Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2020-2021 Karnesi 

Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2020-2021 Karnesi 


Haziran ayından itibaren tüm kademelerde uzun aranın ardından başlayan yüz yüze eğitimde, karne zamanı geldi. Milli Eğitim Bakanlığı tarafından Corona virüsü salgını nedeniyle ‘dijital karne’ uygulamasına bu dönemde de devam ediliyor. Karneler e-Okul üzerinden 18 milyonu aşkın öğrenci ve velilerinin erişimine açıldı. İlkokul, ortaokul ve lise öğrencileri ikinci dönem karne notlarına ve başarı belgelerine elektronik ortamda ‘e-okul.meb.gov.tr’ internet sitesi üzerinden ulaşabiliyor. Talep edenler basılı karne, başarı belgesi ve mezuniyet diplomalarını 2 Temmuz’dan itibaren okul müdürlüklerinden de alabilecek.

e-Okul sisteminde yoğunluk yaşanmaması için erken erişime açılan karnelerin ardından 2020-2021 eğitim öğretim yılı 2 Temmuz Cuma günü sona eriyor. Peki salgın nedeniyle uzaktan eğitim yoluyla başlayan ve haziran ayına dek yurt çapında tüm kademelerde yüz yüz eğitime geçilemeyen 2020-2021 eğitim öğretim yılı öğrenciler, öğretmenler ve veliler için nasıl geçti? Milli Eğitim Bakanlığı’nın bu yılki karnesi nasıl?

“Uzaktan eğitim yüz yüze eğitimin yerini tutamadı”

VOA Türkçe’ye değerlendirmede bulunan Eğitimciler Birliği Sendikası (Eğitim-Bir-Sen) Genel Başkanvekili Latif Selvi,“Geçtiğimiz yıl uzaktan eğitimin ardından bu eğitim öğretim yılının başında, yüz yüze eğitime geçilmesini bekliyorduk. Dünya çapında yapılan araştırmalarda da uzaktan eğitimin sağladığı imkanların, yüz yüze verilen eğitimin ihtiyaçlarını karşılamaya yeterli olmadığı, okulların yüz yüze eğitime açılması gerektiği ifade edildi. Milli Eğitim Bakanlığının da bizim de Türkiye kamuoyunun da okulların açılmasına yönelik bir iradesi söz konusuydu. Ancak salgın yüz yüze eğitimin sürdürülmesine izin vermedi” dedi.

Yüz yüze eğitimin yerinin uzaktan eğitim yoluyla doldurulamadığını ve öğrencilerde öğrenme kayıplarının meydana geldiğini kaydeden Selvi “Daha önce tek bir kaynaktan yüz yüze eğitimle verdiğimiz içeriğin internet, televizyon yoluyla çeşitlendiğini gördük. Okullarda verdiğimiz düzenli ve disiplinli eğitim ortamını asla kendi ortamlarında temin etmek mümkün olmuyor. Öğrencinin dikkati ve konsantrasyonu da tamamen sağlanamıyor. Bir başka boyutu da devamlılığın olmaması. Çünkü çocuğun bulunduğu ev ortamı, devamlı bir şekilde dersleri takip etmesine imkan sağlayamıyor. Öğrencilerde sıkılma ve yorulma da oldu. Çünkü ekrana kilitlenmeyle sınıf ortamındaki rahat oturuş düzeni de farklı” diye konuştu.

MEB’e göre 4 milyondan fazla öğrenci uzaktan eğitime aktif katılamadı

Milli Eğitim Bakanlığı’nın 23 Mart 2020-7 Mayıs 2021 tarihleri arasını kapsayan “Sayılarla Uzaktan Eğitim” verilerine göre, 18 milyonu aşkın öğrenciden 14 milyon 82 bini, uzaktan eğitime aktif öğrenci olarak katıldı. Çalışmak zorunda kalan, anadili farklı olan, ev işlerine yönlendirilen, mülteci, yoksul ve engelli öğrencilerin uzaktan eğitime erişmekte yaşadıkları dezavantajlara dikkat çeken Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) Genel Başkanı Nejla Kurul, “Bakanlık ve siyasi iktidar nezdinde yüz yüze eğitim için bir öncelik çalışması yapılmadı. Eğitim hep unutuldu. OECD’nin raporlarına göre okulları en uzun süre kapatan ülkelerden birisi oldu Türkiye. Yine yapılan araştırmalara göre, 175 okul gününde en çok ilkokul 1’inci sınıflar için, okul ancak 15 gün açılabildi. Dolayısıyla öğrencilerimizin önemli bir kısmının, ne uzaktan eğitimde ne de yüz yüze eğitimde olduğunu biliyoruz. Ciddi bir öğrenme kaybı var” sözlerini kullandı.

