Körfez depreminin üzerinden 22 yıl geçmesine rağmen nüfusun yarısının riskli binalarda yaşadığını belirten İMO Kocaeli Şubesi Başkanı Kahraman Bulut, “22 yıldır çok ciddi ve kapsamlı bir çalışma yapılmamıştır” dedi.
Mezopotamya Ajansı’nın haberine göre, binlerce insanın yaşamına mal olan Marmara depreminin üzerinden geçilen 22 yılda, ne yaralar sarıldı nede sorumlular cezalandırıldı. Kocaeli-Gölcük merkezli 17 Ağustos 1999’da meydana gelen 7,4 büyüklüğündeki depremde, resmi rakamlara göre, 18 bin 373 kişi yaşamını yitirdi, 5 bin 840 kişi kayboldu. Depremde resmi rakamlarla 285 bin 211 ev, 42 bin 902 iş yeri de hasar gördü. Yaşanan can kayıplarının kaçak yapılar, standartlara uygun olmayan binalar, uygun olmayan gevşek zemindeki yapılaşmalar ve daha ucuza mal etmek için malzemeden çalan müteahhitler olduğu söylense de açılan davalarda tek bir kişi ceza almadı.
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Jeoloji Mühendisleri (JMO) Odası Kocaeli Temsilcisi Niyazi Temizkan, şimdiye kadar yaşanan depremlerin süreceği uyarısında bulundu. Türkiye’de 500’e yakın fay zonu olduğunu dile aktaran Temizkan, bilinmeyen faylar içinde ciddi çalışma yapılması gerektiğini kaydetti.
Fay yasasının bir an önce onaylanması gerektiğinin altını çizen Temizkan, nedenini şöyle açıkladı: “Yasa onaylanırsa, fay zonlarıyla ilgili ciddi anlamda bir çalışma faaliyete geçecek. 500’e yakın belirlenen fayın dışındaki aktif olan fayların bir an önce belirlenmesi, bunların da tümünün haritalara işlenmesi ve fay zonları üzerinde olan yerleşim yerlerimiz veya yakın olan yerlerin yerleşime kapatılarak, tampon bölge ilan edilmesini istiyoruz. Bu çalışmayı yürütebilirsek, ciddi anlamda önemli bir eksikliği ortadan kaldıracağımızı düşünüyoruz.”
Kocaeli’nde yakın bir zamanda bir deprem beklemediklerini ancak olası İstanbul depreminden Kocaeli’nin ciddi anlamda etkileneceğini ifade eden Temizkan, “Neden etkileneceğiz? Çünkü hasarlı yapılarımız var. Depremde birçok bina yoruldu, onların nasıl davranışlar göstereceğini bilmiyoruz” dedi.
Deprem mastır planının, “Bir şehri sıfırdan, var olan bütün tehlikelere karşı koruyacak planlama” olduğunu söyleyen Temizkan, bu planlamanın hiçbir şehir için tam olarak yapılmadığına değindi. Temizkan, “Deprem mastır planı bir an önce yapılmalı. Bunun için bütün illerin mikro bölgelendirme açısından jeolojik-jeoteknik etütlerinin tamamlanması, bütün verilerin haritalara işlenebilmesi ve bunları diğer disiplinlerle birleştirilmesi gerekir” diye konuştu.
Depremlerin değil binaların ya da zeminle ilgili problemlerin ölümlere neden olduğunu vurgulayan Temizkan, “Burada önemli olan depremler karşısında sizin nasıl tepki verdiğiniz. Hiçbir tepki vermezseniz, deprem sizi yıkıp yok eder. Ciddi anlamda bütün disiplinlerle birlikte bilimsel ve teknik bilgiler ışığında altyapılarımızı hazırlayıp, önlemlerimizi alıp, riskleri azaltırsak, bunu başarabiliriz” diye belirtti.
Depreme karşı odalarla birlikte hareket etmenin önemine değinen Temizkan, “Bizde yönetmelikler çok hızlı değişiyor ama somut adımlar atma konusunda yetersiziz. Net olarak depreme hazırlıklı değiliz. Çok çabuk unutuyoruz. Hesap sormayı bilmiyoruz. Yerel yönetimleri, iktidarları harekete geçiremiyoruz. Deprem zamanında ne yapılması gerektiğine dair evimizde pratik yapmalıyız. Basit gibi görülebilir ama o an ne yapacağınız gerçekten çok önemli” şeklinde konuştu.
