Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Canikli’den Boydak itirafı: Kapalı kapılar arkasında pazarlıklar yapılmış, komisyonlar belirlenmiş

Canikli’den Boydak itirafı: Kapalı kapılar arkasında pazarlıklar yapılmış, komisyonlar belirlenmiş


Gelecek Partisi Genel Başkanı Yardımcısı Abdullah Güzeldülger’in kendisine yönelik suçlamalarına 116 tweetle karşılık veren Canikli, Slovakya’da yolsuzluk yapıldığı ve ‘belinde silahla’ gezen bir CEO’nun kendisine yakın olduğu iddiasını reddetti.

Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Genel Başkan Yardımcısı Nurettin Canikli, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) tarafından Boydak Holding’e kayyım yönetim kurulu başkanı olarak tayin edilen Gelecek Partisi Genel Başkanı Yardımcısı Abdullah Güzeldülger’in iddialarına cevap verdi.

 

Güzeldülger’in kendisine yönelik suçlamalarına 116 tweetle karşılık veren Canikli, Slovakya’da yolsuzluk yapıldığı ve ‘belinde silahla’ gezen bir CEO’nun kendisine yakın olduğu iddiasını reddetti. Canikli, Sezgin Baran Korkmaz’ın “Sizde kelepir şirket var mı?” sorusunu sorduğu dönemde ise TMSF’den sorumlu bakanın Ali Babacan olduğunu iddia etti.

 

CANİKLİ: BOYDAKLAR ŞİRKETLERİ GERİ ALIR, HAZİNE ALTINDAN KALKAMAZ

 

Canikli, Boydak’ın Almanya’da bulunan şirketine el konulmak istendiğini, ancak Alman yargısının engel olduğunu da kaydederek, bu yüzden Boydak’ın Avrupa’ya mal satışının tamamen bittiğini de itiraf etti.

 

Nurettin Canikli, Boydak şirketlerinin satışının müzakere edildiği dönemde, kendi aralarında uluslararası davalarla Boydakların şirketleri geri alacağını, Türkiye Cumhuriyeti Hazinesi’nin de altından kalmayacağı bir yükün altına gireceğini ve sistemin tamamen çökeceğini konuştuklarını itiraf etti. Canikli’nin sözleri “el koymaların hukuki olmadığını bildikleri” şeklinde yorumlandı.

 

Canikli, Güzeldülger’in Boydak Holding’de kayyımların karıştığı yolsuzluklara dair kendisine yönelik yaptığı suçlamaları reddetti.

 

Gülen cemaatine yakın olduğu gerekçesiyle TMSF’ye devredilen Boydak Holding’in satılmasının kendisi ve Binali Yıldırım tarafından engellendiğini belirten Canikli, Güzeldülger’in, “Biz TMSF’de bu kayyımlarla ilgili, onların kendi yakın çevrelerine işler tebliğ ettiklerini gördük ve bunları raporlaştırdık. O dönemin Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli’ye aktardık” açıklamasının gerçeği yansıtmadığını iddia etti.

 

Canikli kendisine böyle bir raporun ulaşmadığını, “devletin kayıtlarında da bunun yer almadığını” dile getirdi.

 

TMSF, ALMANYA’DA BOYDAK ALEYHİNE AÇTIĞI DAVAYI KAYBETTİ

 

Nurettin Canikli, Güzeldülger’in “Boydak şirketinin yolsuzluk yapılması amacıyla Slovakya’da şirket açtığı” iddiasına da cevap vererek, şirketin Alman makamlarının, Almanya’da bulunan Boydak’a ait şirketi Türkiye’deki kayyuma devretmemesi sebebiyle böyle bir yolun tercih edildiğini öne sürdü.

 

Canikli, “Almanya dışında başka bir Avrupa ülkesi de (örn Fransa) işletme maliyetlerinin yüksekliği nedeniyle tercih edilmiyor. Hazırlanan fizibilite raporu Slovakya’nın bu iş için uygun bir lokasyon olduğunu gösteriyor. Fizibilite raporunun kısa bir özeti bu açıklamalara ek yapılmıştır. Proje Yönetim tarafından onaylandıktan sonra, Slovakya’da aylık kirası 82 bin 950 euro, 21 bin metrekarelik kapalı alanı olan bir lojistik üssü kiralanıyor. 10 yıllık sözleşme yapılıyor.” ifadelerini kullandı.

 

“AÇIKLAMA YAPMAK DURUMDA KALDIĞIM İÇİN ÜZGÜNÜM”

 

AKP Genel Başkan Yardımcısı Nurettin Canikli’nin tweet zinciri şöyle:

 

1) Öncelikle böyle bir konuda açıklama yapmak durumunda kaldığım için üzgün olduğumu ifade etmek istiyorum.

 

2) TMSF bünyesindeki Boydak Holding’de yönetim kurulu başkanlığı yapmış olan bir kişinin şahsımla ilgili deli saçması, tutarsız ve yalan üzerine kurulu iddialarını ciddiye almayarak başlangıçta cevap verme gereği duymadım.

 

3) Ancak, söz konusu açıklamaları dinleyen veya okuyanların bilgi kirliliğinden kaynaklanan kafa karışıklığını gidermek ve bu asılsız iddialara ilişkin kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi için aşağıdaki bilgileri sizlerle paylaşmak istiyorum.

 

4) Bahsedilen kişi olayları ve zamanı bilerek karıştırarak şahsımla ilgili olumsuz bir algı oluşturmaya çalışmaktadır. İlk olumsuz algıyı, Sezgin Baran Korkmaz ismi üzerinden ilinti kurarak yapmaya çalışmaktadır.

 

5) Sanki Sezgin Baran Korkmaz’la yaptığı görüşmeyi yukardan birisinin talebi üzerine yaptığını, bu görüşmeyi de benim TMSF’den sorumlu Bakan olarak görev yaptığım dönemde yapmış gibi bir imada bulunmaktadır. Bu açıklamayı okuyan veya dinleyen birisi bu şekilde anlamaktadır.

