Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Yargıtay’ın Balyoz davası gerekçeli kararı: Plan semineri ve ses kayıtları mahkumiyete yeterliydi

Yargıtay’ın Balyoz davası gerekçeli kararı: Plan semineri ve ses kayıtları mahkumiyete yeterliydi


Balyoz davasında sanık askerler hakkında yerel mahkemenin verdiği beraat kararını bozan Yargıtay 16. Ceza Dairesi, gerekçeli kararında dikkat çeken değerlendirmeler yaptı.

Yargıtay 16. Ceza Dairesi, 14 Haziran 2021’de İstanbul Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesinin Balyoz Darbe Planı davasında verdiği beraat kararını bozmuştu. Yargıtay, emekli generaller Çetin Doğan, Behzat Balta, Mehmet Kaya Varol, İhsan Balabanlı, Metin Yavuz Yalçın, Erdal Akyazan ve Emin Küçükkılıç’ın TCK’nın 316. maddesindeki suç için anlaşmak suçundan yargılanmasına hükmetmişti. Dairenin Balyoz davasıyla ilgili gerekçeli kararı belli oldu.

 

Daire, Anayasa Mahkemesinin 2014’te Balyoz davasındaki dijital delillerle ilgili verdiği kararına dikkat çekerek, yerel mahkemenin dijital delilleri toptan reddetmesinin isabetli olmadığını, AYM kararı doğrultusunda denetlemesi gerektiğine vurgu yaptı. 16. Ceza Dairesi, beraat kararı bozulan 7 asker dışında beraat kararı kesinleşen eski generaller Ayhan Tas, Ergin Saygun, Şükrü Sarıışık, Yurdaer Olcan ile Memiş Yüksel Yalçın’ın da ses kayıtlarına ve konuşma metinlerine göre seminerde darbe planını konuştuklarını ve Çetin Doğan’la aynı konumda olduklarını vurguladı. Bu 5 kişinin de, aslında TCK’nın 316. maddesinden cezalandırılmaları gerektiğinin altını çizdi.

 

Anayasa Mahkemesinin 2014’te dijital delillerin güvenilirliğine ilişkin yeterli gerekçe bulunmadığı ve dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök ve 2020’de vefat eden Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman’ın tanık olarak dinlenmeleri taleplerinin reddi kararına işaret eden Yargıtay 16. Ceza Dairesi, yerel mahkemenin yeniden yargılama kapsamında 2015’te verdiği beraat kararının AYM’nin ihlal gerekçelerini karşılamadığını belirtti. Daire bu konuda şu tespiti yaptı: “…Yeniden yargılama yaparak inceleme konusu hükmü veren mahkeme ise anılan dijital delillerin hiç birinin güvenilir ve bu nedenle hükme esas alınabilir olmadığını değerlendirmiş, tanık dinleme gereğine ise hiç tevessül etmemiştir.”

 

DİJİTAL DELİLLERİ TOPTAN REDDETMEK İSABETLİ DEĞİL

 

Kararda, Balyoz darbe planına ilişkin Oraj, Çarşaf, Sakal, Sugu gibi faaliyetleri içeren CD’ler, Gölcük Donanma Komutanlığında bulunan 5 nolu hard-disk ve Eskişehir’de sanık Hakan Büyük’ün evinde yapılan aramada bulunan flash belleğin kategorik olarak delil değeri taşımadığı yönündeki kabulün isabetli olmadığı vurgulandı. Kararda, şu değerlendirmeler dikkat çekti: “…Senaryonun devamına ilişkin, ORAJ, ÇARSAF, SAKAL, SUGA gibi faaliyetleri içerdiği iddia olunan 11, 16, 17 nolu CD’ler ile Gölcük Donanma Komutanlığında bulunan 5 nolu hard-disk ve Eskişehir’de sanık Hakan Büyük’ün evinde yapılan aramada bulunan flash bellek üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemeleri ve alınan raporlara göre bu dijital verilerdeki çelişki ve yanlışlıklar nedeniyle verilerin hukuka aykırı olarak üretilmesi veya değiştirilmesi ihtimallerinin bulunduğu elbette denetlenmelidir. Söz konusu dokümanların, AYM’nin kararı çerçevesinde denetlenmesi cihetine gidilmeden kategorik olarak delil değeri taşımadıkları yönündeki kabulde isabet bulunmamaktadır.”

