ÖZEL HABER | İLKER DOĞAN
Sözde futbolda şike kumpasına ilişkin görülen davanın gerekçeli kararı geçtiğimiz günlerde açıklandı. İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kaleme aldığı 3 bin sayfalık gerekçeli kararda, Fenerbahçe’ye kumpas kurulduğuna ya da kaos oluşturularak hükümetin devrilmek istendiğine dair tek bir somut delil bile yok.
Şike dosyasının Soruşturma Amiri KHK’lı Başkomiser Soner Koç, TR724’ün gerekçeli karara ilişkin sorularını cevapladı. Gerekçeli kararı okuduğunu ancak neden 368 yıl ceza aldığını hala anlamadığını söylüyor. Koç, “Şike soruşturmasında deliller ağırlıklı olarak; tapeler, yani telefon konuşmaları, fiziki takip ve kamera görüntüleri, banka hesap hareketleri ve itiraflardan oluşuyor. Bunlardan hangisi sahte, hangisi montaj? Mahkemenin gerekçeli kararında şike dosyasındaki delillerin hiç birisi için sahte olduğu, montaj veya uydurma olduğu gibi en ufak bir tespit ve iddia yok. Bilakis gerekçeli kararda açıkça tapelerde ve fiziki takip görüntülerinde uydurma, montaj, ekleme-çıkarma gibi bir iddianın bulunmadığı yazılmış. Bu durumda tüm delillerin gerçek olduğu mahkeme kararıyla sabit olan şike operasyonuna kumpas denebilir mi?” diyor.
Aralarında gazeteci Hidayet Karaca’nın da bulunduğu 88 kişinin yargılandığı sözde ‘futbolda şike kumpası’ davasında karar 4 Haziran’da açıklandı. Şike onlarca delil, kamera kayıtları, hakim kararıyla yapılan dinlemeler ve resmi belgelere rağmen resmen aklanırken, gazeteci ve suçu ortaya çıkaran emniyet mensupları cezalandırılmıştı.
İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi’nin gerekçeli kararına göre şike soruşturmasıyla hem milyonlarca taraftarı bulunan camialar karşı karşıya getirilerek sokağa dökülmek istenmiş, hem de oluşacak kaos ortamından hükümetin sorumlu tutularak yıpratılması amaçlanmış.
Mahkeme kararına göre Cemaat ayrıca Fenerbahçe yönetimini de ele geçirmeye çalışmakla suçlanıyor. Bunu da Fenerbahçe’nin taraftar kitlesinden ve finansal gelirinden nemalanmayı amaçladığı için yapmış…
Şike soruşturmasının amiri KHK’lı Başkomiser Soner Koç ile şike sürecini ve gerekçeli kararı konuştuk. İşte Koç’la yapılan röportaj:
TAPELER Mİ SAHTE, BANKA HESAP HAREKETLERİ Mİ?
Önce Fenerbahçe’ye kumpas kurulduğu ileri sürüldü. Sonra savcılık mütaalasında ‘kumpas’ iddiasından vazgeçildi. Ancak mahkemenin gerekçeli kararını okuyunca yine kumpas vurgusu yapılıyor. Bunu neye bağlıyorsunuz? Kafaları biraz karışık mı?
‘Kumpas’ tabiri her ne kadar hukuki bir terim olmasa da, artık sanki hukuki bir terimmiş gibi mahkeme zabıtlarında bile yer alır oldu. Ancak kumpas tabiriyle ifade edilmek istenen; gerçekte var olmayan bir suçun, uydurma ve sahte delillerle varmış gibi gösterilmesi.
Şike soruşturmasında deliller ağırlıklı olarak; tapeler, yani telefon konuşmaları, fiziki takip ve kamera görüntüleri, banka hesap hareketleri ve itiraflardan oluşuyor. Yani şike operasyonuna kumpas diyebilmemiz için tapelerin sahte olduğunun veya fiziki takip görüntülerinde montaj olduğunun iddia edilmesi gerekir. Hatta iddia edilmesi yetmez, bunun adli tıp raporuyla kanıtlanmış olması gerekir.
