Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Erdoğan’ın 15 Temmuz iddialarına dünya inanmadı: Hangi devlet ne dedi?

15 Temmuz 2016’nın ardından Erdoğan yönetimi, “Darbeyi Gülen Hareketi yaptı” iddiasında bulundu. Ancak Batılı devletler, delillerle desteklenemeyen bu iddiayı gerçekçi bulmadı. İşte dünyanın gözünden 15 Temmuz…

BOLD – AKP hükumeti, 15 Temmuz 2016’da yaşanan ‘kurgu’ darbe girişiminin arkasında ‘Hizmet Hareketi’ olduğu yalanını ülke içinde kabul ettirebilmek için özgür basını ve bütün muhalif sesleri susturdu, propagandanın bütün araçlarını kullandı ve tiyatro mahkemelerle bu yalanı desteklemeye çalıştı. Ancak bu yalanına dünyada kimseyi inandıramadı. Alman iç istihbarat teşkilatı başkanı bu durumu şu sözlerle özetledi: Türkiye’nin dışarısında, kimsenin Gülen hareketinin darbe girişiminin arkasında olduğuna inandığını düşünmüyorum. Hiçbir koşulda, Türkiye’nin dışarısında Türk hükümeti tarafından ikna edilmiş kimseyi tanımıyorum.

“DARBENİN ARKASINDA GÜLEN’İN OLDUĞUNA İKNA OLMADIK”

2010’lu yılların başında Amerikan Ulusal Güvenlik Ajansı (NSA) eski çalışanı Edward Snowden’in ifşaatları bütün dünyayı sarstı. Snowden, Amerikan istihbaratının yaptığı dinleme ve istihbarat çalışmaları ile ilgili çarpıcı bilgiler verdi. Snwoden’ın ifşaatlarında Türkiye ile ilgili kısımlar da oldukça dikkat çekiciydi.

Snowden’ın yayınladığı belgelere göre Amerikan istihbaratı Türkiye’yi 19 alanda dinliyordu ve siyasi liderlerin bilgisayarlarına dahi sızmıştı. Yine bu belgelere göre Amerikan istihbaratı Türkiye’yi dinleme işini istihbarat işbirliği çerçevesinde Alman Dış İstihbaratı BND’ye (Federal Haber Alma Servisi – Bundesnachrichtendienst) havale etmişti.

Darbenin üzerinden daha bir yıl geçmemişti ki Alman dış istihbarat BND’nin başkanı Bruno Kahl, 2017 yılı Mart ayında haftalık Der Spiegel dergisine verdiği mülakkatta “darbe girişiminin arkasında Gülen hareketinin olduğuna dair yeterli kanıt bulunmadığını” söyledi.

Bruno Kahl, Türkiye’nin 15 Temmuz darbe girişiminin arkasında Gülen yapılanmasının olduğu konusunda kendilerini “çeşitli yollardan ikna etmeye çalıştığını ancak bunun şu ana kadar gerçekleşmediğini” belirtti.

Bruno Kahl, ancak darbe girişiminin “devlet tarafından kurgulanmadığını” söyledi. “15 Temmuz öncesinde de hükümet tarafından bir temizlik dalgası başlatıldığını” söyleyen BND Başkanı Kahl “Bu yüzden ordunun bazı kesimleri sıra kendilerine gelmeden darbe yapmak istedi. Ancak artık çok geçti, kendileri de temizlendi” dedi. Kahl, darbenin devletçe tasarlanmamış olmasına karşın AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan açısından “memnuniyet verici bir mazeret” olduğunu ifade etti.

“GÜLEN YAPILANMASI SİVİL BİR OLUŞUM”

Kahl, Spiegel’in “Gülen yapılanmasını aşırılık yanlısı İslamcı ya da terörist diye tanımlayabilir misiniz?” sorusuna “Gülen yapılanması dini ve seküler eğitim için bir araya gelmiş sivil bir oluşum.” cevabını verdi.

Gülen yapılanmasını bir “tarikat” olarak tanımlayamayacağını zira bu tanımın Batı toplumlarında kullanılageldiğini belirten BND Başkanı Kahl, Gülen yapılanmasının “önemsenemeyecek bir azınlık” olmadığını söyledi.

