Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) yönetimi ve milletvekilleriyle ilgili suçlamalarda bulunarak, parti hakkında kapatma kararı verilmesi için yeniden hazırladığı iddianameyi Anayasa Mahkemesi’ne göndererek dava açılmasını istedi.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin’in imzasıyla bu sefer 850 sayfalık iddianameyle TBMM çatısı altındaki üçüncü büyük parti konumundaki HDP’nin kapatılması için ikinci kez girişim başlatıldı.
Başsavcılıktan yapılan açıklamada, Anayasa Mahkemesi’nin daha önce 31 Mart tarihinde 2021/1 sayılı kararıyla eksikliklerin tamamlanması istemiyle HDP hakkındaki iddianameyi iade ettiği anımsatıldı. Açıklamada, Anayasa Mahkemesi’nin ilk iddianameyi iade etmesindeki “sebeplere katılmamakla birlikte” ifadesiyle “HDP’nin suç odağı haline geldiğine dair deliller bulunmaması” gerekçesine karşı da hazırlık vurgusu dikkat çekti. Açıklamada, dava açılması konusunda karar mercii Anayasa Mahkemesi olmasına karşın iddianamenin gönderilmesiyle başvuruda bulunulması konusunda Başsavcılık tarafından “kamu davası açılmıştır” vurgusu yapılması da göze çaptı.
Oysa hukuki süreç itibariyle Anayasa Mahkemesi (AYM), ilk önce bu yenilenmiş iddianame için yeniden raportör görevlendirecek. AYM, raportör değerlendirmesi hazır olduğunda yapacağı toplantıyla Başsavcılık talebi doğrultusunda HDP hakkında kapatma davası açılıp açılmayacağına karar verecek.
Bu arada iddianamede, HDP’nin banka hesabına da dava süreci sonuçlanıncaya kadar tedbir konulması talebi dikkat çekti. HDP, bu durumda, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yeni iddianameyle birlikte banka hesabına tedbir talebini de kabul edecek olursa başlayacak kapatma davası süreci boyunca hak edilmiş Hazine yardımıyla birlikte resmi maddi kaynağından yoksun olacak.
İddianamede, en az 500 HDP’li isim hakkında suçlamalarda bulunularak, siyasi yasaklama talep edildiği de belirtildi.
HDP: “HDP’yi değil mafyayı yargıla”
HDP Genel Merkezi ise, Başsavcılık tarafından yeniden parti kapatma talepli iddianame hazırlanması üzerine organize suç örgütü hükümlüsü Sedat Peker’in son haftalarda Türkiye gündeminde tartışma yaratan yolsuzluklar, usulsüzlükler iddialarını anımsatarak açıklama yaptı. HDP, konuya ilişkin sosyal medyada “HDP’yi değil mafyayı yargıla” etiketiyle tepki kampanyası başlattı.
HDP Genel Merkezi’nden yapılan açıklamada, AKP-MHP ittifakının tarihini mafya anlatıyor. HDP’nin tarihini halklar yazıyor. Mafya itirafları karşısında suspus olanlar, partimize saldırarak iktidarını güncellemek istiyor. İzin vermeyeceğiz” denildi.
Sonrasında HDP’li Mahmut Toğrul’un sahadaki görüntüsüyle birlikte “Kürt halkının iradesini hiç kimse gasp edemeyecek. HDP, bu ülkenin asli gücüdür. HDP, olmadan bu ülkeye demokrasi gelmez, barış gelmez” mesajı paylaşıldı.
Bu arada HDP yönetimi, daha öncesinde de olası kapatma davası için her türlü hukuki hazırlık yapıldığını ifade etmişti.
HDP Eş Başkanı Mithat Sancar da karara twitter mesajıyla tepki gösterdi.
Sancar, “7 Haziran yenilgisini hazmedemeyenler, yenilginin yıldönümünde umuda saldırmaya devam ediyor. Talan siyasetinizi, mafyatik düzeninizi, suça batmış ittifakınızı HDP’yi kapatmaya çalışarak temize çıkaramazsınız. HDP umuttur, umudu boğamayacaksınız!” dedi.
Başsavcılık HDP’nin suç odaklığında şüphe olmadığı iddiasında
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan yapılan açıklamada, AYM’ye eleştiri niteliğindeki “Dosya kapsamında sunulan delillerle devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne aykırı eylemler sıralanmış, davalı Parti’nin (HDP) bu eylemlerin odağı haline geldiği tereddüde yer vermeyecek şekilde iddianameye dercedilmiştir. Ayrıntıları iddianamemiz ‘GİRİŞ’ kısmında da açıklandığı üzere (AYM’nin) iade sebeplerine katılmamakla birlikte dosyanın sürüncemede kalmaması için eksiklik olarak belirtilen ancak iade sebepleri içinde gösterilmeyen birtakım hususlar da araştırılarak iddianame yeniden tanzim edilmiştir” ifadeleri dikkat çekti.