İnşaat Mühendisleri Odası Kocaeli Şubesi Başkanı Kahraman Bulut, 99 depreminde ağır hasar almış 25 binanın 22’sinde hala 183 kişinin yaşadığı bilgisini paylaştı. Bulut, orta hasarlı bina sayısının 949 olduğunu ve burada 7 bin 465 kişinin ikamet ettiğini belirtti. Kocaeli’nde bina envanter çalışmasının olmadığını söyleyen Bulut, “2019 Türkiye İstatistik Kurumundan aldığımız yaklaşık verilere göre, 290 bin kayıtlı yapı var ve bunların 140 bini deprem öncesi yapılmıştır. O zamanlarda yönetmeliklerin kapsamının az olması işçiliğin ve malzeme kalitesinin düşük olmasından dolayı maalesef bu binaların hepsi risklidir diyebiliriz. Yapılan çalışmalarda bunu kanıtlamıştır. Yani ilimizde nerdeyse nüfusumuzun yarısı riskli binalarda yaşamaktadır” dedi.
Gölcük depreminin yapılaşma ve inşaat sektörü adına bir milat olduğunu söyleyen Bulut, depremle birlikte yapı denetim sisteminin ortaya çıktığını ifade etti. Depremin üzerinden 22 yıl geçmesine rağmen Kocaeli’de ciddi adımlar atılmadığını vurgulayan Bulut, afet durumunda en önemli hususun plan ve program olduğunun altını çizdi. Bulut, şöyle devam etti: “Hala ağır ve orta hasar almış, üzerinden 22 yıl geçmiş binalarda yaşam devam etmektedir. Afet toplanma alanlarımız maalesef yeterli sayıda ve yeterli donanıma sahip değil. 22 yıldır çok ciddi ve kapsamlı bir çalışma yapılmamıştır. Zaman kaybetmeden çalışmalara başlanılmalıdır.”
Depremin tanıklarından TMMOB Makine Mühendisleri Odası (MMO) Kocaeli Şubesi Başkanvekili Taylan Özkan ise, “Gördüğüm görüntüler hiç iç açıcı değildi. O günleri hatırladığımda hala yüreğimde bir sızı var. Yakınlarımı da kaybettim. O günleri hatırlatmak gerekiyor. Biz millet olarak her şeyi çok çabuk unutuyoruz. Bu ise deprem gerçeğini değiştirmiyor” diye anlattı.
Kocaeli’nin depreme hazırlıksız yakalandığını ve depremden ders alınmadığını sözlerine ekleyen Özkan, “99 yılı ile 2021 yılını kıyaslamak gerekirse, ne yazık ki çok büyük dersler almadığımızı görüyorum. Keşke rahat bir şekilde konuşuyor olabilseydik. İnsanlar yamuk evlerde oturuyorlar. Ağır hasarlı evlerin çatlakları sıvalanarak, yeniymiş gibi satılıyor” diye belirtti.
Depreme hazırlığın binaların proje aşamasından başlaması gerektiğini kaydeden Özkan, sözlerini şöyle sürdürdü: “ 22 yılın sonunda yine denizler dolduruluyor, olmaması gereken yerlerde imarlar açılıyor. Kentsel dönüşüm diyoruz ama bunun rantsal dönüşüm olduğunu herkes kabul ediyor. Halk sağlığı yerine müteahhitlerin cebi bu dönüşümler yapılıyor. Deprem öldürmüyor ama denetimsizlik öldürüyor. Deprem bir doğa olayı ama bunu denetim yapmazsanız afet dönüşüyor. Afete dönüştürmek insanların elinde olan bir durum.”
Türkiye’nin önünde bir İstanbul depreminin olduğu uyarısında bulunan Özkan, “Buna dair doğru dürüst bir önlem yok. Sürekli afetler oluyor, bunlara hazırlıklı olmamız gerekiyor. Daha bilinçli olmamız gerekiyor. Politikaların bilimin ışığında ilerletilmesi gerekiyor” dedi.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***