Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Erdoğan: CHP Genel Başkanı artık psikiyatrinin konusudur, siyasetçi sıfatlı bu ruh hastasına ayıracak tek saniyemiz yoktur

Erdoğan: CHP Genel Başkanı artık psikiyatrinin konusudur, siyasetçi sıfatlı bu ruh hastasına ayıracak tek saniyemiz yoktur


Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye, CHP zihniyetinin yalan ve iftira zulmüne maruz kalmaktadır. Bunun adı da bir yalan terörüdür.” dedi.

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na sert sözlerle yüklenirken, “Ülkesini aklına gelen her türlü aşağılık sıfatla itham edecek, her tarafı suç kaynayan bir yer olarak gösterecek kadar kendini kaybetmiş bir ruh hali ile karşı karşıyayız. Bizim bunca yalanı, ithamı büyük bir keyifle, kendinden emin bir edayla ardı ardına sıralayan siyasetçi sıfatlı bu ruh hastasına ayıracak tek saniyemiz yoktur.  CHP Genel Başkanı artık siyasetin değil, psikiyatrinin konusudur. Hakikatle bağını bu derece koparmış bir insana doktorlar teşhis koyacaktır, bize düşen ‘Allah şifa versin’ demektir” dedi. 

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmasının büyük bir bölümünde, CHP’ye ve CHP lideri Kılıçdaroğlu’na yüklendi.

 

“Kıyılar nasıl müsilaj tehdidi altındaysa siyaseti kirleten bir müsilajla da karşı karşıyayız” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “CHP’nin başını çektiği bu siyasi müsilaj, her türlü iftirayı, yalanı, küresel boyutu da olan büyük bir sosyal medya ağı ile milletimizin üzerine yağmur gibi yağdırmaktadır”  ifadelerini kullandı.

 

Erdoğan, muhalefetin erken seçim açımlarına yönelik de 2023’ü işaret ederek, “Haziran 2023, Türkiye’nin seçim takvimidir. Cumhur İttifakı olarak kararımız budur. Bu iş öyle sıradan bir iş değildir. Siyaset, ciddiyet, kararlılık, ister. Yalanın egemen olduğu bir siyaset bizim kitabımızda yer almaz, bunu böyle bilsinler” dedi. 

 

Erdoğan ayrıca, CHP’ye Kanal İstanbul konusundaki tavrı üzerinden de yüklenirken, CHP’nin, “yatırımlarını Türkiye’ye çekmek için uğraşılan ülkelere parmak salladığını” savundu. Erdoğan, “Deutsche Bank’a tehdit sallıyorlar, ‘Ödemeyi kesinlikle yapmayız’. Bunlar daha şimdiden ya devlet nedir, devlet yönetmek nedir, bunlardan haberleri bile yok. Uluslararası bir tahkim mekanizması var bundan da haberleri yok. Biz iktidar olduk, bizden önceki borçlanmaları ödemedik mi? Ödedik, ödüyoruz. Niye, devlet budur da onun için. Ama bunlar devlet değil zillet” diye devam etti. 

 

 

Erdoğan’ın açıklamasından satır başları şöyle: 

 

“Milletvekillerimizle gruplar halinde gerçekleştirdiğimiz değerlendirme toplantılarımıza tekrar başladık. Yarın bir grup arkadaşlımızla bir araya geleceğiz tekrar. Salgın öncesi başlattığımız ve 5 grup halinde planladığımız toplantıları tamamlamış olacağız. Meclis’in açılmasıyla, gruplar halindeki sohbet toplantılarımıza tekrar başlayacağız. AK Parti’nin en önemli vasıflarından olan istişare kültürünün örneği olarak gördüğüm bu toplantılarda söz alan her milletvekilimiz özgürce düşüncesini ifade ediyor. Arkadaşlarımızla illerin sorunlarından, ülke dünya politkalarına kadar her hususu görüşme fırsatı buluyoruz. 

 

Şahsım dahil, toplantılara katılan herkesin  üzerinde ittifak ettiği husus, 2023 seçimlerinin ülkemizin kazanımlarının korunması ve geleceği bakımından giderek daha önemli hale geldiğidir. 