 

HİLMİ ÖZKÖK TANIK OLARAK DİNLENMELİYDİ

 

Kararda, beraat kararı veren mahkemenin tanıklar Hilmi Özkök ile 2020’de vefat eden Aytaç Yalman’ın dinlemesi gerektiğini kaydeden 16. Ceza Dairesi, bu iki ismin beyanlarının belirleyici delil niteliğinin tartışılması gerektiğini kaydetti. Kararda bu konuda şu ifadeler yer aldı: “…Keza diğer taraftan Genel Kurmay Başkanlığının 14 Nisan 2010 tarihli yazısına göre, 1’ inci Ordu Plan Seminerinin 2003 yılı Gözlemci raporu dosyaya gönderilmiş ve raporda gözlemci heyetinin kimlerden olduğu, seminere kimlerin katıldığı, yapılan sunumlarının ve tespit edilen önemli unsurların neler olduğu, sonuç ve teklifler bölümüyle sonlandırıldığı 26 Mart 2003 tarihinde Genel Kurmay 2. Başkanı tarafından hukukçulara incelettikten ve ilgili birimlerin görüşü alındıktan sonra Genel Kurmay Başkanına arz edildiği ve onaylandığının anlaşılması karsısında, anılan tanıkların beyanlarının belirleyici delil niteliğinde olup olmadığı da tartışmaya açıktır. Bu nenenle yerel mahkemenin, mümkün olduğu takdirde adları zikredilen tanıkları dinlemesine de bir engel yoktur.”

 

DİJİTAL DELİLLERLE İLGİLİ TARTIŞMALAR SANIKLARI PERDELEMEMELİ

 

Kararda, Balyoz davasındaki dijital delillere müdahale edilip edilmediği tartışması da yapıldı. Dijital delillere müdahale edenlerin tespiti ve gereğinin yapılmasının hukukun gereği olduğu ancak bu durumun sanıkların sorumluluğunu araştırmaya engel olmaması gerektiği vurgulandı. Kararda bu husus şöyle anlatıldı: “…Somut dava yönünden, soruşturma ve kovuşturma safahatında görev almış bir kısım şahısların özellikle dijital delillerle ilgili olarak tespit edilmişse sorumluluklarının gereğine tevessül edilmesi ne denli hukukun gereği ise, bu durumun sanıkların sorumluluklarını perdelemesine izin vermemek de aynı gerekliliğin sonucudur.”

 

HAZIRLIK HAREKETİ DE SUÇ HUKUKA UYGUN DELİLLER DEĞERLENDİRİLMELİ

 

Kararda, Balyoz planıyla ilgili dijital deliller dışındaki hukuka uygun diğer delillerle bir karar verilmesi gerektiğinin altı çizildi. Kararda bu konuda şu değerlendirme yapıldı: “…Gerek terörle mücadelenin, gerekse darbe yargılamalarının, mahiyetinden kaynaklanan güçlükleri olduğu tartışmalardan varestedir. Başarıya ulaşmış bir darbenin yargılanması ne denli güç ise, icrasına başlanmış bir darbenin başarılı olamama ihtimalinde bile korunan değerlere, anayasal demokratik düzene verdiği zararlar tecrübe edilmiş gerçeklerdir. Bu nedenlerle kanun vazıı, temel ilkeden ayrılarak sayılı suçlar yönünden hazırlık hareketlerini de cezalandırma yoluna gitmiştir. Niteliği gereği cezalandırılan bu hareketlerle ilgili elde edilen hukuka uygun ve yeterli delillerin değerlendirilmesinde de aynı hassasiyetin korunması gerekir. Aksi halde yeterince kök salamayan kırılgan demokrasilerin, her defasında aynı sansı bulamayabileceği göz ardı edilmemelidir.”

 

PLAN SEMİNERİ VE SES KAYITLARI CEZA İÇİN YETERLİ

 

Dairenin kararında, AYM’nin dijital delillerle ilgili ihlal kararı verdiği belirtilirken, bu delillerin dışındaki “Olasılığı En Yüksek Tehlikeli Senaryo(OEYTS)” ve bu senaryonun esas alındığı ‘plan seminerine ilişkin belgeler ve ses kayıtlarının’ sanıkların cezalandırılması için yeterli olduğuna dikkat çekildi. Kararda, OEYTS’nin gerçek olduğu belirtilerek, “…esas itibariyle sübutunda tartışma bulunmayan “olasılığı en yüksek tehlikeli senaryo şu şekildedir” ifadesi kullanıldı. Kararda şu ifadeler yer aldı: “…AYM’nin adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine dair zikredilen kararına konu olmayan ve esas itibariyle sübutunda tartışma bulunmayan “olasılığı en yüksek tehlikeli senaryo”, duruşmada sanıklar tarafından da doğrulanan plan seminerine ilişkin ses kayıtları çözüm tutanakları ile plan seminerinin hukuki dayanağı ve icra sekline ilişkin kurumsal belgeler birlikte değerlendirildiğinde; vukuunda, olgu ve içeriğinde tartışma bulunmayan bu somut delillerin maddi meselenin sübutu için yeterli, güvenilir ve denetlenebilir olduğunun kabulü gerekir.”

