Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Liderler Zirvesi NATO İçin Ne Anlama Geliyor?

Liderler Zirvesi NATO İçin Ne Anlama Geliyor?


Belçika’nin başkenti Brüksel’de14 Haziran’da yapılacak NATO liderler zirvesi her ne kadar Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ABD Başkanı Biden’ın ikili görüşmesi ile Türk basınında öne çıksa da, ittifakın güçlendirilmesi açısından da önem taşıyor.

Bu çerçevede NATO’nun 2030 programı ve raporu, zirvede konuşulacak en önemli konu olacak. Liderler, İttifak’ın stratejik ve kurumsal olarak çağın gereklerine göre yenilenmesini içeren öneri planını zirvede masaya yatıracak. “NATO 2030: Yeni Bir Çağ İçin Birliktelik” başlıklı raporu hazırlayan isimler arasındaki eski NATO Genel Sekreter Yardımcısı ve Daimi Büyükelçi Tacan İldem ve ABD’nin eski NATO Büyükelçisi Doug Lute, İttifak’ın geleceğini Türk Miras Vakfı’nın toplantısında değerlendirdi.

138 tavsiye içeren ve NATO’nun 2010 yılında kabul ettiği stratejik konseptin yenilenmesi amacını da taşıyan raporla ilgili konuşan Büyükelçi İldem, raporun çıkış noktasının NATO’nun askeri gücünün gerisinde kalan siyasi gücü ile arasındaki farkın kapatılması olduğunu söyledi.

Raporda İttifak’ın üç temel görevi olan kollektif savunma, kriz yönetimi ile işbirliğine dayalı güvenliğin korunması gerektiğinin belirtildiğini söyleyen İldem, ayrıca NATO’nun eşsiz ve gerekli bir transatlantik danışma platformu olma özelliğinin güçlendirilmesinin önerildiğini kaydetti.

Tacan İldem, İttifak’ın kuruluş amacı olan Rus tehdidi dışında Çin, hibrit tehditler ile yükselen ve çığır açan teknolojilere karşı NATO’nun daha fazla zaman ve kaynak ayırması gerektiğinin de raporda yer aldığını kaydetti.

Rusya’ya ek olarak, terörizmin tüm biçimleri ve tezahürlerinin NATO liderleri tarafından kalıcı ve ortak bir tehdit olarak tanımlandığını hatırlatan İldem, ‘’Rapor, terörizmden müttefik ülkeler ve vatandaşlarına yönelik en acil asimetrik tehditlerden biri olarak bahsederek bu değerlendirmeyi doğrulamaktadır. Rapor, terörizmle mücadelenin NATO’nun üç temel görevine açık biçimde dahil edilmesi gerektiğini de savunuyor. Raporda söylediğimiz gibi NATO, hem terörizm gibi geleneksel tehditleri hem de Rusya’nın ve daha az ölçüde Çin’in artan varlığını ele alarak, Güney’e yönelik tutarlı, açık ve uyumlu bir yaklaşım ifade etmelidir’’ dedi.

Silahların denetimi ve nükleer caydırıcılığın da raporda tartışıldığını kaydeden İldem, ‘’NATO, etkili bir nükleer caydırıcılık sağlarken silahların denetimine verdiği desteği yeniden teyit etmelidir. Mevcut silah kontrol mekanizmalarına yönelik zorlukları tartışmak için bir forum rolü oynamalıdır’’ dedi.

‘’Bölgesel ittifak ama küresel yaklaşım’’

NATO’nun daha küresel bir yaklaşım benimsemesi gerektiğinin altını çizen Tacan İldem, ‘’Ancak bu NATO’nun küresel bir ittifak haline gelmesi gerektiği anlamına değil, hibrit eylemler ve siber saldırılar barış ve çatışma arasındaki çizgiyi bulanıklaştırdığı için, dünyada neler olup bittiğine dair daha iyi bir değerlendirmeye sahip olması gerektiği anlamına geliyor. Bu da coğrafi sınırları olmayan zorluklar sunuyor. Her durumda NATO, bölgesel bir örgüt olarak kalacaktır’’ diye konuştu.

Kriz anında hibrit ve ve siber saldırıları nasıl değerlendireceği, atfedeceği ve bunlara nasıl yanıt vereceği konusunda NATO’nun ortak bir siyasi çerçeveye ihtiyacı olduğunu söyleyen eski daimi temsilci, ‘’Örneğin dezenformasyon gibi hibrit zorluklara ve demokratik kurumların tehdit edilmesine karşı müttefik halklar arasında toplumsal direncin inşa edilmesinin ve güçlendirilmesinin, bu kritik alanda sorumlu olan müttefik ülkeler için öncelik olmalıdır’’ ifadelerini kullandı.

Stratejik konsept güncellenecek mi?