 

6) Böyle bir algıyı oluşturmak için önce bizim Bakanlık dönemimizle ilgili TMSF’deki iddialarını dile getiriyor, sonra Sezgin Baran Korkmaz’la yaptığı görüşmeyi anlatıyor. Sanki bu olaylar aynı zaman diliminde olmuş intibaı oluşturuyor.

 

7) Açıklamasında, Sezgin Baran Korkmaz’la 2014-2015 yıllarında görüştüğü bilgisini araya sıkıştırıyor; ancak, bu bilgi dikkatten kaçıyor.

Peki olayın aslı-esası nedir?

 

“SEZGİN BARAN KORKMAZ, ALİ BABACAN İLE GÖRÜŞTÜ” İDDASI

 

8) Bu kişi kendi ifadesine göre; Sezgin Baran Korkmaz’la 2014-2015 yıllarında, ‘Ankara’dan hatırı sayılır bir milletvekilinin girişimiyle’ görüştüğünü söylüyor. 2014-2015 yıllarında TMSF’den sorumlu Bakan şahsım değildir. Bu dönemde TMSF’den sorumlu Bakan Ali Babacan’dır.

 

9) Yani Sezgin Baran Korkmaz’la yaptığı görüşme, Ali Babacan’ın TMSF’den sorumlu Bakan olduğu dönemde yapılmıştır. 

 

Tam bu noktada bazı soruların sorulması gerekir:

 

10) Bu kişinin Sezgin Baran Korkmaz’la yaptığı görüşmeden veya görüşmelerden dönemin sorumlu Bakanı Ali Babacan’ın bilgisi ve onayı var mıdır?

Bu kişi Sezgin Baran Korkmaz’la kaç defa görüşmüştür?

 

11) Açıklamalarından bir kez görüştüğü gibi bir sonuç çıkmakta, diğer taraftan 2014-2015 yıllarında görüştüğünü söylemektedir. Bu da birden fazla defa görüştüğü anlamına gelmektedir.

 

Görüşmeyi hatırı sayılır bir Milletvekilinin girişimiyle yaptığını söylüyor. Bu Milletvekili kimdir?

 

12) Gerçi sonraki cümlesinde, kendini tekzip edercesine ‘Milletvekili beni aramadı ancak SBK, TMSF’ye geldi’ diyor. Bu ne anlama geliyor? Milletvekili SBK ile ilgili olarak girişimde bulundu mu bulunmadı mı?

 

“İMRAN OKUMUŞ VE 7 ARKADAŞI 100 ŞİRKETE KAYYIM OLARAK TAYİN EDİLDİ”

 

13) Bir de ‘bizim muhafazakar camianın, TMSF’de ucuz şirket var mı, demesine alışkınım’ diyor. Bu ifadeyle tüm muhafazakâr camiayı töhmet altına sokmaktadır. Kendi ifadesiyle, ucuz şirket peşinde koşan muhafazakârlar kimlerdir, bunları açıklaması gerekir.

 

14) Bu şekilde muhafazakâr camia töhmetten kurtulur. Bu kişi, ‘İmran Okumuş (Kaynak Holding’e atanan kayyım) ve 7 tane arkadaşları aşağı yukarı 100 şirkete kayyım olarak atandı. Bunlara 5’er bin liradan kimisine asgari ücretten aylık 3-3.5 milyon lira maaş bütçesi oluşturuldu. Bu bizi üzüntüye sevk etti.

 

15) Biz de TMSF olarak tavrımızı gösterdik. Sonra siyaset kurumu bir karar alarak TMSF’yi doğrulayan bir politika olarak bu işin mimarı yaptı. Sonradan kayyımlar tasfiye edildi.

 

16) Biz TMSF’de bu kayyımlarla ilgili, onların kendi yakın çevrelerine işler tebliğ ettiklerini gördük ve bunları raporlaştırdık. O dönemin Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli’ye aktardık.’ diyor.

 

17) Bir televizyon programında da ‘biz kayyumların usulsüzlüklerini rapor olarak Nurettin Canikli’ye gönderdik, ancak, Bakan hiçbir şey yapmadı’ şeklinde açıklama yapıyor.

 

18) Bu kişi anlatma güçlüğü çektiği ve olayları net bir şekilde izah etmekte zorlandığı için bu konuyu ayrıntılı bir şekilde anlatmaya çalışalım.

 

19) CMK’ya (Ceza Muhakemesi Kanunu) göre herhangi bir şirket hakkında; terörün finansmanı, kara para aklama ve CMK madde 133’te sayılan diğer suçlarla ilgili soruşturma başlayınca, davaya bakan mahkeme, şirket yöneticilerini görevden uzaklaştırmakta ve şirketi yönetmek üzere kayyım ataması yapmaktadır.

 

20) Mahkemeler genelde avukatlar ve mali müşavirleri kayyum olarak görevlendirmektedir. Kayyımlar şirketi, ceza soruşturması sonuçlanana ve kesinleşene kadar yönetmektedirler.

 

21)Ceza yargılaması sonunda; eğer, şirket mahkeme tarafından kara para aklanması veya terörün finansmanı konusunda suçlu bulunursa, mahkeme tarafından şirket hakkında müsadere kararı veriliyor ve şirket tüm malvarlığı ile birlikte Devlet’e geçiyor, kayyımların görevi de son buluyor.

 

22) Ceza yargılaması sonucunda eğer, şirket mahkeme tarafından suçsuz bulunursa bu durumda şirket, sahiplerine iade ediliyor ve kayyımların görevi son buluyor.

 

23) 15 Temmuz darbe teşebbüsünden sonra FETÖ terör örgütü ile irtibatı tespit edilen çok sayıda şirket hakkında mahkemeler tarafından, kara para aklamak ve teröre finansman sağlamak suçlamasıyla soruşturma ve kovuşturma başlatıldı.