“KİMSENİN, DARBENİN ARKASINDA GÜLEN HAREKETİ OLDUĞUNA İNANDIĞINI DÜŞÜNMÜYORUM”

Bu açıklamalardan yalnızca 10 gün sonra Alman iç istihbarat servisi Anayasayı Koruma Teşkilatı’nın (Bundesamt für Verfassungsschutz – BfV) Başkanı Hans-Georg Maassen 15 Temmuz’a ilişkin çok daha net ifadeler kullandı.

BfV Başkanı Hans-Georg Maassen, “Türkiye’nin dışarısında, kimsenin Gülen hareketinin darbe girişiminin arkasında olduğuna inandığını düşünmüyorum” açıklamasında bulundu.

Maassen, “Hiçbir koşulda, Türkiye’nin dışarısında Türk hükümeti tarafından ikna edilmiş kimseyi tanımıyorum” diye konuştu.

AB İSTİHBARAT RAPORU: GÜLEN’İN ŞAHSEN ROL OYNADIĞI MUHTEMEL DEĞİLDİR

Yine 2017 yılında Avrupa Birliği (AB) istihbarat merkezi EU INTCEN’in 15 Temmuz’a ilişkin ‘çok gizli’ raporu, İngiliz The Times gazetesinde yer aldı. Darbenin hemen ardından ağustos ayında hazırlandığı anlaşılan rapor, AKP’yi ordudaki tasfiye listesini 15 Temmuz’dan çok daha önce hazırlamakla suçladı.

Raporda “Darbe kararı, yaklaşmakta olan kurumsal tasfiye korkularından kaynaklanmıştır. Gülenistler, Kemalistler ile AKP muhalifleri ve ‘fırsatçılar’dan oluşan bir subaylar grubunun darbenin arkasında olması muhtemeldir. Gülen’in şahsen darbe girişiminde bir rol oynadığı muhtemel değildir.” ifadeleri kullanıldı.

“DARBE, ÖNCEDEN TASARLANMIŞ TASFİYELERİN KATALİZÖRÜ OLMUŞTUR”

AB istihbarat merkezi EU INTCEN’in 15 Temmuz’a ilişkin raporunda öne çıkan tespitler şöyle:

“Türkiye yönetimi, 15-16 Temmuz darbe girişiminin arkasında İmam Fethullah Gülen ve hareketinin olduğu konusunda mutlak kanaat birliği içindedir. Ancak, elde edilen istihbari bilgilere göre, Gülen’in eski müttefiki Erdoğan ile kadrosuna karşı gerçekten de bu adımları atma kabiliyeti ve kapasitesine sahip olduğu, muhtemel görünmemektedir.”

“Kendisini Türkiye’nin laik devlet olarak muhafızı olarak gören Ordu ile ılımlı bir İslamcı doktrinin davasını güttüğü bilinen Gülenistlerin, Erdoğan’ı devirmek için birbiriyle işbirliğine girdiklerine dair hiçbir kanıt yoktur.”

“Darbe, önceden tasarlanmış geniş kapsamlı ‘derdest etme hamlesi’nin katalizörü olmuştur.”

İNGİLİZ BÜYÜKELÇİ’NİN SÖZLERİNİ PARLAMENTO DIŞİŞLERİ KOMİSYONU YALANLADI

15 Temmuz ‘kurgu’ darbe girişiminden sonra batıda AKP hükumetine en net desteği İngiltere yönetimi vermiş ve batılı hiçbir devlet darbenin arkasında ‘Gülen Hareketi’ olduğunu söylemezken o dönemde en ilginç açıklama daha sonra taltif edilerek İngiliz Dış İstihbaratı MI6’nın başına geçecek İngiltere’nin Ankara Büyükelçisi Richard Moore’dan gelmişti.

Richard Moore, darbeden hemen sonra bir Türk televizyonuna yaptığı açıklamada, “Bu darbe girişiminin arkasında Gülen hareketinin olduğunu iyi biliyoruz.” ifadelerini kullanmıştı.

O dönemde çokça konuşulan bu ifadelerin görevdeki İngiliz hükumetinin ‘politik’ bir tutumu olduğunu ve gerçeklere dayanmadığını İngiltere Avam Kamarası Dışişleri Komisyonu’nun 15 Temmuz ve Türkiye raporu açıkça ortaya koyacaktı.

