Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

AfD’nin gölgesindeki Saksonya: Almanya’nın sağ kenarı

AfD'nin gölgesindeki Saksonya: Almanya’nın sağ kenarı


Almanya’nın en doğusu, sağ popülist Almanya için Alternatif (AfD) partisinin kalesi konumunda. AfD’nin liste başı adayı Chrupalla’nın hedefi, AfD’yi 2025’te iktidara taşımak.

Tino Chrupalla, Almanya’nın başkenti Berlin’e gittiğinde polis korumasına ihtiyaç duyuyor. Birçok insan için o, ırkçı sloganlarla halkı göçmenlere karşı kışkırtan ve üyeleri Nasyonal Sosyalizm’e karşı sempati duyan veya tavır almayan aşırı sağcı bir partinin başkanı.

 

Oysa Chrupalla, Saksonya eyaletindeki memleketi Oberlausitz (Yukarı Lusatya) bölgesinde gittiğinde dostane şekilde karşılanıyor. Hatta pandemi döneminde bile insanlar onunla tokalaşmaktan çekinmiyor. Dört yıl önce yapılan genel seçimlerde, partisi Almanya İçin Alternatif (AfD), yüzde 32’nin üzerinde oy alarak seçim bölgesi Görlitz’i kazandı. Şimdi parti, aynı başarıyı tekrarlamak istiyor.

 

Chrupalla’ya, Çekya sınırının yaklaşık 35 kilometre kuzeyinde bulunan küçük Löbau kasabasındaki seçim kampanyasına katılırken eşlik ediyoruz.  Dev bir güneş şemsiyesinin altındaki standında seçmenlerle sohbet ediyor.

 

Almanya’da seçim sandıkları, seçim tarihinden dört hafta önce açılıyor. Seçmenler 25 Ağustos’tan itibaren gerek sandık başında gerekse mektupla oy kullanmaya başladı. Löbau’daki oy verme kabinlerinde tek tük seçmen göze çarpıyor. Kasaba sakinlerinden Heiner Putzmann seçim standına geliyor ve anlatmaya başlıyor: “1952 yılında evde doğmuşum. O kış, dondurucu bir soğuk varmış.” Oberlausitz’te hayatın oldukça iyi olduğunu söylüyor: “Muhteşem dağlar, berrak nehirler, nezih şehirler… Bu yüzden burada yaşıyoruz ve asla büyük bir şehre göç etmeyi düşünmüyoruz. Ama altyapı kötü. Ayrıca çok fazla hırsızlık olayı var, özellikle de araba hırsızlığı.” Putzmann, bu sözleriyle pek çok bölge sakininin duygularına adeta tercüman oluyor.

 

Hemşerilerinin gözünde Chrupalla, sıradan insanlar için canla başla mücadele eden, aynı kendi boyacılık firması olan usta bir zanaatkâr. Yani kendilerinden biri. “İşçiler ve üreticiler artık siyasi olarak kendilerini temsil edilmiş hissetmiyor” diyen AfD’li politikacı, bu sözlerle bölge halkını en hassas noktasından yakalıyor.

 

Mültecilere ve cinsiyet eşitliğini amaçlayan dile yer yok

 

Black Lives Matter, cinsiyet eşitlikçi dil, LGBTİ+ hakları, Afganistan ve Suriye’deki durum… Gündemdeki bu ve benzeri tartışmalar, Oberlausitz halkını pek ilgilendirmiyor. Olsa olsa bunlar birer “düşman imajı” hükmündeler. Chrupalla, “Berlin ve Dresden’deki politikacılar, kendi vatandaşlarının parasını yurtdışına aktarmayı bırakıp, artık kendi halkıyla ilgilenmeli” şeklinde konuşuyor.

 

Oberlausitz bölgesi, geçmişten bugüne süregelen sosyal değişimle birlikte şekillendi. İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesiyle birlikte, buraya doğudan mülteciler yerleşti. Sosyalist bir sistemi benimsemiş olan Demokratik Almanya Cumhuriyeti’nin yıkılmasının ardından, bölgede büyük bir ekonomik çöküş başladı. Bunun neticesinde sosyal dayanışma ruhu da kayboldu. Ötekileştirme, ırkçılık ve sosyal kıskançlık, baskın gençlik kültürü haline geldi. Genç ve iyi eğitimli insanların bölgeden hızla göç etmesiyle birlikte geride kalan radikal sağ eğilimli çoğunluk, toplumsal seviyeyi daha da aşağı çekti. Bugün Oberlausitz, Almanya’nın altyapısı en zayıf bölgelerinden biri. Burası aynı zamanda AfD gibi aşırı sağcı partilerin kalesi konumunda.