Başsavcılık açıklamasında, siyasi parti kapatma kararlarıyla ilgili eleştirilere karşı ise “Demokrasinin olmazsa olmaz unsurlarından olan siyasi partilerin faaliyetlerini Anayasa ve kanun hükümleri çerçevesinde sürdürecekleri, Anayasa’da yer alan hak ve özgürlüklerin hiçbirini, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne halel getirmeyi amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanamayacakları Anayasa’nın 3, 4 ve 68/2-3. maddelerinde öngörülmüştür. Siyasi partilerin kapatılması tedbiri tüm ileri demokrasilerde uygulanmaktadır. Katılımcılığın esas alındığı her durumda gözetilmesi gereken en önemli husus, Anayasa’nın tanıdığı hak ve özgürlükleri yok edecek, tamamen ortadan kaldıracak bir sisteme geçit verilmemesidir. Devletin tekliği, ülkenin bütünlüğü ile ulusun birliği Anayasa’nın temel ilkelerindendir. Siyasi partiler de diğer kurum, organ ve kişiler gibi bu temel ilkeler doğrultusunda faaliyet göstermek zorundadır” görüşleri açıklandı.
Açıklamada, “HDP’nin eylemleri, devletin bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, insan haklarına aykırı bulunmuş ve davalı Parti aynı zamanda hemen hemen tüm organları, üyeleri ve teşkilatları vasıtasıyla bu nitelikteki suçları işlemiş, işlenmesini tahrik ve teşvik etmiştir. Bu nitelikteki eylemler kimi zaman davalı Parti genel başkanları da dahil olmak üzere parti organlarınca kararlılık içinde, kimi zaman ise bu nitelikteki fiiller parti üyelerince yoğun bir şekilde işlenmiş ve bu durum değişik kademelerdeki parti organlarınca açıkça benimsenmiştir. Bu itibarla; davalı Parti’nin Anayasa’nın 68/4. maddesine aykırı eylemleri nedeniyle Anayasa’nın 69/6 ve 2820 sayılı Siyasi Partiler Yasası’nın 101/1-b ve 103/2. maddeleri uyarınca temelli kapatılmasına karar verilmesini talep etmek zarureti doğmuş ve Anayasa Mahkemesi’ne kamu davası açılmıştır” denildi.
HDP’nin kapatılması girişiminde süreç nasıl gelişiyor?
Türkiye’de AKP’yle birlikte Cumhur İttifakı ortaklığıyla iktidar ortağı konumundaki MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 1 Ekim 2020’de TBMM’nin yeni yasama yılı açılışıyla birlikte HDP’nin kapatılması talebini dile getirmeye başlamıştı. Bahçeli, sıkça yinelediği bu talebine geçtiğimiz Ocak ayında HDP’liler hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 6-8 Ekim 2014’te IŞİD’in Kobani’yi işgali dolayısıyla ağırlıklı olarak Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yaşanan olaylar ve can kayıpları dolayısıyla hazırladığı iddianame dayanak göstermişti. Bahçeli, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na HDP’nin kapatılması için dava başvurusunda bulunma çağrısında bulunurken, bir yandan Anayasa Mahkemesi’nin de kapatılması talebiyle yüksek yargıyı da hedef almayı sürdürmüştü.
İttifak ortağından yapılan açıklamalara karşın Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın doğrudan HDP’nin kapatılması gerektiği yönünde açıklamada bulunmaması dikkat çekmişti. Erdoğan, 2 Mart’ta açıkladığı İnsan Hakları Eylem Planı’yla da Bahçeli’nin hedefindeki Anayasa Mahkemesi’yle ilgili bireysel hak arayışını güçlendirmek istediklerini söylemişti. Erdoğan, yargıyla ilgili beklentiler konusunda ise “Her çiçeğe su vermeyeceğiz, susuz çiçeğe su vermek adalet, dikene vermek zulümdür” demişti.
HDP’nin kapatılması amacıyla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, hazırladığı ilk iddianameyi 17 Mart’ta Anayasa Mahkemesi’ne sunmuştu. Bunun MHP’nin 13. Büyük Kongresi’nin bir gün öncesinde gerçekleşmesi, HDP yönetimi tarafından “Erdoğan’ın ittifak ortağı Bahçeli’ye jesti” olarak yorumlanmıştı.
AYM ise, HDP’nin kapatılması talebi bakımından suç odağı haline geldiğine dair yeterli delillendirme yapılmamış olması, siyasi yasak talep edilen isimler hakkında gerekli bilgiler olmaması gibi eksiklikler nedeniyle iddianameyi Başsavcılığa 31 Mart’ta iade etmişti.
AYM, raportör görüşü doğrultusunda aldığı iddianameyi iade kararı nedeniyle de yeniden Bahçeli’nin hedefi haline gelmişti. Bahçeli, “Anayasa Mahkemesi hukukun üstünlüğünden mi yanadır, yoksa bölücülüğün mü şakşakçısıdır? HDP’nin kapatılması kadar Anayasa Mahkemesi’nin de kapanması artık ertelenemez bir hedef olmalıdır. Beklentimiz, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, iddianameyi yeni baştan düzenleyip tekraren HDP’yi kapatma davasını açmasıdır” açıklaması yapmıştı.