 

SES KAYITLARINDA HÜKUMETİ DEVİRMEYİ KONUŞTULAR

 

Dairenin kararında 1. Orduda 4-6 Mart 2003 yıllarında yapılan plan seminerinde konuşulan Egemen Hareket Planının detayları da anlatıldı. Plan seminerindeki ses kayıtlarına göre emekli generaller Çetin Doğan, Behzat Balta, Mehmet Kaya Varol, İhsan Balabanlı, Metin Yavuz Yalçın, Erdal Akyazan ve Emin Küçükkılıç ile beraat kararı kesinleşen eski generaller Ayhan Tas, Ergin Saygun, Şükrü Sarıışık, Yurdaer Olcan ile Memiş Yüksel Yalçın’ın AKP hükumetinin devrilerek yerine Milli Mutabakat Hükumetinin kurulmasını görüştüğü ifade edildi. Kararda şunlar yer aldı: “Ses kayıtları: Duruşmada sanıklar tarafından da doğrulanan plan seminerine ilişkin ses kayıtları çözüm tutanaklarına göre, aleyhe temyiz olunan sanıklardan…. Çetin Doğan, Behzat Balta, Mehmet Kaya Varol, İhsan Balabanlı, Metin Yavuz Yalçın, Erdal Akyazan, Emin Küçükkılıç …ifade etmek suretiyle seminerde oynanmakta olan “Olasılığı En Yüksek Tehlikeli Senaryo” içinde öngörülmeyen Milli Mutabakat Hükümetininin kurulmasından bahsettiği… 1. Ordu Komutanı olan sanık Çetin Doğan ve 1. Ordu Komutanlığında görevli rütbeli diğer sanıklar ile haklarındaki beraat kararı temyiz edilmeksizin kesinleşen bir kısım sanıkların olasılığı en yüksek senaryo semineri çerçevesinde yapılan toplantıda, iktidardaki Akparti Hükumeti yerine Milli Mutabakat Hükumeti kurmak, ….doğrudan Hükumeti Cebren Iskata yönelen içerikte konuştukları ve bunlara ilişkin planların hazırlandığına dair beyanlarda bulunarak hükümeti devirmeye dönük kastla hareket ettikleri ve bunu açıkça ifade ettikleri…”

 

SON DERECE AYRINTILI PLAN

 

Kararda, plan seminerinin sonuç raporunda yer alan iç tehdit değerlendirmeleri, Çetin Doğan’ın iç tehdidin birinci öncelik olarak algılandığı, iç tehdide karşı AKP hükumeti yerine Milli Mutabakat Hükumetinin Kurulması, çok sayıda kişinin tutuklanması, MİT Başkanlığına asker kişinin getirilmesi ve tüm bürokratların yerine yeni atamalar yapılmasına yer verilmesinin hükumeti devirmeye yönelik kastla hareket edildiğini gösterdiği kaydedildi. Kararda şunlar belirtildi: “…Şu hale ve özellikle sanık Çetin Doğan’ın ses kaydındaki ikrarına göre; faaliyetlerine görünüşte yasallık sağlamak üzere, “olasılığı en yüksek tehlikeli senaryo” adında ve mutad seminer kapsamında, elverişlilik bakımından bulundukları rütbe, konum ve imkanlar itibariyle korunan değerlere yönelecek/matuf hareketler için yakın ve açık tehlike içerecek yeterlikte, eleman/asker, silah ve lojistiğe hükmettiklerinde tereddüt bulunmayan sanıkların, anılan sözde senaryonun içerik ve yöntemlerinden ayrılarak, demokratik seçimlerle iş basına gelmiş meşru Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin/Adalet ve Kalkınma Partisi hükümetinin görevine cebren son vermek için 05-07 Mart 2003 tarihlerinde düzenli olarak toplanmak suretiyle, Genel Kurmay Başkanı ve kuvvet komutanları vasıtasıyla Hükümetin tehdit ettirilmesi, Milli Mutabakat Hükümeti kurulması, öncesi ve sonrasıyla bu neticeye ulaştıracak organizasyon ve planlama kapsamında, vatandaşların, sivil toplum kuruluşlarının fişlenmesi, yerel yönetimler ve bunlara bağlı ortaklıklar, merkezi MIT gibi stratejik kurumlar, basın yayın organları, lojistik ve gıda basta olmak üzere faydalanılacak tüm ticari işletmeler dahil olmak üzere askeri bir disiplinle son derece ayrıntılı ve kapsamlı bir plan üzerinde anlaştıklarının…”

