Cumartesi Anneleri, gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetlerini sormak ve faillerin yargılanması için her hafta düzenledikleri eylemlerinin 869’uncusunu gerçekleştirdi. Pandemi nedeniyle online gerçekleştirilen bu haftaki eylemde, 21 Kasım 1980’de İstanbul Saraçhane’de polislerce gözaltına alındıktan sonra kendisinden bir daha haber alınamayan Hayrettin Eren’in akıbeti soruldu.
41 YILLIK MÜCADELE
Hayrettin Eren’in kardeşi İkbal Eren, 5 kişinin tanıklığına rağmen ağabeyinin akıbetinin ortaya çıkarılmadığına dikkati çekti. Eren, adaletin işletilmediğine işaret ederek, “41 yıldır adalet mücadelesi veriyoruz. Bu mücadele sırasında annelerimizi, babalarımızı, kardeşlerimizi yitirdik. Annem ve babam oğullarının akıbetini öğrenemedi ve yasları hiç bitmedi. Onların bıraktığı mücadeleyi kaldığı yerden biz devam ediyoruz” dedi.
EYMÜR VE PEKER’İN İTİFARLARI
Türkiye’de son aylarda “anormal” durumların yaşandığını söyleyen Eren, “Mafya babası (Sedat Peker) çıkıyor ve Mehmet Ağar’ı işkenceci ve faili meçhul cinayetlerin sorumlusu olarak ihbar ediyor. Mehmet Ağar’ın kendisi de ‘Bir tuğlayı çekersem duvar yıkılır herkes altında kalır’ diyerek kendisini ihbar etmişti. Eğer varsa bu ülkenin savcıları hadi bizi duymadınız bu mafya babasını ve Mehmet Ağar’ı da mı duymuyorsunuz? Mehmet Eymür işkence yaptığını ve insanlık suçu işlediğini gönül rahatlığıyla itiraf ediyor. Biz de sürekli ‘failler belli kayıplar nerede?’ diye sorduk. Mehmet Eymür’ün kayıplarımızın faili olduğunu söyledik. Cumartesi Annelerine dava açan savcılar bu caninin kendisini de mi duymuyorsunuz?” diye sordu.
HELALLEŞME VE HESAPLAŞMA
Eren, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “helalleşme” çağrısına da değindi. Eren, şunları söyledi: “Benden ne yapmam isteniyor? Ağabeyime işkence yapan, öldüren, cansız bedenini ortadan kaldıranlarla ‘neyse oldu bir hata hadi helalleşelim ve unutalım’ demem mi bekleniyor? Bu katillerin yargılanıp ailemle yüzleşmesi her zaman istediğimiz bir şeydir. Ama helalleşmek ile yüzleşmeyi karıştırmayalım. Helalleşmek derseniz asla ağabeyimin yaşam hakkını elinden alan 41 yıldır bu zulmü bize yaşatanlarla helalleşmem söz konusu bile olamaz.”
SORUMLUSU DEVLET
Ardından haftalık basın metnini okuyan Hayrettin Eren’in yeğeni Setenay Yarıcı, Eren’in kaybedilmesinde sorumluluğun devlete ait olduğunu vurguladı. Faillerin korunmasının bir devlet politikası olduğunu söyleyen Yarıcı, “Gözaltında kaybetmelerle ilgili açılan soruşturmalar, maddi ceza hukukuna aykırı yürütüldüğü için suça karışan kamu görevlilerinin ortaya çıkarılmasını, yargılanarak cezalandırılmasını hukuken imkansız kılıyor. Öyle ki üst düzey güvenlik bürokratlarının kamu görevlilerinin devletin bilgisi dahilinde işlediği işkence, kaybetme, siyasi cinayet itirafları devlet nezdinde sessizlikle karşılanarak, normalleştirilmek isteniyor” şeklinde konuştu.
İNSANLIĞA KARŞI SUÇ
41 yıldır akıbeti gizlenen Hayrettin Eren için adalet talep eden Yarıcı, şöyle devam etti: “Sosyalist kimliği ile bilinen 26 yaşındaki Hayrettin Eren, İstanbul’da yaşıyordu. 12 Eylül darbe koşullarında hakkında arama kararı vardı. Darbenin hemen ardından 21 Kasım 1980 tarihinde İstanbul Saraçhane’de bir arkadaşı ile birlikte gözaltına alındı. Önce Karagümrük Karakolu’na oradan da Gayrettepe Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü. Hayrettin Eren’in gözaltına alınırken kullandığı otomobil Gayrettepe Emniyet Müdürlüğü’nün bahçesindeydi ama ailesine ‘Oğlunuz burada yok’ denildi. Onu karakolda tutulurken ve siyasi şubede işkence ile sorgulanırken gören çok sayıda tanık vardı ama gözaltına alındığı inkar edildi. 3 kuşaktır Hayrettin’i arayan ailesinin tüm başvuruları 41 yıldır sonuçsuz bırakıldı. Hayrettin Eren’in bilinen failleri cezasızlıkla korunduğu için işkence, kaybetme, siyasi cinayetler gibi insanlığa karşı suçları işlemeye devam etti.”
OLAYI AYDINLATMA ÇAĞRISI
Yarıcı, olayın aydınlatılması ve sorumluların bulunmasının savcıların ve mahkemelerin görevi olduğuna işaret ederek, “Kaç yıl geçerse geçsin Hayrettin Eren için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten, devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan, 170 haftadır bize yasaklanan kayıplarımızla buluşma mekanımız Galatasaray’dan vazgeçmeyeceğiz” dedi. (MA)
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***