Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Türkiye’nin ormanlarına ne oluyor, yangın riski nasıl arttı?

Türkiye'nin ormanlarına ne oluyor, yangın riski nasıl arttı?


Türkiye’de 1980’li yıllardan bu yana 2020 yılı itibarıyla 748 bin hektar orman, amacı dışında kullanılmak üzere özel şahıslara, şirketlere ya da kurum ve kuruluşlara tahsis edildi.

Türkiye Ormancılar Derneği’nin resmi verileri baz alarak yaptığı araştırmaya göre Türkiye’de 1980’li yıllardan bu yana 2020 yılı itibarıyla 748 bin hektar orman, amacı dışında kullanılmak üzere özel şahıslara, şirketlere ya da kurum ve kuruluşlara tahsis edildi. Bunun yanı sıra orman vasfını yitirdiği gerekçesiyle 620 bin hektar orman alanı, “2B arazi” kapsamında milli orman varlığının dışına çıkarılarak, satışa açık hale getirildi. Tüm bu adımlarla son 11 yılda ormanlardaki parçalanma oranı yüzde 56 arttı.

 

BBC Türkçe’ye konuşan uzmanlar, Türkiye’nin ormanlarını yangınlardan daha fazla tehdit eden yasal düzenlemelerle, ormanların amacı dışında kullanılmasının önünün açıldığını söylüyorlar. Peki, Türkiye’nin ormanlarına ne oluyor?

 

Türkiye’de 1980’li yıllardan itibaren çıkarılan kanunlar çerçevesinde ormanların farklı amaçlarda kullanılmak üzere kişi ya da kurumlara tahsis edilmesinin önü açıldı.

 

Uzmanlara göre, orman alanları her yıl artan bir şekilde kara yolları, turizm alanları, golf sahaları, maden ve taş ocakları, enerji santralleri ve katı atık depolama tesisleri gibi orman amacı dışındaki işlevlerle kullanılmak üzere tahsis ediliyor.

 

Ormancılık Politikası Uzmanı Profesör Erdoğan Atmış, resmi verilere göre 1980’li yıllardan bu yana toplam 748 bin hektar ormanın izin ve irtifak konusu olduğunu ve bunun büyük bir kısmını (493 bin hektarını) Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) iktidarı döneminde verilen izinlerin oluşturduğunu söylüyor:

 

“Ormanların, amacı dışında kullanılmasına verilen izinler bu iktidar döneminde çeşitlendi ve yasal düzenlemelerle kolaylaştırıldı. Neredeyse herkes istediği ormanı, istediği şekilde devletten kiralayabiliyor.

 

“2B ile orman dışına çıkarılan yerler ve izin irtifak konusu olarak orman amacı dışında kullanılan yerlerin miktarı, bütün orman varlığımızın yüzde 6’sını oluşturuyor. Biz, kendi ellerimizle yaptığımız kanun ve düzenlemelerle, yüzde 6’yı orman dışına çıkarıyoruz.”

 

Türkiye Ormancılar Derneği İkinci Başkanı Hüsrev Özkara ise “Ormanlar her türlü kullanımda yan bahçemiz olmuş durumda. Kâğıt üzerinde orman olarak görülen izin irtifak alanları, gerçekte orman ekosistemini yitirdi” diyor.

 

‘Ormanlar 2B kapsamında ranta açıldı, yangın riski arttı’

 

Orman vasfını kaybetmiş hazine arazileri ya da kamuoyunda bilinen adıyla “2B arazileri” Türkiye’nin orman varlığının önemli bir kısmını oluşturuyor.

 

Türkiye, 1973 yılından beri toplam 620 bin hektar orman alanını, “ilim ve fen bakımından orman olmadığı” gerekçesiyle, tarım, sanayi ve yerleşim dahil olmak üzere çeşitli amaçlarla kullanılmak üzere orman kapsamı dışına çıkardı.