 

EMEKLİ EDİLDİLER

 

16. Ceza Dairesinin kararında, seminerin Genelkurmay Başkanlığınca olağan dışı görülerek inceleme yaptırıldığı, Yüksek Askeri Şura’da Çetin Doğan ve bir kısım sanıkların emekli edildiği vurgulandı.

 

KAST VAR SUÇUN İCRASI OLUŞMADI

 

Kararda, Balyoz Planını uygulayan sanıkların TCK’nın 314. maddesinde düzenlenen hükumeti devirme suçu yönünden şüpheye yer vermeyecek şekilde kastının oluştuğu, ancak suçun icrasının oluşmadığı belirtildi. Kararda şu tespitler yer aldı:“…Üzerinde anlaşılan plan doğrultusunda, gerek suç tarihinde mer’i 765 sayılı TCK’nın 147., gerekse hüküm tarihinde yürürlükte olan 5237 sayılı TCK’nın 312. maddesinde düzenlenen suç yönünden, sanıkların kastının şüpheye yer bırakmayacak biçimde ortaya çıktığında kuşku bulunmasa da, davranışların, suçların “doğrudan doğruya icrasına başladıklarının kabulünü mümkün kılan asamaya müncer olmadığı/olamadığı açıktır… Şu hale ve özellikle sanık Çetin Doğan’ın ses kaydındaki ikrarına göre; faaliyetlerine görünüşte yasallık sağlamak üzere, “olasılığı en yüksek tehlikeli senaryo” adında ve mutat seminer kapsamında, elverişlilik bakımından bulundukları rütbe, konum ve imkanlar itibariyle korunan değerlere yönelecek/matuf hareketler için yakın ve açık tehlike içerecek yeterlikte, eleman/asker, silah ve lojistiğe hükmettiklerinde tereddüt bulunmayan sanıkların…”

 

DELİLLERE GÖRE KARAR VERİLMELİ

 

Kararda, sanık askerlerin AKP hükumetini devirmeye yönelik eylemlerinin hazırlık niteliğinde olduğu eski ve yeni TCK hükümlerine göre sanıkların lehine olan yasa hükümleri dikkate alınarak karar verilmesi gerekirken beraat verilmesi nedeniyle kararın bozulduğu ifade edildi. Kararda şunlar anlatıldı: “…Bu nedenledir ki amaç suçlar bakımından sanıkların eylemleri teşebbüs aşamasına ulaşmayan hazırlık hareketleri kapsamında değerlendirileceğinden anılan suçların oluşmayacağının ve fakat dosya kapsamı, sanıklar tarafından da varlığı kabul edilen mezkur seminer çalışmasında, yine sanıklar tarafından gerçekleştirildiği kabul edilen ses kayıtları, özellikle somut yer ve kişiler belirtilmek suretiyle milli mutabakat hükümeti kurulması, yönetimin devralınması, iktidar partisine mensup Belediye Başkanları, siyasetçiler ve bir kısım yöneticilerin bu çerçevede toplanıp gözaltına alınarak tutuklanacağına yönelik konuşma içerikleri, plan seminerinin hukuki dayanağı ile icra sekline ilişkin kurumsal belgeler dikkate alındığında sanıkların fikir birliği içerisinde vukuu bulan eylemlerinin unsurları itibariyle 765 sayılı Türk Ceza Kanunun 171. maddesinde ve bunun karşılığı olan 01/06/2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunun 316. maddesinde düzenlenen suçu oluşturduğu nazara alınıp; … sanıklar hakkında 5237 sayılı TCK’nın 7/2 ve 5252 sayılı Yasanın 9. maddeleri gereğince lehe-aleyhe yasa değerlendirmesi de yapılmak suretiyle hukuki durumlarının buna göre tayin ve takdiri gerekirken delillerin değerlendirilmesinde düşülen yanılgı ve yerinde olmayan gerekçeyle yazılı şekilde karar verilmesi…”

 

KAYNAK: BOLD

Exit mobile version