Velilerin salgın sürecinde yaşadıkları ekonomik zorlukların, öğrencilerin eğitim imkanlarını da kısıtladığını kaydeden Kurul “Çocuğun dışarıyla etkileşim imkanlarını azaltmak, eve kapanmak biçiminde sonuçları oldu bunun. Öğretmenlerimiz de Bakanlıktan doğru dürüst bir destek alamadılar. Evlerini işyerleri haline getirdiler. Öğretmenlerimiz ekranın başına geçti ama öğrenci olmadığı için öğretmenimizin ek ders ücreti kesildi. Öğretmenlerimiz zaten reel ücretleri çok değer kaybetmesine ve satın alma gücü azalmasına rağmen bir yandan bilgisayar aldılar, tablet aldılar, daha hızlı internet bağlantıları için para harcadılar. Yani bir maliyete katlandılar. Ama bu süreçte yalnız bırakıldılar” diye konuştu.

“Eğitim için bilgiye erişim yeterli değil”

Uzaktan eğitimde öğrenci, öğretmen ve velilerin yüz yüze eğitimden daha fazla emek harcadığını belirten Eğitim-Bir-Sen Genel Başkanvekili Selvi de “Uzaktan eğitimi çok zahmetsiz bir iş gibi değerlendirenler var. Öğretmen arkadaşlarımız o kadar çok emek verdi ki… Öğrenci ve velilerle 7/24 WhatsApp gruplarıyla, telefon görüşmeleriyle yoğun bir şekilde bir iletişim ağı oluşturdular. Derslerin verilişinde de bütün öğretmen arkadaşlarımız, önemli hazırlık yaparak bu yeni yönteme göre derslerini verdiler. Burada ciddi bir emek var. Ancak bu dönemdeki eğitimin daha sonraki yıllarda öğrenme kayıpları üretmeme ihtimali yok. Bilgiye erişmek yeterli değil, bilgiyi dönüştürmede problem var” dedi.

Uzaktan eğitime erişim sağlanmasının yeterli olmadığına dikkat çeken Selvi, “Bilgiye erişim için en kötü şartlarda dahi imkanlar var. Televizyon üzerinden dersler verildi. EBA destek merkezleri açıldı. Ama bunlar bilgiye erişimi sağlıyor. Ders ortamı yalnız başına bilgiye eriştiren bir mekanizma değil. Ders ortamı daha çok bilgiyi kullanma, yöneltme, geliştirme, bilgiyi üretme içerir. Öğrencinin bilgiye erişimi dönüştürebilmesi için ders ortamı lazım” ifadelerini kullandı.

“İsteğe bağlı yüz yüze eğitim sahici değil”

Peki salgın gölgesinde geçen 2020-2021 eğitim öğretim yılındaki kayıplar ne ölçüde biliniyor? Haziran ayında başlayan yüz yüze eğitim ve ikinci dönem sınavlarına katılım, isteğe bağlı tutulmuştu. Sınavlara girmeyen öğrencilerin karnelerinde de ilk döneme ait notlar yer aldı. Bunun, eğitim kayıplarının tespitini sıkıntıya soktuğunu söyleyen Kurul, “Hangi öğrenmeler gerçekleşti? Öğrenme kayıpları ne oldu?’ sorusu yeterince iyi sorulmadığı için bu dönem dilekçeli eğitim dönemi oldu. ‘Çocuğunuzu dilekçe verir okula yollamayabilirsiniz, sınavlara sokmayabilirsiniz’ diyen, sanki özgürlük seçeneği sunan bir eğitim sistemiyle karşı karşıya kaldık. Çocukların neyi öğrenip öğrenemedikleri, hangi davranışı geliştirip geliştirmedikleri, hangi duygulara sahip olup olamadıklarını gözlemek içinse yüz yüze eğitime ihtiyaç vardı. Böyle baktığımızda gerçekçi, geçerli ve güvenilir bir ölçmenin olmadığını Türkiye eğitim kamuoyu zaten kabul ediyor. Bakanlık için önemli olan kademeler arası akışları sağlamak. Sahici olmayan bir süreçle karşı karşıyayız” dedi.

Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’sa Ulusal Destekleme Programı (UDEP) adıyla başlatılan telafi eğitimi programı kapsamında öğrencilerin, eğitim kayıplarını, her okulun kendisinin Bakanlık tarafından belirlenecek derslere ait kritik kazanımları dikkate alarak tespit edeceğini açıklamıştı. Buna göre UDEP kapsamında 2 Temmuz’dan sonra okulların kapısı öğrencilere açık kalacak; yaz döneminde isteyen öğrenci ve öğretmenler okullardaki telafi etkinliklerine katılacak. Başvuruları 21 Haziran-2 Temmuz arasında yapılacak telafi eğitimi programı, 5 Temmuz-31 Ağustos arasında düzenlenecek. Selçuk, telafi programının yaz döneminin ardından eylülde başlayacak yeni eğitim öğretim yılını da içine alarak yaklaşık 1,5 yıl süreceğini kaydetmişti.