 

“2023’e yaklaştıkça partimize, hükümetimize ve ülkemize yönelik saldırıların giderek artacağı anlaşılıyor”

 

Dünkü MYK toplantısında da ifade ettim; Türkiye, 2023’e yaklaştıkça partimize, hükümetimize ve ülkemize yönelik saldırıların giderek artacağı anlaşılıyor. Maalesef güya muhalefet sıfatıyla ortada dolaşan bir parti ve onunla aynı yolda yürüyenler, Türkiye’nin önünü kesmeye yönelik bu kampanyaya büyük hevesle ortak olmaktadır. Bu ülkede her dönem iktidarla muhalefet arasında çekişmeler, gerilimler, görüş farklılıkları yaşanmıştır. Bu defa karşımızda bambaşka fotoğraf vardır. Dışarıdan ve içeriden bir takım sözler aldığı anlaşılan CHP, giderek daha pervasız, yıkıcı ve ahlaksız bir şekilde bizi hedef alıyor, buna benzer bir görüntü vererek ülkenin demokrasisine, ekonomisine, geleceğine kast etmektedir. Söz aldıklarını bizzat kendileri ikrar ediyorlar, içeride bunların değirmenine su taşımayı kendine vazife taşımayı addeden bir kesim de hep olagelmiştir. Siyasette de yerli ve milli her adımı yok etmeye çalışan, siyaseti kirleten bir müsilajla karşı karşıyayız. CHP’nin başını çektiği bu siyasi müsilaj, her türlü iftirayı, yalanı, küresel boyutu da olan büyük bir sosyal medya ağı ile milletimizin üzerine yağmur gibi yağdırmaktadır.

 

Burada sehven, yanlış bilgi verme değil, kasıtlı ve bilinçli bir iftira, yalan, çarpıtma hali hatta stratejisi yürütülmektedir. Böyle değilse durum daha vahim demektir. Ortada klinik bir vaka söz konusudur.

 

“CHP şürekasına kimsenin inandığı yok”

 

Başındaki zat başta olmak üzere, CHP şürekasına kimsenin inandığı yok. Onlar da kimseye inanmadıkları ruh haline sürüklenmişlerdir. Türkiye, CHP zihniyetinin yalan ve iftira zulmüne maruz kalmaktadır, bunun adı da yalan terörüdür. Bunlara göre Cumhurbaşkanından başlayarak, milletvekillerinden, bürokratlarına kadar herkes, esnafından, çiftçisinden, gençlerine kadar herkes vatanına ihanet etmektedir. Herkes yolsuzluk yapmaktadır, hırsızdır, uyuşturucu kaçakçısıdır, soyguncudur, satılmıştır, yanlıştır, kötüdür. Ülkesini aklına gelen her türlü aşağılık sıfatla itham edecek, her tarafı suç kaynayan bir yer olarak gösterecek kadar kendini kaybetmiş bir ruh hali ile karşı karşıyayız. Bizim bunca yalanı, ithamı büyük bir keyifle, kendinden emin bir edayla ardı ardına sıralayan siyasetçi sıfatlı bu ruh hastasına ayıracak tek saniyemiz yoktur. 

 

Hukuk önünde hesap sorulacak hususların avukatlarımız vasıtasıyla elbette takipçisiyiz. Diğer hususlarda diyoruz ki; CHP Genel Başkanı artık siyasetin değil, psikiyatrinin konusudur. Hakikatle bağını bu derece koparmış bir insana doktorlar teşhis koyacaktır, bize düşen ‘Allah şifa versin’ demektir. 

 

“Yalan meselesi, medyada ve sosyal medyada giderek büyüyen bir sorun halini almıştır”

 

Yalan ve iftira meselesinde tek sorun CHP’nin başındaki zat olsa mazurdur der geçeriz. Ama bu mesela medyada ve sosyal medyada giderek büyüyen bir sorun halini almıştır. Sosyal medyanın en önemli yayılma mecrası olduğu bu sorun ülkemizle sınırlı değil. Avrupa’dan ABD’ye kadar demokrasiyle yürütülen her yerde bu sorun tartışılıyor, çözüm yolu aranıyor. Birçok ülke bu tehdit ile mücadele için kanuni düzenlemelere gitmektedir. Gelişmiş ülkelerin hayata geçirmeye başladıkları bu hukuki adımların benzerlerini bizim de gündemimize almamız gerekiyor acilen. Geçmişi zaten darbe, vesayet, milletin değerlerine düşmanlık, yatırım karşıtlığı ile dolu olan bir zihniyetin elinde daha vahim hale gelmektedir. 

