Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Danıştay’dan ‘İstanbul Sözleşmesi’ Kararı

Danıştay'dan 'İstanbul Sözleşmesi' Kararı


Danıştay 10. Dairesi, İstanbul Sözleşmesi’nden Türkiye’nin çekilmesine ilişkin Cumhurbaşkanlığı Kararı’nın yürütmesinin durdurulması talebini reddetti.

Dolayısıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kararı doğrultusunda Türkiye, Avrupa Konseyi çatısı altında ilk imzacısı olduğu İstanbul Sözleşmesi’nden 1 Temmuz’dan itibaren çekilmiş olacak.

”Hukuki mücadele sürecek”

Avukat Özlem Tekşen, VOA Türkçe’ye yaptığı açıklamada, bugünkü olumsuz kararı Danıştay İdari Davalar Genel Kurulu’nda temyiz edeceklerini belirterek, “Türkiye’de kadınlar ve kadın hareketi asla umutsuz değil. Hukuken mücadelemizi sürdüreceğiz” dedi.

Tekşen, Danıştay sonrasında Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru mekanizmasıyla Cumhurbaşkanlığı Kararı’nın iptali için davacı olmayı sürdüreceklerini ifade etti.

AYM’nin vereceği karara bağlı olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne davayı taşıyacaklarını kaydeden Tekşen, umudu koruyarak, 1 Temmuz’da hiçbir şeyin bitmediği ve İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçilemeyeceği yaklaşımıyla müdahale edeceklerini dile getirdi.

Çok sayıda parti ve örgüt davalar açmıştı

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan, 20 Mart tarihli 3718 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararı’yla, TBMM’nin kabul ettiği İstanbul Sözleşmesi’nden Türkiye Cumhuriyeti’nin imzasını çekeceğini ilan etmişti. Ardından Avrupa Konseyi’ne bildirim yapılması zorunluluğu nedeniyle Erdoğan imzasıyla, 30 Nisan tarihli 3928 sayılı yeni karar yayımlanarak, Türkiye’nin 1 Temmuz 2021 itibarıyla, İstanbul Sözleşme’nin tarafı olmayacağı duyuruldu. Ancak Erdoğan’ın tek kişilik imzasıyla TBMM’de kabul edilmiş ve hak temelli uluslararası anlaşma için Türkiye Cumhuriyeti adına kararı, Anayasa’ya aykırılık gerekçesiyle iptal istemiyle, Danıştay’a taşınmıştı. Danıştay 10. Dairesi, CHP, İyi Parti, HDP, HKP, DEVA Partisi gibi siyasi partilerle, çok sayıda kadın hak örgütleri ve hukukçular tarafından “yaşam hakkı ihlali” nedeniyle acilen yürütmeyi durdurma talep etmesine karşın Cumhurbaşkanlığı’nın yazılı savunmasını bekleme kararı almıştı.

Cumhurbaşkanlığı’ndan ”karar yargı denetimine tabii değildir” savunması

Son olarak Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanlığı Hukuk ve Mevzuat Genel Müdürü Hakkı Susmaz imzalı savunmada, Danıştay 10. Dairesi’nin “yargı denetimine açık olmayan işlem” olduğu gerekçesiyle davayı reddetmesi istenmişti. Savunmada, İstanbul Sözleşmesi’yle ilgili Erdoğan’ın kararı için “Yargı denetimine tabii değildir. Dava konusu Cumhurbaşkanı Kararı kategorik olarak dış ilişkiler çerçevesinde tesis edilen ve münhasıran Cumhurbaşkanı’nın yetkisine tabi bir işlem olup, yargı denetimi kapsamında görülmesi mümkün değildir. Sözleşmenin, Türkiye Cumhuriyeti bakımından feshedilmesi kararının iptal kararına konu edilmesi mümkün değildir. Dolayısıyla iş bu davanın reddi gerekir” denilmişti.

Savunmada, yürütme makamındaki Erdoğan’ın kararı hakkında yargı tarafından denetim yapılamayacağı görüşü, Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi açısından “hukukun üstünlüğü” ilkesine aykırılık meselesini yeniden gündeme taşıdı.

Danıştay’a “hukuk devleti” için çağrı yapılıyordu

Cumhurbaşkanlığı’nın sözkonusu dosyada dava açma hakkı olmadığını iddia ettiği Halkın Kurtuluş Partisi (HKP) ise, savunmasında “hukuk devleti değil padişahlık yetkisi savunulduğu” açıklamasını yapmıştı. Dosyada davacı konumdaki HKP Merkez Yürütme Kurulu üyesi Avukat Doğan Erkan “Cumhurbaşkanlığı, hiçbir tasarrufunun dava edilmemesini diliyor. ‘Bu bir hükümet tasarrufudur, dava açamazsınız’ diyor. İstanbul Sözleşmesi’nin feshi gibi, cevap dilekçesi de tam kanunsuzluk içindedir. Bir ‘padişahım çok yaşa’ dilekçesidir. Hukuken hiçbir kıymeti yoktur” tepkisini göstermişti.

