Afganistan’da iktidarı geri alan Taliban nasıl kuruldu? Kadınların burka giymek zorunda kalacağı şeriatı ülkeye nasıl getirdiler? Taliban’ın liderliğini kimler yapıyor? İşte örgüt ile ilgili bilmeniz gerekenler.Kendilerine Peştuca’da “öğrenciler” anlamına gelen Taliban adını veriyorlar. Ancak bu “öğrencilerin” bugünkü imajı, kitap okuyan bir grup insandan ziyade terör ve yıkım. Örgütün Pazar günü Kabil’i de almasının ardından binlerce insan, ülkeyi terk etmek için havaalanına akın etti. Sebebi, yeniden Taliban rejimi altında yaşamak istememeleriydi. Peki Taliban nasıl bir örgüt ve neden hem Afganistan hem de dünyada bu kadar korkuya neden oluyor?
DW, Afgan Taliban’ını merceğe aldı. Taliban’ın yapısı İslamcı grubun içinde kesin bir hiyerarşi hakim. Mevlevi Hibetullah Ahundzade örgütün 2016’dan beri lideri. Ahundzade örgütün siyasi, dini ve askeri meselelerinde tek otorite. Üç yardımcı ile istihbarat, askeriye ve dini meselelerden sorumlu bir grup bakan, Ahundzade’ye destek oluyor.
Rehber Şurası, grubun 26 üyeden oluşan en büyük danışma otoritesi. Taliban’ı uluslararası arenada temsil eden siyasi kanadının merkezi Katar’ın başkenti Doha’da bulunuyor. Bu merkezin yöneticisi, aynı zamanda örgütün kurucularından olan Molla Abdülgani Birader. Grubun bu kolu, aynı zamanda ABD ile barış görüşmelerini yürüten ekibi de içinde barındırıyor. Örneğin Molla Abdülhekim müzakere masasında Taliban’ı temsil eden en yüksek otorite idi.
Örgütün para kaynağı Örgüt afyon ve eroin ihracatından önemli miktarda para kazanıyor. Birleşmiş Milletler (BM) verilerine göre, sadece 2018 ve 2019 yıllarında Taliban’ın uyuşturucu ticaretiyle 400 milyon dolardan fazla para kazandığı tahmin ediliyor. ABD’li yetkililere göre bu, örgütün bütçesinin yüzde 60’ına tekabül ediyor.
Afganistan Araştırmaları Merkezi’nde ekonomi politikası analisti olan Hanif Sufizade’nın bir raporunda listelenen ek gelir kaynakları arasında madencilik, vergiler ve bağışlar da var. Bazı ülkelerin de doğrudan Taliban’a para aktardığı düşünülüyor. Alman Uluslararası ve Güvenlik İşleri Enstitüsü’nden (SWP) Guido Steinberg, “[Taliban’ın] iki müttefiki var. Biri pek olasılık dışı bir müttefik: İran. Devrim Muhafızları son yıllarda ABD’yi yenmek için Taliban’ı destekledi. Ama en önemlisi Pakistan. Pakistan, Taliban ile savaşıyor” diyor. Taliban’a uluslararası destek Taliban, Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından yaşanan iç savaş sırasında ortaya çıktı.
Örgüt her ne kadar resmi olarak 1994’te kurulmuş olsa da çoğu savaşçısı Sovyet güçleri ile savaşmış, bunun için CIA tarafından gizlice desteklenmişti. Taliban’ın çoğu üyesinin Afganistan ve Pakistan’daki medreselerde eğitim görmesi sebebiyle isminin buradan geldiği tahmin ediliyor. Bu okullara devam eden müstakbel Taliban savaşçılarına aşırı bir Sünni İslam biçiminin vaaz edildiği düşünülüyor.