 

Orman Genel Müdürlüğü’ne ait resmi verilere göre, AKP iktidarı döneminde 148 bin hektar alan 2B arazi kapsamına alındı.

 

Türkiye’de 2B araziler 2012 yılına dek, Anayasa gereği sadece orman köylülerine satılabiliyor ya da kiralanabiliyordu.

 

AKP’nin 2012 yılında 2B arazilerinin satışına yönelik yaptığı yasal değişiklik uzun süre tartışma yaratmıştı. Değişiklik, bu arazilerin sadece hak kaybına uğrayan köylülere değil, herhangi bir amaçla kullanmak üzere isteyen herkese satılabilmesinin yolunu açtığı gerekçesiyle eleştirilmişti.

 

Aradan geçen 9 yıl içerisinde 2B araziler ve satışları hakkındaki tartışmalar hiç bitmedi.

 

Orman dışına çıkarılan alanların satış ve kiralamasının AKP döneminde mümkün olduğunu söyleyen Profesör Atmış, o dönem savunulanın aksine bu alanların orman köylülere fayda sağlaması için değil, “rant” için satıldığını söylüyor:

 

“2012 yılındaki düzenlemeyle orman dışına çıkarılan alanlar, işgalcisine öncelik verilerek satıldı ya da kiraya verildi. Buralar artık orman sayılmadığından yapılaşma izni verildi, siteler ve fabrikalar kuruldu.

 

“Orman dışına çıkarılan bu alanların ormanın içinde ya da sınırında olduğunu düşündüğünüz zaman, yaban hayatına ait olması gereken yerler insanların aşırı etkileşimli olduğu yerlere dönüştü ve yangın riski arttı.”

 

‘Orman köylülerini bahane ettiler, rantın önü açıldı’

 

Türkiye Ormancılar Derneği İkinci Başkanı Hüsrev Özkara ise 2B arazilerinin satışının yıllar içerisinde aldığı hali şöyle değerlendiriyor:

 

“Yasal değişiklik için orman köylüleri bahane gösterilmişti ama asıl amaç bu arazileri rant amaçlı kullanabilmenin önünü açmaktı.

 

“2B kapsamında satılan ormanların üzerine kurulan (İstanbul’da) Ümraniye ve Sultangazi’deki yerleşim alanlarının ya da Antalya Kepez örneğindeki gibi, deniz kenarında yapılaşmaya açılan sahaların orman köylüsüyle ne alakası var?

 

“Orman köylüleri tarafından ormanlar içerisine kurulan yerleşim alanları yalnızca 32 bin hektardı. Sadece 32 bin hektar alan orman vasfından çıkarılıp geri kalanlar olduğu gibi bırakılabilecekken, iş 620 bin hektarın satışına kadar vardı.”

 

En büyük tehdit: ‘Ormanların bütünlüğü parçalanıyor’

 

BBC Türkçe’ye konuşan uzmanlar; 2B araziler, izin irtifaka konu olan araziler ve yaylalardaki yerleşim alanlarıyla birlikte ormanların yüzölçüm olarak yıldan yıla parçalandığına dikkat çekiyor.

 

Uzmanlara göre ormanlardaki bu parçalanma, yangınlardan daha büyük bir tehdit oluşturuyor.

 

Orman Genel Müdürlüğü’nün (OGM) 2008 ve 2019 arasındaki verilerini analiz eden Profesör Atmış, 2008’deki orman parçası sayısı 101 bin iken; 2019’da bu sayının 158 bine çıktığını ve ormanlardaki parçalanma oranının 11 yılda yüzde 56 arttığını söylüyor.

 

Atmış, ormanlardaki parçalanmayı, resmi verilerden aktarıyor:

 

“2008 yılında Türkiye’de 10 hektardan küçük 55 bin 484 adet orman vardı. Bu sayı, 2019’da 120 bin 789 adede çıktı. 10 ila 99 hektar arası ormanların sayısı 2008 yılında 33 bin 829 iken 2019’da 30 bin 116’ya indi.