Danıştay 10. Dairesi’ne ana muhalefet partisi CHP adına başvuran Kadın Kolları Genel Başkanı Aylin Nazlıaka da “Cumhurbaşkanlığı, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararına ilişkin açılan davada ‘Devletin yüksek menfaatini ilgilendiren işlemlere karşı yargı yolu kapalı’ savunması yapıyor! Hak var, hukuk var! 1 Temmuz’a 62 saat kaldı…” tepkisini paylaşmıştı.

CHP adına Bartın Milletvekili Aysu Bankoğlu, Samsun Milletvekili Neslihan Hancıoğlu, Hatay Milletvekili Suzan Şahin ve Ankara Milletvekili Gazme Taşcıer de, Erdoğan’ın İstanbul Sözleşmesi kararıyla, yasama, dolayısıyla milli iradenin, yürütme eliyle gasp edilmesine karşı Danıştay 10. Dairesi’nden hukuki karar beklendiğini açıklamıştı.

Yapılan ortak açıklamada “İç hukukumuz bakımından sakat ve açıkça yürütme görevinin kötüye kullanılması olan bu karar, hukuken yok hükmündedir ve sözleşmeye bağlılık konusunda uluslararası hukukta yer alan ahde vefa ilkesini de yok saymaktadır. Anayasada temel haklar, kişi hakları, siyasi haklar ve ödevlerin kararnameyle düzenlenemeyeceği açıkça ifade edilmiş olmakla birlikte, bu karar, kazanılmış haklar için geçerli geriye götürülemezlik ilkesine de aykırılık içermektedir. Danıştay’ın siyasi iktidarı memnun etmek üzere değil, hukukun üstünlüğüne uygun bir karar vermesi ve telafisi güç sonuçlar doğuracak bu kararın, ivedilikle yürütmesini durdurması gerekmektedir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti demokratik rejimine kast etme anlamına gelen böylesi bir girişimin görmezden gelinmesi, bundan sonra Cumhurbaşkanı’nın bir kararnameyle Türkiye’nin taraf olduğu tüm uluslararası antlaşmaları dilediği zaman, dilediği gibi sona erdirme yetkisinin verilmiş olduğunun kabul edilmesi gibi bir durum oluşturacaktır. Böyle bir işleyişin akla ve mantığa aykırılığı bir yana, hukuk devleti ilkelerine de tümüyle aykırıdır. Dolayısıyla Danıştay’ın 1 Temmuz öncesi hukuktan yana karar alması, sadece kadınlar için değil, bu ülkede yaşayan tüm yurttaşların geleceği adına elzemdir” denilmişti.

Kadın hak örgütleri de Anayasa ve hukuk vurgusu

Eşitlik için Kadın Platformu (EŞİK) de “Cumhurbaşkanı, İstanbul Sözleşmesi için Danıştay’a savunma verdi. Savunmada Sözleşme’den çıkış gerekçesine dair tek kelime yok, CB’nin Anayasa’ya ve TBMM’ye rağmen karar alabileceği iddiası var!” tepkisini gösterdi. EŞİK’ten yapılan açıklamada “İstanbul Sözleşmesi’nden bu hukuk dışı çıkış girişimi, sadece kadınlar ya da Türkiye açısından değil; insan hakları evrensel hukukunu altüst eden bir girişim olduğu için de dünya hukuk ve siyaset tarihine geçecektir. Danıştay’a gönderilen Cumhurbaşkanlığı savunmasında da, Sözleşme’den çıkış gerekçesi konusunda tek kelime yer almamaktadır. Esasa dair hiçbir konuya girmeyen; usule dair teknik ayrıntılara boğulmuş bir dilekçeyle, bir ülkenin geleceği, ülke nüfusunun yarısını oluşturan kadınların hayatları hakkında karar verilemez. Sadece savunma dilekçesi bile, Sözleşme’den çıkış için dayanılacak tek bir mantıklı gerekçe olmadığının kanıtıdır” görüşü aktarıldı. Danıştay 10. Dairesi’ne yönelikse “Anayasa’nın mahkemelerin bağımsızlığını düzenleyen 138/1 hükmü gereğince, siyasi otoritenin her türlü etkisinden bağımsız olarak Anayasa’ya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanî kanaatlerine göre karar vermelidir” ifadesiyle acilen yürütmeyi durdurma çağrısı yapmıştı.

Kadın Koalisyonu da “Danıştay karar ver, adalet kime kadar?” sorusuyla İstanbul Sözleşmesi’nin temel insan hakları sözleşmesi olduğu ve hukuken Cumhurbaşkanlığı kararıyla vazgeçilemeyeceğini bildirmişti.

Exit mobile version