Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

‘AYM’nin süre aşımı kararlarına karşı ne yapılabilir? Bireysel başvuru yolu etkinliğini yitiriyor mu?’

‘AYM’nin süre aşımı kararlarına karşı ne yapılabilir? Bireysel başvuru yolu etkinliğini yitiriyor mu?’


“AYM’nin süre aşımı kararlarına karşı ne yapılabilir? Bireysel başvuru yolu etkinliğini yitiriyor mu?” İnsan hakları uzmanı, eski diplomat ve instituDE üyesi hukukçu Hakan Kaplankaya, AYM’nin başvuru süresini UYAP’tan öğrenmeden itibaren başlatmasını değerlendirdi.

Hukukçu Hakan Kaplankaya’nın konuyla ilgili değerlendirme yazısında şu ifadeler yer aldı:

‘‘2010 Anayasa değişikliği referandumuyla Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) bireysel başvuru yolu ihdas edilmiş ve insan haklarının korunmasında çok önemli bir mekanizma olan bu yol 2012 yılı Eylül ayından itibaren işlevsel hale gelmişti. İnsan hakları ihlallerinin öncelikle ülke içinde tespitine ve bu ihlallerin giderimine matuf olarak kurulan bu yapı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) yıllar sürebilecek bir süreç öncesinde hızlıca sonuç alınabilmesine olanak sağlamıştı.

Ancak, yargı üzerindeki baskıların son senelerde artmasıyla, belki de siyasi meselelerde yargının bizatihi taraflı bir pozisyon almasıyla, AYM’ye bireysel başvuru yolu özellikle hassas davalarda etkinliğini yitirmeye başladı. Bu çerçevede son zamanlarda AYM’nin bireysel başvuru süresine dair bilinen içtihatlarına aykırı kararlar alarak bireysel başvuru yolunu işlevsizleştirdiğini ortaya koyan birçok örnek ortaya çıkmaya başladı.

AYM son zamanlarda, başvurucu ya da avukatının Yargıtay kararını UYAP üzerinden öğrendiği tarihten itibaren 30 gün içerisinde bireysel başvuru yapmadığı gerekçesiyle bireysel başvuruyu süre aşımı nedeniyle reddetmeye başlamıştır. Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki, ilke olarak bu tür bir anlayışın yanlış olduğunu ve bireysel başvuru hakkını etkisiz bir hale getirdiğini peşinen söylemek zordur. Anayasa Mahkemesi, “A. C. ve diğerleri (B. No: 2013/1827, 25/2/2016)” davasında başvuru süresini “öğrenme” olgusundan başlatmış ve söz konusu karar 23/3/2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanmıştı.

UYAP sistemi çok yakın tarihte kullanılmaya başlayan bir sistem değildir. Yargı mensupları ve avukatlar tarafından uzun yıllardır kullanıldığı gibi bireylerin de vatandaş portal üzerinden UYAP’a erişimi birkaç yıldır sağlanmaktadır. UYAP’a erişim imkânı uzun zamandır mevcut olmasına rağmen, UYAP’tan kararın öğrenilmesi durumunda başvuru süresinin hesaplanmasına dair AYM’nin özel bir uygulaması olmamıştı.

21/7/2020 tarihli Hüseyin Aşkan kararında (B. no: 2017/15649) AYM, UYAP evrak işlem kütüğü üzerinde re’sen inceleme yaparak, Yargıtay ilamının avukat tarafından okunduğunu tespit etmiş, böylelikle nihai kararın sonucunun öğrenildiği süreyi bu tarihten itibaren başlatmıştır. Söz konusu karar, Resmî Gazete’de yayımlanmamış, halkın bilgisine sunulmamıştır.

AYM’nin e-tebligat durumunda, tebligat kanununda öngörülen tebligatın muhatabın elektronik adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonunda yapılmış sayılacağına dair hükmüyle uyumsuz olarak, başvuru tarihini e-tebligatın açıldığı tarihten başlattığı Mehmet Özcan kararının (B. No: 2019/6266) 4/3/2020 tarihli Resmi Gazete’de yayımladığına dikkat çekmek isterim.

