Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Gelecek

Gelecek


YORUM | ALPER ENDER FIRAT

Türkiye’de bir iktidar uluslararası düzene rağmen varlığını sürdürebilir mi? Bu ülkede bir iktidar kapılarını dünyaya kapatıp Türkiye’yi mesela bir Kuzey Kore ya da İran haline getirebilir mi? Türkiye iç dinamiklerle kendine bir rota çizebilir mi? Hiç sanmıyorum.

Dün Bülent Korucu da yazdı Atatürk’ten sonra ülkenin yönetimine oturan İsmet İnönü, Başbakan ve Cumhurbaşkanı olarak kullandığı iktidarı tam 27 yıl sonra bıraktı. Oysa O Atatürk öldükten sonra onun yerine ve tüm yetkileriyle gelmişti. Böyle olmasına rağmen, iktidardayken bir rejim değişikliğini kabul etti, yenildiği seçim sonrası iktidarı bırakıp muhalefete geçti. Hatta daha sonra genel başkanlığı da kurultayda yenildiği Bülent Ecevit’e bıraktı.

Yine 12 Eylül darbesinden sonra ülkenin tek hakimi olan askeri cunta, günahları kadar sevmedikleri Turgut Özal’a Başbakanlık görevini devretmişti. 28 Şubat’ın en hararetli günleri yaşanırken içeride “artık muhtar bile olamaz” denen Recep T. Erdoğan için Siirt seçimleri iptal edilip milletvekili seçilmesi sağlanmıştı.

İsmet İnönü’ye iktidarı terk ettiren şey hiç kuşkusuz onun demokrasiye inancı değildi. Ondan bunu isteyen, rejim değişikliğini dayatan bir uluslararası düzen vardı, o da buna uymak zorunda kaldı. Aynı şekilde 12 Eylül darbesinden sonra ülkeyi iki dudak arasında yöneten askeri cuntaya ülkenin Başbakanın kim olacağını da söylemişlerdi. 28 Şubat’tan sonra iç dinamiklerin şiddetle karşı çıktığı, Refah Partisinin içinden çıkmış Recep T. Erdoğan ve ekibine teslim edildi iktidar.

Recep T. Erdoğan’ın 5 yılı 15 Temmuz’dan sonra olmak üzere bugüne kadar iktidarda kalmasındaki en büyük sebebin bu çevrelerin “olurundan” kaynaklandığını düşünüyorum. AKP dışında, Genelkurmay’ın, MİT’in, muhalefetin hep beraber içinde oldukları 15 Temmuz rejiminin de uluslararası düzenden habersiz kurulması bana mümkün gelmiyor.

Aslında fotoğrafa genel baktığımızda uluslararası dünya son yıllara kadar Türkiye’ye demokrasiyi, hukuku ve çoğulculuğu dayatıyordu. Ama ülkenin kendi gerçekleri iktidara gelenleri yozlaştırıyor, bir süre sonra yeni gelenler öncekini aratır bir şekilde hukuktan, demokrasiden zıvanadan çıkacak kadar uzaklaşıyor, kendisinden beklenin tam tersi bir yola giriyordu. Demokrat Parti de, ANAP da, AKP de finali hep böyle yaptı.

Fazla komplocu bulabilirsiniz ama Türkiye’de iktidarın belirlenmesinde iç dinamiklerden çok dış dinamiklerin etkili olduğu, yeni dönemde de bunun değişmeyeceği kanaatindeyim. Dış dünyaya tanrısal güç atfetmiyorum elbette ancak muhalefetin iyi politikalar üretip, seçim kazanacağını ve iktidar olup perişan olmuş sistemi tamir edeceğini düşünmek bence boş bir hayalden ibarettir.

Muhalefetin her şeyden önce, özellikle 15 Temmuz’dan sonraki muvazaalı tavrını açıklaması gerekir. Erdoğan’ın tek adamlığına yol veren 16 Nisan referandumu, muhalefet açısından başlı başına bir muvazaayken, 24 Haziran 2018 seçimlerinde bunun üzerine tam tüy dikmişlerdi.

Çok büyük umut vaat ederek seçime giren muhalefet, seçim akşamı hep beraber ortadan kaybolmuştu. Başta Muharrem İnce ve Meral Akşener olmak üzere muhalefet liderlerinin o geceyle ilgili kamuoyunu ikna eden hiçbir açıklama yapmadıklarını unutmak mümkün değil. Hele muhalefet adına oy sayımı için organize olan her türlü teknik tedbiri aldığını söyleyen Oy ve Ötesi organizasyonunun, saatlerce ortadan kaybolduğunu, tekrar devreye girdiğinde AA verileriyle birebir aynı duruma geldiği de hâlâ aklımızda.

Bunu eski dosyaları açmak ve bu muhalefetten bir şey olmaz demek için söylemiyorum, sadece ülkeyi kimin yöneteceğine iç dinamiklerin zannedildiğinden az etki ettiğini söylemeye çalışıyorum.

Ancak öyle anlaşılıyor ki Recep T. Erdoğan dış dinamikler açısından artık taşınması zor bir yük haline geldi ve ona verilen mühlet doldu. Recep T. Erdoğan artık gidiyor.

Recep sonrasında, on yıllardır olduğu gibi bu kez de Türkiye’de kimin iktidar olacağına dış dinamiklerin karar vereceğini düşünüyorum. Asıl soru işte burada başlıyor. Türkiye AKP sonrası nasıl bir ülke olacak? Türkiye Cumhuriyetinin eski sistemi millet ittifakının iktidarıyla restore mi edilecek, yoksa temelden yıkılıp yepyeni bir ülke mi kurulacak?

Acizane kanaatim eğer tedavi edilip eski sisteme devam edilmesi istenseydi Recep T. Erdoğan’ın devleti bu kadar yıkmasına müsaade etmezlerdi. Yeni bir ülke kurabilmek için Recep T. Erdoğan’ın eliyle yıktılar. Benim tahminim yepyeni bir ülke, yepyeni bir cumhuriyetin kurulacağı yönünde.

***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version