Ancak mahkemenin gerekçeli kararında şike dosyasındaki delillerin hiç birisi için sahte olduğu, montaj veya uydurma olduğu gibi en ufak bir tespit ve iddia bulunmuyor. Bilakis gerekçeli kararda açıkça tapelerde ve fiziki takip görüntülerinde uydurma, montaj, ekleme-çıkarma gibi bir iddianın bulunmadığı yazılmış. Bu durumda tüm delillerin gerçek olduğu mahkeme kararıyla sabit olan şike operasyonuna kumpas denebilir mi?
Şike soruşturmasında kumpas iddiasına ilişkin yargılamada gerekçeli karar açıklandı. Siz de kararı incelediğinizi belirttiniz. Özetle, neler söylemek istersiniz? Gerekçeli kararda verilen cezalara ilişkin nasıl bir açıklama yapılmış?
Şike operasyonunun sözde kumpas olduğuna dair iddialar üzerine şike soruşturmasında görev almış polisler olarak ben ve birçok mesai arkadaşım 22 Nisan 2016’te tutuklandık. Ardından Aralık 2016’da hazırlanan iddianame sonrasında başlayan yargılama, yaklaşık 4,5 yıl devam etti. Nihayetinde mahkeme Haziran 2021’de kararını verdi. Ben ve bir çok mesai arkadaşıma yüzlerce yıllık hapis cezaları verildi. Bir kaç gün önce de mahkeme gerekçeli kararını açıkladı.
HAKKIMIZDAKİ SUÇLAMALARLA İLGİLİ TEK SATIR AÇIKLAMA YOK
Bu davada biz polisler, ‘iftira ve resmi belgede sahtecilik’ gibi birçok değişik suç ile suçlandık. Ancak iddianamede tanzim etmiş olduğumuz hangi evrakın ve niçin sahte olduğu konusunda tek bir açıklama yoktu. Örneğin imzalar mı sahte? Evraka yazdığımız iddialar mı uydurma? Tapelerde mi sahtecilik var?
Savcılık bizi sahtecilikle suçlamasına rağmen, bu konuda iddianameye en ufak bir açıklama yazmamıştı. Bu nedenle yargılama ilk başladığı günden itibaren, mahkemede defaatle şunu söyledim; ben hangi evrak nedeniyle suçlanıyorum? Bunu öğrenmek istiyorum. Ancak mahkeme hiçbir cevap vermedi/veremedi.
SUÇUMUN NE OLDUĞUNU HALA BİLMİYRORUM
Şimdi gerekçeli karar açıklandı. Ancak yine aynı durumu yaşıyoruz. Mahkemenin bana vermiş olduğu 368 yıl hapis cezasının imza attığım hangi evrak nedeniyle verildiği konusunda en ufak bir açıklama yok. Bunun için yaklaşık 3 yıl hangi nedenle tutuklu kaldığım ve hangi nedenle 368 yıl ceza aldığım belli değil.
Mahkeme cezayı veriyor ama ne suç işlediğimize dair yazacak hiçbir şey bulamıyor. Bu gerekçeli karar dahi şike operasyonunun bir kumpas olmadığını en güzel delili olarak yerini aldı.
SORUŞTURMAYI BAŞLATANLAR HALA GÖREVDE
Şike soruşturması bir ihbarla başlamıştı. Gerekçeli kararda bu ihbara ve ardından yapılan soruşturmada ele geçirilen delillere ya da mahkeme kararıyla yapılan teknik takip ve dinlemelere ilişkin detay var mı?
Gerekçeli kararda mahkeme genel ifadeler kullanarak soruşturmanın hukuksuz başladığını yazmış. Biran için soruşturmanın hukuksuz başladığını kabul edelim.