Son zamanlarda AYM’nin verdiği red kararlarında Hüseyin Aşkan kararına atıf yaptığı görülmektedir. Öncelikle, Aşkan kararı avukatın nihai kararı UYAP’tan öğrenmesine ilişkindir. Ancak AYM’nin bu karardaki yaklaşımını vatandaşların UYAP üzerinden haklarındaki hükme erişimi hususuna da teşmil ettiğine şahit olmaktayız. Tebligat hükümleri açısından avukatla vatandaş arasında prensipte bir ayrım gözetilmemekle birlikte, başvuru süresinin de kısa olduğu göz önüne alınırsa, istisnai bir olgu olan “öğrenme” açısından vatandaşın UYAP’tan kararı görmesiyle avukatın öğrenmesine aynı sonuçları bağlamak hakkaniyetli olmayacaktır.

Çoğu zaman vatandaşların idari işlemlerinin veya başvurularının yapılması amacıyla e-devlet şifresini kanuni temsilcisi olmayan yakınlarıyla paylaşması ülke şartlarında sıradan bir durumdur. Dolayısıyla, UYAP işlem kütüğünde hesap sahibinin bir karara erişmiş görünmesi, vatandaş portalın kullanım gerçekliği hesaba katıldığında gerçekten ilgilinin söz konusu karardan haberdar olduğu anlamına gelmemelidir. Birey, yüzlerce idari hizmete erişim sağlayan e-devlet şifresini risklerini göze alarak paylaşmak suretiyle başkası tarafından kendi adına işlem yaptırma tercihinde bulunabilir. Ancak bu durumdan, birey aleyhine tebligat ya da öğrenme gibi hukuki neticelerin çıkarılması orantısız ve öngörülemeyecek bir sonuçtur.

Başvurucuların cezaevinde olduğu hallerde dahi AYM tarafından bu şekilde süre aşımı nedeniyle red kararı verildiği bilinmektedir. Esasen, cezaevinde bulunan birinin UYAP’a erişiminin olması pek mümkün gözükmemektedir. Mağdurların davalarının akıbetinden haberdar olmak için yakınlarına UYAP’ı kontrol ettirmeleri oldukça yaygındır. Bu durumda ise, nihai kararın işlem kütüğünde belirtilen UYAP’a bakılma tarihinde fiilen öğrenilemeyeceği açıktır.

Son zamanlarda AYM’nin atıf yaptığı Hüseyin Aşkan kararının avukatın UYAP’a bakması hali haricinde vatandaşlar için emsal olmamasının gerekliliği bir yana, durumu ağırlaştıran bir diğer husus da, bu kararın ne Resmi Gazete’yle ne de AYM Başkanlığı basın duyurusuyla kamuoyuyla paylaşılmış olmasıdır.

Özellikle, cezaevinde bulunanlar için UYAP’tan nihai kararın öğrenilmiş olması nedeniyle AYM başvurusunun süreden reddedildiği durumlarda, AİHM’in mahkemeye erişim ve hukuki belirlilik (legal certainty) ilkelerinin ihlaline karar vermesi kuvvetle muhtemeldir.

AİHM’in benzer şekilde cezaevinde bulunmayanlar için de, Hüseyin Aşkan kararının başvurucuların durumuyla örtüşmemesi ve bu kararın kamuoyuna ulaşmamış olması nedeniyle, AYM’nin usul kuralını aşırı katı bir biçimde yorumlayarak mahkemeye erişim hakkının kısıtlandığına karar vereceğini tahmin ediyorum.

Bu vesileyle AİHM’in 31 Ağustos 2021 tarihli Üçdağ/Türkiye (B. no: 23314/19) kararında, başvuru süresinin başvurucunun nihai kararı gerçekten öğrenebileceği andan itibaren işlemeye başlaması gerektiğini vurgulayarak, AYM’nin 30 günlük süreyi dava özelinde aşırı şekilci ve katı yorumlayarak başvurucunun bireysel başvuru hakkını ihlal ettiğine hükmettiğinin altını çizelim.

Nihai kararı gerçekten öğrenme tarihi ile AYM’nin red kararında belirttiği öğrenme tarihi uyuşmayanların, yukarıdaki gerekçelerle AYM kararının tebliği ile birlikte AİHM başvurularını yapmalarını tavsiye ederim. Başvurucuların bu durumda ayrıca, AYM İçtüzüğü m. 82 uyarınca maddi hatanın düzeltilmesi talebiyle AYM’ye başvurularının tekrar incelenmesi talebinde bulunmaları da mümkün olup, bu yolun AİHM’e başvuru süresini etkilemeyeceğini hatırlatmak isterim.’’

***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version