ABD’nin eski NATO Büyükelçisi Doug Lute da en son 2010’da yenilenen NATO stratejik konsepti açısından raporun önemine dikkat çekti ve Genel Sekreter Jens Stoltenberg’in bu raporu rafa kaldırmayarak neredeyse her 10 yılda bir güncellenen konseptin yeni versiyonunu yazmak için kullanabileceğini kaydetti.

Büyükelçi Lute, ‘’2010 stratejik konsepti güncel değil. Örneğin Rusya’nın ittifakın stratejik bir ortağı olduğu belirtiliyordu; bu bugün için geçerli değil. Bu yüzden, birkaç gün içinde gerçekleşecek olan zirvenin en önemli sonuçlarından birinin, liderlerin genel sekreteri stratejik konsepti yeniden tasarlaması ve güncellemesi için görevlendirmesi olacağını düşünüyorum. 2030 raporu, bu yeniden kaleme alma çabasının belki de en kritik ilk kaynağı olacak. Birkaç gün içinde liderler bir araya geldiğinde bu konu hakkında daha fazla bilgiye sahip olacağız. Ancak yeni belgenin oybirliği ile onaylanması gerek. Yani sıfıra karşı 30 oyla. Dolayısıyla NATO’nun karşı karşıya olduğu çeşitli zorluklar ve oybirliği gerekliliği göz önüne alındığında, bunun büyük bir proje olduğunu ve gelecek yıl boyunca NATO’nun politika zamanının çoğunu tüketeceğini düşünüyorum’’ dedi.

Lute, Genel Sekreter Stoltenberg’in görev süresinin uzatılmasından duyduğu memnuniyeti de dile getirdi ve ABD’nin geçmiş yönetimin tutumu nedeniyle İttifak içinde zayıflayan liderliğini Biden yönetiminin de toparlamasıyla, bu konuda ilerleme sağlanabileceğini belirtti.

Özel sektörle işbirliği

Tacan ildem farklılaşan tehditler ve zorluklar nedeniyle NATO için özel sektörle işbirliği yapmanın önemli ve elzem olacağını da kaydetti. Bu nedenle NATO 2030 raporunda, yapay zeka stratejileri konusunda hem hükümetleri hem de özel sektörü kapsayacak bir dijital zirve toplantısının toplanması konusunda yaptığı tavsiyeye atıfta bulundu. İldem, ‘’Geleceğe baktığımızda, savunma sanayilerindeki gelişmelerin birçoğu yapay zeka, otonom sistemler ile ilgilidir ve özel sektörde bu kuruluşlarla işbirliği hakkına sahip olmadan hiçbir şey yapamayız. İşbirliği dışında standartları belirlemek de önemlidir, düzenlemeler önemli olacaktır’’ dedi.

İldem, müttefikler arasında askeri teknoloji transferine daha fazla yatırım yapmak ve kendi aralarında işbirliği yapmak için yeterli araç ve yöntem olduğunu garantilemek gerektiğini belirtti.

ABD’li Büyükelçi Doug Lute da özellikle Çin’in artan küresel rolünün, özel sektör ve hükümetler dışında NATO ve AB gibi uluslararası kuruluşların da adım atması gereken bir sorun olduğunu söyledi.

Çin’in Tarihi İpek Yolu’nu canlandırarak Pekin’den Londra’ya kadar kesintisiz bir ticaret yolu oluşturmayı hedefleyen Kuşak Yol Projesi’ne dikkat çeken Lute, ‘’Kuşak Yol Girişimi’nin hedefi Türkmenistan değil, Batı Avrupa ve pazarı. Çin’in ticari nüfuzunu görüyoruz. Bu askeri bir nüfuz değil. Ulaşım ağları, telekomünikasyon ağları, enerji sistemleri üzerinden ticari nüfuzunu göstermek. Buradaki fikir, Avrupa ekonomisine ayak basmak. Ancak buradaki gizli mesaj Çin’in ticari nüfuz yoluyla siyasi nüfuz kazanma beklentisi. Yani ulusal hükümetler ve NATO gibi uluslararası kuruluşlar tarafından ticari olarak birden fazla düzeyde ele alınması gereken bir Çin etkisi mevcut’’ diye konuştu.

Savunma harcamalarında dengesizlikler

Toplantının dikkat çeken noktalarından biri de müttefiklerin NATO için ayırdıkları bütçeye ilişkin yapılan değerlendirmelerdi. 2014 NATO zirvesinde alınan kararla, üye ülkeler savunma harcamalarının GSYİH’ya oranını 2024 yılına kadar yüzde 2’ye yükseltme, yıllık savunma harcamalarının yüzde 20’sini de yeni donanım, araştırma ve geliştirmeye ayırma taahhüdünde bulunmuştu.

Ancak hem Doug Lute hem Tacan İldem, müttefiklerin sadece ne kadar harcama yaptığı değil hangi alanlarla harcama yaptığının, NATO’nun verimliliği açısından önemli olduğuna da dikkat çekti. Sadece personele değil teçhizata, eğitime ve askeri hazırlığa da bütçe ayrılması gerektiğini söyledi.