Soruşturmayı başlatan ilk yazıyı imzalayan kişi dönemin İstanbul Asayiş Şube Müdürü Yener Ülgütol. Bu emniyet müdürü Olgun Peker ve adamlarının organize suç örgütü kurdukları ve şike suçu işlediklerine dair çok gizli ibareli bir yazı hazırlayıp soruşturma açılması için Organize şubeye gönderiyor. Biz de bu yazıyı o dönem organize suç soruşturmalarına bakmakla görevli özel yetkili savcılığa havale ediyoruz.
Soruşturma açılması talimatını ilk veren savcı ise o dönem İstanbul özel yetkili başsavcı vekili olan Turan Çolakkadı. Ancak bu iki isim de şike operasyonun kumpas olduğuna dair yapılan soruşturmada veya başka bir cemaat soruşturmasında şüpheli değiller. Emniyet Müdürü Yener Ülgütol halen görevde. Mahkeme madem soruşturmanın usulsüz başladığını kabul ediyor. Bu durumda niçin bu kişiler hakkında işlem yapmıyor?
SORUŞTURMAYI BAŞLATANLAR ‘TANIK’!
İkincisi; savcılığın soruşturmanın hukuksuz başladığı yönündeki iddiasının dayanağı, emniyet müdürü Yener Ülgütol’un verdiği tanık ifadesi. Yani Yener Ülgütol, hem soruşturmayı başlatıyor hem de ‘tanık’ olarak ifade verip, ‘soruşturma hukuksuz başladı’ diyor. Eğer soruşturma hukuksuz başladıysa, soruşturmayı başlatan emniyet müdürü nasıl tanık olur?
YENER ELGÜTOL, AZİZ YILDIRIM’LA YAKIN İLİŞKİ İÇİNDE
Emniyet Müdürü Yener Ülgütol, Fenerbahçe üyesi. Aziz Yıldırım ile de yakın ilişkisi var. Bu ilişkisi sayesinde hem soruşturma dışında tutuluyor, hem de tanık olarak uydurma ifade vermesi sağlanıp, bize yönelik yapılacak suçlamalara dayanak oluşturulmaya çalışılıyor.
Bu konuda üçüncü bir hususu daha belirtmek istiyorum. Öyle bir durum yok ama diyelim ki soruşturma usule aykırı başladı. Bir soruşturma usule aykırı başladı diye o soruşturmaya kumpas diyebilir miyiz? Her gün Yargıtay’ın ve İstinaf mahkemelerinin yüzlerce dava dosyasını usul eksikliği nedeniyle, yani usulsüzlük nedeniyle bozduğunu okuyoruz. O zaman Yargıtay’ın usulden bozduğu her dosyaya kumpas dememiz gerekir.
SORUŞTURMANIN CEMAAT’LE UZAKTAN YAKINDAN İLİŞKİSİ YOK
Gerekçeli kararda örgütün, ‘ekonomik yönden sürekli bir arayış içerisinde’ olduğu için futbola yöneldiği belirtiliyor. Mahkemenin bu yorumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Cemaat futbolla ilgilenmiş mi? Futbol dünyası içine girmek istemiş mi? Ben bunu bilemem. Ancak ben şunu biliyorum ki; şike operasyonunun cemaat ile uzaktan yakından alakası yoktur. Yani cemaat şike operasyonu yaptırarak mı futbol dünyasına girecekmiş? Böyle saçma bir iddia olamaz. Neden?
Düşünün ki, şike operasyonu sonucunda Aziz Yıldırım tutuklanmış ve başkanlıktan ayrılmış. Peki Cemaat’in Aziz Yıldırım yerine getirmeyi düşündüğü isim kimdi? Ve bu isim nasıl Fenerbahçe başkanı olacaktı? Yine seçim yapılacak ve Fenerbahçe kongre üyelerinin çoğunluğunun oyunu alan kişi başkan olacaktı.
