TR724 HABER MERKEZİ
Sedat Peker’in son yayınladığı videoya ilişkin konuşan Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ, ”Sedat Peker açıklamalarıyla 17-25 Aralık’ın ete kemiğe büründürdü.’’ dedi.
Eski AKP Milletvekili Metin Külünk’ün arabasına seçim döneminde çantalar dolusu para bıraktığını yayınladığı 9. videoda itiraf eden Sedat Peker’in açıklamalarından sonra yeniden gündeme gelen 17 -25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyona ilişkin konuşan Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ, ‘‘Burada mesele 17-25 Aralık’la başlamıştı Sedat Peker’in söyledikleri Türkiye’de konuşuluyordu, biliniyordu. Bunları Sedat Peker ete kemiğe büründürdü.’’ dedi.
Sedat Peker’in çanta çanta para verdiğini açıklamasının ardından AKP’li Metin Külünk’ün 17-25 Aralık operasyonlarını “insanların günah işleme özgürlüğüne müdahale’’ olarak değerlendirdiği sözleri yeniden gündeme geldi.
KRT’de Gündem Özel programına katılan Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ, demokratik bir ülkede olsa Sedat Peker’in itiraflarından sonra hükümetin istifa edeceğini söyledi.
Selçuk Özdağ: Sedat Peker açıklamalarıyla 17-25 Aralık’ı ete kemiğe büründürdü
VPNsiz https://t.co/QrkTIGqTjA
https://t.co/Cr1VaM9oOF pic.twitter.com/h8i1oBNiGE
— Tr724 (@Tr724) June 7, 2021
Sedat Peker’in dün yayınladığı videoyu dinlediğini belirten Selçuk Özdağ şunları söyledi:
Sedat Peker’in söyledikleri demokratik bir ülkede olsaydı, hukuk olan bir ülkede olsaydı veya Avrupa Birliği ülkelerinde olsaydı çoktan hükümet istifa eder, evine gider sessizce kenarda otururdu. Sedat Peker’in söylediklerine ne Cumhurbaşkanı ne İçişleri Bakanı cevap veriyor. Burada mesele 17-25 Aralık’la başlamıştı Sedat Peker’in söyledikleri Türkiye’de konuşuluyordu, biliniyordu. Bunları Sedat Peker ete kemiğe büründürdü. Mesela 17-15 Aralık konuşulmuyor muydu Türkiye’de? 17-15 Aralık’taki o şayiayla o iddialarla ilgili çok ciddi şekilde algılar vardı. Yani bu iş olmuştur algısı vardı.’’
”DAVUTOĞLU ÜÇ BAKANI’NIN YÜCE DİVANA GİTMESİNİ İSTEDİ ERDOĞAN İSTEMEDİ”
17-25 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonlarında adı geçen İçişleri Bakanı Muammer Güler, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ı Başbakanlığa dönemin Başbakanı Ahmet üç bakandan istifa etmesini istediğini belirten Selçuk Özdağ süreci şöyle anlattı:
‘‘Sayın Ahmet Davutoğlu bu üç bakanı Başbakanlığa çağırarak bu üç bakanın yüce divana gitmesini istedi. Kendilerine dedi ki; bu sadece benim görüşüm değil, bu aynı zamanda Sayın Cumhurbaşkanı’nın da görüşüdür sizin yüce divana giderek oradan aklanarak gelmeniz veya ceza alırsanız gidip cezanızı çekmeniz gerekir. Hatta ‘bu olaylar sadece sizi değil çocuklarınızı, torunlarınızı takip edecek’ dedi. Onlar ‘bizi yüce divana gönderemezsiniz’ dediler. Ve bir süre sonra bu üç bakan sayın Erdoğan ile tekrar görüştükten sonra sayın Erdoğan, Başbakan Davutoğlu’nu aramadan doğruca komisyon başkanını (Kastamonu milletvekilini) arayarak onları yüce divana gitmeyeceklerini Meclis’teki bu komisyonda bu konunun değerlendirilmesi gerektiğini söyledi. Ve o zamanda Sayın Başbakan ile Sayın Cumhurbaşkanı arasında bir kriz çıkmıştı. Yani biz her zaman o üç bakanın yüce divana gitmesini istemiştik. O zaman bu konular konuşulmuyor muydu?
Ardından o dönemde belediye başkanları da görevden alındı. CHP’li belediye başkanı başka bir hukukla HDP’li belediye başkanı başka bir hukukla veya başka bir metotla, AK Partili belediye başkanları başka bir metotla görevden alındı. AK Partili belediye başkanları İçişleri Bakanlığı’nın soruşturmasıyla değil istifaya zorlanarak görevden alındılar. O zaman da kamuoyu bu problemlerin neden olduğunu konuşmuyor muydu?’’
17 -25 ARALIK’TA NE OLMUŞTU?
17 Aralık’ta İçişleri Bakanı Muammer Güler’in oğlu Barış Güler, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ın oğlu Salih Kaan Çağlayan, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın oğlu Abdullah Oğuz Bayraktar ve İran asıllı işadamı Reza Zarrab’ın da aralarında bulunduğu 89 kişi rüşvet ve yolsuzluk yaptıkları gerekçesiyle gözaltına alınmıştı.
Gözaltına alınanlara ‘rüşvet’, ‘görevi kötüye kullanma’, ‘ihaleye fesat karıştırma’ ve ‘kaçakçılık’ gibi suçlamalar yöneltildi. 25 Aralık 2013’teyse ikinci dalga operasyon için düğmeye basıldı. Bu defa da 96 kişiye ‘suç işlemek amacıyla örgüt kurmak ve yönetmek’, ‘ihaleye fesat karıştırmak’ ve ‘rüşvet’ suçlamaları yöneltildi. İkinci dalga operasyonda, dönemin başbakanı Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan hakkında şüpheli sıfatıyla ifadeye çağrı evrakı hazırlandı.
O dönemde ayrıca bakanlar Muammer Güler, Zafer Çağlayan, Erdoğan Bayraktar ve Egemen Bağış da dahil olmak üzere pek çok kişiye ait olan ses kayıtları sosyal medyada yayınladı.
Operasyonların ardından Egemen Bağış, sürdürmekte olduğu Avrupa Birliği Bakanlığı görevinden alındı. İçişleri Bakanı Muammer Güler, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar ise bakanlık görevlerinden istifa etti.
AKP iktidarı, rüşvet ve yolsuzluk operasyonlarını hükümete karşı darbe olarak lanse edip savcı ve polisleri görevden aldı. 2013 yılında tutuklanan polis ve savcılar halen cezaevinde tutuklu bulunuyor.
Adı rüşvet ve yolsuzluğa karışan dört bakanın Yüce Divan’a gönderilmesi için 20 Ocak 2015’te Meclis’te göstermelik bir oylama yapıldı ve teklif AKP oylarıyla reddedildi.
METİN KÜLÜNK: İNSANLARIN GÜNAH İŞLEME ÖZGÜRLÜĞÜNE MÜDAHALE EDİLMİŞTİR
17-25 Aralık sürecinde Habertürk’te Balçiçek İlter’in konuğu olan AKP Milletvekili Metin Külünk, “İnsanların günah işleme özgürlüğüne müdahale edilmiştir. Siyasilerin yolsuzluğu günah işleme özgürlüğüdür. Bunu ortaya çıkarmamalıyız. 17 Aralık operasyonu Allah’ın hududuna müdahaledir” açıklaması yapmıştı.