Dışişleri Komisyonu’nun üyeleri o dönem İngiliz hükumeti, dışişleri bakanlığı, istihbarat teşkilatı temsilcileri ve Ankara’daki İngiltere Büyükelçiliği yetkilileri ile yaptıkları görüşmeler ve aldıkları bilgiler doğrultusunda raporu hazırlamışlardı.

2017’de yayınlanan 79 sayfalık raporda geçen şu ifadeler Büyükelçi Moore’un sözlerini açıkça yalanlıyordu: “Dışişleri Bakanlığımız, Gülenciler ve darbe girişimindeki rolleri hakkında yeterli bilgiye sahip değildir.”

“Gülen cemaatinin İngiltere tarafından terör örgütü olarak kabul edilmesini haklı gösterecek kanıta sahip değiliz” diyen rapor, darbeciler arasında kişisel olarak Gülencilerin yer aldığını ancak kalkışmadan bir bütün olarak cemaatin ya da liderinin sorumlu olduğunu ispatlayamayacaklarını ifade etti.

“DIŞİLERİ BAKANLIĞI, TÜRK HÜKUMETİNİN SÖYLEMİNE İNANMAYA İSTEKLİ OLMAKLAR BİRLİKTE…”

Hükümete tavsiye niteliğindeki raporda, şu ifadelere yer verdi:

“Dışişleri Bakanlığı, genel anlamda, Türk Hükümeti’nin bu konudaki söylemine inanmaya istekli olmakla birlikte, bununla ilgili bağımsız bir analiz sunamamaktadır. Komisyon, biri sözlü olmak üzere Gülencilerin ifadesine başvurmuştur. Kanıtlar kişisel olarak bazı Gülencilerin darbeye karıştığını göstermesine rağmen, girişimden bir bütün olarak hareketin ya da ya da liderinin sorumlu olduğunu ispatlamaktan uzaktır. Dışişleri Bakanlığı, Gülencilerin İngiltere tarafından terör örgütü olarak kabul edilmesini haklı gösterecek kanıta sahip değildir ve komisyon bu görüşe katılmaktadır.”

İNGİLİZ İSTİHBARATININ TESPİTLERİ DE BÜYÜKELÇİYİ YALANLIYOR

Dünyanın en etkin istihbarat teşkilatlarından birine sahip olan İngiltere’nin istihbarat kuruluşlarının tespitleri de Ankara’daki büyükelçilerini yalanlıyordu.

Alman Focus dergisi, darbe girişiminden 1 hafta sonra, Büyükelçi Moore’un açıklamalarıyla aynı günlerde, “Macht, Wahn, Erdoğan (İktidar, Hezeyan, Erdoğan)” başlıklı ilginç bir habere imza atmıştı.

Daha sonradan ödül de alan bu habere göre İngiliz siber istihbarat servisi GCHQ (Government Communications Headquarters), darbe girişimi sırasında Türk hükümetinin telefon görüşmelerini, e posta ve diğer yazışmalarını takibe almıştı.

Daha darbenin başlamasının üzerinden yarım saat geçmeden AKP hükümeti, “Darbe Fethullah Gülen’in üzerine yıkılsın” ve “Yarın tasfiyeler başlasın” emirleri vermişti. Bu haberleşme trafiği İngiliz istihbaratı tarafından tespit edilmiş ve Alman Focus dergisine sızdırılmıştı.

Yalanlanmayan Focus dergisini haberi ve İngiliz Parlamentosu’nun raporu bağlamında düşünüldüğünde Moore’un açıklamalarının tamamen politik bir tavır olduğu düşünülebilir.

ABD: GÜLEN’İN DARBEYE KARIŞTIĞINA DAİR KANIT GÖRMEDİK

ABD Temsilciler Meclisi İstihbarat Komitesinin Cumhuriyetçi Partili Başkanı Devin Nunes de yine 2017 yılında Fox TV’deki Chris Wallace’ın programında 15 Temmuz darbe girişimi ve o dönemde çokça tartışılan Fethullah Gülen’in Türkiye’ye iadesi konusunda önemli açıklamalar yaptı.

Programdaki diyalog şöyle gelişti:

Chris Wallace: Türkiye’den yeni bir haber var. Türkiye, Trump yönetiminin Fethullah Gülen’i iade etmeyi düşündüğünü söylüyor. Bu ülkede uzun süredir yaşayan İslam din adamı Gülen’in Erdoğan’a karşı yapılan başarısız darbenin mimarı olduğunu iddia etmekteler. Bu konu hakkında bildiğiniz birşey var mı?

