YORUM | MUHSİN AHMET KARABAY
Çevremde en çok duyduğum sözlerden birisi, “Bu iktidar dönemindeki kadar insanların malına mülküne çökme İslâm tarihi boyunca olmadı” şeklindeki tespit oluyor. Bir konu üzerinde müzakere yapabilecek kadar zaman yoksa müdahil olmanın anlamlı olmadığını düşündüğüm için çoğu zaman sohbete girmiyorum.
21 Haziran’da yazdığım “İktidarın en büyük hocası İslâm tarihi” başlıklı yazıma hayli yorum geldi. Şimdi bu yazıyı yazarken baktım 19 yorum yapıldığını gördüm.
Bazı okuyucular “Şanlı denilen tarih maalesef yağma ve çökmelerle dolu” ifadesine çok takılmışlar. Ben bu cümlede “yağma ve çökmelerle dolu” dedim, “yağma ve çökmelerden ibaret” demedim. Bu noktaya dikkat çektikten sonra da yapılan bütün yorumlara saygı duyduğumu belirtmek istiyorum.
Başka yazı yazanların tavırlarını bilmiyorum. Bildiğim ve söyleyeceğim şu, M. Ahmet Karabay’ın yazılarının altına istediğiniz eleştiriyi yapabilirsiniz. Küfür ve hakaret olmadıktan sonra her türlü ağır eleştiriyi kabul ediyorum. Ve yapılan mevcut yorumlardan istifade ettiğimi de belirtmek istiyorum.
Yorumlarla ilgili değerlendirmede bulunmayı, benzeri bir konuyu yazdığımda yaparım diye bugüne erteledim.
YEMÎNÜDDEVLE MAHMUD B. SEBÜK TEGİN’İN YAPTIKLARI
Yemînüddevle Mahmud b. Sebük Tegin adı pek çoğumuza bir şey çağrıştırmayabilir. Ama Gazneli Sultan Mahmud dendiğinde hemen herkes tanır. Gazneli Mahmud, 963-1186 yılları arasında Afganistan, Horasan ve Hindistan’ın kuzeyinde hüküm süren meşhur Türk devletinin en önemli hükümdarı.
Küçük yaşta Kur’an’ı ezberledi, daha gençlik yıllarından itibaren devlet yönetiminin farklı kademelerinde görev aldı. Babası iyi yetişmesi için ona ordu komutanlığı bile yaptırdı. Babası ile arası açıldığı oldu ve Mahmud, Gazne kalesine hapsedildi. Bir başka Türk devleti olan Samanîlere karşı büyük yararlıklar gösterdi. “Seyfüddevle” (Devletin Kılıcı) lakabı bundan dolayı verildi.
Baba Sebüg Tekin öldüğünde (997) vasiyeti üzerine ağabeyi İsmail tahta geçti. Mahmut ağabeyinin hükümdarlığını tanımadı. İki kardeşin orduları 998’de savaştı. Mahmud, İsmail’i yenerek Gazneliler tahtına çıktı.
Samanîler devletini de topraklarına kattıktan sonra Bağdat’taki Abbasi halifesi Kadir-Billah’a elçi gönderip zaferini duyurdu. Halife, Mahmud’un elçisini huzura aldı ve saltanatını tasdik etti. “Yeminüddevle” lakabı halife tarafından verildi.
Gazneli Mahmud, iktidarını pekiştirdikten sonra Hindistan tapınaklarındaki zengin servete sahip olmak amacıyla 1000 yılından itibaren her yıl bu ülkeye sefer düzenledi. Her yıl Hindistan’ın ayrı bir bölgesine savaş açan Mahmud, her defasında o yılı finanse edebilecek kadar servetle ülkesine döner oldu.
KÂBE’DEN HECERÜ’L-ESVED’İ ÇALAN KARMATİLER
Şimdi kısa bir süreliğine Gazneli Sultan Mahmud’u bir kenara bırakalım. Eylemleri o dönemlerde de devam eden ve etki alanını Arap Yarımadasının güneyinden Gazneliler devletine kadar yayan Karmatîlere bir bakalım.
İsmailiye mezhebine bağlı Karmatîler diye bir grup var. Bunlar Mısır’da o yıllarda bir medeniyet kuran Fatımîler’in imamlığını kabul etmeyen kesim. Merkezleri bugünkü Bahreyn bölgesi idi. Abbasi halifelerinin giderek halktan daha çok vergi toplamalarına isyan ettiler. Ortak mülkiyet esasına dayalı bir devlet ilan ettiler.
869 yılında kurulduğu kabul edilir. Hareketin kurucusu olduğu bilinen Hamdan b. Karmat’a nispetle Karmatî adı ile anıldılar. Karmatiler iki asır kadar etkili oldular.
Karmatîler, haccın batıl bir uygulama olduğunu öne sürerek 930 yılında Mekke’ye saldırdılar. Hac mevsiminde yapılan bu saldırıda 20 bin dolayında hacıyı keserek zemzem kuyularına attılar.
Dönüşlerinde Kâbe duvarında bulunan ve kutsal kabul edilen Hacerü’l-Esved adıyla anılan taşı da alarak yanlarında Bahreyn’e götürdüler. Karmatîler, kutsal taşı 20 yıl ellerinde tuttular.
Zaman zaman Sünni Müslüman bölgelerine akınlar düzenleyen Karmatîler, iki asra yakın İslam dünyasının korkulu rüyası oldu.
MAHMUD ‘İTİKADI SAĞLAM BELGESİ’ VERİYORDU
Sultan Mahmud, ülkesinde bir kişi zenginleştiği zaman onun hakkında saray kaynaklı bir şayia çıkartırdı. Sonra hakkında dedikodu çıkardığı kişiyi sarayına çağırtırdı.
Gerisini İbn Kesir’in “el-Kamil fi’t-Tarih” yahut öteki adıyla “İslam Tarihi” isimli kitabın 8. cildi 23. sayfasından aktarayım.
“Sultan Mahmud muhatabını suçluyor. Sonra da, ‘Bize ulaşan bilgilere göre sen Karmatî imişsin’ deyince adam: ‘Hayır. Ben Karmatî değilim. Malımdan istenildiği kadar alınsın. Yeter ki ben bu ithamdan kurtulayım’.”
Sultan, adamın malından istediği kadarını alıyor ardından da onun eline “itikadı sağlam” belgesi veriyordu.