 

24) Ceza Muhakemeleri Kanunu hükümleri çerçevesinde, soruşturma ve kovuşturma başlatılan şirketlere davaya bakan mahkemeler tarafından kayyımlar atanmaya başladı.

 

“BİNLERCE İŞÇİNİN ÇALIŞTIĞI ŞİRKETLER OLDUĞU İÇİN…”

 

25) FETÖ şirketlerinin büyük bölümü işlem hacimleri ve istihdam kapasiteleri yüksek olan, binlerce işçinin çalıştığı ve yoğun üretimin yapıldığı şirketler olduğu için, mahkemeler tarafından atanan kayyımlar tarafından rasyonel ve ticari teamüllere uygun olarak yönetilmeleri

 

26) konusunda problemler çıkmaya başladı. Mahkemelerin odaklandığı nokta doğal olarak, ceza davasının sonuçlanması üzerinedir. Geçmişte bu kadar çok sayıda, büyük boyutlu ve uzun süreli kayyım ataması hususu gündeme gelmemişti.

 

27) Bu şekilde kayyım atanan bazı şirketlerde zafiyet ve mali yapılarında bozulma ortaya çıkmaya başladı. Acilen tedbir alınması, rasyonel işleyecek bir mekanizmanın kurulması ve şirketlerin batmaktan kurtarılması gerekiyordu.

 

28) Hükümetimizin bulduğu çözüm, bu şirketlere kayyım olarak, şirket yönetimi konusunda tecrübesi ve bilgi birikimi olan TMSF’nin kayyım olarak atanması oldu.

 

29) Bununla ilgili yasal düzenlemeler (OHAL KHK’sı ile) tamamlandı, mahkemeler tarafından görevlendirilen kayyımların görevleri sonlandırıldı. Tüm şirketlerin yöneticileri, kayyım olarak görevlendirilen TMSF tarafından atanmaya başlandı.

 

30) Bu düzenlemeden sonra şirketler toparlanmaya başladı.

 

Bugün itibariyle, KHK (Kanun Hükmünde Kararname) ile TMSF’nin kayyım olarak görevlendirilmesinin ne kadar isabetli bir karar olduğunu görüyoruz.

 

“KAYYIM ATANAN ŞİRKETLERİN MALİ YAPISI BOZULMADI” İDDİASI

 

31) Bugüne kadar TMSF’nin kayyım olarak atandığı şirketlerden hiçbir tanesinin mali yapısında bir kötüleşme yaşanmadı. Tam aksine ciroları ve kârlılıklarında büyük artışlar yaşandı.

 

32) TMSF’nin kayyım olarak görevlendirilmesinden sonra, kayyımların alacakları ücretlerle ilgili düzenlemeler yapıldı. Birden fazla yönetim kurulu üyeliği olsa dahi bir kişi sadece bir yerden ücret alabilir hale getirildi.

 

33) Bir kişiye birden fazla yönetim kurulu üyeliği verilmesi mecburiyeti ortaya çıkabiliyordu. Örneğin, Boydak Grubu’nun kayyım atanan 8 tane şirketi var ise, her şirketine farklı isimlerin yönetim kurulu üyesi atanması, şirketlerin yönetilmesini darboğaza sokabilirdi.

 

34) 5 kişilik yönetim kurulu, Boydak Grubu’nun 8 şirketinde de görev aldı. Daha doğrusu almak mecburiyetinde kaldı. Ancak sadece bir yönetim kurulu üyeliğinden maaş aldılar.

 

35) Diğer taraftan, alınan maaşlara da üst sınır getirildi. 10.000 TL ile sınırlandırıldı. Büyük bölümüne 7.000 TL YK ödemesi yapıldı.

Şimdi, bu şahsın iddialarına dönelim.

 

36) TMSF’nin kayyım atanmasından önce; mahkemeler tarafından (Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yetki alanıyla ilgili olarak) İmran Okumuş ve 7 kişinin mahkemeler tarafından kayyım olarak görevlendirildiği, bu kayyımların 100’den fazla şirketten maaş aldığını iddia ediyor.

 

37) Ayrıca bu kayyımların yakınlarına usulsüz olarak işler verdiğini ve menfaat sağladıklarını ileri sürüyor.

 

38) Tekrar etmekte fayda var, bahsettiği kişilerin TMSF ile hiçbir ilişkileri olmayıp, mahkemeler tarafından atanan ve TMSF’nin kayyım olarak belirlenmesinden sonra görevleri sona eren kayyımlardır.

 

39) Bu kayyımların yaptığını iddia ettikleri usulsüzlükleri raporlayıp, Bakanlığımıza (şahsımıza) gönderdiği iddia edilmektedir. Bu iddia doğru değildir. Devletin kayıtlarında böyle bir bilgi ve rapor bulunmamaktadır.

 

Bakanlığımız döneminde bize böyle bir rapor gönderilmemiştir.

 

40) Ayrıca, bu kişi, mahkemeler tarafından atanan kayyımların usulsüzlük yaptıklarına dair delile ulaşmış ise, yapması gereken, ilgili Cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunmaktır. Böyle bir raporun Bakanlığımıza gönderilmesinin bir anlamı bulunmamaktadır.

 

41) Suçlanan kayyımlar, mahkemelerin atadığı kayyımlar olduğu için Bakanlığımızın bunlar üzerinde soruşturma açma, soruşturulmasına izin verme gibi herhangi hukuki bir yetkisi bulunmamaktadır.

 

42) TCK’nın 279’uncu maddesine göre, kamu adına soruşturma ve kovuşturmayı gerektiren bir suçun işlendiğini göreviyle bağlantılı olarak öğrenip de yetkili makamlara bildirimde bulunmayı ihmal eden veya bu hususta gecikme gösteren kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis ++

 

43)++cezası ile cezalandırılır.

