Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Covid aşıları kısırlığa yol açar mı, hastalığı geçirenler ne zaman olabilir, uzun vadeli etkileri neler?

Covid aşıları kısırlığa yol açar mı, hastalığı geçirenler ne zaman olabilir, uzun vadeli etkileri neler?


Türkiye’de Çin’de Sinovac şirketi tarafından geliştirilen CoronaVac aşısının tedarikinde yaşanan sorunların ardından yüklü miktarda Pfizer/BioNTech aşının satın alınmasıyla aşılama programında büyük bir ivme kazandı.

Türkiye’de daha önce ağırlıklı olarak Sinovac aşısının yapıldığı sağlık çalışanları ve 50 yaş üstündekilere üçüncü doz randevuları 1 Temmuz itibarıyla verilmeye başlandı. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, üçüncü doz için kişilerin istediği aşıyı yaptırabileceğini söyledi.

Ancak, şu anda Sinovac aşısının teslimatında yaşanan sıkıntılar nedeniyle Türkiye’deki aşılama programında Pfizer/BioNTech kullanılıyor. Rusya’nın ürettiği Sputnik V aşılarının ilk teslimatı yapıldı ancak henüz aşılama programına dahil edilmiş değil.

Ayrıca, Bilim Kurulu toplantısında alınan kararla iki doz aşı arasındaki süre sekiz haftadan dört haftaya düşürülürken, Covid-19 geçirmiş olanların aşı yaptırmak için beklemeleri gereken süre de altı aydan üç aya çekildi.

Türkiye’de aşı randevuları nasıl alınıyor?

İlk kez bir virüse karşı yaygın bir şekilde kullanılan mRNA tekniği, özellikle Pfizer/BioNTech aşısıyla ilgili asılsız ve bilimsel hiçbir temele dayanmayan çok sayıda komplo teorisi ve spekülasyonun doğmasına neden oldu.

BBC Türkçe‘nin Instagram hesabı üzerinden aşılarla ilgili merak ettiğiniz soruları bize iletmenizi istedik.

Bu soruların en fazla yoğunlaştığı konu başlıklarına göre ayırdık. Bunları Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı öğretim üyesi, Avrupa Klinik Mikrobiyoloji ve Bulaşıcı Hastalıklar Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Murat Akova’ya yönelterek ve bugüne kadar yayınlanmış bilimsel araştırmalarla raporları inceleyerek yanıtladık.

Murat Akova, aşıların şu anda kabul edilebilir düzeylerde yan etkileri olduğunu ve sırası gelenlerin tereddüt etmeden mutlaka aşılanması gerektiğini söyledi.

Akova, “Bu aşamada aşılama çok önemli. Şimdiye kadar ‘aşı yetersizdi, bize sıra gelmeyecek! deniyordu. Aşı ortaya çıkınca da bu sefer ‘acaba aşı olmasam mı’ gibi, böyle bir aşı tereddüt olmaya başladı. Bu, çok tehlikeli bir durum. Yani bu pandeminin önünü almanın şu anda kullandığımız aşılarla herkesi aşılamak dışında bir yolu yok” dedi.

Aşılar güvenilir mi?

Bu soruya bilim insanlarının ve bugüne kadar yapılmış, güvenilir araştırmaların verdiği yanıt “Evet”.

Zira şu anda Türkiye de dahil, dünyanın birçok yerinde onay alan aşılar, güvenlik standartlarının uygulandığı farklı aşamalardan geçerek, geliştirildi.

İlk aşamada hücre ve hayvanlar üzerinde laboratuvarda güvenlik testleri yapıldıktan sonra insanlar üzerinde denemelere başlandı.

Bu aşıların, belirlenmiş yüksek uluslararası standartlara uygunluğu kanıtlandıktan sonra yaygın kampanyalarda kullanımına onay verildi.

Sağlık Bakanlığı Covid-19 aşı bilgilendirme platformunda, “Bu çerçevede ülkemizde uygulanmaya başlanan COVID-19 aşılarının faz çalışmalarında çalışmanın durmasına sebebiyet verecek bir yan etki ile karşılaşılmamıştır. Uygulama aşamasında da güvenliği konusunda herhangi bir tereddüt bulunmamaktadır” değerlendirmesi yapılıyor.

