Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Erdoğan’ın savrulmasının faturasını kışın halk pahalı ödeyecek

Erdoğan’ın savrulmasının faturasını kışın halk pahalı ödeyecek


HABER ANALİZ | MUHSİN AHMET KARABAY

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, başarısız geçen ABD gezisinden sonra koşarak gittiği Rus lider Putin’in yanından da eli boş döndü. Kritik Soçi görüşmesi için “hezimet” demek ileri bir iddia olur ancak faturası pahalı olacak.

Soçi’deki görüşmenin ne kadar “kritik” olduğunu anlamak için, Erdoğan’ın 4 günlük ABD ziyaretini ve sonuçlarını hatırlamak gerekiyor. Erdoğan, diplomatlarını aylarca çabalatıp ABD Başkanı Joe Biden’dan randevu almaya zorladı.

Bütün çabalar boşa gitti ve ayaküstü görüşüp birlikte fotoğraf verme ortamı bile oluşturulamadı. Kişiselleştirilmiş politika izleyen Trump’tan sonra Biden yönetimi ile ABD siyaseti yeniden fabrika ayarlarına dönmüş oldu.

Biden, Erdoğan’a yönelik böyle tavır ortaya koyarken ABD tarafı bunun devletten devlete bir yaklaşım olmadığını göstermek için de öteki kanalları açık tuttu. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, ABD’li mevkidaşları ile görüşüp temaslarda bulundular.

Çavuşoğlu ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’la, Kalın da Beyaz Saray’a giderek ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan ile görüşmeler yaptı.

Ne var ki kendisinin başrolde olmadığı hiçbir şeyi kabul etmeye yanaşmayan ve her işin kendi etrafında dönmesini esas alan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Biden’ın bu tavrına fena içerlemiş olarak New York’tan ayrıldı.

Ayrılmakla da yetinmedi, ABD ile köprüleri atarcasına bir yaklaşımla bunu ortaya koydu. “Ben, oğul Bush ile iyi çalıştım, Sayın Obama ile iyi çalıştım, Sayın Trump ile iyi çalıştım ama Sayın Biden ile iyi başladık diyemem” diyen bir çıkıştı bu.

Daha ABD’den ayrılmadan Putin’den randevu istendi. Randevu 29 Eylül için alındı. Görüşmenin teyit edilmesinden sonra Erdoğan’ın yaptığı açıklama ilginçti. Kendisini Türkiye olarak gördüğü gibi Rusya’yı da Putin olarak algıladığı konuşmasına yansıdı:

“Bir dost ülke olarak Sayın Putin’den daha doğrusu Rusya’dan farklı yaklaşımlar bekliyorum.”

KAPIDA BEKLETİLMEDİ, KAPIDA KARŞILANDI

Erdoğan’ın BM Genel Kurul kürsüsünden Ukrayna’nın toprak bütünlüğüne atıfta bulunması, Kırım’ı 2014’te ilhak eden Moskova tarafından öfke ile karşılandı. Rus yazar Alexander Shtorm, iktidarın sesi olarak bilinen Pravda’da Erdoğan ile ilgili zehir zemberek bir yazı yazdı.

Türk medyasına sadece, “yeniden seçilemeyecek zavallı” nitelemesi çevrildi. Pravda’da konu ile ilgili neler yayınlandığına Pravda’nın linkinden girip bakabilirler. Türkiye’nin sıkışmışlığından, çaresizliğinden söz edilen yazıda Putin ve Esad’ın oynadığı oyunun sonucunun Türkiye tarafından uzun olmayan zaman içinde görüleceğini iddia edildi.

Rusya konusundaki dikkat çeken analizleri ile tanınan Dr. Kerim Has’ın tabiri ile iktidarda olduğu 19 yılda Erdoğan, Putin’in karşısına en zayıf hali ile çıktı.