Yani Cemaat’in adayının da başkanlık için seçimi kazanması gerekirdi. Cemaat zaten seçimi kazanabilecek bir başkan adayına sahipse, neden şike operasyonu yaptırma ihtiyacı hissetsin? Doğrudan adayını seçime sokar, başkanlığı alırdı.
Kaldı ki Aziz Yıldırım cezaevindeyken, Fenerbahçe’de kongre yapıldı. Bu kongrede Aziz Yıldırım karşısına aday olan tek bir isim vardı. O da Mehmet Ali Aydınlar. O zaman Mehmet Ali Aydınlar Cemaat adına mı aday olmuş? Eğer öyleyse, neden kumpastan dolayı ona da işlem yapılmadı?
TAPELER Mİ SAHTE, BANKA HESAP HAREKETLERİ Mİ?
Önce Fenerbahçe’ye kumpas kurulduğu ileri sürüldü. Sonra savcılık mütaalasında ‘kumpas’ iddiasından vazgeçildi. Ancak mahkemenin gerekçeli kararını okuyunca yine kumpas vurgusu yapılıyor. Bunu neye bağlıyorsunuz? Kafaları biraz karışık mı?
‘Kumpas’ tabiri her ne kadar hukuki bir terim olmasa da, artık sanki hukuki bir terimmiş gibi mahkeme zabıtlarında bile yer alır oldu. Ancak kumpas tabiriyle ifade edilmek istenen; gerçekte var olmayan bir suçun, uydurma ve sahte delillerle varmış gibi gösterilmesi.
Şike soruşturmasında deliller ağırlıklı olarak; tapeler, yani telefon konuşmaları, fiziki takip ve kamera gorüntüleri, banka hesap hareketleri ve itiraflardan oluşuyor. Yani şike operasyonuna kumpas diyebilmemiz için tapelerin sahte olduğunun veya fiziki takip görüntülerinde montaj olduğunun iddia edilmesi gerekir. Hatta iddia edilmesi yetmez, bunun adli tıp raporuyla kanıtlanmış olması gerekir.
GEREKÇELİ KARARDA ŞİKE TEYİT EDİLİYOR
Ancak mahkemenin gerekçeli kararında şike dosyasındaki delillerin hiç birisi için sahte olduğu, montaj veya uydurma olduğu gibi en ufak bir tespit ve iddia bulunulmuyor. Bilakis gerekçeli kararda açıkça tapelerde ve fiziki takip görüntülerinde uydurma, montaj, ekleme-çıkarma gibi bir iddianın bulunmadığı yazılmış. Bu durumda tüm delillerin gerçek olduğu mahkeme kararıyla sabit olan şike operasyonuna kumpas denilebilir mi?
Onun için diyorum ki; mahkemenin bu gerekçeli kararı, her ne kadar ben ve mesai arkadaşlarıma verilen binlerce yıllık hapis cezalarıyla dolu olsa da, esasında masumiyetimizin ve işimizi en iyi şekilde yaptığımızın ve hatta şike operasyonun kumpas olmadığının yeni bir delili oldu. Çünkü şike operasyonu kumpas olsaydı, gerekçeli kararda bir cümle de olsa delillerin sahte olduğuna dair bir ibare veya en azından ‘şike yoktur’ diye bir açıklama yer alırdı.
ADLİ TIP RAPORU SÜMEN ALTI EDİLDİ
Ayrıca biz polisler hakkında yürütülen sözde kumpas soruşturması kapsamında; şike dosyasındaki tapelerde ekleme-çıkarma olup olmadığı, montaj bulunup bulunmadığı konusunda, şu anki Adalet Bakan yardımcısı ve eski İstanbul Başsavcı Vekili Hasan Yılmaz, Adli Tip Kurumu’ndan bilirkişi raporu talep etti. Ancak Adli Tip tarafından tanzim edilen rapor, savcılık tarafından sümenaltı edilerek dosyaya konulmadı. Eğer tapelerde sahtecilik varsa Adli Tip raporu açıklansın, hepimiz görelim.”