 

Biz ülkeyi 19 yıldır ‘insanı yaşat ki devlet yaşasın’ anlayışıyla yönetirken, kimseye kökeni, inancı, meşrebi sebebiyle en küçük sınırlama getirmedik. Zorlamada, tacizde bulunmadık. Kendi hayal dünyalarında iktidar serabı görenler ise şimdiden yatırımcısından, polisine, askerine, bankacısına herkesi tehdit etmeye başladı. 

 

“Bunlar adete bir yalan makinesidir”

 

6 ay sonra erken seçim var biliyorsunuz değil mi, yeni mi duydunuz? Bay Kemal öyle diyor! O diyorsa doğrudur. Muhalefetin 2023 ile ilgili cüretinden cesaret alan çevrelerin de galiz ifadelerle, ülkeyi ayakta tutan değerleri yıkmaktan söz ettiğini işitiyoruz. Bunlar adete bir yalan makinesidir. Bu şekilde devam edeceklerdir yola. Ama bir şeyi bilmeleri gerekiyor; Haziran 2023 Türkiye’nin seçim takvimidir. Cumhur İttifakı olarak kararımız budur. Bu iş öyle sıradan bir iş değildir. Aklınıza ne gelirse yapın, böyle bir şey yok. Siyaset, ciddiyet, kararlılık, ister. Yalanın egemen olduğu bir siyaset bizim kitabımızda yer almaz, bunu böyle bilsinler.  

 

Ne demişti, belediyelerden çıkartılmayacak. Böyle demedi mi? O günden bugüne belediyelerden personeller atılmaya başlandı mı? Atılıyor, hele hele AK Partili olunca ona dayanması mümkün değil hemen kapıya koyuyorlar. Gerek belediyelerin yan kuruluşlarında gerek memur statüsünde acımasızca kapıya koyuyorlar. Bütün bunlar bile hepimizin üzerindeki sorumluluğun ağırlığını göstermeye yeter de artar. Kararlılıkla biz yolumuza devam edeceğiz, hep birlikte çok büyük bir vebal altındayız. Ülkemizi bu hastalıklı zihniyetin eline bırakmamak için çok daha fazla çalışacak, mücadele edecek ve dikkatli olacağız. Bunun için girmedik ev, dokunmadık yürek, kazanmadık gönül bırakmayacağız. 

 

“Yıkım siyaseti, CHP zihniyetinin genlerinde var”

 

Altını çizerek tekrar ifade etmek istiyorum, biz 19 yıldır ülkeyi eser ve hizmet siyaseti ile yönetiyoruz. Bunlar ancak rüyasını gördükleri iktidarlarını yıkım siyaseti üzerine bina etmeye kalkıyorlar. Yıkım siyaseti, CHP zihniyetinin genlerinde var. 

 

Bu ülkede Osmanlı’dan miras demir yolu projelerinin hepsini Gazi Mustafa Kemal’den sonra CHP rafa kaldırmıştır. Bu ülkede girişimcilerin kendi kabiliyetleri ve sermayeleri ile kurdukları uçak fabrikalarının kapısına CHP kilit vurmuştur. En büyük kalkınma projemiz olan GAP’a, CHP karşı çıkmıştır. Keban Barajı’na bile bunlar karşı çıkmıştır. Bu ülkede kabiliyetli mühendislerimiz tarafından üretilen otomobillerin, nice güzel işlerin hepsi CHP tarafından sabote edilmiştir. Bu ülkede kurulan her fabrika kazmasının önüne CHP dikilmiştir.

 

“Bunlar, daha şimdiden devlet nedir, devlet yönetmek nedir bunlardan haberleri bile yok”

 

