Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

PKK ve Peşmergeler arasındaki gerilimle ilgili neler biliniyor?

PKK ve Peşmergeler arasındaki gerilimle ilgili neler biliniyor?


Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ne (IKBY) bağlı Peşmerge güçleri ile PKK arasında gerilim son dönemde arttı.

Gerginliğin doruk noktası, 5 Haziran’da Metina Dağı eteklerinde beş Peşmerge’nin öldürülmesi oldu.

 

8 Haziran’da ise Türkiye sınırında bulunan Zaho kasabasındaki saldırıda bir Peşmerge hayatını kaybetti. Bir yerel yetkili, saldırıyı PKK’nın düzenlediğini söyledi.

 

IKBY’de tansiyon yükselirken, geçmişte, özellikle de 1990’larda olduğu gibi Iraklı Kürtler arasında ortaya çıkabilecek olası yeni bir çatışma sürecine dair analizler ve uyarılar da arttı.

 

BBC Türkçe’ye konuşan IKBY Dış İlişkiler Departmanı Başkanı Sefin Dizayi, yaşananlardan PKK’yı sorumlu tuttu. IKBY’nin seçilmiş bir hükümet tarafından yönetildiğine vurgu yapan Dizayi, PKK’nın bölgelerindeki varlığını eleştirdi.

 

BBC Türkçe’ye konuşan, PKK’nın şemsiye örgütü Kürdistan Topluluklar Birliği’nin (KCK) sözcüsü Zagros Hiwa ise “Kürdistan Demokratik Partisi’nin (KDP), Türkiye’nin örgüte yönelik askeri operasyonlarına destek verdiğini ve bununla iç çatışmalara zemin hazırladığını” savundu.

 

Sincar anlaşmasının etkisi

 

Orta Doğu’da Kürt siyasetinde, ideolojisinden örgütlenme tarzına kadar on yıllardır çok farklı hatları temsil eden PKK ile KDP’nin arasındaki gerilimler yeni değil.

 

Yaşanan bu son gerilim ise 2020’den itibaren tırmanıyor gibi görünüyor.

 

9 Ekim 2020’de Bağdat’taki Irak Federal Hükümeti ve Erbil’deki IKBY’nin, Sincar’ın güvenliğini sağlamak ve bölgeyi yeniden inşa etmek için imzaladığı anlaşmanın Kandil ile Erbil arasındaki gerilimi artıran nedenlerden biri olduğu düşünülüyor.

 

Anlaşmanın maddelerinden birine göre, PKK’nın ve onunla bağlantılı grupların Sincar ve çevresindeki varlığına son verilecek.

 

Birleşmiş Milletler (BM) Irak Özel Temsilcisi Jeanine Hennis-Plasschaert’ın gözetiminde imzalanan anlaşmaya ABD, İngiltere ve Almanya destek vermiş, Türkiye de memnun kalmıştı.

 

KCK ise anlaşmaya tepki göstermişti.

 

Erbil, PKK’nın IŞİD’in 2014’te bölgedeki saldırılarını kendisi açısından fırsata çevirdiği ve daha önce bulunmadığı noktalara konumlandığı kanısında.

 

Kandil ise 2014’te Peşmerge güçlerinin Ezidileri IŞİD karşısında savunmasız bıraktığını savunuyor.

 

Türkiye’nin bölgedeki operasyonları

 

Türkiye’nin özellikle son yıllarda Irak’ın kuzeyinde düzenlediği operasyonlar da tıpkı geçmiş dönemlerde olduğu gibi PKK ile KDP arasındaki gerilimi artırmış görünüyor.

 

Bunlar, Pençe operasyonları adıyla biliniyor.

 

Operasyonların özellikle 2020 Haziran ayında geçekleştirilen etabında TSK güçleri karadan güneye doğru ilerledi ve çeşitli noktalarda geçici üsler kurmaya başladı.

 

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, bu yılın Nisan ayı sonunda Türkiye gazetesinde yayımlanan açıklamasında, Kandil’e geçişler için kritik olduğunu belirttiği Metina Bölgesi’ne de üs kuracaklarını söyledi.

 

Bu operasyonlar devam ederken Peşmerge güçleri de bölgede etkin olmadığı alanlara daha fazla gücünü gönderdi ve yeni kontrol noktaları oluşturdu.

 

Erbil, PKK’nın bölgedeki varlığını ve faaliyetlerini eleştiriyor.