“Telafide öncelikli gruplar belirlenmeli”

Ancak Eğitim Sen Genel Başkanı Kurul, eğitim kayıplarının yaygınlığının Bakanlık tarafından tespit edilmeden telafi sürecine geçilemeyeceği görüşünde. VOA Türkçe’ye konuşan Kurul “Önceliklerimiz ne olacak bu dönemde? Yoksul çocuklar mı olacak? Evinde hiç internete bağlanamamış, bilgisayarı, tableti olmamış, programa bağlanabilmek için anne babasının cep telefonunu beklemiş çocuklar mı olacak? Engelli çocuklar mı olacak? Anne, babası Covid nedeniyle vefat etmiş ya da hastalanmış, acı ve korku içerisindeki çocuklar mı? Tecrit edilmiş, evin içerisinde kapalı kalmış çocuklar mı? Başta bu öncelik gruplarını iyi belirlememiz gerek. Bu öncelikleri eğer net bir biçimde ortaya koyamazsak bunun telafisini nasıl yapabileceğimiz konusunda yeterince yanıt veremeyiz” dedi.

İsteğe bağlı telafide başarı mümkün mü?

Hem uzaktan hem de yüz yüze eğitime katılamayan öğrencilerin mevcut olduğu bir eğitim ortamında telafinin isteğe bağlı bırakılamayacağını da kaydeden Kurul “Gönüllüğe dayalı olarak bu telafi nasıl yapılabilir? Ne uzaktan eğitimde yer almış ne de doğru dürüst yüz yüze eğitime katılmış çocuğun, ‘benim telafiye ihtiyacım var’ diyebilmesi mümkün mü? Bu kararı anne babanın verip çocuğunu gönüllü biçimde bu programlara dahil etmesi mümkün mü?” diye konuştu. Kurul, bu konuda Bakanlık tarafından eğitim sendikaları, sivil toplum kuruluşları ve vatandaşlardan da görüş alınmasını istedi.

Eğitim-Bir-Sen Genel Başkanvekili Selvi’yse “Yaz tatili döneminde bir telafi yapılacağı için isteğe bırakılmış oluyor. Bakanlık isteyenlere imkan sunuyor. Öğrenci, ‘ben yaz tatilinde dinlenmek istiyorum’ diyor mesela. Bakanlık bu yüzden isteğe bağlı bırakarak, ‘eğer bu ihtiyacı gören arkadaşlarımız varsa onlara program dahilinde telafi eğitimi vermek istiyorum’ diyor” ifadelerini kullandı.

“Öğretmenler yoruldu, telafide yeni öğretmen ataması yapılmalı”

Öğretmenlerin de isteğe bağlı olarak telafi programında yer alacağına dikkat çeken Kurul “1,5 yıldır öğretmenlerimiz salgınla mücadele ettiler. Günbegün özverili biçimde derslere katıldılar. Bir yerlere gidemediler. Sevdikleriyle, dostlarıyla karşılaşamadılar. Uzun ve yorucu, özverili bir süreç oldu. Öğretmenlerimizin bu dönemde dinlenmesi lazım. Peki öğrencilerimizin hakları ne olacak? Onun için de Bakanlığa diyoruz ki, ataması yapılmayan 500 bine yakın öğretmenimiz var. ‘Yeni kadrolar aç, yeni istihdam yarat ve yeni öğretmenlerimiz bütün enerji ve güçleriyle bu telafi eğitimi programlarına katılsın” dedi. Kurul, Eğitim Sen olarak önerilerinin, öğrenme kayıplarının Temmuz ve Ağustos ayında tespit edilip yeni döneme 2,5 aylık bir seferberlikle hazırlanmak olduğunu söyledi.

Yeni eğitim öğretim yılında tüm tedbirlerin alınarak yüz yüze eğitime başlanmasının elzem olduğunu kaydeden Selvi de “Bilgiye erişimde yalnız yüz yüze okul değil aynı zamanda uzaktan eğitim yönteminin de belli çerçevede kullanılabileceğini, katkı vermesi açısından bir alan açtığını söyleyebiliriz. Ancak yüz yüze eğitimi artık 2021-2022 eğitim öğretim yılında hiçbir gerekçeyle ihmal etmemeliyiz. Tüm kademelerde buna geçmek mecburiyetindeyiz. Uzaktan eğitimi hangi teknik imkanlarla verirsek verelim, yüz yüze eğitimdeki öğrenci, öğretmen ve sınıf ortamının bir alternatifi olmadığını da bu dönemde gördük” diye konuştu.

Exit mobile version