Aşılar ne kadar risk taşıyor?

Kullanım onayı alan Covid-19 aşıları için bilim insanlarının ve dünyanın farklı yerlerinde kamu sağlığı kurumlarının yaptığı genel değerlendirme, bu aşıların güvenli olduğu ve “faydalarının risklerine ağır bastığı” yönünde.

Prof. Dr. Akova, “Bir yarar-zarar dengesine oturttuğumuz, zaman yani hastalıktan korunmayla aşının sebep olduğu yan etkileri terazinin birer kefesine koyduğunuz zaman şu anda kesinlikle ağır basan taraf aşı olmak yönünde. Yani aşıların etkinliği çok yüksek” dedi.

Akova, Sağlık Bakanlığı’nın Sinovac aşısının güvenliğiyle ilgili elinde bir veritabanı olduğunu ve şu ana kadar güvenliğine dair bir sorun olması halinde, bunun şu ana kadar tespit edilip, duyurulmuş olacağını belirtti.

Akova, son dönemde “esas spekülasyonların” BioNTech/Pfizer aşısı üzerinde yapıldığına dikkat çekti.

Ancak Akova, BioNTech gibi mRNA tekniği kullanılarak geliştirilen aşıların inaktif aşılara kıyasla daha fazla antikor ürettiğini ve fazla antikor üretiminin başka sıkıntılara yol açıp açmayacağına dair bir takım kaygılar olduğunu söyledi.

Akova, bu kaygıların “gözlenmiş olmaktan çok, uyarı niteliğinde” olduğunu ifade ederek, şu ana kadar görülen riskli durumların “çok ama çok ender yan etkiler” olduğunun altını çizdi.

Aşıların yan etkileri neler? Biontech aşısının yan etkileri?

Türkiye’de şu ana kadar kullanım onayı almış üç aşı bulunuyor. Bu aşıların her biri farklı üretim teknolojilerine sahip.

Son aylarda yaşanan tedarik sorununa kadar Ocak ayında başlayan aşılama kampanyasının ilk dönemlerinde kullanılan Sinovac, inaktif aşı. Yayımlanan bilimsel araştırma ve uygulamalardan gelen sonuçlar, aşılamadan sonraki ilk 28 gün içerisinde en yaygın bildirilen yan etkinin aşının yapıldığı bölgede ağrı olduğuna işaret ediyor.

Diğer yan etkiler de yorgunluk, mide bulantısı ve kas ağrısı olarak sıralanıyor. Sinovac aşısının yan etkileri kısa süreli ve hafif olarak kendini gösteriyor. Yan etkiler aşağı yukarı iki gün içinde kendini gösteriyor.

BioNTech ise geliştirdiği aşıda mRNA teknolojisini kullanıyor. Bunun en olası yan etkilerinin başında yapıldığı bölgede “ağrı, kızarıklık ve şişkinlik” olarak sıralanıyor.

Ayrıca, yorgunluk, baş ağrısı, kas ağrısı, soğuk ter dökme, mide bulantısı ve ateş de diğer yan etkiler arasında sıralanıyor.

Aşıların yan etkileri olabileceğine dair hem üretici firmalar hem de kamu sağlığı kurumları uyarılar yapmaları, bu etkilerin aşıyı yaptıran herkeste istisnasız bir şekilde görüleceği anlamına gelmiyor. Aşıdan sonra hiçbir yan etki hissetmediğini söyleyen çok sayıda insan bulunuyor.

Aşılar nasıl bu kadar kısa sürede geliştirildi?

Aslında Covid-19’a yol açan yeni tür koronavirüs yalnızca 1,5 yıldır hayatımızda olmasına karşın bugün buna karşı geliştirilen aşılarda kullanılan teknik ve teknolojiler uzun bir süredir farklı hastalıklar için kullanılıyor.

Dolayısıyla, koronavirüsün gen yapısı bilim dünyasıyla paylaşıldığında, mevcut teknikler kullanılarak bu dizilime uygun aşı da hızlı bir şekilde geliştirilebildi.

