RS FM’de Ali Çağatay’la Seyir Hali’nde, Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı, ekonominin ilk çeyrekte yüzde 7 büyüdüğü verisini değerlendiren Kadir Has Üniversitesi İdari Bilimler Dekanı Prof. Dr. Erinç Yeldan değerlendirdi.
Yeldan büyümenin ‘ilginç’ bir kavram olduğuna dikkat çekerek “Örneğin 100 birim üretiyorsunuz, bir sonraki sene kriz oluyor, 50 birim üretiyorsunuz. Büyümedeki değişim eksi yüzde 50 oldu. Bir sene sonra 50 birim üretirken işleri biraz yoluna koyup 100 birim üretmeye devam ettiniz. Bu sefer büyüme rakamınız yüzde 100 oldu. Bir de hinlik yapıp ortalamasını alırsanız yüzde 25 büyümüş olursunuz diye bir sonuç çıkarabilirsiniz. İki sene boyunca aynı yerde patinaj yapıyorsunuz, reel olarak hiçbir büyüme yok” dedi.
“Eylül’de de ana öykünün değişmediği bir Türkiye manzarasıyla karşı karşıya kalacağız” vurgusu yapan Yeldan “Türkiye’nin çok yüksek, yıpratıcı, gelir eşitsizliği yaratıcı yüzde 17-18 bandına çıkmış olan enflasyon tahminleri, yine enflasyonun yüzde 15-17 bandında devam edeceği ve dolayısıyla bu yüksek çift oranlı büyüme rakamının yoksullaştırıcı etkilerinin devam edeceğini görüyorum. Çünkü bu resmi çevirecek yapısal anlamda bir değişiklik söz konusu değil. Bu resim, yine baz etkisinden nemalanan tüketimin ve çok büyük olasılıkla devreye girecek olan turizm ve küçük hizmet sektöründeki anlık kazanımların etkisiyle bir ivme yaratıyor olacaktır. Rakamlar 1 Eylül’de yayınlandığı vakit, yine notlarıma döneceğim” ifadelerini kullandı.
‘Yoksullaştırıcı büyüme’ kavramını açıklayan Yeldan “Çok büyük olasılıkla yine ‘2018 anlamlıdır’ diyeceğiz. 2018 ile karşılaştırdığımızda kalkınma iktisat literatürünün petrol şoku dönemlerinde ortaya atılmış, büyüyen fakat yoksullaştırarak büyüyen, ihracat yapabilmek için içerideki tüketimi, düşük gruplar aleyhine kısan ve dolayısıyla ihraç edilebilir bir kaynak yaratıp, bunu rekabetçi bir dövizle ve ihracat teşvikleriyle yurt dışına aktaran bir sisteme geri döneceğiz. Buna da ‘yoksullaştırıcı büyüme’ adı veriliyor” diye konuştu.
Yeldan “Bütün orta sınıftaki 3 milyon kişilik kayıp, yoksulluktaki artış, tüketime ulaşmadaki asimetrik yüksek enflasyon, gıda fiyatlarındaki birikimli olarak yüzde 50’ye ulaşmış enflasyon bunlar son 1 yılın Kovid pandemisinin eseri değil, aslında Türkiye’nin 2018’den sonra içine girdiği yeni hükümet sisteminin yarattığı koşulların bir ürünü. Kovid pandemisi böyle bir çalkantının üzerine geldi” diye ekledi.