HABER ANALİZ | MUHSİN AHMET KARABAY
Önce Afganistan’da yaşananların adını koyalım. ABD açısından Afganistan’da 15 Ağustos 2021’de yaşananların, 30 Nisan 1975’te Vietnam’da Saygon’un çöküşü, Şubat 1979 İran İslam devrimi sonrasında 4 Kasım 1979’da Tahran’daki ABD Büyükelçiliği’nin işgalinden bir farkı yok.
Taliban’ın Afganistan’ı ele geçirmesi, bu ülkenin “imparatorluklar mezarlığı” olarak anılmayı hak ettiğini bize gösteriyor. Önce “üzerinde güneş batmayan imparatorluk” olarak bilinen İngiliz imparatorluğu çöktü bu ülkede, ardından Rus imparatorluğu, yaşadığımız şu günlerde ise ABD imparatorluğunun Afganistan’da yıkılışına tanıklık ediyoruz.
Hatırlayın daha bir buçuk ay önce ABD Başkanı Joe Biden, 17 yılda 89 milyar dolar harcayarak eğitip donattıkları 300 bin kişilik Afgan ordusundan söz ediyordu. Bu güçlü ordunun 75 bin kişilik Taliban’a karşı yenilmesinin söz konusu olmadığını anlatmaya çalışıyordu.
Biden’ın bu açıklamalarından sonra geçen hafta ABD istihbarat örgütü CİA’in kamuoyuna da yansıyan raporunda Kabil’in düşmesinin 90 gün sürebileceği not edilmişti. Bu bilgiden sadece 4 gün sonra Taliban Kabil’i ele geçirdi.
Binlerce kişiyi bir araya getirip eğitmek ve onlara silah ve mühimmat vermekle ordu oluşturulamadığının güncel bir örneğini yaşamış olduk. Peştun, Özbek, Tacik, Hazara ve bir miktar da Türkmen’in toplamından bir ordu olmuyormuş demek ki. Üstelik de inancın hayatı şekillendirdiği bir bölgede bunlar Sünni ve Şiî gibi birbiriyle telifi mümkün olmayan temel ayrılıkların olduğu inanışlara sahip ise…
ÇİN, TALİBAN’I TANIYAN İLK ÜLKE OLMAK İÇİN ACELE EDECEK
Batı dünyasını genel itibariyle ilgilendiren tarafı böyle idi. Türkiye’yi nasıl ilgilendireceğine geçmeden önce bir iki cümle de bölge ülkeleri açısından durumu yansıtmakta fayda var. Bir defa Çin, Taliban ile en üst düzeyde ilişkiler kurmuş durumda.
Üstelik bunu gizli kapaklı da yapmadı. İlgilenenlerin takibine açık şekilde yürüttü. Uluslararası ilişkileri takip eden gözlemcilerin ortak görüşü Çin’in, Taliban yönetimini dünyada tanıyacak ilk ülke olmak için gecikmeyeceği yönünde.
Taliban, Çin’in Uygur bölgesinde yaşayan Türklere destek olmayacakları yolunda Çin’e gerekli teminatları vermiş durumda. Ayrıca Çin, Kuşak Yol Projesinin Afganistan’dan geçmesine büyük önem veriyor. Taliban yönetimini de bunun için fırsat görüyor.
Diplomasi çevrelerinde şu sıralar en çok yapılan espri, “Dünya, Kabil’e Taliban girdi sanıyor. Sarıklı Çinlileri tanıdıklarında şaşıracaklar”. Bu doğru mudur bilmem. Diplomat geçmişim yok. Ama bir espri, diplomaside yaygın hale gelmişse onun ciddiye alınması gerektiğini öğrendim.
Eğer Taliban’ı 20 yıl önceki Taliban ile ve Suriye’yi kana bulayan IŞİD gibi düşünüyorsanız yanılırsınız. Bir defa Taliban’ın iyi bir diplomasi yönetimi oluştu. Taliban diplomatik görüşmelerini Doha’da yürütüyor.
Taliban’ın ikinci ismi kabul edilen Molla Abdülgani Baradan, diplomasinin saygı duyduğu bir isim haline geldi. Taliban sadece Çin ile iyi ilişkiler içinde değil, Rusya ile de yoğun görüşme trafiği var. Hindistan ile de iyi geçinmek için Keşmir konusunda hayli mavi boncuk dağıtmış durumda. Hindistan’a Keşmir konusundaki tavrına rağmen Pakistan Taliban’ın ana üssü konumunda. Beyin ekibi yıllardır Pakistan’da yetişti.
BİDEN’IN ERDOĞAN’LA ANLAŞMASI SUYA DÜŞMÜŞ DURUMDA
Bu kadar global bakmayı bir tarafa bırakalım. Tabloya Afganistan-ABD-Türkiye ekseninde bizi nasıl etkileyeceği yönünden bakalım.