 

“Esas acı veren şey, Türkiye’de 100 hektardan büyük ormanların sayısı 2008 yılında 12 bin 577 iken, 2019 yılında 7 bin 614’e indi. Sadece 11 yılda 100 hektardan büyük orman parçalarının sayısı yüzde 39,5 azalmış ve ormanların içi boşaltılmış durumda. Fakat kâğıt üzerinde bu alanlar hala orman olarak gözüküyor.”

 

Profesör Atmış’a göre orman alanlarının parçalanması ve son 10 yılda artan orman yangınlarının doğrudan ilişkisi var:

 

“Orman yangınlarını en büyük tehlike olarak görüyoruz ama yangınlardan öte aslında bu parçalanma konuşulmalı. Çünkü bu yangınların bu parçalanmayla ilgisi var. Ormanları parçalayarak buralardaki insan etkileşimini artırırsanız, burada yangın riski daha fazla olur. Bu bizim ormancılıkla ilgili en öncelikli ele almamız gereken konudur.”

 

Hüsrev Özkara ise “11 yılda ormanlara verilen maden, enerji, turizm gibi ormancılık dışı tahsislerle birlikte ormanlarımızın paramparça olduğunu söylüyoruz. Bu tablo, ormanların nasıl parçalandığını gösteriyor, bu çok büyük bir kötülüktür” diyor.

 

‘Orman yangınları alarm veriyordu’

 

Türkiye’de 2020 yılında, önceki yılların neredeyse iki katına varan bir seviyede 21 bin hektar orman yandı.

 

Resm, veriler son beş yıl içerisinde yangın sayısı, yanan alan miktarı ve yangın başına düşen yanan alan miktarı kategorilerinin tamamında artış olduğunu gösteriyor.

 

Prof. Atmış, son beş yıl içerisinde önceki beş yıla göre yangın sayısının yüzde 11, yanan alan miktarının yüzde 85 ve yangın başına düşen yanan alan miktarının yüzde 72 arttığını söylüyor:

 

“OGM verileri bize, ormancılık örgütü ve iktidarın yangınlara müdahalede son beş yılda önceki beş yıla göre büyük bir başarısızlık içerisinde olduğunu gösteriyor. Demek ki öyle yetkililerin iddia ettiği gibi; ‘Orman yangınlarıyla mücadelede dünyada en iyi ülke’, ‘Orman yangınlarıyla mücadelede ABD’den daha iyi ülke’ veya ‘Orman yangınlarıyla mücadelede Avrupa’nın en iyisi’ biz değiliz. Orman yangınlarıyla mücadelede özellikle son beş yılda yetersiz kalıyoruz.”

 

“Önceki yıllarda ortalama 8-10 bin hektar orman yanarken, 2020 yılında 21 bin hektar orman yandı. Yani geçen yıl aslında bu sene için alarm vermişti. Tüm bu tabloya bakıldığında iktidarın orman yangınlarına karşı alınan tedbirleri artırması gerekiyordu.”

 

Türkiye’de ormanları koruyan yasalar da yok mu?

 

Uzmanlar, yanan ormanların, Anayasa’nın 169’uncu maddesi ile koruma altına alındığını ve bu hükmün etkili uygulanan bir hüküm olduğunu belirtiyor.

 

Fakat gerek Turizm Teşvik Kanunu gerekse Orman Kanunu ve Maden Kanunu’nun, ormanların yakılmasına gerek kalmadan amacı dışında kullanılabilmesine olanak sağladığını söylüyorlar.

 

2018 yılında bir torba yasayla 7139 sayılı DSİ (Devlet Su İşleri) Teşkilat Kanunu’na ek madde olarak yürürlüğe giren hükme göre, “yerleşim yerleri, yerleşim yeri olmaya aday yerler, taşlık kayalık yerler” orman vasfından çıkarılabiliyor.

