31 Mayıs 2013’te İstanbul’da başlayan ve neredeyse tüm yaz boyunca Türkiye’nin birçok şehrinde etkisi görülen Gezi olaylarının sekizinci yıldönümünde Taksim Meydanı, Gezi Parkı ve çevresi polis tarafından kapatıldı.
İstanbul Valiliği’nin kararıyla öğleden sonra İstanbul metrosunun Taksim istasyonu ile Kabataş-Taksim füniküleri kullanım dışı bırakıldı. İstiklal Caddesi’ne çıkışlar da engellendi. Polis akşam beşten sonra kimsenin caddeye girişine izin vermedi.
Taksim Dayanışması’nın çağrısı üzerine Beyoğlu’nda bulunan Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) il binasının önüne ancak birkaç yüz kişi gelebildi. Polis, aralarında milletvekilleri Ahmet Şık ve Oya Ersoy’un da olduğu yaklaşık 200 kişilik grubun TMMOB’un önüne gitmesine izin vermeyince kısa süreli gerilim yaşandı.
‘‘Gezi bizim dünümüz değil geleceğimizdir’’
Bu sırada Şık’ın polislere ‘‘Bu mafya düzenine ortak olmaktan vazgeçin’’ dediği duyuldu. Ancak polisle yapılan müzakereler sonuç vermeyince Taksim Dayanışması’nın metni TMMOB’un önünde avukat Can Atalay tarafından, TMMOB’a 100 metre uzaklıktaki Çukurlu Çeşme sokakta ise Berkin Elvan’ın ablası Gamze Elvan tarafından okundu.
Açıklamada, ‘‘Bu iktidar halkına yabancıdır. Yasaklar, cezalar hep halka; bütün imtiyazlar ise bir avuç muktedirden yanadır. Onlar çetelerle rant peşinde koşarlar, biz bir fidana su vermek için koşarız. Biz direnişin adıyız, onlar saldırının. Boğaziçi’ndeki gençlerdedir, 142 gündür rektörlüğe sırtını dönerek bekleyen akademidedir Gezi. Gezi Direnişi, İstanbul Sözleşmesi için tüm yurtta sokaklara çıkan kadınlardadır. Gezi bizim dünümüz değil, geleceğimizdir. Mazide kalmayacak kadar büyük ve hayatidir. Saraylar yıkılır, çeteler dağılır, zorbalık biter, karanlık gider, Gezi kalır’’ dendi.
Ersoy: ‘‘Topluma bir tek mesaj var, asla kendi hakkınızı aramayın’’
VOA Türkçe’nin konuştuğu HDP İstanbul milletvekili Oya Ersoy, pandemi döneminde onlarca miting yapanların, cenazelerde ‘‘lebaleb’’ bir araya gelenlerin Gezi’nin yıldönümünde Taksim’de pandemi yasaklarını gerekçe göstererek sıkıyönetim uyguladığını söyledi.
Ersoy, ‘‘Topluma bir tek mesaj var. Asla kendi hakkınızı aramayın. Zaten bu iktidar en küçük hak talebinde bulunan herkesin önüne jandarma, polis barikatıyla dikilen bir iktidar. Bunun da tek bir adı var aslında bu bir halk korkusudur. Bakın Denizli’de bugün sabah köylülere saldırı oldu. İkizdere de aynı şey. Van’da aynı şey. Memleketin dört bir yanında, hakkını arayan, doğayı koruyan herkesin önünde bu tabloyu görüyoruz biz. Bunun tek bir adı vardır iktidarın halk korkusu dur. Ama korkunun da ecele faydası yoktur’’ diye konuştu.
Gülağacı: ‘‘Bizi susturmaya çalışıyorlar ama susmayacağız’’
Kendisini ‘‘78 kuşağı’’ olarak tanımlayan Oktay Gülağacı ise sekiz yıl önce olduğu gibi bugün de temel talebin özgürlük ve demokrasi olduğunu söyledi.
Gülağacı, ‘‘Egemenler ülkeyi yönetemez hale geldiler. O günde böyleydi. Talep hala demokrasi barış ve özgürlük. Şeffaf bir ülke istiyoruz. Kardeşçe yaşayacağımız dayanışmanın olduğu bir ülke istiyoruz. Ama ülkede yönetenler kendi dukalığını kurmuş, bizi nefes alamaz hale getirmiş vaziyetteler. Koca kentte yaşadığımız olayları görüyorsunuz. Bırakın demokrasi ve özgürlüğü kent suçları işleniyor. İşte Çamlıca kulesi açılıp İstanbul’un simgesi yapılmaya çalışılıyor oysa binlerce yıllık bir kentin kendi simgeleri var. Marmara Denizi bitmek üzere ama hala Kanal İstanbul’a gündeme getiriyorlar. Bunlara karşı duracak bir kamuoyunu yok etme derdine girdiler. Zaten biraz konuştuğunuz zaman vatan haini ve terörist oluyorsunuz. İnsanları susturmaya çalışıyorlar ama Gezi bize şunu gösterdi; susmayacağız’’ dedi.
‘‘Özlemleri ve mücadelesi ile Gezi hala güncel’’
Gezi’nin sekizinci yıl anması için Taksim’e gelenlerden Tülay Korkutan ve Ersin Kiriş de Gezi’deki taleplerin hala güncelliğini koruduğunu düşünenlerden.
Tülay Korkutan, ‘‘Gezi’den bir yıl öncesinde mesela 2012’de kürtaj yasaklamaya kalktı mesela. Bir kadın olarak benim oradaki varlığımın nedeni buydu. Her şey ağaçla birlikte başladı ama toplumsal bir itiraza dönüştü. Gezi Parkı’nda yaklaşık dayanışmayla birçok şey yaptık. Yani başka bir dünyanın mümkün olacağını başka bir ülkede mümkün olacağını orada hissetmiş olduk. Bugün de özlemi ve mücadelesi ile hala güncelliğini koruyor. Bugün hala bu ülkede işçiler işsiz kalıyor, hakları gasp ediliyor; İstanbul Sözleşmesi feshediliyor, kadınlar her gün öldürülüyor’’ dedi. Ersin Kiriş de ‘‘O günden bugüne rejim değişti başkanlık sistemi geldi ama koşullarımız değişmedi hatta daha kötü oldu. Haksızlıklara çok daha fazla haksızlık eklendi’’ yorumunu yaptı.