Afganistan’daki Taliban kurucularından Molla Muhammed Ömer, Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra ülkesinde şeriat gelmemesi üzerine 50 kişilik bir öğrenci grubu kurmuş ve grup, savaştan yeni çıkan ülkeyi suçlulardan temizlemeye, düzeni, barışı ve güvenliği yeniden sağlamaya yemin etmişti. Pakistan’ın da desteğiyle grup kısa sürede büyüdü ve bazı şehirleri ve eyaletleri ele geçirmeye başladı.
Yolsuzlukla mücadele ettikleri ve güç kazandıkları alanları yeniden ticaret için güvenli hale getirdikleri için popülerleştiler. 1996’da Kabil’i aldılar ve hükümeti devirdiler. 1998’de Taliban rejimi Afganistan’ın yüzde 90’ını kontrol ediyordu. Afganistan’da şeriatı getirmeleri Ancak Taliban’ın saltanatı yalnızca daha güvenli ticaret getirmedi.
İslamcı örgütün ideolojisi, İslam’ın radikal bir biçimi olan Selefiliğe dayanmakta. Ve iktidara geldiklerinde, Taliban başta kadınlar ve kız çocukları olmak üzere insan haklarını kısıtlayan, katı Şeriat yasasını yürürlüğe koydu. Kız çocuklarının 10 yaşından itibaren okula gitmelerine izin verilmedi. Taliban rejiminde yaşayan kadınların, zorunlu olarak, vücutlarını tepeden tırnağa örten burka giymeleri gerekiyordu. Araba kullanmaktan men edildiler ve eş ya da erkek kardeş gibi bir erkek refakatçi olmadan toplum içine çıkmalarına izin verilmedi.
Televizyon, müzik ve sinema salonları herkes için yasaklandı. Katiller ve zina yapanlar halka açık alanlarda infaz edildi. Hırsızlık, uzuvların kesilmesiyle cezalandırılıyordu. Taliban’ın bugün de yaklaşımını değiştirmediği konusunda uzmanlar uyarıyor. Afganistan Analisti ABD’li Jessica Berlin, “Daha önce işgal edilmiş olan Kandahar ve diğer bölgelerden gelen raporlar umut verici görünmüyor” diyerek “Daha insancıl düşünceli olduklarına inanmak için özel bir nedenimiz yok” ifadelerini kullanıyor. ABD’nin Afganistan’a girişi Uluslararası toplum, yaşanan insan hakları ihlalleri sebebiyle Taliban yönetimindeki Afganistan’a bir “parya devlet” muamelesi yaptı ve iktidarını tanımaktan kaçındı.
Ancak yine de 11 Eylül 2001’deki terör saldırılarına kadar örgüte müdahale etmediler. ABD’de yaklaşık 3 bin kişinin hayatını kaybettiği saldırıyı Kaide’deki bağlantılarıyla düzenleyen Usama Bin Ladin, kendisine Afganistan’da güvenli bir liman bulmuştu.
Örgütün Bin Ladin’i ABD’ye teslim etmeyi reddetmesinin ardından ABD, Afganistan’a operasyon düzenledi ve Taliban’ı devirdi. Taliban’ın yeniden dirilişi ABD, 2018 yılında seçilmiş Afgan hükümetini dahil etmeden, Taliban ile doğrudan bir barış anlaşması müzakereye girişti. Hükümet ve Taliban arasındaki barış görüşmeleri ise Eylül 2020’de başladı, ancak kısa süre sonra durdu. ABD Başkanı Joe Biden Nisan 2021’de ABD ve NATO birliklerinin aynı yılın 11 Eylül’üne kadar ülkeden çekileceğini duyurduğunda, Afganistan’ın kargaşaya sürükleneceğinden ve demokratik olarak ülkenin dağılacağından endişe eden uzmanlar, birliklerin geri çekilme hızından endişe duyuyorlardı. Seçilmiş Afgan hükümeti iktidardaki hakimiyetini sürdüremezdi. Görünüşe göre de haklı çıktılar.
Carla Bleiker ©
Deutsche Welle Türkçe
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***