Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Kurutulmuş çiçeklerden tablolar

Kurutulmuş çiçeklerden tablolar


DİYARBAKIR – Topladığı çiçekleri kuruttuktan sonra dekoratif tablolara dönüştüren Bahoz Damlayıcı, anlam yüklendiğinde yaşamın değerli ve farklı olduğunu söyledi.

Diyarbakır’ın tarihi Sur ilçesinde bulunan Şewl û Xaraw atölyesinde, kurutulmuş çiçeklerin hikayesi dekoratif tablolarla insanlara ulaştırılıyor. Dicle Üniversitesi Sınıf Öğretmenliği Bölümü’nden mezun olduktan sonra atanamayan Bahoz Damlayıcı (27) ve arkadaşı Ayşe Suna için kurutulmuş çiçeklerden hazırlanan tablolar gelir kapısı oldu. Atölyede, kurutulmuş çiçeklerin yanı sıra karanfilli elma ve çeşitli kitaplarda satışa sunuluyor. 

 

KURUTULMUŞ ÇİÇEKLER

 

Mezun olduğu alanda iş bulamayan Damlayıcı, alternatif olarak çiçek toplamaya başladı. 10 yıldır çiçek toplayan Damlayıcı, 3 yıldır da kuruttuğu çiçekleri tablolaştırıyor. Damlayıcı, “İlk başlarda evimin bir odasını bu iş için kullandım. Daha sonra atölye yapmaya karar verdim. Ardından ise arkadaşım da çalışmama ortak oldu. Farklı bir gözün gelmesi iyi oldu, çünkü öncesinde metal çerçeveliyordum, fakat arkadaşım ‘ahşap yapalım’ dedi ve öyle yapmaya karar verdik, daha farklı ve güzel de oldu” ifadelerini kullandı. 

 

RUHU DİNLENDİRİYOR

 

Kendi işleri olduğu için çalışma saati konusunda sorun yaşamadıklarını söyleyen Damlayıcı, “Saat önemli değil, 24 saat de çalışabiliriz, çünkü bizim için terapi gibi. Ruhumuz dinleniyor, üzerimizdeki kötü hislerin hepsi gidiyor. Bir tablo için ortalama 35 lira masrafımız oluyor, bizde her bir tabloyu 100 lira civarında satıyoruz” diye belirtti. 

 

Damlayıcı, çiçeklerin tablolaşma aşamasını ise şöyle anlattı: “Önce gidip farklı yerlerden çiçekleri topluyorum. Daha sonra kitapların arasına koyup, kuruması için bekletiyorum. Hepsinin ayrı ayrı kuruması gerekiyor. Kuruduktan sonra da bir araya getiriyorum. Çok zahmetli ve sabır isteyen bir iş. Nem olmamalı ve kuru bir yerde saklamanız gerekiyor. Kuruduktan sonra çiçekleri atölyeye getiriyoruz. Ardından nasıl bir tasarım yapılabilir, onun üzerine düşünüyoruz. Bazen de tasarım istekleri oluyor, onları yapıyoruz. Tasarladıktan sonra ahşap çerçeve ve cam ile çerçeveliyoruz. Her şeyimiz doğal. Çiçekleri kurutmak için ilaç falan kullanmıyoruz. Çiçekleri de keçe bezine koyuyoruz ve yapıştırıcı kullanmıyoruz. Sıcaklık ile kuruyor. Çok zahmetli fakat bir o kadar da güzel ve heyecan verici.”

 

HAFIZA OLUŞTURUYOR

 

İşlerini aşkla yaptıklarını söyleyen Damlayıcı, çiçeklerle uğraştıklarında yaşadıkları hislerle ilgili şunları söyledi: “Çiçekleri topluyor ve bir tablo yapıyorsunuz. O uzun süreyi orada yaşıyorsunuz. Bazı çiçekleri her zaman göremezsiniz fakat tablolaştırdığınızda her zaman gözünüzün önünde duruyor. Atölyeye uğrayanların da hoşuna gidiyor. Çünkü bir estetiği var ve insanlar hissediyor. Bir taşa bile bir his, duygu yüklediğinde o taş değerli ve diğerlerinden farklı oluyor. O taşa değer verdikleri için kimi zaman yanında ağlıyor kimi zamanda gülüyorlar. İşte bizim yaptığımız da bu. 50 yıl sonra birileri diyecek ki ‘iki arkadaş bir araya gelip böyle bir iş yaptı.’ Bu tablolar ulaştıkları evlerde de konuşulacak ve tartışılacak. İnsanların hafızaları için de güzel bir şey. İstiyoruz ki yeni şeyler yaşamımıza girsin ve gençlerin hafızasında yer tutsun.” 

 

GEÇMİŞİN İZİ 

 

Mevcut sistemde yeni bir şey yaratmanın güzel bir his olduğunu ifade eden Damlayıcı, “Mücadele ettiğimiz yaşamda kan, ölüm, zulüm, gözyaşı var. Bu kadar acıya rağmen yeni şeyler yaratmamız lazım. Biz bu çiçekleri bu topraklardan, insanların dokunduğu yerlerden topluyoruz. Çiçeklerimizin rengi ne ise çocuklarımızın rengi de odur. Bu kadar acı çeken bir halkın, bütün her şeyini altın değerinde görmesi gerekir. İnsanlar bu acıları hissederek bir şeyler üretmeli. Bu halkın çöpü bile kıymetli ve sergilenmeli. Çünkü bizim çöpümüz normal bir çöp değil, örneğin Sur’da bir sürü ev yıkıldı. O evlerde bulunan bir çay kaşığı bile benim için çok önemli. Çünkü o kaşık halkımın izini taşıyor. Böyle düşünmeli, her şeyimizi sanata dökmeli ve yaşatmalıyız. Dinlenmemeli daha çok çalışmalıyız, çünkü bizimkisi normal bir yaşam değil, bu yaşamı özgürleştirmeliyiz” dedi. 

 

TABLOLAR SERGİLENECEK

 

İlerleyen günlerde tablolarını sergileyeceklerini belirten Damlayıcı, “Tarih belli değil. Tablolarımızı tarihi Sur evlerinde insanlarımızla buluşturacağız. Çocuklarımız ve gençlerimizin görmesini istiyoruz. Üzerinde tartışılmasını istiyoruz” ifadelerini kullandı. 

 

MA / Eylem Akdağ – Cengiz Özbasar

Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***

Exit mobile version