Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

AK Parti’nin seçim sistemine dair değişiklik önerileri seçimleri ve ittifakları nasıl etkiler?


Saadet Partisi Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Oğuzhan Asltürk sosyal medyadan yayınladığı uzun bir açıklama ile parti yönetimine sert eleştirilerde bulundu. İlk genel kurulda kendi gözetimi altında yeni bir liste hazırlanacağını duyurdu.

Konuyla ilgili euronews’e konuşan MetroPOLL Araştırma Başkanı Özer Sencar, Oğuzhan Asiltürk’ün bu çıkışıyla yönetimini iktidara taşısa bile, seçmenini taşıyamayacağını söyledi.

Sencar, her ne kadar Saadet Partisi ve Ak Parti tabanının birbirine yakın gibi görülse de gerçekte durumun tersi olduğunun altını çizdi.

”Saadet Partisi’nin şu anki oyu yüzde bir buçuk dolaylarında. Ve bizim yaptığımız ölçümlerde Saadet Partili seçmenin dörtte üçü mevcut iktidara karşı. Eğer Saadet Partisi’nin yönetim kadrosu Cumhur İttifakı ile birleşirse seçmeninin büyük çoğunluğunu götüremez. Oğuzhan Asiltürk boşuna kürek çekiyor. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması, Ayasofya’nın ibadete açılması AK Parti ve Saadet tabanını bir araya getirmedi. Hatta Saadet Partili seçmenin mevcut iktidara karşıtlığı arttı. Saadet Partili seçmen yanlış biliniyor, tanınıyor.”

Saadet Partisi’nin Cumhur İttifakı’na kayması durumunda da muhalefet açısından bir kaybın yaşanmayacağı görüşünde MetroPOLL Araştırma Başkanı Özer Sencar.

”Türkiye’de herkesin siyaset ile ilgili belirli bir farkındalığı oluştu. İktidarın ekonomik başarısızlığı ve siyasal yönetimdeki başarısızlığını Saadet Partili seçmen de görüyor. Diyelimki Saadet Partili seçmenin yarısı Cumhur İttifakı’na kaydı. Ne değiştirir? Yarım puan bir şey değiştirmez. Millet İttifakı içerisinde dini hassasiyetleri olan insanlar da var, Saadet Partisi gitse bile, DEVA ve Gelecek Partisi bu ittifak içerisinde olursa bu algıyı tekrar üretebilir. Geçen seçimde Millet İttifakı içerisinde dini hassasiyeti olan bir parti yoktu. Saadet Partisi vardı. Şimdi Demokrat Parti, DEVA ve Gelecek Partisi var. Yani Oğuzhan Asiltürk, yönetimini iktidara taşısa bile, seçmenini taşıyamaz.”

Türkiye’de muhalefetin gündemde tuttuğu başka tartışma ise erken seçim. Muhalefet iktidara erken seçim çağrısı ve baskısı yapsa da iktidar kanadı seçimin zamanında olacağını net bir dille ifade ediyor.

MetroPOLL Araştırma Başkanı Sencar, ”İktidar kendisi için uygun bir ortam yakalarsa seçime gider bunun kararını verecek olan da Erdoğan’dır” diyor. Ayrıca ekonomik sıkıntılar nedeniyle de seçmenin erken seçime hazır olduğu kanaatinde Sencar.

”Erken seçim konusunda iktidar sözcülerinin açıklamalarını ciddiye almıyorum. Erdoğan, kendisi için uygun bir ortam yakalarsa o zaman erken seçime gidilir. Erken seçim olmayacak söylemleri siyasal söylemlerdir, her an değişebilir. Buna karar verecek olan da Erdoğan’dır. Ama Türkiye’deki seçmen seçimi sever, yüzde 85-90 arasında bir katılım var. Seçime gitmek demek, iktidarların veya partilerin vatandaşa rüşvet vermesi demek, piyasaya para akıtması demek… Dolayısıyla seçimden sade vatandaş daima faydalanır. Ve bir de seçim sopasını kullanır seçmen, iktidara ve muhalefete ders verir. Şuanda ben halkın erken seçim olmasını isteyeceği kanaatindeyim. Çünkü ekonomik durumu da kötü vatandaşın. Halkın yüzde 60’ının aylık geliri üç binin altında. Böyle bir ortamda vatandaşın seçim istemesinden daha doğal bir şey olamaz. Fakat iktidar seçimi kazanabileceği bir konjonktür yaratmadan seçime gitmez.”

MetroPOLL Araştırma Başkanı, AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş’un geçtiğimiz günlerde sinyalini verdiği sadece büyükşehirlerde uygulanacak daraltılmış bölge sistemini de değerlendirdi.

”Türkiye’de merkez sağın bir alışkanlığı var. Bu Özal ile başladı. Her seçimden önce, seçimi kazanma şansını artıracak biçimde seçim kanununu değiştirmek isterler. Bugün yapılmak istenen de budur. Milletvekillerinin vatandaş tarafından tanınıp tanınmadığının bir anlamı yok. Vatandaş genel merkezlerden tayin edilen vekilleri zaten tanımaz. Hangi partide seçmen bazında bir ön seçim yapılıyor da biz vatandaşın milletvekillerini tanıyıp tanımadığını konuşuyoruz. Türkiye’de seçmen partiye ve lidere oy verir. Dolayısıyla dar bölge seçim sistemini getirmenin sebebi Cumhur İttifakı için avantajlı bir ortam üretebilmenin yollarını yaratmak. Ama şunu rahatlıkla söyleyebilirim, bir parti halk nezdinde itibarını kaybetmeye başladığında hangi seçim kanununu getirirse getirsin buradan avantajlı bir durum üretemez. Getirilen seçim kanunu muhalefetin işine yarar. Orta Anadolu’daki seçmen sayısı düşük olan yerlerde seçim bölgelerini küçültmek fazla bir işe yaramaz. Büyükşehirlerde ilçeler üzerinden oynayarak bir kombinasyon üretip avantajlı olmaya çalışabilirler ama ben iktidarın mevcut ekonomi ve siyasi politikaları ile seçim sistemini değiştirerek bir şeyler elde edebileceğini sanmıyorum.”