Örneğin, İngiltere’de Oxford Üniversitesi’nin Covid-19 için geliştirdiği aşının temelinde, 2012’de görülen ve bir başka koronavirüsten kaynaklanan Mers için geliştirilmiş aşı yatıyor. Bilim insanları, 11 Ocak 2020’de Çin’in yeni tür koronavirüsün tam genetik kodunu yayınlamasının ardından Covid-19’a karşı aşı geliştirmek için her türlü donanıma sahip olduklarını ve birkaç gün içerisinde de ilk prototipi geliştirdiklerini söylüyor.

Bu aşamada hızlıca klinik faz çalışmalarına geçildi. Ancak bu çalışmaların yüksek güvenlik standartlarına uyması zorunluğu nedeniyle ilk prototip Ocak 2020’de ortaya çıkmış olmasına karşın onay alıp kullanıma sokulması bir yıla yakın bir zaman aldı.

Covid-19 aşısının hızlı geliştirilmesinde bu alanda uzun yıllardır çalışmalar yapan birçok kurumun önceliğini bu konuya ayırması da önemli rol oynadı.

Örneğin, onaylanan ilk Covid-19 aşılarından birini geliştiren BioNTech aslında uzun yıllardır mRNA (kurye RNA) teknolojisinin kanser tedavisinde kullanılmasına yönelik bilimsel çalışmalar yapıyordu. Şirketin ortaklarından Prof. Dr. Uğur Şahin, Ocak ayında Lancet’te okuduğu bir makalede Çin’de hızlı bir şekilde yayılan koronavirüsün küresel bir pandemiye dönüşme riskini görmesinin ardından buna karşı bir aşı geliştirilmesine karar verdiklerini söylüyor.

Covid-19 aşılarının hızlı bir şekilde geliştirilmesinin arkasında yatan bir diğer etken de dünyanın birçok gelişmiş ülkesi ve büyük ilaç şirketlerinin bu çalışmalara milyarlarca dolarlık kaynak aktarması.

Uzun vadeli yan etkileri konusunda yeterli bir araştırma yapıldı mı?

Covid-19 aşılarının tarihi bir yıldan biraz daha fazla olduğundan dolayı uzun vadeli etkilerine dair bir araştırma yapmak da mümkün görünmüyor.

Prof. Dr. Akova, “Aslında bu aşılar bir yıldır kullanılıyor ve geniş kitleler üzerinde de son 6-7 ay içerisinde kullanılmaya başlandı. Dolayısıyla bundan 10 sene sonra veya 3-5 sene sonra bir yan etkisi olur mu? Bu sorunun yanıtını bugünden vermek mümkün değil ama şimdiye kadarki çıkan sonuçlara bakacak olursanız kesinlikle ağır basan taraf aşı olmak yönünde” dedi.

Akova, yan etkiler açısından bakıldığında en güvenilir olanların inaktif aşılar olarak görüldüğünü söyledi.

Akova’ya göre, inaktif aşılara kıyasla daha fazla vücutta antikor üretilmesini sağlayan mRNA aşılarıyla ilgili temel kaygıyı bu fazla antikor üretimi oluşturuyor. Akova buradaki kaygıyı şu sözlerle anlattı:

“Bu aşılar aslında inaktive aşılarla kıyaslandığında çok daha yüksek oranda antikor üretiyorlar. Bu kadar yüksek antikor bir yandan hastalığa karşı etkin bir şekilde koruyor. Ama öbür taraftan da şöyle bir endişe var: Bu kadar çok antikor olduğu zaman acaba bu antikorlar başka bir şey yapar mı?

“Örneğin otoantikor hastalığı dediğimiz, yani vücudun normal organlarına karşı da bir zarar verecek bir durum ortaya çıkar mı? Bununla ilgili ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi (CDC) tiroit gibi otoimmün hastalığı olanların aşıdan sonra bu hastalıkta bir miktar alevlenme görülebileceği uyarısını yapıyor.

“Yalnız bu sadece bir uyarı. Gözlemlenmiş bir durumu yansıtmıyor, olabilecek bir kaygıya ilişkin yapılmış bir uyarıdan ibaret.”

Biontech aşıları kalpte kalıcı hastalıklara neden oluyor mu?

Prof. Dr. Akova, ABD’de mRNA aşılarının gençlerde kullanılmasıyla birlikte kalp zarı iltihabı ve kalp kası iltihabı vakalarının ortaya çıktığına dikkat çekti.

