Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

TBMM’de onaylanan Paris İklim Anlaşması nedir?


Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, BM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada duyurduğu gibi Paris İklim Anlaşması TBMM Genel Kurulunda onaylandı.

2015 yılında birçok ülke tarafından imzalanan anlaşma iklim ve çevre için ‘tarihi bir adım’ olarak nitelendi.

Dünyanın akciğerleri olarak bilinen Amazon yağmur ormanlarından Avustralya’ya, ABD’den Sibirya’ya orman yangınları, sayısı onlarla ifade edilen kasırgalar, rekor seviyelere yükselen hava sıcaklıkları ve Kuzey Kutbu’nda buzulların hızla erimesi iklim değişikliğine bağlanıyor. Peki, gezegeni felaketlerden kurtarması için dünya devletlerinin bir araya gelip taahhütte bulunduğu ve altına imza attığı, 6 yaşındaki Paris İklim Anlaşması nedir?

Paris İklim Anlaşması

Paris İklim Anlaşması, Fransa’nın başkenti Paris’te 5 Ekim 2015’te aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 195 ülke + Avrupa Birliği’nin katılımıyla kabul edildi.

Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin (BMİDÇS) Paris’te yapılan 21. Taraflar Toplantısı’nda (Conference of the Parties / COP21) 22 Nisan 2016’da imzaya açıldı.

Yasal bağlayıcılığı olan ilk evrensel anlaşma, ilk etapta taraf ülkelerin 55’inin onayının ardından 4 Kasım 2016’da da yürürlüğe girdi.

Paris İklim Anlaşması’na katılan ülkeler böylece küresel ısınmayla mücadelede alınan tarihi kararların altına imza atmış oldu.

BM, Paris İklim Anlaşması kapsamında küresel sıcaklık artışının 2 santigrat derecenin altında tutulması hedefinin karşılanabilmesi için ülkelerden dünya genelinde karbon emisyonunu 2050’ye kadar sıfıra indirmesini istiyor.

Söz konusu anlaşma, yüzyılın ikinci yarısına kadar küresel ortalama sıcaklığı en az 2.0 derece azaltma hedefinin yanı sıra fosil yakıt kullanımını da devreden çıkarmayı öngörüyor.

Ayrıca anlaşma, tarafların iklim değişikliğinin olumsuz etkilerine uyum sağlama yeteneğini artırmayı ve “düşük sera gazı emisyonları ve iklime dirençli kalkınma yolunda tutarlı bir finansman akışı” sağlamayı hedefliyor.

Trump çekildi, Biden, başkanlığının ilk günü anlaşmaya geri döndü

Amerika Birleşik Devletleri dönemin başkanı Donald Trump’ın yönetimi sırasında 2020’de anlaşmadan çekildi, 2021’de Joe Biden’ın başkan seçilmesinin ardından yeniden katıldı.

İklim değişikliğiyle mücadeleyi öncelikleri arasına alan Biden, 2050’ye kadar sıfır karbon salınımı ve yenilebilir temiz enerjiye 4 yılda 2 trilyon dolar yatırım yapma hedefi olduğunu duyurdu.

Öte yandan Avrupa Birliği ülkeleri haziran ayında kabul edilen “İklim Yasası” ile 2030 yılına kadar sera gazı salımlarını 1990’daki seviyesinin yüzde 55 daha aşağısına düşürmeyi taahhüt etti.

Ancak BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi, eylül ayında yayınladığı son raporunda dünyanın Paris İklim Anlaşması’nda yer alan küresel sıcaklık artışını 2 santigrat derecenin altında tutulması hedefini karşılamaktan çok uzakta olduğunu ve sera gazı emisyonlarının 2030’a kadar yüzde 16 artış göstereceğini bildirdi.

Raporda ayrıca G20 ülkelerinin küresel sera gazı emisyonların yüzde 80’inden sorumlu olduğunun altı çizildi.

Dünyayı en çok Çin kirletiyor

Dünyayı en çok kirleten ülkelerin başında Çin geliyor.

Çin, 2060 yılına kadar karbon salınımını sıfıra indirme vaadinde bulunuyor.

İlk onda ise Çin’in ardından sırasıyla ABD, Hindistan, Rusya, Japonya, Almanya, İran, Güney Kore, Suudi Arabistan ve Endonezya yer alıyor.

Birleşmiş Milletler Çevre Programı’na (UNEP) göre, en fazla sera gazı üretenler arasında Çin, ABD ve Avrupa Birliği bulunuyor.

UNEP verileri, 2015’te atmosfere 50 milyar ton sera gazı salımı yapıldığını gösteriyor.

2050’de milyarlarca insan su kıtlığı ile karşılaşabilir

Küresel su seviyeleri, Grönland ve Antarktika’da buzulların hızla erimesiyle artmaya devam ediyor.

Dünya Meteoroloji Örgütü’ne (WMO) göre, 2050’ye kadar sel riski altındaki kişi sayısının 1,6 milyara çıkması, 2,7 ila 3,2 milyardan fazla kişinin ise su kıtlığı ile karşı karşıya kalma riski bulunuyor.

Küresel sıcaklık artışı ve sera gazı salımı anlaşmaya rağmen devam etse de Climate Action Tracker tarafından yayımlanan sıcaklık analizleri, iklim hedeflerine 2050 yılına kadar halen ulaşılabileceğini öngörüyor.

Dolayısıyla, küresel sıcaklık artışının yüzyıl sonuna kadar 2 santigrat derecenin altında tutulması ve dünya genelinde karbon salınımının 2050’yılına kadar sıfıra indirilmesinde atmosfere en fazla sera gazı gönderen ve dünyayı en çok kirleten ülkelerin iklim değişikliğiyle mücadelede atacağı adımlar önemli olacak.

İklim değişikliği gıda güvenliğini de tehdit ediyor

Uzmanlar iklim değişikliğinin sel, su kıtlığı ve gıda güvensizliğini de beraberinde getireceği konusunda uyarıyor.

BM’ye göre, bugün 500 milyon kişi çölleşmenin meydana geldiği bölgelerde yaşıyor ve bu bölgelerde yaşayanlar her geçen gün iklim değişikliğinden daha fazla etkileniyor.

Dünya nüfusunun 2050’ye kadar 10 milyara ulaşması bekleniyor ve bu da beslenmesi gereken 3,4 milyar insan daha anlamına geliyor.

Gıda ve Tarım Örgütüne göre ise gıda ihtiyacının 2050’ye kadar en az yüzde 70 artacağı göz önünde bulundurulduğunda dünya genelinde tarım üretiminin de artırılması gerekiyor.

Ancak bilim insanları iklim değişikliğinin etkileri, yüksek sıcaklıklar, aşırı hava koşulları, kuraklık, artan karbondioksit seviyeleri ve deniz sevilerinin yükselmesinin gıda kaynaklarını tehdit ettiği konusunda uyarıyor.

Dolayısıyla, insanlığın 2050’ye kadar yeteri kadar gıdaya ve suya erişimi de iklim değişikliğiyle mücadele atılacak adımlara bağlı olacak.

***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version