Yine HDP’nin açıktan Millet İttifakı içinde yer almasını muhalefetin oy oranına ciddi bir artış olarak görüyor Sencar. Özellikle Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Kürt seçmeninin oyu sonucu belirleyen faktör diyor.

”HDP milletvekili seçiminde ittifaka dahil olmayacak, HDP’nin baraj gibi bir sorunu yok. Türkiye’de milletvekilli seçimlerinde barajı ister beş ister yedi yapsınlar, HDP bizim ölçümlerimizde barajı geçiyor. O nedenle HDP’nin bir ittifaka dahil olup olmama meselesi Cumhurbaşkanlığı seçimi ile ilgili. Eğer HDP ile milletvekilli seçimlerinde de ittifak yapılırsa Millet İttifakı çok büyük avantaj sağlar. Çünkü bir grubun seçmen sayısı ne kadar artarsa ekstra milletvekili alır. Ama Millet İttifakı içerisinde buna karşı bir direnç var. Özellikle CHP içindeki ulusalcılarla İYİ Parti içerisindeki sıkı milliyetçiler karşı. Ama asıl soru Cumhurbaşkanlığı seçiminde ne olacak? İYİ Parti, Cumhurbaşkanlığı seçimine HDP ile girmek istemediğini açıkça ifade etti. Eğer HDP kendi başına bir aday çıkarırsa seçim kesinlikle ikinci tura kalır. Cumhurbaşkanlığı seçimi ikinci tura kaldığı zamanda HDP oyları, yani AK Parti’ye gitmeyen Kürt oyları sonucu belirleyecek faktördür. Burada muhalefete düşen şey, çıkaracakları Cumhurbaşkanı adayının Kürt seçmenin tepki vermeyeceği, karşı çıkmayacağı adayı belirlemesidir.”

”Erdoğan karşısında aday olabilecek Ekrem İmamoğlu veya Mansur Yavaş’ın kazanabileceğini düşünüyorum. Bunu biz yaptığımız ölçümlerden de görüyoruz. Bu ikisine karşı HDP veya Kürt seçmenden açık bir şekilde destek alabilir. Peki güneydoğuda hangisi daha güçlü? Yaptığımız ölçümlere göre güneydoğuda HDP’lilerin yüzde 85’i Ekrem İmamoğlu’nu desteklerken, Mansur Yavaş’a verilen destek yüzde 75. Kürt oylarında Mansur Yavaş’a karşı bir miktar çekince var ama buna rağmen Mansur Yavaş da Ekrem İmamoğlu da Erdoğan karşısında kazanacak banko adaylardır. Nisan-mayıs ölçümlerinde Meral Akşener, Erdoğan’ı geçmeye başladı. Ama bu geçiş oranı iki üç puan. Bu hata sınırları içerisinde bir geçiştir. Güvenilir değildir. Kemal Kılıçdaroğlu yaptığımız ölçümlerde nisan ayında üç puan mayısta ise altı puan gerisinde görünüyor. Dolayısıyla bu iki aday bu Pazar seçim olsa kaybedecek. Ali Babacan’ın ise hiç şansı yok.”

”Yine Muharrem İnce’nin de cumhurbaşkanı adayı olarak hiç bir şansı yok. Ama Muharrem İnce diyor ki, bir araya gelinmezse Tayyip Erdoğan’ın lehine olur. Bence doğru değil, uygun bir aday üzerinde bir araya gelinirse birinci turda seçim biter. Uygun olunmayan aday ile ikinci tura kalınır ve Tayyip Erdoğan alır. O nedenle aday çok önemli. Muharrem İnce burada olsa olsa bir bölen olur. Başka fonksiyonu olmaz.”

”Dışarıdan da bir aday gösterilebilir ama kimse bu makamı hediye etmek istemez”

Tüm bu isimlerin yanısıra muhalefetin uzlaştığı dışarıdan bir ismin de alternatif olacağının altını çiziyor Özer. Ama muhalefetin bu adayının da HDP ve Kürtler seçmeninde bir karşılık bulması gerektiğine inanıyor.

”Dışarıdan herkesin kabul ettiği bir aday da olabilir. Tayyip Erdoğan, Kemal Kılıçdaroğlu ve Meral Akşener’i yenebilir. CHP, Ekrem İmamoğlu veya Mansur Yavaş’ı aday göstermeyebilir. O zaman doğru şey, dışardan herkesin oy vereceği bir aday bulmaktır. Ama kimse bu makamı hediye etmek istemez. Çünkü cumhurbaşkanlığı herkesin hayalini gördüğü bir şeydir. Muhalefetin Tayyip Erdoğan karşısında seçimi kazanabilmesi için aradaki farkı on puan açması lazım. Yani en az 45’e 55 olması gerekir. 6-7 puan farkla girse bile muhalefet kaybeder. Burada belirleyici faktör, Kürt seçmenin oy vereceği biri olmazsa muhalefet ikinci turda seçimi kaybeder. Bu çok açık ve nettir.”

Exit mobile version