Akova, bu durumun 16-24 yaş grubunda beklenenden daha fazla tespit edildiğini, görülme sıklığının 1 milyonda 16 olduğuna ve bu durumu yaşayanların büyük çoğunluğunun tamamıyla iyileştiğine dikkat çekti:

“Yani bu daha çok gençlerde gözüken bir durum. Benim tahminim gençlerde aşı uygulanmaya başlandıktan daha ileri yaşlardakilere kıyasla daha fazla antikor üretmeleri. Daha fazla antikor ürettikleri için de bu, gidip kalp kasında böyle bir duruma neden olabiliyor.

“Ancak bu çok ama çok nadir görülüyor. 1 milyon doz başına 16 kişide görüldüğü tespit edildi. İkinci dozdan sonra daha fazla görülmüş.

“Bu geçici bir yan etki. Ondan sonra geçiyor, kendi kendine düzeliyor. Bunun altını çizmek gerek.”

Aşıların kısırlaştırdığı doğru mu?

Bununla ilgili hiçbir bilimsel bilgi ya da bulgu yok.

Prof. Dr. Akova, özellikle BioNTech aşısıyla ilgili aralarında kısırlık, kanser ve hatta Alzheimer gibi bir dizi rahatsızlığa yol açtığına dair çok sayıda spekülasyon yapıldığına dikkat çekti.

Akova, tüm bunların spekülasyon düzeyinde olduğunu ve hiçbir şekilde bunları doğru kılabilecek bir bilimsel bulgu ya da şüphe olmadığnın altını çizdi.

Akova, “Bu aşıda kullanılan mRNA molekülü, son derece instabil. Yani kısa bir süre içerisinde parçalanıp yok oluyor. Onun esas görevi koronavirüse karşı antikoru yapmak. O antikoru tetikledikten sonra kendisi zaten ortadan kalkıyor. Tetiklediği antikor gider, gider bir yerlere bağlanır da bir şeyler yapar mı diye bir kaygı var ama onunla ilgili de şimdiye kadar gözlenmiş bir şey yok. Öyle bir şey söz konusu değil” dedi.

Allerjik bünyeye sahip olanlar BioNTech yaptırabilir mi?

İngiltere İlaç ve Sağlık Ürünleri Denetim Kurumu (MHRA), bünyesi kuvveti alerjik tepkiler gösterenlerin BioNTech aşısında kaçınması uyarısı yaptı.

MHRA aşıdan kaçınma tavsiyesinin bazı ilaçlara, gıdalara ya da aşılara alerjisi olan kişileri kapsadığını kaydetti.

ABD’de CDC de ilk doza alerjik tepki verenlerin ikinci dozu yaptırmaması gerektiğini duyurdu.

Prof. Dr. Akova da aşıya ağır alerjik reaksiyonların büyük çoğunluğunun daha önce geçmişinde ciddi alerjik reaksiyonlar göstermiş kişilerde görüldüğünün altını çizdi.

Akova, “Yani bu kişiler, genelde çantalarında adrenalin enjektörü taşırlar. O düzeyde bir geçmişte alerjik reaksiyondan bahsediyoruz. Bu da çok nadir rastlanan bir şey yan etki. Dolayısıyla ‘saman nezlesi var, ilaca alerjim var, astımım var, kurdeşen döktüm’ gibi sorular geliyor. Bu tür şeyler aşı yapılmamayı gerektirecek bir durum değil” dedi.

Akova, alerjik reaksiyondan endişe eden kişilere aşıyı hastane ortamında yaptırmaları tavsiyesinde bulundu:

“Bu aşılar yapıldıktan sonra 15 ila 30 dakikalık bir gözlem süresi var. Çünkü genellikle ciddi allerjik olaylar o ilk yarım saat içerisinde ortaya çıkıyor. Müdahale edildiği takdirde de düzeliyor.

Bir alerji geçmişiniz var ise o zaman mutlaka bunu bir hastane ortamında yaptırın. Çünkü doktor ofisinde ya da bir Aile Sağlığı Merkezi’nde müdahale daha zor olabilir.”

Hamile kalmak isteyen, gebeler ve emziren kadınlar aşı yaptırabilir mi?