 

IKBY Dış İlişkiler Departmanı Başkanı Sefin Diyazi, öncelikle meselenin KDP ile ilgili olmadığını savunuyor. Diyazi, “Sorun PKK ile KDP arasında değil, sorun PKK ile IKYB ve Peşmerge Bakanlığı altındaki Peşmerge güçleri arasında” diyor.

 

IKBY’deki Kürtlerin tarihinde uzun yıllara dayanan isyanlar, dış güçlerle savaşlar ve iç çatışmaların bulunduğunu anlatan Dizayi, bölgenin seçimle yönetime gelmiş bir hükümet tarafından yönetildiğinin altını çiziyor ve ekliyor:

 

“Son 30 yıl boyunca PKK, Irak Kürdistan’ında konumlandı ve kendisini seçilmiş IKYB hükümetine bir alternatif olarak sundu.”

 

Dizayi, “PKK’nin ideolojisi, kendisinden başka hiçbir ideoloji, grup ya da politik varlığa tahammülü olmayan bir ideolojidir” diyor.

 

KCK Sözcüsü Zagros Hiwa ise “bu operasyonlara paralel olarak KDP’nin güçlerini, kendi güçlerinin 1983’ten beri bulunduğu ve son 25 yıldır tamamen kontrollerinde olan bölgelere konuşlandırdığını” söylüyor.

 

Hiwa, “KDP güçlerinin konuşlandırılmasının birkaç hafta önce onlarla iletişime geçtik ve karşılıklı mesajlarımızı paylaştık. Ancak bize güçlerini bu bölgelere konumlandıracaklarına dair kararlarıyla ilgili bilgi vermediler” diyor.

 

Hiwa, Türkiye’nin KDP ile PKK arasındaki çatışmaları teşvik ettiğini, KDP’nin Türkiye ile hareket ettiğini öne sürüyor:

 

“KDP güçleri Türkiye’nin silahlı drone’lar (insansız hava araçları) veya SİHA’larının (silahlı insansız hava araçları) korumasında hareket ediyor.”

 

Metina’da ne oldu?

 

Kuzey Irak’taki gerilimi zirveye çıkaran olay, 5 Haziran’da, Duhok’a bağlı Amedi kasabası yakınlarındaki Metina Dağı’nda beş Peşmergenin ölmesi, dördünün de yaralanması oldu.

 

Amedi, Türkiye sınırının 15-20 kilometre güneyinde bulunuyor.

 

IKBY yetkilileri, saldırının PKK tarafından gerçekleştirildiğinden şüphe duymadıklarını aktarıp olayı sert bir şekilde kınadı.

 

Bölgesel yönetimdeki diğer Kürt partiler de saldırıya büyük tepki gösterdi.

 

KCK sözcüsü Zagros Hiwa ise Metina’daki ölümlerle ilgilerinin olmadığını savunuyor.

 

Hiwa, PKK güçlerinin, yaklaşan Peşmerge’nin askeri konvoyuna karşı sadece havaya ateş açtığını belirtiyor.

 

Hiwa, “KDP güçlerini hiçbir zaman hedef almadılar. Hatta Kürtler arası bir iç çatışmayı önlemek için bulundukları bazı noktalardan çekildiler” diyor.

 

Sefin Dizayi ise olayla ilgili PKK’yı eleştiriyor:

 

“PKK bir açıklama yaptı ve Peşmerge güçlerinin kendi alanlarına girmemeleri için havaya ateş açtıklarını belirtti. Burası kimin alanı? Burası, Irak Kürdistan Yönetimi’nin alanı ve PKK’nin bu bölgede işi yok.”

 

Erbil ve Kandil’den karşılıklı suçlamalar

 

KCK Sözcüsü Hiwa, güçlerinin KDP ile Abdullah Öcalan arasında 1983 yılında imzalanan protokoller ve 2013 yılındaki çözüm sürecinde yine KDP ile imzalanan anlaşmalar kapsamında bu bölgede bulunduğunu belirtiyor.

 

Hiwa, “bu bölgeler üzerinden Türkiye’ye saldırmadıklarını” savunuyor, “Türkiye’nin saldırılarına karşı bu bölgeyi koruduklarını ve bu konuda Kürt güçlerin omuz omuza hareket etmesini beklediklerini” söylüyor.

 

Hiwa, “IKYB’nin geri çekilmesi çağrısı yapması gereken bir güç varsa onun Türkiye olduğunu” söylüyor.

