Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Güzel Sanatlar fakültelerinde uzaktan eğitim: Youtube’dan video izlemek gibi

Güzel Sanatlar fakültelerinde uzaktan eğitim: Youtube'dan video izlemek gibi


Derslerine uzun süredir ‘uzaktan eğitim’ şeklinde devam etmek zorunda kalan güzel sanatlar fakültesi ve konservatuvar öğrencileri yaşadıklarını, ‘Youtube’dan video izlemek gibi’ diyerek anlattı.

Farklı üniversitelerin güzel sanatlar fakültelerinde ve konservatuvarlarında okuyan farklı sınıflarındaki öğrenciler, pandemi döneminde okula gidemediklerini ve okulların imkanlarından yararlanamadıklarını, bunun da sanatsal gelişimlerini olumsuz yönde etkilediğini belirttiler.

ANKA’ya konuşan öğrencilerden Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Müzikoloji Bölümü 1. sınıf öğrencisi Ömer Karaküçük, “Derste küçücük bir telefon ekranını piyanonun yanına dayıyorum, o ekrandan, hoca görebildiği kadarıyla bize yardımcı olmaya çalışıyor” dedi. Karaküçük, şöyle konuştu:

‘PSİKOLOJİK AÇIDAN BİZİ ÇOK YORDU’

“Öncelikle bizim piyano derslerimiz, solfej derslerimiz oluyor. Bu derslerde hocalarımıza ses kaydı yollayarak çalıştık. Mesela derste olsak, hemen yüz yüze hocanın o anda müdahale edip çözebileceği şeyleri belki de saatler sürerek çözebiliyoruz. Ben ses kaydı yolluyorum, hocamız ona yorum yaparak bize tekrar yolluyor. Hatalarımı düzeltiyorum tekrar yolluyorum. Yani bir standardı tutturabilmek için çok fazla vakit kaybettik. Pandeminin bize en büyük etkisi bu oldu.

Piyano öğrenirken, oturuşumuzdan parmak hareketlerimize kadar; hocamızın yanımızda olması gerekiyor. Çünkü ben derste küçücük bir telefon ekranını piyanonun yanına dayıyorum, o ekrandan, hoca görebildiği kadarıyla bize yardımcı olmaya çalışıyor. Ama o sırada ben yanlış mı oturuyorum veya bir parmağım yanlış bir yere mi basıyor bunları çok görme imkanı olmuyor. O yüzden bu dönemde enstrüman dersi almanın ekstra zor olduğunu söyleyebilirim.

Bana en büyük etkisi moral motivasyon açısından oldu. Çok severek girdiğim bir bölüm ve şu an yaz tatili geldiği için sevinme noktasına geldim. Çünkü psikolojik açıdan bizi çok yordu. Özellikle ikinci dönemden itibaren her geçen gün enerjimiz biraz daha tükendi. Eğitim yapabilmenin zorluğu bir yana evde kapalı kalma, hocalarımızla veya arkadaşlarımızla bir sosyalliğin olmaması da artık motivasyonumuzu çok düşürdü ve her şeyi çok fazla yük olarak görmemize neden oldu. Eğer bir dönem daha kapalı olursa onu nasıl kurtaracağımızı bilmiyorum. Artık hocalarımızla karşı karşıya gelmemize çok ihtiyacımız var.

‘NEREDE PİYANO BULABİLİRSEK ORADA ÇALIŞTIK’

Konservatuvarın müzik bölümlerinin hemen hepsinde piyano temel bir ders. 1. sınıf öğrencisi olarak benim bir piyanom yoktu. Piyano çok maliyetli bir şey. ‘Online eğitime geçtik’ deyince evime hemen piyano alamıyorum. Bu yüzden hocalarımızla çok koordineli ilerledik. Okula da gidemiyoruz, okula da giriş yapmamız yasaktı. Bu yüzden dönem boyunca nerede piyano bulabilirsek; dernekler, kurslar, hocalarımızın ayarladığı evler gibi nerede piyano bulabildiysek orada çalıştık. Bir dersi sürekli aynı ortamda da yapamadık. Yani bir Kızılay’a gittim, bir Yenimahalle’ye gittim… Ankara’nın çeşitli yerlerinde derse katılabilmek için gezdim. Ki derse girmem de sadece yeterli değil. Aslında benim sürekli evde derse girmenin ötesinde piyano çalışmam gerekiyor. Ama evde böyle bir imkanım olmadığı için her gün yapmam gereken piyano çalışmalarımı haftada bir gün ancak yapabildim.

Bütün sorunları bir şekilde aşmaya çalıştık. Özellikle aşamayacağımız bir sorun var o da internet hızı. Ankara’nın merkezi bir yerinde Esat’ta yaşıyorum ben. Fakat orada bile hangi operatörü kullanırsak kullanalım ders kesildi, kimi zaman geç geldi, sunumda açmak istediğim videoları açamadım, kopukluklar yaşadım… İnternet kalitesi bizi çok etkiliyor ve şu an çok kötü durumda.”

‘İKİ YILDIR ELİME DOĞRU DÜZGÜN MALZEME ALMADIM’

Hacı Bayram Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölümü 4. sınıf öğrencisi Şilan Sema Uçar ise, iki yıla yakındır uzaktan eğitim aldıklarını ve bu sürecin onları kötü etkilediğini belirtti. 