Tacan İldem, ‘’Yeni teçhizat oldukça önemli ve elbette müttefikler de ittifakın yetenek havuzuna getirdikleri yetenekler ve ayrıca harekat ve misyonlara yaptıkları katkılar açısından değerlendirilmek isterler. Raporumuzda, gelişen güvenlik ortamının karmaşık doğası ile ortak finansman açısından kendi paylarını arttırma konusunda müttefiklerin anlaşmaya varmasının da iyi olacağını düşündük. Birçok alanın düzgün bir şekilde ele alınması için ortak finansmanı arttırmanın önemli ve alakalı olduğunu düşünüyorum’’ dedi.

Doug Lute da ülkelerin katkılarının gelişen teknolojiler bağlamında önemli olduğuna dikkat çekerek, ‘’Harcama yapmazsanız, araştırma ve geliştirmeye, askeri teçhizata sermaye yatırımı yapmazsanız teknolojik değişime ayak uyduramazsınız. İttifakın 30 üyesinde, modern teknolojilere kendini adamış ve yatırım yapan bazı ülkelerle bunları yapmayan diğer ülkeler arasındaki fark tehlike doğurur. Bu eğer azalmadan devam ederse, iki ittifakla karşı karşıya kalırız; teknolojik olarak yetenekli ve birlikte çalışabilecek olanlar ve olmayanlar. Dolayısıyla dikkatli olmazsak bu teknolojik değişim, yıllardır NATO’nun çok önemli bir askeri bileşeni olan birlikte çalışabilirliği ortadan kaldırmaya hizmet edebilir. Dikkatli olmalıyız’’ uyarısında bulundu.

Zirveden olumlu beklentiler

Eski NATO Genel Sekreter Yardımcısı ve Daimi Büyükelçi Tacan İldem, 14 Haziran’daki NATO zirvesinden olumlu sonuçlar alınacağı görüşünü de paylaştı.

Stratejik konseptin güncelleme sürecini başlatma kararının, yaklaşan zirve toplantısının en önemli sonucu olacağını düşündüğünü belirten Büyükelçi İldem, ‘’Elbette müttefikler arasında bazı farklılıklar, bölünmeler var. Geçmişte bugün tanık olduğumuz bir şeydi, belki gelecekte de olacak. Ancak NATO ile ilgili en iyi şey, 30 müttefikin hepsinin temel konular üzerinde anlaşabilmesi ve hem bugün hem de gelecek için net bir gelecek vizyonuna sahip olmasıdır’’ dedi.

Zirve kapsamında düzenlenecek Biden-Erdoğan ikili görüşmesine de değinen İldem, ‘’Umarım bu zirve aynı zamanda müttefikler arasındaki birliği sağlamlaştırmak için bir fırsat olarak hizmet edebilir ve aralarında sıkıntılara neden olan meseleler için, bu farklılıkları gidermek için NATO’yu bir danışma forumu olarak daha fazla kullanırlar. Ülkelerimizi, Türkiye’yi ve ABD’yi düşündüğümüzde de birtakım meselelerimiz olduğunu biliyorum ve sadece zirve toplantısının değil, iki cumhurbaşkanı arasındaki ikili görüşmenin de bu farklılıklarla nasıl başa çıkılacağı konusunda daha iyi bir anlayışın önünü açacağını umuyorum. Çünkü şahsen başka bir müttefik tarafından yaptırımlara maruz kalan bir müttefik ülkenin iyi göründüğünü düşünmüyorum. Demek istediğim, sevinecek olanlar sadece rakiplerimiz, hasımlarımız olur ama eminim müttefiklerimiz olmaz. Bu nedenle, yaklaşan zirve toplantılarını olumlu bir bir nakış açısıyla sabırsızlıkla bekliyorum’’ ifadelerini kullandı.

Doug Lute da Kuzey Atlantik Antlaşması’nın ikinci paragrafındaki demokrasi, bireysel özgürlükler ve hukukun üstünlüğüne bağlılığı hatırlatarak, bazı müttefik ülkelerde bu temel üç değerdeki gerilemenin, zirvede gündeme gelmesini beklediğini söyledi.

Lute, ‘Ne yazık ki burada bazı kilit müttefikler arasında bu temel değerlerden uzaklaşıldığını görüyoruz. ABD, kendi ülkemi de muaf tutmuyorum. Freedom House’daki notumuz son yıllarda düştü. Ancak bu değerlerin bazıları aşındıkça, NATO’yu bölmek isteyenlere, ittifaka karşı çıkanlara, genişletmeye çalışabilecekleri çatlaklar sunmuş oluyoruz, çünkü hepimiz aynı sayfada değiliz. NATO, demokrasilerin bir antlaşma ittifakı olarak başladı. Bence, bu demokratik rehberleri kendimize hatırlatmak ve müttefikler arasında bir demokrasi erozyonu olduğunda, bu değerlerden uzaklaşıldığında NATO’nun rolünün ne olduğunu anlamak çok önemli’’ dedi.

Exit mobile version