Son olarak Kanal İstanbul için aynı takozluğu yapmaya çalışıyorlar. Öylesine usul ve ahlak dışı üslupla yapıyorlar ki, yeminli Türkiye düşmanları bile çıtayı böyle bir seviyeye indiremez. Herkesi tehdit ettikleri yetmiyor gibi, yatırımlarını Türkiye’ye çekmek için uğraştığımız ülkelere bile parmak sallayacak kadar muvazeneyi yitirdiler. Ne diyorlar, ‘kredi verecek olursanız bunları ödemeyiz.’  Deutsche Bank’a tehdit sallıyorlar. Bunlar, daha şimdiden devlet nedir, devlet yönetmek nedir bunlardan haberleri bile yok. Uluslararası tahkim mekanizması var. Bundan da haberleri yok. Biz iktidar olduk, bizden önceki borçları ödemedik mi? Ödedik, ödüyoruz. Devlet budur da o yüzden, ama bunlar devlet değil, zillet. Bunlar böyle bir şeye talip. Hayal bile değil, bunların iktidar olma süreci. Bunu da bildikleri için atıyor. Tutarsa ne ala, tutmazsa kendimizi anlatmış oluruz. Bunlar lafa gelince bizi tek adamlıkla, hukuk tanımazlıkla, diktatörlükle itham ederler, ama kendileri sadece Kanal İstanbul konusunda beyanlarıyla bile ne anayasa ne yasa ne teamül ne devlet adabı tanımadıklarını açıkça ortaya koyuyor. Uzaktan bakıldığında bu tablo, CHP’nin tarihi boyunca ülkeye verdiği zararların uzun listesini de hatırlatan ibretlik bir görüntüdür. 

 

“Biz 19 yıldır kendi kendimizle yarışıyoruz”

 

Biz Kanal İstanbul dedik, onların İstanbul için çok daha büyük bir proje önermesini beklerdik. Biz şehir hastaneleri dedik, sağlık hizmetleri ücretsiz ve kalitesiz olacak dedik. Onlardan daha ilerisini duymak isterdik. Biz üretimi artırdık, sanayi geliştirdik, onlardan daha çarpıcı projeler ortaya koymalarını umardık. Her şehre üniversite kazandırdık, öğretmen kadrosunu güçlendirdik. Onlardan daha fazlasını taahhüt etmesini beklerdik. Peki, ne oldu? Karşımızda sadece oyundaki mızıkçı çocuklar gibi yaptırmayız da yaptırmayız demekten başka bir şey bilmeyen bir CHP bulduk. Bu yüzden diyoruz ki, biz 19 yıldır kendi kendimizle yarışıyoruz. 

 

“Türkiye, CHP’ye rağmen Kanal İstanbul’a kavuşacaktır”

 

Karşımızda demokrasi ve özgürlüklerde olduğu gibi eserde, hizmette, projede yarışacak kimse olmadığı için çıtayı kendi elimizle yukarı taşıyoruz. Türkiye bugüne kadar bunca hizmete nasıl CHP’ye rağmen sahip olmuşsa, Kanal İstanbul’a da aynı şekilde kavuşacaktır. Dünyanın en büyük şehirlerinden olan İstanbul’un, boğaz trafiği, depreme hazırlık gibi sorunların çözümüne katkı sağlayacak bu projeyi, şehrin geleceğini kurtaracak bir eser olarak görüyoruz. Sadece kanal inşa etmekle kalmıyoruz, limanıyla, hayat alanıyla insanımızı rahatlatacak yeni bir nefes borusu açıyoruz. 

 

Kanalın iki tarafına inşa edilecek toplamda 500 bin kişilik şehirler, İstanbul’a ilave nüfus getirme değil, depreme hazırlık için, kentsel dönüşüm çalışmalarında yaşanan sıkışıklığı giderme amaçlıdır. Milletime özellikle sesleniyorum, CHP ve yandaşlarının bu yalan kampanyalarına, bu yalan terörüne aldanmamak gerekir. 

 

Uzunluğu 45 km, taban genişliği en dar yerinde 275 m, derinliği 20,75 m olan Kanal İstanbul’un ülkemize hayırlı olmasını diliyorum şimdiden. Hedefimiz bu projeyi 6 yılda tamamlayarak hizmete sunmak. 

 

“Biz projeyi tam 11 yıl önce açıkladık, o günden itibaren tartıştık”

 

İstanbul’a karşı sorumlulukları yerine getirmeyenlerin, Kanal İstanbul projesiyle ilgili ileri geri konuşmaları, kendilerini komik duruma düşürmekten başka işe yaramaz. Şehrin depreme hazırlık çalışmalarından, müsilaja kadar hiçbir ciddi meselesinde dişe dokunur çaba görmediklerimizin, Kanal İstanbul’a karşı kampanya yürütmesi zavallılık işaretidir. Neymiş, bu proje yeterince tartışılmamış. Biz projeyi tam 11 yıl önce açıkladık, o günden itibaren tartıştık. Ne zamanki milletvekilliğine aday olduk, o zaman da dedik ki bizim çılgın projemiz Kanal İstanbul. Tabii bunlar siyasette zamanı takip diye bir anlayışı yok. Bu ülkede neler oldu haberleri yok, sadece dedikodu ve yalan üretsinler, yalan terörüyle milleti aldatmaya kalksınlar. Aradan geçen 11 yılda düşünmediğiniz, araştırmadığınız hangi meseleyi, diyelim projeyi bir yıl sonra başlatsak, neticeye bunu kavuşturacak mısınız? 