 

Ankara, PKK’nın yıllardır bu bölge üzerinden topraklarına saldırılar düzenlediğini belirtiyor.

 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan operasyonlarla ilgili geçmişte yaptığı açıklamalarda, “Amacımız, güney sınırlarımızda oluşturulmaya çalışılan terör varlığını tamamen ortadan kaldırmak ve tehditleri bertaraf etmektir” ifadelerini kullandı.

 

Sefin Dizayi, PKK’nın bu bölgelerden ayrılmasını istediklerini vurguluyor:

 

“Türkiye, sınırları içinde PKK’yi kontrol altına alabildi ve sonrasındaki operasyonlarını Suriye ve Irak’a doğru genişletti. Türkiye’nin son yıllarda uyguladığı teknoloji, PKK’nin hareketleri önemli miktarda kısıtladı. PKK, kendi ve varlığını ve güvenliğini muhafaza etmek için köylere ve topluluklara daha fazla yaklaştı ki bu da oraların sakinleri için sonuçlar doğurdu.

 

“Son aylarda Türkiye’nin daha fazla sınır ötesi askeri operasyon düzenlemesiyle daha fazla sivil, evlerini terk etmek zorunda kaldı. Uluslararası hukuk ve komşularla ilişki uyarınca hiçbir gücün, kendi toprakları içinde komşularına karşı hareket etmesine izin verilemez.

 

“PKK son dönemde varlığı ve faaliyetlerini birçok yerde de artırdı; bütün Türkiye sınırı boyunca, İran sınırında, Hanekin, Kerkük, Mahmur, Musul’un güneyi ve Sincar’da. Bu yerlerin birçoğu Türkiye sınırından birkaç yüz kilometre uzakta. PKK buralarda ne yapıyor?

 

“PKK, bu dönemde savaş ve çatışmalarla hiçbir somut sonuç elde edemeyeceğini anlamalı.”

 

Gerilimi azaltma çağrıları

 

IKBY’deki farklı siyasi güçler son dönemde çatışmaların artmaması için açıklamalar yapıyor ve çalışmalar yürütüyor.

 

Bunların başında Kürdistan Yurtsever Birliği (KYB) ve Goran Hareketi geliyor.

 

BBC İzleme Servisi’nin aktardığına göre KYB Eş Başkanı Lahur Talabani, geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada, “Kardeşin kardeşi öldürmesine karşıyız. Bir Kürtün kanının başka bir Kürt tarafından akıtıldığı hiçbir çatışmanın içinde yer almayacağız” dedi.

 

Dizayi, bölgenin barış ve diyaloğa ihtiyacı olduğunu belirtiyor:

 

“Geçmişte, silahlı mücadele gerekli olmuş olabilir ki biz de bunu Irak Kürdistanı’nda yaptık. Ancak günümüzde savaş kuralları ve yöntemleri değişti. Bu tür sorunları çözmek için tek yol barışçıl ve demokratik yöntemleri kullanmak. Bu uzun sürebilir ama yıllarca süren diyalog saatlerce süren savaştan iyidir.

 

“IKBY, PKK ve Türkiye arasındaki ateşkeste rol oynadı. Dostane, barışçıl bir çözüme ulaşmak için tünelin ucunda ışık vardı. Maalesef işler olması gerektiği gibi gitmedi. Ancak hâlâ savaş, anlaşmazlıkları çözmek için çözüm olmamalı. Her yerde gerilimi düşürmek için çaba sarf edilmeli.”

 

Zagros Hiwa ise Kürtler arası çatışmalardan sadece Türkiye hükümetinin kazançlı çıktığını savunuyor ve “Tüm sorunları diyalog yoluyla çözmeye hazırız. Kürtler iç çatışmalardan bıktı” diyor.

 

Her ne kadar bölgedeki farklı Kürt siyasi grupları arasında gerilimi azaltma çağrıları yapılıyor olsa da, IKBY’deki bu gerilimin nereye evrileceği konusunda bir netlik yok.

 

Sadece buradaki değil, bölge çapındaki aktörlerin de atacakları adımların bu gerilime etkisi olacak gibi görünüyor.

 

Bu kapsamda, ABD’de Joe Biden yönetiminin Suriye’nin kuzeyine ve IKBY’deki Kürt gruplara yönelik yaklaşımı da önemli olacak gibi duruyor.

 

KAYNAK: BBC TÜRKÇE – MAHMUT HAMSİCİ

Exit mobile version