Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Yargıtay ve DİB Başkanı ile verilen özel fotoğrafın anlamı

Yargıtay ve DİB Başkanı ile verilen özel fotoğrafın anlamı


HABER ANALİZ | MUHSİN AHMET KARABAY

2021-2022 yeni adli yılının açılışı yapıldı. Her yıl olduğu gibi devletin bütün önemli isimleri açılışta hazır bulundu. Adaletin nasıl çalıştığı ve çalışması gerektiğine ilişkin konuşmalar oldu. Bu yıl farklı olan bir şey vardı. O farklı olandan bir kare yansıdı medyaya. Sonra o fotoğraf üzerinden yapılmak istenenler yapıldı.

Aslında yeni adli yılın açılışının bundan önceki yıllardan pek farkı yok idi. Önce Yargıtay Başkanı Mehmet Akarca konuştu, ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan kürsüye çıktı. İçerikten alıntılar paylaşmama gerek yok. Dün gün boyu ekranlardan bu konuşmalara maruz kaldınız zaten.

Farklılık bundan sonraki bölümde idi. Yeni Yargıtay binası Çankaya ilçesi sınırları içerisindeki İncek Ahlatlıbel mevkiinde inşa edildi. Binayı bir milyar TL’nin üzerinde bir maliyetle Rönesans İnşaat yaptı.

Rönesans İnşaat, daha önce Beştepe’deki Cumhurbaşkanlığı Sarayını, yeni Anayasa Mahkemesi binasını da yapması ile tanındı. Rönesans’ın patronu Erman Ilıcak, geçtiğimiz yıllarda Dünyanın en zengin Türk’ü diye medyada adından hayli söz ettirmişti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Darendeli işadamı Erman Ilıcak’a inşaat konusunda çok güveniyor. Kendisi açısından kritik gördüğü önemli binaları Rönesans İnşaat’a yaptırıyor. Yargıtay binası inşaatı için 2018’de 7 firma ihaleye girmişti. Sonunda “davetle” Rönesans İnşaat’a verildi.

Aslında kimilerine göre, yeni Yargıtay binasında dün verilen dualı fotoğrafın habercisi binanın mimarisi ile başlamıştı. Bu kişilere göre, projeyi yapan Sönmez Mimarlık tarafından Yargıtay binasının tepesine konulan kubbe, bildik cami kubbesinden başka bir şey değildi. Bu da yargının dinselleştirildiğinin bir ifadesi idi. Yani Perşembenin gelişi Çarşambadan belli idi.

Neyse o tartışmalar dünde kaldı. Yargıtay’ın 86 yıldan bu yana Kızılay’da kullandığı binadan Ahlatlıbel’e taşınması ile yeni bir fotoğraf gündemin orta yerine oturdu.

Yargıtay Başkanı Akarca, yeni adli yıl açılışının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan’a Yargıtay’ın “Divan-ı Ahkam-ı Adliye” adıyla Sultan Abdülaziz döneminde 1868’de kuruluşuna ilişkin belgenin tıpkıbasımını hediye etti.

Bu sırada Yargıtay yeni hizmet binası ile Yargıtay Kavşağı’nın hizmete açılış törenine geçildi. Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş açılış duası için kürsüye davet edildi.

Binanın muhteşemliğinden söz eden DİB Başkanı Erbaş, yaptığı duanın ardından Kur’an’dan, “Ey iman edenler! Adaleti ayakta tutun”, “Allah adaleti emreder” ve “Allah adil olanları sever” ayetlerini okudu.

Ardından, aralarında Ana Muhalefet Partisi CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun da dahil olduğu onlarca isim kurdele kesimi için kürsüye davet edildi.

Bugüne kadar bir bina açılışında dualar kurdele kesimi sırasında herkes yerini aldıktan sonra yapılırdı. Bu kez farklı bir fotoğraf verilmek istendi. Erdoğan sağına Yargıtay Başkanını, soluna Diyanet İşleri Başkanını alıp dua ettirdi.

ÜÇLÜ FOTOĞRAF TURNUSOL KAĞIDI GÖREVİ GÖRDÜ

Amaç üçlü bir resim vermekti. Kadı-şeyhülislam-hükümdar üçlemesini çağrıştıran bir görüntü vardı orta yerde. Karaca-Erbaş-Erdoğan el açıp dua etti.

Bu görüntülerin yansıması ile birlikte istenen tartışmanın da fitili ateşlenmiş oldu. Seküler kesim bu görüntüyü “laikliğin kırılma noktası” olarak nitelendirdi. Aynı kesimden laikliğin ruhuna okunan Fatiha olarak başlayan yorumlar geldi.

“Dinin ve hukukun siyasallaşması ve idarecinin emrine girmesidir” diyenler mi dersiniz, “Adalete az çok inanan bütün yargıçların, cüppelerini çıkarıp orayı terk etmesi gerekirdi” diye akıl verenler mi?

Daha orta yol bulmak isteyenler ise Mustafa Kemal Paşa’nın dua ederken fotoğraflarını paylaştılar. En çok ilgi göreni ve bilineni 28 Mayıs 1922’de TBMM önünde Ramazan Bayramı dolayısıyla Abdullah Azmi Efendi tarafından yapılan duaya eşlik etmesi idi.

Bina açılışındaki bir duanın kurdele kesiminde yapılmak yerine üçlü resim sergilenerek gerçekleştirilmesi ile istenen hedefe ulaşılmış oldu.

Muhalif kesimin dinden ve dini görüntü sergilenmesinden ne kadar uzak olduğu, dahası uzaklıktan öte bu kavramlara ne kadar düşman olduğu ortaya çıkarılmaya çalışıldı. Bir tür turnusol kâğıdı görevi gördü.

Bu hareket AK Parti’nin ve başındaki Erdoğan’ın iktidara geldiğinden bu yana yaptığı en iyi iş oldu. Yani geniş kesimlerdeki algıya oynamak. Dini bir şekilde tartışma gündeminde tutmak ve aleyhte kullanılacak sözlerle kendi taraftarlarını konsolide etmek.

Dinin alemi gibi kabul edilen görsel ve kavramları ortaya koyup buna karşı çıkmak ve muhalefeti buna karşı çıkmış gösterip onları din düşmanı göstermek.

Kısacası bu görüntüler muhalefet açısından iki ucu keskin kılıç hükmünde. Kılıcın sapı başkasının elinde olduğu için ne tarafından tutsanız tehlikeli.

Benim ise böyle durumlarda hep iki söz aklıma gelir. Biri halife Ali bin Ebu Talib’in “Devletin dini adalettir” sözü, diğeri de “Sonradan ilahi adalet diye adaleti göklere çıkardılar ki, yeryüzünde ondan söz edilmesin” diyen Ali Şeriati’nin sözü.

Bir soruyu sormaktan da kendimi alıkoyamayacağım. 2015’ten bu yana yargıda ne değişti? Cumhuriyet’in cesur savcıları bir dönem gördükleri her “olumsuzluğa” karşı soruşturma başlatırlardı.

O tarihteki yargı yapısından bugünkü yargı yapısında değişen tek şey var: “Cemaatçi” diye DÖRT harfli yafta yapıştırılıp sistemden atılan 5 bin dolayındaki hakim ve savcı. Yargı sisteminin bütün cesurları sistemden atılan insanlardan mıydı yoksa?

***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version