Bir defa Erdoğan’ın; Taliban ile görüşmeler yapıldığını açıklaması, kendisinin de Taliban lideri ile konuşabileceği yolundaki sözleri eleştirilecek bir çıkış değil. Yanlış olan kendisi gibi seçimle gelen Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad ve 16 milyon insanın temsilcisi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ile görüşmeyi reddetmeye devam etmesi.
Neyse bu işin ayrı tarafı…
Siz Taliban’ın önemli isimlerinden Molla Muhammed Yakub’un, “Türkiye’yi müttefik olarak görüyoruz” açıklamalarına karşılık bazı kesimlerden yöneltilen “Avrupa Birliği’ne gireceğiz dediler, Taliban ile müttefik oldular” eleştirilerine de kulak asmayın derim.
Şimdi Taliban yeni bir devlet kuruyor. Afganistan’ı hiçbir ülke yok sayamaz. Yok saymaya çalışan da sadece kendini kandırmış olur. Bunun için yeni oluşacak yönetimle Türkiye’nin sağlıklı bir zemine oturtulmuş görüşmeler yapmasına karşı çıkılmasının izahı yok.
Üstelik, yeni başlayan dönemde Türkiye, Afganistan konusunda karşı karşıya kaldığı iki musibetten birinden kurtulma ihtimali söz konusu.
Taliban’ın başkent Kabil’i almasından sonra Biden’ın, Erdoğan ile görüşüp Türkiye’ye “havaalanı bekçiliği” görevini yürütmesi planı suya düşmüş durumda. Biden, bu planı muhtemelen Taliban’ın başkente girmeyi başaramayacağı varsayımı üzerine yapmıştı. Öteki öngörüleri çöktüğü gibi bu plan da boşa çıkmış oldu.
ABD, askerlerini geri çektikten sonra yaşanan gelişmeler üzerine ülkede kalan vatandaşlarını tahliye etmek için yeniden asker sayısını 5 bine çıkardı.
Türkiye’nin bu ülkede 500 dolayında askeri var. Taliban, “Türk askeri de dahil bütün yabancı askerleri işgalci güç olarak gördüklerini” açıkladı. Dolayısıyla Türkiye’nin bu ülkedeki diplomatik varlığını sürdürüp askeri birliklerinin tamamını çekmesi için doğru bir ortam.
AFGANİSTAN, DÜNYADAKİ EROİN’İN YÜZDE 80’İNİ ÜRETİYOR
Afganistan çok farklı bir yere sahip. Dünyada üretilen eroinin yüzde 80’inin bu ülkede üretildiği tahmin ediliyor. Adı çok bilinen Orta Amerika’nın payının ne kadar olduğunu buradan çıkarabiliriz.
Bu Orta Asya ülkesi, hakim olduğu uyuşturucu ticareti ile on yıllardır savaşmasına rağmen kaynak bulabiliyor. Buradan hareketle “Afganistan’a hakim olmak demek dünya uyuşturucu ticaretine hakim olmak demek” yanlış olmaz.
Bundan dolayı Afganistan’da gücün bir tarafından tutanlar, uyuşturucuya yön verdikleri ölçüde güçlü oluyorlar. Türkiye’den birilerinin ilişki iştihasını kabartması bununla bağlantılı ise başımıza yeni örülecek çoraplar var demektir.
Bir başka nokta ise iktidara gelirken güç birliği yapanların, iktidar nimetlerini paylaşma konusunda ortak hareket etme ihtiyacı göstermemeleri. Dolayısıyla iktidardaki Taliban’ın birlik içinde varlığını devam ettirip ettirmeyeceği henüz bilinmiyor.
Örgütün gerçek lideri olarak tanınan Molla Haybitullah Akundzade’den 2016 bu yana hiçbir haber yok. Doğrudan yaptığı bir açıklama da yok. Sadece Akundzade adına yapılan açıklamalar var. Bu da yukarıda söylediğim endişeleri besleyen unsurlardan birisi olabilir.
Türkiye’ye düşen, insani boyutunu bir tarafa atmadan bu ülkeden gelen göç dalgasını nasıl durduracağının hesaplarını yapması.
Erdoğan ise Biden ile yaptığı görüşmede taahhüt ettiği “havaalanı bekçiliği” görevi düştüğüne göre, kendini bir yerlerin hizmetinde olduğunu ortaya koyacak yeni bir araç bulmak zorunda.
Taliban, Türkiye’ye zeytin dalı uzatıyor görünse de Türkiye’yi “kefere devlet” olarak konumlandırdığı bir gerçek. Erdoğan’ın çok sevdiği, RP İstanbul İl Başkanı olarak 1985’te dizinin dibinde oturduğu Gülbeddin Hikmetyar bile çarkın dışında. Şimdi Hikmetyar, eski Devlet Başkanı Hamid Karzai ile Doha’da Molla Abdülgani Baradan ile görüşebilmek için randevu bekliyor.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***