 

“SUÇU YETKİLİ MAKAMLARA BİLDİRMEMİŞTİR”

 

Bu kişinin iddialarıyla ilgili olarak yetkili makam, Bakanlığımız değil ilgili Cumhuriyet savcılıklarıdır. Açıklamalarından anlaşılıyor ki, bu kişi, göreviyle ilgili olarak işlendiğini öğrendiği bir suçu yetkili makamlara bildirmemiştir.

 

44) TCK’nun 279’uncu maddesinde belirtilen suçu işlemiştir.

 

Buradan aynı zamanda suç duyurusunda bulunuyoruz. Kendisi de bu suçu işlediğini itiraf etmektedir.

 

45) Diğer taraftan, 8 kayyımın 99 ayrı şirketten maaş aldığı iddiasıyla ilgili muhatap, tarafımız değil, bu kayyımları görevlendiren Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı ve mahkemelerdir. Bu nedenle bu konuda herhangi bir açıklama yapma imkânımız bulunmamaktadır.

 

46) 3- Bu kişi, ‘ben TMSF’nin görevlendirmesiyle BOYDAK’A Yönetim Kurulu Başkanı olarak atandığımda, şirkete tecrübeli bir CEO gönderilmesini beklerken, Nurettin Canikli 30 yaşlarında, tecrübesiz, belinde silahlı birini gönderdi.’ İddiasında bulunmakta ve ++

 

47)++BOYDAK Grubuna CEO atamasını Bakan olarak şahsımın imzaladığını ima etmektedir.

 

BOYDAK’A CEO ataması yapıldığı tarihte, şirketlerle ilgili hiçbir atamada Bakanlığımızın herhangi bir yetkisi bulunmamaktaydı.

 

48) Bakanlığa yetki devri KHK ile daha sonraki bir tarihte yapılmıştır. BOYDAK CEO’sunun ataması şahsım tarafından değil TMSF Kurulu tarafından yapılmıştır. Bu atamayla ilgili belgeler TMSF’nin kayıtlarında bulunmaktadır.

 

49) 4- Bu kişi, ‘Boydak CEO’su daha bir tane koltuk kanepe satmadan hemen bir sponsorluk anlaşması ile geldi önüme. Ben de benden önceki kayyımlara sordum. ‘Bu basketbol takımı size sponsorluk için geldi mi?’ dedim. ‘300 bin lira istedi’ dediler.

 

50) CEO’nun istediği sözleşme 2 milyon 800 bin liraydı. ‘Ben bunu imzalamam’ dedim. CEO ile ilk krizimizi orada yaşadık.’ Şeklinde iddiada bulunmaktadır.

 

Bu konu doğrudan Bakanlığımızı ilgilendirmiyor gibi gözükse de, yaşanan ihtilaf Bakanlığımıza intikal ettiği için bilgimiz ++

 

51) ++dahilinde olan bir konudur.

 

“GÜL, BASKETBOL TAKIMINA SPONSORLUĞUN DEVAM ETMESİ İÇİN ARADI”

 

Kayyım atanmadan önce Şirket, Boydak Ailesinin yönetiminde iken, Abdullah Gül Üniversitesi Basketbol takımına ana sponsor olmuşlar ve takımı finanse etmişlerdir.

 

52) TMSF’ye devredildikten sonra, kayyım yönetimi, sponsorluk anlaşmasının uzatılmasına mesafeli yaklaşmış, uzatmak istememişlerdir.

 

53) O dönemde Sayın Abdullah Gül şahsımı telefonla arayarak, Abdullah Gül Üniversitesi Basketbol Takımının sponsorluk anlaşmasının uzatılması ricasında bulunmuştur.

 

54) Ben de kayyım yönetimine objektif davranmaları, basiretli tüccar gibi ve ticari teamüllere uygun hareket etmeleri konusunda tavsiyede bulundum. İddialarda kastedilen sponsorluk anlaşması, Abdullah Gül Üniversitesi Basketbol Takımının sponsorluk sözleşmesidir.

 

55) Kayseri ilimizin en büyük iktisadi işletmesi olan Boydak Şirketi, ticari teamüllere uygun olarak bu beklentinin gereğini yapmıştır. Bu kişinin açıklamalarından, sanki AK Partiye yakın bir kuruluşa yüksek fiyatla sponsor olunduğu şeklinde bir algı oluşmaktadır.

 

56) Böyle bir algının oluşması için de sponsorluk anlaşmasının Abdullah Gül Üniversitesi Basketbol takımına ait olduğunu ve Kayseri ile ilgili bir sosyal proje olduğundan hiç bahsetmiyor.

 

57) 5- Bu kişi neden Boydak Holdingin Yönetim Kurulu Başkanlığı görevinden alındı? Geldiğimiz aşamada cevaplandırılması gereken soru budur. Esasında devlet yönetimiyle ilgili gizli kalması gereken bilgiler vardır.

 

58) Ancak, bu kişinin kendisi yaptığı açıklamalarda, görevden alınmasıyla ilgili süreci dolaylı olarak itiraf etmiştir. Bu nedenle bu bilgiler kamuya mâl olmuştur. Sınırlı bir detay ile bu bilgilerin paylaşılması ve kamuoyunun aydınlatılmasında gereklilik bulunmaktadır.

 

59) Bu sorunun cevabına geçmeden önce kayyım atanan şirketlerle ilgili bir açıklamanın yapılması gerekiyor.

Yukarıda da belirtildiği üzere kayyımlar şirketleri, yargı tarafından yapılan ceza soruşturma ve kovuşturmaları tamamlanana kadar en iyi şekilde yöneteceklerdir.

 

60) Şirketlerin mülkiyeti henüz devlete geçmediği için bu şirketlerin satılması mümkün değildir. Çünkü yargılama sonunda, şirketin faaliyetlerinde suç unsuruna rastlanmamış ise şirketler sahiplerine geri verilecektir.