Rusya Federasyonu Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, görüşme öncesinde Türk tarafının hoşuna gitmeyecek açıklamalar yaptı. Türkiye’nin, İdlib’de verdiği sözü yerine getirmediğini öne sürdü. Cevap Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’dan geldi. Akar, “Biz bütün vecibelerimizi yerine getirdik” dedikten sonra suçlamayı karşıya yöneltti: “Rusya sözlerini tutmadı.”

Kamuoyuna da yansıdığı gibi iki tarafın da birbirlerinden beklentileri hayli fazla. Eli güçlü olan ise karşı taraf. Zira Rus savaş uçağının düşürüldüğü ve ilişkilerin büyük tavizler sonunda düzeltildiğinden bu yana Erdoğan Rusya’ya 8 kez gitti.

Dış ilişkilerde mütekabiliyetin (karşılıklılık) esas olması gerektiği düşünülürse Putin’in de Türkiye’ye en az 7 kez gelmiş olması gerekir. Putin, Erdoğan’ın 8 gidişine karşılık sadece 2 kez geldi.

Neyse ki Putin bu kez, son Rusya ziyaret tarihi olan Mart 2020’deki gibi kapıda bekletip bunu da kendi medyasından kronometre çalıştırıp yayınlamadı. Putin tersine muhatabını bu kez kapıda karşıladı.

Görüşmenin baş tarafı basına açık geçti. Putin’den beklentileri kameralara yansıyan, “Gerçekten dostlar, bu tür zor günlerde belli oluyor” sözleri net bir şekilde ortaya koyuyordu.

İki tarafın da tercüman dışında kimseyi almadığı üç saatlik görüşmede masanın üzerinde duran pek çok konu vardı. Görüş ayrılıkları içinde Suriye ve İdlib konusu dışında, Kırım, Libya, Doğu Akdeniz, Kürt konusu, PKK… Hadi bunlar devletler düzeyindeki konular.

Ekim-Aralık aylarında yenilenecek olan 8 milyar metreküplük doğalgazın fiyatlanması konusu var ki hepimizi ilgilendiriyor. Geçen sene petrol fiyatlarının dip yaptığı dönemdi. Şimdilerde ise son yılların en yüksek düzeyinde.

GÖRÜŞMENİN NASIL GEÇTİĞİNİ EN İYİ DOLAR FİYATLANDIRMASI ANLATTI

Üç saatlik görüşmeden sonra ortak basın toplantısı düzenlenmediği gibi taraflardan herhangi bir açıklama da gelmedi. Kamuoyu bu tabloyu “görüşmede mutabakata varılan bir noktanın bulunmadığı” şeklinde yorumladı.

İki lider çıkışta ayaküstü sohbet etti. Sohbet Covid-19 ve antikor üzerineydi. İlgilenenler muhabbetin içeriğine bakabilir. Ancak Putin’in kenedi antikor düzeyini anlatırken Erdoğan’ın yüz ifadeleri hayli dikkat çekici. Oyun masasından yenik çıkan oyuncunun karşı tarafa göre kendinde üstün bulduğu bir yönle övünmesi gibiydi.

Buna en net tepkiyi piyasa verdi. Dolar tarihi zirvesini bu zirve sonunda 8,95 fiyatlandırması ile gördü. Bu kış doğalgazı dışarıdan hayli daha pahalı alacağız.

Erdoğan yönetiminin çok önem verdiği İdlib ile ilgili de Rus medyasında ilginç haberler çıkıyor. Rus medyasına bakarsanız Putin-Erdoğan görüşmesi sonrası TSK birlikleri, İdlib’in güneyinden M4 otoyolunun kuzeyine doğru çekilmeye başlamış durumda.

Dış politikada bir haftada iki süper güçle yaşanan iki fiyasko. İlginç ve zorlu bir kış Türkiye’yi bekliyor. Saray ise önümüzdeki ay G-20 zirvesinde Roma’da Biden’ın verdiği randevuyu umut olarak topluma satacak.


***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version