AZİZ YILDIRIM SORUŞTURMAYA NASIL DAHİL OLDU?
Gerekçeli kararda kamuoyunu etkilemek için soruşturmanın yönünün bilerek FB’ye çevrildiği belirtiliyor. Bununla ilgili neler söylersiniz? Şike ile suçlanan diğer takımlar gerekçeli kararda neden yok sayılıyor?
Öncelikle her ne kadar adı şike soruşturması olarak kalmış olsa da bu soruşturma bir örgüt/mafya soruşturmasıdır. Soruşturmanın hedefi ne Fenerbahçe ne de başka bir spor kulübüdür.
Sedat Peker’den sadece 3 yaş küçük olmasına rağmen, mahkeme kararıyla soy ismini değiştirip Peker soyadını alan ve Sedat Peker’in manevi oğlu olarak kendisini tanıtan Olgun Peker liderliğinde bir suç örgütü yapılanması bulunduğu yönünde Asayiş Şube raporuyla soruşturma başladı.
Olgun Peker yetkisiz menajerlik yapan ve o dönemki TFF başkanı ile kurduğu ilişki ile futbol dünyasında nüfuz elde eden biri. Bu nedenle TFF Başkanı Mahmut Özgener de soruşturmada takip ediliyordu. Mahmut Özgener takip edilirken, Aziz Yıldırım ile yapmış olduğu şüpheli konuşmalar tespit edildi. Bu konuşmalarda TFF’den usulsüz para transferi ve hakem atamalarına müdahale edilmesi gibi konular geçiyordu. Bu nedenle Aziz Yıldırım takip edilmeye başlandı. Ancak Aziz Yıldırım dinlemeye başladıktan sonra, Yıldırım’ın Peker grubuyla bağlantılı bir çok yetkisiz menajeri aracı olarak kullanarak, rakip takımların futbolcu ve teknik adamlarına ulaşarak şike yaptığı görüldü.
AZİZ YILDIRIM KANUNLARDAN ‘MUAF’ MI?
Yani yürüttüğümüz bir mafya soruşturmasında, şike suçu kendiliğinden karşımıza çıkmış oldu. Ne yapacaktık? Aziz Yıldırım güçlü birisi diye korkup işlem yapmayacak mıydık? Delilleri yok edip, suçun üstünü mü örtecektik? Ben ve mesai arkadaşlarım bunu değil, görevimizi yapmayı tercih ettik. Soruşturmanın Fenerbahçe’yi hedef alması mümkün değil.
Kaldı ki, Peker grubu ile bağlantılı kişilerin Aziz Yıldırım adına şike yaptıkları anlaşıldıktan sonra, aynı kişilerin dönemin Beşiktaş Asbaşkanı Serdar Adalı adına da şike yaptıkları tespit edildi. Onlara da işlem yapıldı. Ardından Trabzonspor’lu yöneticiler de dinleme altına alındı. Trabzonspor yöneticilerinin şüphe içeren tüm telefon konuşmaları ve fiziki takip görüntüleri de dosyaya eklendi.
FB, DOSYADAKİ DELİLLERİ KULLANARAK TS’Yİ ŞİKAYET ETTİ
Zaten Fenerbahçe yönetimi, dosyadaki Trabzonspor’la ilgili delilleri kullanarak Trabzonspor’u UEFA’ya şikayet etti. Ancak Trabzonspor tüm yargılamalardan beraat etti. Yine Peker ile bağlantılı kişilerin 1. lig takımları adına da şike yaptıkları görüldü. Bu kapsamda Giresun Spor yöneticilerine de işlem yapıldı. Operasyon anında Galatasaray’ın eski başkanı Adnan Polat ile ilgili iddialar tespit edilince, Adnan Polat ve bir başka Galatasaray yöneticisine de işlem yapıldı. Galatasaray kulüp binasında arama yapılıp, hesapları incelendi. Eskişehirspor, Gençlerbirliği, İBB spor, Sivasspor diğer işlem yapılan kulüplerden bazıları. Bu kadar spor kulübünün adının geçtiği bir soruşturmada nasıl Fenerbahçe hedef alınmış olabilir?
