendiğini ifade eden Öztürk, şöyle konuştu: “Kürt halkının iradesiz bırakmaya çalışanlar bilsin ki, daha önce bunu deneyenler gibi tarihin çöp sepetine gömülecekler. Kürt halkını geleceğini kurtaracak olan Öcalan’ın çizmiş olduğu felsefedir. Halkımız kararını verdi. Önderini de seçti. Tecritti ağırlaştırdınız tüm Türkiye tecrit altına girdi. Öcalan’ın fiziki koşularının düzeltilmesi için verilen mücadeleyi büyütmeliyiz. Öcalan ve Kürtlere yönelik düşmanlıkları o kadar gözlerini kör etmiş ki Türkiye’nin geleceğini de yok ediyorlar. Efrîn’e saldırdılar şimdi de Kobanê ye saldırmak istiyorlar. Orada insanlığı kurtaranları hedef gösterdiler. Çeteler ile birlik oldular. Amaçları Kürtlerin statüsüz kalmaları. Kobanê’nin düşmemesi içlerinde bir yara olmuş. Bu yarayı Kobanê davası veya Kobanê ye saldırarak kapatmak istiyorlar. Bunun için her türlü bahane üretiyorlar. Sadece Rojava değil, Bakur ve Başur’da da saldırıyorlar.”

BELARUS SINIRINDA YAŞANANLAR 

Kürdistan Demokrat Partisi’nin (KDP) politikaları nedeniyle göç yollarına düşen Kürtlerin sınırlarda yaşamını yitirdiğini kaydeden Öztürk, “Yönetimde olan KDP, ama onlar dışında herkes bu göçten sorumlu tutuluyor. Kürtler orada perişan bir haldeyken bu aşiret zenginlik içinde yaşamlarını sürdürüyor. Bide kalkıp Kürtler adına konuşuyorlar. O topraklar da Kürtlerin kanı dökülmüş ancak bu toprakları işgal edenleri değil, Kürt halkını sorumlu tutuyorlar. Biraz ahlak, biraz vicdan! Sınırda yaşamını yitirenlerin sorumlusu onlar. Kürt halkının kazanımlarını korumak yerine, Erdoğan ve Bahçeli’ye yol açıyorlar. Bu kazanımların zarar görmesi için ellerinden geleni yapıyorlar. Sonra çıkıp biz Kürt halkı adına konuşuyoruz diyorlar. Ulusal birlik için verilen onca mücadeleye de engel oluyorlar. Bu halk birlik oluyor. Ancak bu zihniyet bunu engellemek istiyor. Kürt halkı birlik için hazır. Birliği bozmaya kimsenin hakkı yoktur” ifadelerini kullandı. 

HALEPÇE HATIRLATMASI 

Kimyasal silah kullanımının suç olduğunu vurgulayan Öztürk, “Türkiye’nin de imzaladığı uluslararası sözleşmelerde kimyasal silah kullanımı suç sayılıyor. Ancak Türkiye Başur topraklarına kimyasal silahlarla saldırıyor. O topraklarda tüm dünyanın gözü önünde Saddam tarafından kimyasal silah kullanıldı. Saddam’ın ardından bu sefer bu topraklarda Türkiye kimyasal silah kullandı. Halepçe dün gibi aklımızda. Orada bıraktığı iz, yaşamın her alanında kendini hissettiriyor. Uluslararası hukuk kuruluşları ve kurumlar kimyasal silah kullanan Türkiye’yi yargılasın. Yoksa o yasalar sadece kağıtta yazılmış olur” dedi. (MA)

***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version