 

61) Genel kural bu olmakla birlikte; zarar eden, mali yapısı bozulmuş ve ayağa kalkma imkanı bulunmayan şirketlerin kayyımlar tarafından yönetilmelerinin bir anlamı bulunmamaktadır. Çünkü bu tür şirketler eksi katma değer üretmekte ve her geçen gün değer kaybetmektedirler.

 

62) Bu nedenle bu şirketlerin; daha fazla değer kaybetmeden bir an önce satılarak, elde edilen meblağın bir kamu bankasında bloke edilerek nemalandırılması, mahkemenin şirket hakkında müsadere kararı vermesi halinde, satış bedelinin nemasıyla birlikte Hazine’ye aktarılması, ++

 

63) ++sahiplerine iade edilmesi kararı çıkması halinde ise satış tutarının nemasıyla beraber şirketin sahiplerine verilmesi en rasyonel yöntemdir.

 

64) Bir de özelliği olan ve çok özel ilgi gereken faaliyet alanlarında iş yapan, kayyım mantığı ile yönetilmesi mümkün olmayan şirketlerin de satılarak, satış bedellerinin yukarıdaki şekilde işleme tabi tutulması son derece önemlidir.

 

65) Bunlara örnek olarak kayyım atanan hayvan çiftlikleri ile mühimmat üreten şirketler örnek olarak verilebilir. Büyükbaş ve küçükbaş hayvan yetiştiriciliği, sürekli ve yoğun ilgi ve uzmanlık isteyen ve takibi gerektiren işlerdendir.

 

“KAYYIMLARLA YÖNETİMLERİ SÜRDÜRÜLMESİ İMKÂNSIZDIR”

 

66) Kayyım yöntemiyle yönetimlerinin sürdürülmesi neredeyse imkânsızdır. Ancak, bu işten anlayan gerçek sahipleri tarafından yönetilmeleri halinde ayakta kalabilecek iktisadi kuruluşlardır. Benzer bir değerlendirme askeri mühimmat üreten şirketler için de geçerlidir.

 

67) Bunların dışında kalan ve kazanç elde ederek kaynak üreten şirketlerin ise yargılama sonuna kadar kayyımlar tarafından, ticari teamüllere uygun ve basiretli bir tüccar gibi yönetilmeleri bir zorunluluktur.

 

68) Bu durum OHAL KHK’ları ile de yasal bir düzenlemeye kavuşturulmuş ve hükme bağlanmıştır.

 

69) Bu yasal ve ticari gerekliliklere rağmen, bu kişinin Boydak’a TMSF tarafından yönetim kurulu başkanı olarak atanmasından kısa bir süre sonra piyasadan Boydak firmalarının satılacağı şeklinde bilgiler gelmeye başladı.

 

“ULUSLARARASI MAHKEMELER YOLUYLA ŞİRKETLERİNİ GERİYE ALABİLECEKLERİ KONUŞULMAYA BAŞLANDI”

 

70) Hatta Boydak firmalarının satışıyla ilgili olarak kapalı kapılar ardında pazarlıklar yaptığı, satış fiyatları belirlediği, hatta komisyon rakamlarının bile konuşulduğuna ilişkin bilgiler yoğunlaştı.

 

71) Böyle bir durumun olması halinde sistemin tamamen çökeceği, FETÖ terör örgütünün ilerde uluslararası mahkemeler yoluyla şirketlerini geriye alabileceği, bunun da Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Hazine’sinin altından kalkamayacağı mali yükün altına sokabileceği ihtimaller++

 

72) ++ kendi aramızda konuşulmaya başlandı. Son derece tehlikeli bir sürecin başlamasına müsaade edilemezdi. Boydak firmasını satmak için can atan bu kişinin Boydak yönetim kurulu başkanı olarak kalması da mümkün değildi, bu gerekçeyle YK başkanlığı görevinden alındı.

 

73) Ayrıca, şirketlere YK üyeliği ve CEO atama yetkisi; OHAL KHK’sı ile TMSF’den alınıp ilgili bakana verildi ve bu şekilde şirketlerin satış tehlikesi bertaraf edildi.

 

74) Bu kişi Boydak şirketlerini satmak için ciddi bir çaba gösterdiklerini, bu çabalarını Başbakan Binali Yıldırım ile Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli’nin engellediğini televizyon konuşmalarında açıkça İTİRAF ediyor.

 

75) Bakın neler söylüyor: ‘Yöneteceğiniz yapılar milyar dolarlık yapılar. Bugün Boydak Grubu dediğiniz zaman Türkiye’nin ilk şirketleri arasında. Siz oraya atadığınız kayyımla bir risk alıyorsunuz.

 

76) O şirketi çok kötü yönetip değerini düşürüp, 1 milyar dolara aldığın şirketi 500 milyon dolara düşürmek gibi bir riskle de karşı karşıya kalıyorsunuz. Bu yapıları yönetmek oradaki memurların yapabileceği işler değil.

 

77) Tecrübe gerektiren, bilgi gerektiren, piyasa deneyimi gerektiren görevler. Oralara yönetim kurullarına atama yaptığın zaman mecburen oradaki daire başkanlarından, uzmanlardan vs. yönetim kurulları oluşturuyorsunuz.

 

78) Bu riski gördüğümüz için satış yönünde bir girişimde bulunduk, ancak Nurettin Canikli ve Binali Yıldırım tarafından çok kabul görmedi. O şirketleri yönetmek istediler.’ Evet, aynen böyle diyor.

 

79) Bu kişinin Boydak Yönetim Kurulu Başkanı olduğu dönemde, Boydak şirketlerini satmak için ciddi çaba sarf ettiği anlaşılıyor. Bu kişi bu şirketlerin satılmasının yasaya aykırı olduğunu bilmiyor mu? Elbette biliyor.