 

Kendi tembelliklerine, kifayetsizliklerine kılıf bulmak için ortaya attıkları her bahane ülkemiz için nasıl hazırlıkları olmadığını gösteriyor. Şunu bilmenizi istiyorum, milletimiz yaşanan her şeyi görüyor. Vakti saati geldiğinde herkese hak ettiği muameleyi yapacaktır.

 

“İstiyoruz ki vatandaşımız daha güvenli yerlerde yaşamaya devam etsin”

 

Bu projenin en önemli özelliklerinden biri de kentsel dönüşüm değişim noktasında ciddi bir yükü alacak olmasıdır. Hemen bu projenin yanı başında Avcılar var. Biz çok ciddi deprem felaketleri geçirdik Avcılar’dan. Buralardan vatandaşlarımıza ‘Size yerler hazırladık, buralara yerleşebilirsiniz’ diyeceğiz. İstiyoruz ki vatandaşımız daha güvenli yerlerde yaşamaya devam etsin, sıkıntılı bölgelerden vatandaşlarımızı çıkaralım. Biz bunları düşünüyoruz. Dünyanın neresine giderseniz gidin böylesine dev bir proje iktidarıyla, muhalefetiyle ülkelerin mille gurur kaynağıdır. CHP zihniyeti hep olduğu gibi eser ve hizmet düşmanlığı yaparak, ülkenin ve milletin sevincini gölgeleme peşindedir. Milletimiz bu ufuksuz, çapsız, beceriksiz, ferasetsiz muhalefetin gerçek yüzünü geçmişteki acı tecrübeleriyle bildiği için söylenenlere itibar etmiyor. 

 

Katar ile askeri-sağlık alanında yapılan protokol

 

CHP’nin başındaki zatın, ülkenin 2 milyon 600 bin evladının, üniversite sınavına gireceği günün arifesinde sergilediği ihanet bile bir örnek olarak yeterlidir. Karşımızda Katarlı öğrencilerin, ülkemizde sınavsız tıp fakültesine gireceği yalanını utanmadan, sıkılmadan, 2 milyon 600 bin öğrenciye tekrarlayacak kadar alçalabilen bir kafa bulunuyor. Bu ne densizliktir, terbiyesizliktir? Düşünün, bir ülke ki, aramızda ilişkilerimiz var. Bu ülkenin bizimle olan bu ilişkilerini bir kenara koyup, kalkıp diyorsunuz ki Katarlı öğrenciler sınavsız olarak imtihana girecek. Böyle bir şey oldu mu, girdi mi? Hepsi yalan. Zaten bunlar yalan dersini özellikle alıyorlar. Bunu sadece kendisi almakla kalmıyor, kendi yanındakilere de aynı dersi aldırtıyor. Yalan ve iftira bataklığına öylesine gömülmüş durumdalar ki önlerine gelen haberin doğruluğunu, yanlışlığını araştırmaya tenezzül etmiyorlar. Yeter ki bunlar amaçlarına bir adım daha yaklaşsın, isterse ülke yıkılsın, millet perişan olsun, gençlerin hayalleriyle oynansın hiç önemli değil. Katarlı öğrenciler sınavsız tıp fakültesine girecek denilen mesele tamamı da dost ve kardeş 12 ülke ile aramızda 1994’ten beri var olan askeri sağlık iş birliği protokolünün Katar’la da imzalanmasından ibarettir. Ve bu, üniversite imtihanlarına giren öğrencilerle alakalı değil, askeri öğrencilerle ilgili yapılan, bir askeri personelle anlaşma. Her protokol gibi Katarla yaptığımız anlaşma da karşılıklıdır. Bu çerçevede geçen haftalarda 4 Azerbaycanlı, 5 Afganistanlı sağlık assubayı, Gülhane Sağlık Meslek Yüksekokulundan mezun olarak ülkelerine dönmüşlerdir. Diğer eğitim kurumlarıyla ilgili öğrenci alımı ise, tamamı sınavla olmak üzere eskiden beri uygulanan usüllerle devam etmektedir. Bu hakikatler gün gibi ortadayken Katarlı öğrenciler sınavsız tıp fakültelerine alınıyor yalanıyla, sınava giren evlatlarımızın moralini bozmanın kime ne faydası olmuştu? CHP böyle bir yalandan nasıl bir çıkar sağlamıştır? Kılıçdaroğlu, yıllardır sürdürdüğü iftira listesine bir yenisini ekleyerek kendisi için nasıl bir siyasi neticeye ulaşmayı murat etmiştir? Aynı yalanı paylaşan medya ve sosyal medya mecraları milyonlarca insanın vebaline girdikleri için en küçük hicab duymuşlar mıdır? 

