Dünya yazarı Alaattin Aktaş, “cari açık azalırken döviz ihtiyacı neden artıyor?” başlıklı bir yazı kaleme aldı.
Aktaş, eski bir bürokrat olan ve Hazine’de görev yapmış bir arkadaşından aldığı bilgilere ve onun söylemlerini aktardığı yazısında, geçen yıl 18 milyar olan cari açığın bu yıl 13 milyara gerilemesine rağmen kurların düşmediğini normal koşullarda bu gelişmenin kur düşüşüne yol açacağını belirtti.
Eski bürokratın, kurların neden düşmediği hakkındaki düşüncelerini ise Aktaş yazısında şöyle yazdı:
“Kurların düşmemesinin ana nedeni açık; dövizli borçlar ve onların geri ödemeleri. Evet cari açık 18 milyar dolar seviyesinden 12.7 milyara düştü. Ne var ki borç senedi ve kredi geri ödemeleri 22 milyardan 24 milyara çıkmış durumda. Daha önemlisi yurtiçi yerleşikler, geçen yıl yurtdışındaki 8.8 milyar dolarlık varlıklarını Türkiye’ye getirirken, bu yıl tam tersi bir tercihte bulunmuş ve yurtdışında 3 milyar dolar kadar varlık edinmişler. Bütün bunların sonucunda, geçen yıl 31.5 milyar dolar kadar olan finansman ihtiyacı bu yıl 40 milyar doları geçmiş.” Eski Hazineci arkadaşım bu çerçevede önemli bir soruna daha değiniyor:
Finansman ihtiyacının büyümesinden belki daha önemli olarak döviz ihtiyacının karşılanma biçimi, yani kaynaklar değişmiş durumda. Geçen yıl döviz kredisi bulamayan ekonomi, 22 milyar dolardan fazla Merkez Bankası rezervi kullanarak finansman ihtiyacını kapatmıştı.”
“Finansman ihtiyacının döviz rezervleri ile sağlanmasının ne kadar sürdürülebileceğini karar alıcılar hariç herkes biliyor”
Aktaş, hazineci arkadaşını “karamsar” gördüğünü ifade ederek onun şu sözlerini paylaştı:
“Kurlar böylesine artarken finansman ihtiyacının azalmamasının ve finansmanın mevduat, borç ve döviz rezervleri ile sağlanmasının ne kadar sürdürülebileceğini karar alıcılar hariç herkes biliyor. Onlar, sanki 2009’da şirketlerin dış borçlanmasına yol verenler kendileri değilmiş gibi ‘dış güçlerin saldırısı’ başlıklı siyasi açıklamalarla işi geçiştirmeye çabalıyorlar. Özünü görmezden geldikleri sorunun daha da derinleşmesine yol açıyorlar.
İstihdam yaratan doğrudan yabancı yatırımcılar, hukukun üstünlüğü, kurumlardaki erozyon ve diğer sorunlar yüzünden Türkiye’yi epeydir zaten unuttu. Sıcak paracılar ise gözlerini karar alıcılara çevirmiş bekliyor. Neyi mi, ben de bilmiyorum; onlara sormak lazım.”,