 

“BOYDAK ŞİRKETLERİNİN SATIŞIYLA İLGİLİ PAZARLIKLAR YAPILDIĞI VE CİDDİ KOMİSYON RAKAMLARININ KONUŞULDUĞUNA İLİŞKİN BİLGİLER DOĞRUYMUŞ”

 

80) Ancak, yasaya aykırı olmasına rağmen yönetim kurullarının satış yetkiler bulunmaktaydı. Demek ki o zamanlar kapalı kapılar ardında Boydak şirketlerinin satışıyla ilgili pazarlıklar yapıldığı ve ciddi komisyon rakamlarının konuşulduğuna ilişkin bilgiler doğruymuş.

 

81) Açıkça, bu şirketlerin satışı yönünde bir girişimde bulunduklarını itiraf ediyor. Satış yönünde bir girişimde bulunmak, şirketleri satmak için pazarlık yapmayı da kapsar.

 

82) Boydak şirketlerinin bu kişi ve birlikte hareket ettiği kişiler tarafından birilerine peşkeş çekilmesi engellenmiştir.

 

Diğer taraftan, bu şirketlerin satışı için ortaya koyduğu gerekçelerin hiçbirisinin geçerli olmadığı bugün ortaya çıkmıştır.

 

“ŞİRKETLERİN BAŞINA VALİLER KAYYIM OLARAK GETİRİLDİ”

 

83) Zira Boydak şirketleri başta olmak üzere kayyım atanan şirketlerin tamamı kazançlarını, kârlılıklarını ve piyasa değerlerini artırmışlardır. Hiç birisinin piyasa değeri, ciddi ekonomik dalgalanmalara ve şoklara rağmen azalmamıştır.

 

84) Bu parlak tablonun ortaya çıkması elbette tesadüfî değildir. YK üyelikleri ile CEO atama yetkisinin, OHAL KHK’ları ile TMSF’den ilgili bakana geçmesinden sonra temsil kabiliyeti olan, birbirini denetleyen ve yönetim kapasitesi güçlü, genelde 5 ve 7 kişilik YK oluşturulmuştur.

 

85) Yönetim kurulu başkanlıklarına, valiler, kaymakamlar veya üst düzey kamu görevlileri getirilmiştir. Yönetim kurulu başkan yardımcılıklarına yine kamudan, defterdar, vergi dairesi başkanı veya vergi müfettişi görevlendirilmiştir.

 

86) Özel sektörden ise bir mali müşavir, bir avukat ve bir de TMSF personelinden bir görevli yönetim kurulu üyesi yapılmıştır. Şirketlere CEO olarak da özel sektörden, yetenekli ve yönetim kabiliyeti yüksek dinamik kişiler atanmıştır. Örneğin, Koza şirketler grubunun başına

 

87)hâkim kökenli Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı Ergin Ergül, Boydak Yönetim Kurulunun başına Fon Kurulu üyesi Yılmaz Şener, daha sonra TMSF Başkanı olan Muhittin Gülal, Giresun’daki Akın Çorap şirketlerinin başına Giresun Valisi Hasan Karahan getirilmiştir.

 

88) Bütün bunların dışında, üst düzey Vergi Müfettişlerinden bir denetim ekibi oluşturulmuş ve şirketlerin hem mali yapılarındaki gelişmelerin takibi ve hem de harcamaların denetimi sağlanmıştır.

 

89) Bu yönetim yapısı, hem şirketlerin piyasa kuralları çerçevesinde yönetilmesini sağlamış ve hem de güçlü otokontrol mekanizması sayesinde suiistimal ortamının oluşumu engellenmiştir.

 

SLOVAKYA İDDİALARI…

 

90) Bu kişinin açıklamalarında en çok dile getirdiği hususlardan bir tanesi de Boydak Şirketler Grubu’nun Slovakya Projesi ile ilgili iddialarıdır.

 

91) Dönemin CEO’su tarafından Slovakya projesinde yolsuzluk yapılacağını ve bunu kendisinin engellediğini, ayrıca bu projede Boydak Şirketi’nin zarara uğratıldığını iddia etmektedir.

 

92) Bu konu daha önce de gündeme gelmiş ve Bakanlığımıza intikal ettirilmişti. Bu konuyla ilgili olarak Bakanlığımız tarafından kapsamlı inceleme yaptırıldığı için konunun ayrıntılarına vakıf durumdayız. Bu meseleyi ayrıntılı bir şekilde açıklayalım.

 

93) Boydak Holding’in Avrupa’ya olan ihracatı, Almanya’da kurulu ve sermayesinin tamamı Boydak Holdinge ait bir şirket tarafından yürütülmekteydi. Şirketin temsil yetkisine haiz Genel müdürü, Boydakların akrabası, teyze çocukları olan bir kişiydi.

 

94) Boydak Şirketi’nin TMSF’ye devri, sermayesinin tamamı Türkiye’deki Boydak Şirketi’ne ait olan Almanya’daki bu şirketi de kapsamaktaydı. TMSF’nin oluşturduğu yönetim, görevinin ve sorumluluğunun gereği olarak Almanya’daki bu şirketi de devralmak istedi.

 

95) Daha doğrusu, Almanya’daki Şirketin kayyım heyetine devredilmesini talep ediyorlar. Fakat Almanya’daki Genel Müdür; kayyım heyetini tanımadığını, Boydak şirketinin sahibi olarak Boydak’ları kabul ettiğini,

 

96) kayyım heyetinin illegal olduğunu söyleyerek Almanya’daki şirketi kayyım heyetine teslim etmiyor, hatta kayyım heyetinin gönderdiği personelin Şirkete girmesine dahi izin vermiyor.

 

97) İdari ve hukuki yollar kullanılarak Şirket devralınmaya çalışılıyor, ancak Alman makamları yardımcı olmuyorlar, Almanya’daki Genel Müdürden yana tavır koyuyorlar ve sermayesinin tamamı Türkiye’deki Boydak Şirketi’ne ait olan Almanya’da kurulu şirketin Kayyım heyeti

 

98)tarafından devralınmasını hukuka aykırı bir şekilde engelliyorlar. Sonuç itibariyle kayyım heyeti Almanya’daki şirketi devralamıyor. Bu arada Boydak’ın Avrupa’ya ihracatı tamamen kesiliyor.