 

Demokrasi ve dayanışmayı teşvik çabaları

 

Bernd Stracke, 1990’ların sonlarından beri aşırı sağcı akımlara karşı mücadele ediyor. O yıllarda gönüllü olarak Oberlausitz’e taşınmış: “Ailem ve arkadaşlarım şoke oldu. Bunun nasıl mümkün olabildiğini sorguladılar” diyor. Gençliğinde punk müzisyeni olan Stracke, Doğu Almanya döneminde “devlet düşmanı” olarak mimlenmişti. Oberlausitz bölgesi ise o dönemde bile “cahiller vadisi” olarak anılıyordu.

 

Bugün Stracke, Saksonya eyaleti başbakanına danışmanlık yapıyor. En önemli görevlerinden biri, vatandaşları ve politikacıları bir araya getirmek. Çünkü birçok şehir, topluluk ve aile, toplumsal uyanış ile demokrasiye sırt çevirme arasında sıkışıp kalıyor. Stracke, toplumsal dayanışmayı yeniden tesis etmeye çabalıyor. Bunu bir “iç devrim” olarak nitelendiriyor ve değişimin, dışarıdan dikte edilemeyeceğini söylüyor: “Nitekim bunu Afganistan’da da görüyoruz. İşe yaramayacak. Bunu buraya ithal etmek işe yaramayacak.”

 

Bernd Stracke, diyaloğun gücüne inanıyor; buna AfD ile ilişkiler de dahil: “Sizin düşündüğünüzden farklı görüşlere katlanmak için belirli bir tahammül kabiliyetine de ihtiyacınız var.”

 

Oberlausitz, tezatlarla dolu bir bölge: Bazı şehirler hâlâ eski Doğu Almanya dönemine ait kalıntılar gibi görünüyor. Buna karşılık Görlitz gibi kimi şehirler ise yerli ve yabancı turistleri adeta bir mıknatıs gibi çekiyor. Şehir, İkinci Dünya Savaşı’ndaki bombardımanda es geçildi ve bu nedenle tarihî doku büyük ölçüde korundu. Asilzâdelere ait eski evlerin muazzam sokakları, Hollywood’daki film yapımcıları tarafından da sık sık “doğal kulis” olarak kullanılıyor. Örneğin, dünyaca ünlü yönetmen Quentin Tarantino, Nazi döneminde geçen “Inglorious Basterds” (Soysuzlar Çetesi) filmini burada çekti. Şehir halkı, birçok film yapımına ev sahipliği yapmasından dolayı, kentlerini büyük bir gururla “Görliwood” olarak da nitelendiriyor.

 

Aşırı sağcı seçim kampanyası

 

Lawalde beldesindeki Kretscham adlı handayız. Tino Chrupalla, seçim kampanyasına burada devam ediyor. Yaklaşık 300 kişilik bir kalabalık toplanmış. Burada kimse maske takmıyor. Maske ve mesafe kurallarına riayet ettiğimiz için alaycı ve hatta düşmanca bakışlara hedef oluyoruz. Salonun kapısında genç bir adam duruyor. Aşırı sağcı olduğu, kıyafetinden açıkça belli oluyor. Yanındaki adamın kollarında kafatası dövmeleri var. Neredeyse herkes onu selamlıyor. Burada hemen herkes birbirini tanıyor.

 

Konukların çoğu emekli. Aralarında kafatası dövmesi olanlar, Nazi dönemine ait simgeleri taşıyanlar ya da boyunlarına mermi kovanı kolyesi asanlar da göze çarpıyor. Sağcılar ve aşırı sağcılar arasında akışkanlık hayli yoğun. Chrupalla, partinin aşırı sağ kanadıyla arasına herhangi bir mesafe koyma gereği duymuyor.  Çünkü onu, partisinin başına taşıyan grubun bu kanat olduğunu biliyor. Geleneksel Alman erdemleri, yabancıların sınır dışı edilmesi kararlarının gecikmesi ve sözde bir diktatörlüğün yaklaşmakta olduğunu söylediğinde, salonda güçlü bir “Evet” sesi yankılanıyor.

 

Pragmatik tutumuyla AfD’de zirveye kadar tırmanmayı başaran Chrupalla, Oberlausitz’deki seçmenlerine son olarak şu vaatte bulunuyor: AfD’nin hedefi, 2025’ten itibaren Almanya’da iktidar ortaklarından biri olmak!

 

KAYNAK: DEUTSCHE WELLE TÜRKÇE


***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version