Aslında temel soru şu: Bu soruşturmayı neden yaptınız? Amacınız Fenerbahçe’yi ele geçirip, toplumda bir kaos ortamı yaratıp, AKP hükümetini devirmek miydi?
Soruşturmayı kanunun gereğini yerine getirmek için, işimizi yapmak için yaptık. Eğer karşımıza çıkan deliller hakkında işlem yapmasaydık suç işlemiş olurduk. Olayın nasıl AKP’yi devirmeye bağlandığını anlamakta güçlük çekiyorum.
FB, SORUŞTURMANIN TARAFI DEĞİL
Gerekçeli kararda FB kulübü ‘mağdur’ olarak yer almış. FB şike soruşturmasının bir tarafı mıdır? Yoksa suçlu olan FB’nin o günkü yöneticileri mi?
Fenerbahçe Spor Kulübü kesinlikle şikede sözde kumpas davasının bir tarafı değildir. Sözde kumpas davasının duruşmaları ilk başladığında, Fenerbahçe adına bir avukat davaya katılma talebinde bulundu. Ancak mahkeme heyeti Fenerbahçe’nin bu talebini reddetti. Yani Fenerbahçe davanın ne katılanı, ne mağduru ne de müştekisi. Ancak buna rağmen mahkeme gerekçeli kararda Fenerbahçe kulübünü karara korsan bir şekilde mağdur olarak eklemiş.
Eğer şike soruşturmasında yöneticisi takip edilen kulüpler, bu davanın mağduru oluyorsa, yöneticisi takip edilen Trabzonspor, Besiktas, Sivasspor, Eskisehirspor, İBB, Gençlerbirliği kulüplerinin de kararda mağdur olarak gösterilmesi gerekirdi. Ancak karara sadece Fenerbahçe yazılmış. Mahkeme bu hamlesiyle Fenerbahçe taraftarını kandırmaya çalışıyor.
FB’LİLER BOŞUNA SEVİNİYOR!
Bu gerekçeli kararın Fenerbahçe ile uzaktan yakından alakası yok. Fenerbahçeliler bu karara neden seviniyor anlayamıyorum! Zira bu karar Fenerbahçe’nin durumunda bir değişikliğe neden olmayacak ki!
Aziz Yıldırım ve suç ortaklarının yaptığı şike nedeniyle UEFA Fenerbahçe kulübünü Avrupa kupalarından men etti. Ardından bu ceza CAS ve İsviçre Federal Mahkemesi tarafından da onaylandı.
UEFA 2011 şike dosyası nedeniyle; Besiktas, Sivasspor ve Eskişehir kulüplerini de cezalandırdı Ayrıca UEFA bu 4 kulübü şike yapan kulüpler listesine alarak tüm dünyaya ilan etti. Şimdi açıklanan gerekçeli karar bu durumu değistirecek mi?
Tabi ki hayır. Aziz Yıldırım ve suç ortaklarının Fenerbahçe’nin alnına vurdukları lekeyi bu karar silecek mi? Hayır. O zaman Fenerbahçeliler neye seviniyor? Bu kararla sadece Aziz Yıldırım ve suç ortakları kendilerini kurtarmış oldular. O da şimdilik! Daha davanın istinaf ve Yargıtay süreci olacak. Bu kararın bu haliyle Yargıtay tarafından onanması mümkün değil.
Fenerbahçe’ye gerçekten gönül verenlerin Aziz Yıldırım ve suç ortaklarının Fenerbahçe’yi satıp kendilerini kurtarmış olmalarına sevinmek yerine, Fenerbahçe’nin alnına şike lekesini vuran bu kişilerden hesap sorması gerekiyor.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***