Devin Nunes: Bu söylediğinize inanmakta oldukça güçlük çekiyorum. Erdoğan hükümeti giderek daha otoriter bir hale geliyor. NATO’da olan Türkiye uzun süredir bizim güçlü bir müttefikimiz. Aslına bakarsanız onlar (Erdoğan hükümeti) şimdi giderek güvenilir bir müttefik olmak konusunda daha da çok ve çok endişe verir bir duruma gelmekteler. Böyle birini iade eder miyiz bilmiyorum. Gülen’in [darbeye] karıştığına dair herhangi bir kanıt görmedim. Eğer karışmışsa bu tabi ki farklı bir durum. Ama Türkiye ile bizim ilişkilerimiz gergin. Ve IŞİD’i Irak ve Suriye’den çıkartmaya çalıştıkça daha da zorlu bir hal alacak.

ABD Temsilciler Meclisi İstihbarat Komitesi oldukça önemli bir komite. Zira bu komite ABD İstihbarat Kurumlarını denetlemekle görevli ve başkanları da istihbarat konularında hayli bilgilendirilmekteler.

RUSYA DEVLET BAŞKANI PUTİN: BU KONUDA BİR FİKRİM YOK

AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve AKP hükumeti, 15 Temmuz ‘kurgu’ darbe girişiminden sonra Rusya’ya yanaşmış ve bu durum batıda büyük tepki çekmişti. Bu dönemde Erdoğan-Putin dostluğu da hayli ilerlemişti.

Ancak 15 Temmuz’la ilgili yalan konusunda Erdoğan’ın o dönemki en yakın dostu Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’i dahi ikna edemediğini gösteriyor.

‘The Putin Interviews’ (Putin Röportajları) belgesel filmi için ABD’li ünlü yönetmen Oliver Stone’a demeç veren Putin, 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin şu ifadeleri kullanmıştı:

“Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD’nin darbe girişiminde yer aldığını hiçbir zaman bana söylemedi. Ama ben şu mantıktan yola çıkabilirim: Eğer Gülen, gerçekten de darbe girişiminde yer aldıysa —ki bu konuda bir fikrim yok-, o zaman ABD istihbarat güçlerinin olup bitenlerden haberdar olmamasını tasavvur etmek çok zor.”

ALMAN İSTİHBARATÇI ERİCH SCHMİDT: 15 TEMMUZ ERDOĞAN’IN KENDİ PLANIYDI

Sosyal medya platformlarında çokça paylaşılan eski bir Alman istihbaratçının sözleri de hayli ilginçti.

Resmi bir görevi olmadığı için daha rahat konuşan Erich Schmidt’in bir Alman devlet televizyonu ZDF’teki sözleri aslında yaşanılanları çok net şekilde özetliyordu.

Alman istihbaratçı Erich Schmidt’in 15 Temuz değerlendirmesi şöyle:

“CIA, BND ve diğer istihbarat servislerine göre 15 Temmuz Erdoğan’ın kendi planıydı. CIA analizlerine göre yaşanan sözde darbe girşimi Erdoğan tarafından gerçek bir darbeye engel olmak için gerçekleştirildi. BND (Alman istihbaratı), CIA (ABD istihbaratı) ve diğer batı istihbarat servisleri girişimin Gülen tarafından gerçekleştirildiğine dair en küçük bir ipucu bile görmüyor. Peki neden Erdoğan bu iddiada bulunuyor. Çünkü onları kriminalize etmek ve ortadan kaldırmak için en kolay yol bu. İstihbarat servislerinin haberlerine baktığımızda 2014 senesinde Erdoğan’ın inşa ettirdiği atom bombasına dayanıklı, her türlü güvenliğe sahip, dinlemeye karşı önlemi alınmış başkanlık sarayını göreceksiniz. Batı istihbarat servislerinden aldığımız bilgilere göre bu önlemlere rağmen istihbari bilgilerin sızmış olduğunu öğreniyoruz. CIA ve diğer istihbarat servisleri en gizli komünikasyon sistemlerine bile sızabilecek kabiliyetteler ve bunların ulaştığı bilgilere göre 15 Temmuz’da yaşanan uydurma sözde bir darbeydi.”

Exit mobile version