“Birinci ve ikinci sınıfta reprodüksiyon eğitimi alıyorduk. Yani karşımızda bir örnek oluyordu, onu yapıyorduk. Üçüncü ve dördüncü sınıfta kendi şahsi işlerimizi çıkarmamız gerekiyordu ve bunun için de bir atölye ortamına ihtiyacımız var. Ama pandemiden dolayı hiç mümkün olmadı” diyen Uçar, şunları söyledi:

“Kendimi tabii ki yeterli hissetmiyorum çünkü bir buçuk iki yıldır doğru düzgün elime malzeme almadım. En basitinden bir kaynak yapıyorduk, onu bile unutmuş olabilirim. Mezun olduktan sonra heykeltıraşım diyebilirim ama çok özgün olduğumu söyleyemem. Çünkü özgün işler yapamadım pandemi sürecinde.

Dersler online olmasaydı aklımda boyut olarak büyük şeyler yapmak vardı. Evde bunları yapmak mümkün değil. En basitinden kaynak atölyem yok, seramik için fırınım yok, kalıp almak için bile iki torba alçı kullanılıyor. Kimsenin evinde uygun şartlar olacağını düşünmüyorum ki ben denedim, olmadı. Kendimle alakalı birçok planım vardı. Özgün işler yapmak, hocalarımla beraber ortak işler yapmak… Ama bu pandemi sürecinde derslerimiz bile sistematik bir biçimde olmadı. Çünkü bir anda herkes online eğitime geçti. Çoğu okulun sistemi buna uygun değildi. Bizim okulumuzun kurduğu sistem yaklaşık olarak bir dönemde düzelebildi.

‘YOUTUBE’DAN VİDEO İZLEMEK GİBİ’

Online eğitimde sistemden giriş yapıyoruz, daha sonrasında hocamız orada heykel yapıyor biz de onu izliyoruz. Ama bu Youtube’dan video izlemek gibi. Bu da çok sağlıklı olmuyor çünkü eğitim olmuş olmuyor. Bunu hobi olarak da gidip bir atölyede yapabiliriz. Burada önemli olan ben heykel yaparken hocamın benim yanımda durması; direktif vermesi, fikir vermesi.

Heykel yapabilmek için bütün malzemeleri olan; kaynak atölyesi, seramik fırını, metal malzemeleri, kesici aletleri, kili, alçısı, betonu, mermeri, hiltisi… Tamamen kapsamlı bir atölyeye ihtiyacımız var. Çünkü küçük, kilden bir heykel yapmak için bile içine bir karkas yapmamız gerekiyor. Bunun için de kaynak yapmamız gerekiyor. Evde kilden bir şeyler yapsak bile karkasını yapamıyoruz. Ostim’de bu tarz yerler var. Bir iki tane atölye var. Ama oralar da çalışmaya uygun değil. En azından ben çalışamam.”

‘BİRKAÇ DAKİKAYA SIKIŞTIRMIŞ OLUYORUZ’

Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü 2. sınıf öğrencisi Yasir Kurtoğlu ise, “Yedi dersimin dört tanesi uygulamalı ve atölye dersi. Bazen derslerin yüzde 80-90’ı uygulamalı olabiliyor. Atölye bizim olmazsa olmazımız. Online derslerde atölye dersleri kapsamında evde işlerimizi yapıyoruz. Fotoğraflayıp gönderiyoruz. Ama tabii ki atölye ortamındaki gibi olmuyor” diyerek yaşadıklarını özetledi. Kurtoğlu, şöyle konuştu:

“Atölye ortamında diğer arkadaşlarımızla beraberiz, onlarla fikir alışverişi yapıyoruz, yeri geliyor işlerinden etkileniyoruz. Hocalarımız sürekli olarak bizi bir gözetim altında tutuyorlar ve kritiklerde bulunuyorlar. Online eğitim sürecinde bunlar pek mümkün olmuyor. Birkaç dakikaya sıkıştırmış oluyoruz.

Üniversitelerin bize verdiği bazı imkanlar var, mesela Erasmus. Bu imkanlardan yararlanma konusunda çok kısıtlandık. Yurt dışına gitmem, bazı eserlerin orijinallerini görmem, oradaki fikir dünyasından da beslenmem beni akademik olarak da bir sanatçı olarak da yetiştirecek en önemli unsurlardan biriydi. Ama bu imkanlar pandemiyle birlikte uçup gitti. Buradaki hocalarımız bile her ne kadar bilgisayar ortamında birlikte olsak da online eğitim sürecinde bize fazlasıyla uzaktalar. Dediğim gibi birkaç dakikada ne söyleyebilirler, birkaç cümleyle anlatması gerekeni ne kadar ifade edebilirler? Bu durum yaratıcılığımızı ve üreticiliğimizi etkiliyor. Bir buçuk yıllık online eğitim sürecinde kaç tane elle tutulur iş çıkartabildiğime baktığımda bir ya da iki tane olduğunu görüyorum.

Okullardaki atölyeleri pandeminin ilk gününden beri kullanamıyoruz. Fakülteye bile özel izinle girip eşyalarımızı aldık ve işlerimizi yürüttük. Dışarıda bir günlük model ücreti kişi başı 50 TL. Okulumuz olsa bunu ücretsiz karşılıyoruz. Tabii ki toplu bir şekilde görüşebileceğimiz, fikir alışverişi yapabileceğimiz bir atölye ortamını yaratmak hem masraflı, hem yorucu, hem de zorlayıcı. Okuldaki atölyeleri kullanamıyoruz. Kullansaydık eğer çok rahatlıkla işlerimizi yetiştirebilirdik, etkileşimi canlı tutardık, psikolojik olarak yaratım sürecini olumlu bir yönde etkilerdi. Atölye sorununu para toplayıp, zaman zaman canlı model tutup belli başlı yerlerde; bazen bir dövme stüdyosunda, bazen ücretini ödeyip bir kurstan yararlanarak çözmeye çalışıyoruz. Ama tabii çok yüksek fiyatlar bunlar. Okul olsa bunlar bize ücretsiz sunulan imkanlardı.”

Exit mobile version