 

99) Çünkü tüm Avrupa’nın büyük bölümüne mal dağıtımı Almanya’daki bu lojistik merkezinden gerçekleştirilmektedir. Ayrıca Almanya’da, mülkiyeti şirkete ait 13.750 m2’lik dağıtım tesisi de mevcuttur.

 

100) Bu arada kayyım heyeti şirketi alabilmek için Alman yargısı nezdinde dava açıyor.

 

Alman makamlarının taraflı tutumu nedeniyle açılan davadan çok fazla olumlu bir beklentileri de bulunmamaktadır. Nitekim daha sonra Boydak Şirketi Almanya’daki davayı kaybediyor.

 

101) Kayyım heyeti, (Boydak Şirketi’nin Yönetim Kurulu), Avrupa’ya ihracatı tekrar başlatmak üzere yeni bir organizasyon ve satış ağının oluşturulmasına karar veriyor. Bahsedilen CEO, yönetime bir proje sunuyor.

 

102) Projeye göre, lojistik merkezinin Almanya’dan Slovakya’ya taşınması öneriliyor. Çünkü Almanya’da Boydak ürünlerinin satış yetkisi, Boydakların teyze oğlu tarafından yönetilen ve kayyım heyetinin devralamadığı şirkete verilmiştir.

 

“ALMANYA’DA İZİN VERMEYECEKLERİNİ DÜŞÜNÜYORLAR”

 

103) Yeni kurulacak şirkete Almanya’da Boydak ürünlerinin satışına ve faaliyetine izin vermeyeceklerini düşünüyorlar. Ayrıca açılan davanın da kazanılma ihtimalini görmüyorlar.

 

104) Almanya dışında başka bir Avrupa ülkesi de(örn. Fransa) işletme maliyetlerinin yüksekliği nedeniyle tercih edilmiyor. Hazırlanan fizibilite raporu Slovakya’nın bu iş için uygun bir lokasyon olduğunu gösteriyor. Fizibilite raporunun kısa bir özeti bu açıklamalara ek yapılmıştır.

 

105) Proje Yönetim tarafından onaylandıktan sonra, Slovakya’da aylık kirası 82 bin 950 euro, 21 bin metrekarelik kapalı alanı olan bir lojistik üssü kiralanıyor. 10 yıllık sözleşme yapılıyor.

 

106) Yani Avrupa’nın lojistik üssü olarak kullanılmak üzere aylık kirası 82 bin 950 euro olan 21 bin metrekare kapalı alanına sahip gayrimenkul 10 yıllığına kiralanıyor. Yolsuzluk yapılacak denilerek, gürültü koparılan proje bundan ibaret.

 

107) Almanya’daki lojistik üssü bırakılıp Slovakya’da büyük bir üs oluşturuluyor ve Şirket zarara uğratılıyor, şeklinde iddiada bulunuyor. Almanya’daki şirkete kayyım heyeti tasarruf edemiyor ve gelecekte de tasarruf etme imkânı bulunmamaktadır.

 

108) Tam da bu nedenle, Slovakya’da lojistik üssü kiralanıyor. Akla, mantığa sığmayan bir eleştiri.

 

Boydak şirketinin 10 yıl boyunca yükümlülük altına sokulduğu iddia edilmektedir.

 

109) Böyle bir yatırım için kiralama süresinin kısa olması Boydak açısından elbette rasyonel olmaz, Boydak önünü göremez, lojistik merkezine yatırım yapamaz. Böyle bir iş için uzun vadeli kiralama gereklidir.

 

110) İşin ilginç tarafı, bu kişinin iddiasında somut olarak nerede yolsuzluk yapıldığı belirtilmemektedir. Kira tutarının yüksek olduğu iddia edilmiyor, CEO ya da başkasının haksız kazanç sağladığına ilişkin somut bir suçlamada bulunmuyor.

 

111) Buna rağmen genel ifadelerle küçük bir yolsuzluk yapıldığı, büyük yolsuzluğun engellendiği, yarım ağızla ifade ediliyor. Peki, yolsuzluk nerede? Hiç kimse somut bir yolsuzluğu ortaya koyamıyor. Ancak yolsuzluk var diye ortalık ayağa kaldırılıyor.

 

112) Ortaya çıkan bu kuru gürültü nedeniyle ne yazık ki daha sonra proje Boydak Yönetimi tarafından iptal edilmiştir. Sözleşmenin iptaline kadar geçen sürede 8 aylık kira ödemesi yapılmış, lojistik merkezi için yapılan masraflar boşa gitmiş, sözleşmenin süresinden ++

 

113)++önce Boydak tarafından tek taraflı iptal edilmesi nedeniyle cezai şartlar çerçevesinde ödemeler yapılmış ve proje tamamen ortadan kaldırılmıştır. Slovakya projesinin iptal edilmesi Boydak Şirketi’nin Avrupa’da faaliyette bulunmasının ve büyümesinin önünü kapatmıştır.

 

ALMAN ŞİRKET ELE GEÇİRİLEMEYİNCE: “BUGÜN İTİBARIYLA BOYDAK ÜRÜNLERİ AVRUPA’YA İHRAÇ EDİLMİYOR”

 

114) Bugün itibarıyla Boydak ürünleri Avrupa’ya ihraç edilmiyor. Hem Boydak hem de Türkiye ekonomisi açısından en az 100 milyon dolar tutarında bir ihracat kaybı söz konusudur.

 

115) Almanya’daki dava da kaybedilmiş ve kayyım heyetinin Almanya’daki şirketi devralma ve tasarruf etme imkânı kalmamıştır. Boydak Avrupa’da kan kaybetmiş, Avrupa’ya mal ihraç edemez hale gelmiştir. Bu sonucun sorumluları olması gerekir.