 

Buna maddeye karşı Anayasa Mahkemesi’ne yapılan itiraz sonuçsuz kalırken, pek çok hukukçu ve çevreci bu maddenin Anayasa’ya açıkça aykırı olduğunu savunuyor.

 

Hüsrev Özkara, “Orman ekosistemi içerisinde ağaçsız ve taşlık kayalık alanlar da vardır ama o ekosistemin bir parçasıdır. Bu madde, 2B’ye bile rahmet okutacak nitelikteydi ancak Anayasa Mahkemesi, Anayasa’ya aykırı bulmadı. Anayasal yönden engeli kalmayan idareciler, istediği konularda orman kullanımına izin verebiliyor” diyor.

 

Ayrıca geçen hafta Turizm Teşvik Kanunu’nda yapılan değişiklikle, artık turizm gelişme bölgeleri dışında kalan orman arazileri de kamu yararı kapsamında turizm yatırımcılarına açılabiliyor.

 

Değişikliğe göre, yatırıma açılacak bölgelerin yeri ve sınırları ise Cumhurbaşkanı tarafından belirlenecek.

 

Dolayısıyla, Türkiye’de bir ormanın turizm, enerji ya da yerleşim alanı gibi faaliyetler için kullanabilmesi için o ormanın yanmasına gerek kalmayacak.

 

Aksine yanan ormanların Anayasa ile korunuyor oluşu, bir ormanı kasıtlı yakmaya karşı görece daha “korunaklı” hale getirebiliyor denebilir.

 

Fakat bu durum yine de, arazi genişletmek isteyen otellerin çevresinde çıkan yangınlar ya da hali hazırda maden ruhsatı verilmiş orman arazilerinde çıkan yangınlar üzerindeki şüpheyi ortadan kaldırmıyor.

 

Türkiye’de bir orman yandıktan sonra üzerine tesis kurulmasıyla ilgili olarak ekseriyetle, “ruhsat izinlerinin yangın öncesinde alınmış olduğu” şeklinde açıklamalar yapılıyor.

 

BBC Türkçe’ye konuşan TMMOB Çevre Mühendisleri Odası Başkanı Ahmet Kahraman ise Türkiye’de ormanların yangınlardan çok daha önce “gözden çıkarıldığını” şöyle savunuyor:

 

“Muğla ormanlarının yüzde 65’inde, Artvin’in yüz ölçümünün yüzde 71’inde maden ruhsatı vardır. Bırakın ormanı, insanlara yaşayacak alan bırakılmamıştır.”

 

“Orman yangınları da dahil olmak üzere sorun siyasi iradenin davranışıdır. Çevreyle ilgili planlama ve yürütmeyi, Cumhurbaşkanlığı tarafından kurulan Çevre Ajansı bünyesinde sermayenin güdümüne teslim etmiştir.”

 

AKP döneminde ne kadar ağaçlandırma yapıldı?

 

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, AKP’nin iktidara geldiği günden beri Türkiye’ye 4,5 milyardan fazla yeni fidan dikildiğini söyledi.

 

OGM verilerine göre de, 2003-2019 yılları arasında 4 milyar 637 milyon 72 bin adet fidan dikildiği anlaşılıyor.

 

Ancak Türkiye Ormancılar Derneği’ne göre bir yere fidan dikmek, o alanın orman vasfı kazanmasına yetmiyor.

 

Profesör Erdoğan Atmış, bu bilgi ışığında AKP döneminde yapılan ağaçlandırmalarla 144 bin hektar orman kazanıldığını ve bütün ormanların yüzde 0,6’sını oluşturduğunu söylüyor:

 

“AKP döneminde 2B arazisi olarak kaybedilen 178 bin hektar ve orman dışı kullanımlara verilen izinlerle kaybedilen 493 bin hektar orman, bütün orman varlığımızın hemen yüzde 3’üne denk geliyor.”

 

KAYNAK: BBC TÜRKÇE – FUNDANUR ÖZTÜRK


***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version