 

“Yalancıdan yönetici olmaz diyerek ortada dolaşanların kendilerini tarif ettiklerini iyi biliyoruz”

 

Bunları soruyoruz, çünkü bizim böyle bir kepazeliği aklımıza, vicdanımıza sığdırabilmemiz, anlayabilmemiz mümkün değildir. Gerçekler ortaya çıktıktan sonra bile aynı yalanı sürdüren bir partiye, siyasetçiye, ülkenin ve milletin hangi kritik meselesi emanet edilebilir? Yalancıdan yönetici olmaz diyerek, ortada dolaşanların kendilerini tarif ettiklerini iyi biliyoruz. Ülkemizin tüm gençlerini gördükleri her yerde Kılıçdaroğlu’nun ve CHP yöneticilerinin yakalarına yakışık bu rezilliğin hesabını soracaklarına inanıyorum. 

 

Katar meselesi tek örnek değildir. Ataşehir’deki bir kız yurdunda, binada çekimi yapılan belgesel için oradaki silah maketi görüntülerini ‘Kız yurdu silah deposu mu’ diye aktaracak ve peşinden gidecek kadar sefilleşenler var. 

 

A’dan Z’ye bir söylediği, diğerini tutmuyor. Hep yalan, hep yalan. Böyle bir siyasetçi TC tarihinde ne geldi ne de gelecek. Ve ben inanıyorum ki, şu anda Kılıçdaroğlu’na inanan kendi tabanı nereye kadar bu inanma sürecini devam ettirecek? CHP’nin tarihi bu denli maalesef karanlık olmadı. Ülkeye bir katkıları olmadı. Böyle bir katkı söz konusu değil, herhangi bir eser söz konusu değil. Herhangi bir yerde çeşmenin musluğunu açmaya gidiyorlar, açılış töreni diye adını koyuyorlar. 

 

‘Temel atmama’ töreniyle uğraşıyorlar. Müsilaj olayında da ortaya koydukları tezlerle öğreniyoruz. Bu tür haberlerde meselenin asla hakikati öğrenmek olmadığını yaşadığımız binlerce tecrübeyle biliyoruz.

 

İzmir’in durumu ortada, ne yüzlerine çarpılan belgeler, ne mahkeme kararları, bunları yalanı ve iftirayı bunları yalanı ve iftirayı hayatlarının siyasetlerinin medyalarının merkezine yerleştirmekten alıkoyabildi. Meydanı, bu yalan tüccarlarına bırakmayacağız. Bıkmadan, dinlenmeden milletimize hakikatleri anlatacak, siyasi hesap verme günü olan seçimler geldiğinde, hak ettikleri şekilde hüsrana uğramalarını temin edeceğiz. 

 

CHP ve şürekası, hakikatleri çarpıtmakla bu kadar uğraşırken, kendi mensuplarının göbeğinde yer aldığı kepazeliklere ise dönüp bakmıyor bile. Bu partiyle ilgili son dönemde onlarca tecavüz, hırsızlık, yolsuzluk iddiası dile getirildi. bunların hangisiyle ilgili CHP’nin kayda değer işlem yaptığını, veya nice yalanı dillerine dolayan medya mecralarının aynı hususların üzerine gittiğini gördünüz? 

 

Gerçi siyasette, hangi partilerle ittifakta olduğunu söyleyemeyecek kadar şeffaflıktan uzak bir partiden söz ediyoruz. bugüne kadar teröre karşı olduklarını bu Bay Kemal’den duydunuz mu? Terörle mücadeleye yönelik bir yaklaşımını duydunuz mu? Böyle bir partiden herhangi bir hususta onurlu bir duruş beklemek, gökteki güneşi elle yakalamayı ummakla aynıdır. 

Exit mobile version