 

116) Sorumlulardan bir tanesi, televizyonlarda yalan ve iftiralarıyla Boydak yönetiminin başlattığı son derece önemli Slovakya projesinin iptaline neden olan bu kişidir.

 

CANİKLİ HAKKINDA NE İDDİA EDİLMİŞTİ?

 

Halk TV’de yayımlanan Can Coşkun ile Haber Masası’na programına katılan Boydak Holding’in eski kayyım yönetim kurulu başkanı Gelecek Partili Abdullah Güzeldülger, TMSF’de Tahsilat Daire Başkanı olduğu dönemde SBK Holding’in patronu Sezgin Baran Korkmaz’ın gelerek, “Siz de kelepir şirket var mı?” diye kendisine sorduğunu açıklamıştı.

 

“2014-2015 daha Sezgin Baran Korkmaz’ın tanınmadığı, kamuoyunca çok bilinmediği ama ABD’deki Kingston kardeşlerle ilişkisini nakde tamil ettiği ve Türkiye’yi sermaye aktardığı dönem olsa gerek..” diyen Güzelgüder, şunları söylemişti:

 

“Parasal kaynağının gücü ile Ankara’daki irtibatları, ilişki ağları genişledi. Bakanlar, milletvekilleri, cumhurbaşkanlığı ofisinde çalışanlar… Kimisini maaşa bağlamış, kimisini Paramount Oteli’ne götürüp tatil yaptırmış. Böyle bir Sezgin Baran Korkmaz geldi geçti.

 

Ben onun böyle bir probleme yol açacağını biliyordum. Beş dakikada sahtekar olduğunu anladım ama cumhurbaşkanlığı ile o kadar yakın bir ilişkiye girdi ki… Devletin sistemi, süzgeci anlayamadıysa yazıklar olsun yani.”

 

Nurettin Canikli tarafından gönderildiğini söylediği belinde silah olan 30 yaşındaki CEO iddiasına ilişkin de konuşan Güzeldülger şöyle devam etmişti:

 

“İmran Okumuş ve 7 tane arkadaşları aşağı yukarı 100 şirkete kayyum olarak atandı. Bunlara 5’er bin liradan kimisine asgari ücretten aylık 3-3.5 milyon lira maaş bütçesi oluşturuldu. Bu bizi üzüntüye sevk etti. Biz de TMSF olarak tavrımızı gösterdik. Sonra siyaset kurumu bir karar alarak TMSF’yi doğrulayan bir politika olarak bu işin mimarı yaptı. Sonradan kayyumlar tasfiye edildi. Biz TMSF’de bu kayyımlarla ilgili, onların kendi yangın çevrelerine işler tebliğ ettiklerini gördük ve bunları raporlaştırdık. O dönemin Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli’ye aktardık.”

 

“HİÇBİR TECRÜBESİ OLMAYAN BİRİNİ CEO OLARAK GÖNDERDİLER”

 

“Daha sonra ben Boydak Gruba CEO olarak atandım. Ulusoy Lojistik’ten hiçbir tecrübesi olmayan birini CEO olarak gönderdiler. Finans eğitimi, iş eğitimi yok. Daha ikinci gün bir sponsorluk dosyası ile geldi bana. Bizden önce mahkemenin kayyum olarak atadığı kayyumlara sordum. Onlar da geldi ama 300 bin lira istedi dediler. Bana 2 milyon 800 bin lira dedi.”

 

“FETÖ ŞİRKETLERİNE GANİMET GÖZÜYLE BAKILDI”

 

“Bunun arkasından bir seyahat programı düzenledi kendisine. Bir fatura ile geldi. 40 bin dolarlık bir fatura. Boydak’ın özel uçağı, THY’den uçma imkanı var mı? Var, neden bu fatura diye sordum. Ben bunu gündem edince baktı iş başka noktaya gidecek faturayı hemen geri çekti. Böylelikle şüphelerimi doğrulayan sinyaller verdi.

 

Nurettin Canikli tarafından gelen talimatlar doğrultusunda imza sirkülerindeki ‘ve’, ‘veya’ olarak değiştirildi. Yönetim Kurulu Başkanı ‘veya’ diğer üyeler oldu. Böylelikle yönetim kurulu başkanı önemli işlerden bypass edilmiş oldu.

 

FETÖ şirketleri dediğimiz zaman böyle bir ganimet gözüyle bakılmaya başlandı. Bu ganimetse 80 milyonundur. Senin, benim ganimet gözüyle bakması abestir.”

 

SLOVAKYA’DA YOLSUZLUK İDDİASI

 

Güzelgüder, Karar TV’deki açıklamalarında ise Canikli tarafından gönderildiğini söylediği CEO İmran Okumuş’a dair yolsuzluk iddiasında bulunmuştu. Güzeldülger, şunları dile getirmişti:

 

“Bunu ben takip ettim. BOYDAK grubunun Almanya’da mülk deposu vardı. Bu mülk depoyu bırakıp Slovakya’da yeni bir depo kiralama icat etti. Bunu yönetim kuruluna bir proje olarak anlattı. Yönetim Kurulu Başkanı’nı uyardım. ‘Bakın, bu proje sıkıntılı’ dedim. Projeyle ilgili detaylara girdiğimizde de şirketin verilerini indirdik. CEO’nun Slovakya’da kendisinin lojistik müdürüyken kurduğu bir şirketi olduğunu bulduk. O şirketin kanuni temsilcisine yeni bir şirket kurdurduğunu tespit ettik. Bu şirketle de BOYDAK arasında imza atmak istediğini anladık. Yıllık 1 buçuk milyon euro artı ucu açık masraflarla 10 yıllık geri dönülemez bir sözleşme imzalatmaya kalktı. Şirketin ismi de TEFELA’ydı. Çocuklarının isimlerinin baş harflerini koyuyor. Tunç, Efe, Laçinel.”

Exit mobile version