Bu konuda da aşının sakıncalı olduğuna dair hiçbir bilimsel bulgu bulunmuyor.

Aksine şu ana kadar yapılan araştırmalar, Covid-19 aşılarının emziren veya gebe kadınlarda herhangi bir ciddi sıkıntıya yol açmadığına işaret ediyor.

Prof. Dr. Akova da bu konuda kararın kişinin kendisinin vermesi gerektiğini ve meselenin bir risk değerlendirmesine tabi olduğunu belirtti.

Akova, “Üstelik anneye aşı yaparsanız bu aşı ile oluşan antikorlar, bebeğe hem sütle hem de o kordon kanıyla geçiyorlar. ABD’de CDC önerisi hamile annelerin risk altında olması halinde aşının yapılabileceği yönünde. Dolayısıyla hani şimdiye kadarki veriler hamilelerde ve süt verenlerde aşı yapılmasına engel bir durum olmadığını ortaya çıkartıyor” dedi.

Akova, hamile kadınların Covid-19 olmalarının çok daha büyük riskleri beraberinde getirdiğinin de altını çizgi.

Bu aşıların koruma süresi ne kadar? İlk doz aşı bizi ne derece korur?

Yapılan araştırmalar ve gerçek hayattaki uygulamalar, mRNA aşılarının birinci dozun ardından yüksek miktarda antikor üretilmesini sağladığını ortaya koyuyor.

Pfizer’in Aralık 2020’de açıkladığı veriye göre BioNTech aşısı ilk dozdan sonra yaklaşık yüzde 52 etkili. Yine şirketin yayımladığı raporlara göre, ilk dozun koruyuculuğu zaman içerisinde yüzde 85’e kadar çıkıyor.

İngiltere’de yapılan bir araştırma da BioNTech aşısının ilk dozunun yüzde 79 ile yüzde 84 aralığında bir koruma sağladığını gösteriyor.

Prof. Dr. Akova, inaktif aşılar ile mRNA aşılarının tek dozunun sağladığı korumanın farklı olduğunu vurguladı.

Akova, “Örneğin Sinovac aşısıyla tek doz aşı yaptığınız zaman hemen hemen hiç bağışıklık oluşmuyor. Bu oran yüzde 10-15 civarında. Ama buna karşılık bir mRNA aşısı yaparsanız ilk dozdan 2 ile 3 hafta sonra yüzde 80 olasılıkla bir bağışıklık oluşturuyorsunuz” dedi.

Akova, mRNA aşılarının ilk dozunun etkisinin yüksek olması sayesinde birçok ülkenin nüfusun büyük bir bölümüne en azından bir doz koruma sağlayacak bir strateji benimsemesine yardımcı olduğunu vurguladı.

Türkiye’de de BioNTech aşısının yapılmasına başlandıktan sonra iki doz arasına altı ile sekiz hafta gibi bir süre konuluyor.

Covid atlattıktan sonra ne kadar süre sonra aşı olunabiliyor?

Türkiye’de 30 Haziran’a kadar sağlık personeli hariç Covid-19 geçirenlere aşı altı ay sonra uygulanıyordu. Ancak Bilim Kurulu tarafından alınan kararla, bu süre üç aya çekildi.

Sağlık Bakanı Koca, 30 Haziran’da yaptığı açıklamada, “Bildiğiniz gibi hastalığın üzerinden 6 ay geçtikten sonra aşı hakkı tanımlanıyordu. Bugünden itibaren bu süre 3 aya indirilmiştir. Hastalığı geçirmiş olan vatandaşlarımız hatırlatma dozu olarak aşıyı hastalığın üzerinden 3 ay geçtikten sonra olabileceklerdir. Bu durumun mevcut antikor seviyesini ve koruyuculuğu önemli ölçüde artıracağı değerlendirilmiştir” dedi.

Prof. Dr. Akova, Covid-19’u geçirenlerde antikor oluştuğunu ve hastalığı ne kadar ağır geçirdiklerine bağlı olarak bu antikor miktarının değiştiğinin varsayıldığını söyledi.

Akova, hastalığı geçirmiş olanlarda doğal olarak belli bir koruma olduğu düşünülerek, aşıda önceliğin nüfusun geri kalanına verildiğini belirtti.

Exit mobile version