Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Afganistan, 21. yüzyılda Türkiye için Kore olmasın

Afganistan, 21. yüzyılda Türkiye için Kore olmasın


HABER ANALİZ | MUHSİN AHMET KARABAY

Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ABD Başkanı Biden arasında gerçekleşen görüşmede ortaya çıkan tek somut sonuç, Afganistan konusu oldu. Türkiye, Afganistan’da ABD ve NATO’nun boşalttığı yerde kilit bir göreve talip. Türkiye’nin bu gönüllü görev istemesi, akıllara 70 yıl önceki Kore Savaşı’nı getirdi.

Bilindiği gibi 14 Haziran’daki Erdoğan-Biden görüşmesi önce baş başa, sonra da heyetler arasında gerçekleşti. İki taraf da ihtilaflı konulardaki duruşlarını değiştirmedi. Gündemdeki konuları şöyle bir hatırlamakta ve sonuçlarına bakmakta yarar var:

BU YAZIYI YOUTUBE’TA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️

– F-35’leri teslim edecekler mi? Hayır,
– Paramızı geri verecekler mi? Hayır,
– S-400 sorunu çözüldü mü? Hayır,
– CAATSA yaptırımları kalkacak mı? Hayır,
– Suriye’deki YPG/PYD politikası değişti mi? Hayır,
– Erdoğan Washington’a davet edildi mi? Hayır,
– Türkiye Akdeniz’de gaz arayabilecek mi? Hayır,

Saydıklarım içinde karikatürize edilmiş tek bir madde yok. Peki o zaman “Çok verimli ikili görüşme oldu” sözünün bir anlamı var mı?

Durun hemen şartlanmış gibi “Hayır” cevabı vermeyin. Yukarıdaki “Hayır”lı cevapları sizi “Hayır” cevabına şartlandırmak için saymadım.

Afganistan konusu çok verimli geçmiş görünüyor. İki taraf da Afganistan konusunda ortak açıklamalar yaptı. Prensipte anlaşılmış.

TÜRKİYE’NİN AFGANİSTAN İÇİN 3 ŞARTI VAR

Türkiye tarafı, Afganistan’da ABD ve NATO’nun boşalttığı yerde en kritik göreve talip. Ankara, Kabil’deki Hamid Karzai Havalimanının işletilmesi ve buranın güvenliğinin sağlanmasını üstlenebileceğini Brüksel zirvesi öncesinde ilan etti. Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, ABD tarafı ile sürdürülen görüşmeleri Hürriyet Gazetesine 7 Haziran 2021’de yaptığı açıklama ile kamuoyuna duyurdu.

Türkiye’nin Kabil Havalimanının güvenliğini üstlenmek için istedikleri bizzat Hulusi Akar tarafından ilan edildi. Bunların “siyasi, mali ve lojistik” şartları içerdiğini duyuran Akar, ABD tarafından verilecek cevabı beklediklerini açıkladı.

Erdoğan da Biden ile yaptığı görüşme sonrasında ABD tarafı ile Afganistan konusunda mutabakat sağlandığını söyledi. Akar gibi Afganistan’da yeni görev üstlenme şartlarını bir bir sıralamayan Erdoğan, ABD’nin siyasi, diplomatik ve mali konularda vereceği desteğin önemine vurgu yaptı.

TÜRKİYE, KORE SAVAŞINA NİÇİN KATILMIŞTI?

Yarına bakmak için yine biraz gerilere dönmemiz gerekecek. Türkiye, II. Dünya Savaşı sonrasında artan Sovyet Rusya tehdidine karşı yerini Batı Bloğu olarak belirlemişti. NATO’ya üye olabilmenin yollarını arıyordu.

14 Mayıs 1950’de iktidara gelen Demokrat Parti, NATO’ya üye olmanın yolunu Kore’de başlayan savaşta ABD’nin yanında savaşmakta gördü. 15 Haziran’da başlayan çatışmalardan sadece 5 gün sonra 30 Haziran’da asker gönderme kararı alındı. 5 bin dolayındaki (toplam 5,090 asker) Mehmetçik, apar topar binlerce kilometre ötede cepheye sürüldü.

Kunuri denilen bölgede, Çin’in sızma harekâtı başlatması üzerine ABD ve Güney Kore birlikleri hızla geri çekilirken, “iletişim kopukluğu” denilen bir sebepten dolayı binlerce Mehmetçik, Çin ordusunun askerleri ile yalnız çatışmak zorunda kaldı. Sonradan cepheye sürülen takviye birliklerle Kore’ye giden Türk askeri sayısı 15 bine dayandı. Türkiye 721 şehit, 175 kayıp, 234 esir ve 2147 yaralı ile ABD ardından en büyük zayiat veren ülke oldu.

SOVYETLER’E DE ABD’YE DE GEÇİT VERMEYEN AFGANİSTAN

Soğuk Savaşın en sert estiği dönemde, Afganistan’da Sovyetler Birliği destekli bir darbe gerçekleşti. 24 Aralık 1979’da yönetime gelen Babrak Karmal, Kızıl Ordu’yu ülkesine davet etti.

Kızıl Ordu’nun Afganistan’a girişi ile başlayan savaş, kesintisiz 10 yıl sürdü. Türk kamuoyunun o dönemde medyadan çok duyduğu “mücahit” adı verilen Afgan savaşçıları, Sovyet askerlerini topraklarından söküp attı.

Afganistanlılar, Sovyet ordusunu topraklarından söküp attı ama bu kez yeni bir işgal gücü ile karşı karşıya kaldı.

11 Eylül 2001’de New York’ta İkiz Kulelerin bombalanması ve 3 bin insanın ölümü üzerine ABD yönetimi, Afganistan’da Taliban’ın desteğiyle konuşlanan El Kaide’yi ve lideri Usame bin Ladin’i suçladı. Afganistan’a önce hava sonra da kara operasyonları düzenleyen ABD ve Batılı güçler, yıllarca uğraşmalarına rağmen dizginleri ellerine geçiremediler.

ABD Başkanı Biden, bir yıl önce varılan anlaşmaya dayanarak 1 Mayıs’ta askerlerini çekmeye başladı. Plana göre 11 Eylül’ün 20. yılında son ABD askeri de Kabil’den ayrılmış olacak.

TÜRKİYE, SOVYETLER VE BATI’NIN YAPAMADIĞINA TALİP

Türkiye, Kabil’deki Hamit Karzai Uluslararası Havalimanı’nın işletme ve güvenliğinin sağlanmasına talip olduğunu duyurduktan sonra Afganistan’da halen en etkili güç konumunda olan Taliban bir açıklama yaptı.

Türkiye’nin üstlenmeyi istediği role karşı çıkan Taliban, ülkedeki bütün yabancı askerlerin geri çekilmesini istedi. Taliban adına yapılan açıklamada, Türkiye’nin son 20 yılda işgalci olarak nitelediği NATO’nun bir parçası olduğu öne sürüldü.

Türkiye, Batı’ya kendini kabul ettirmek için 71 yıl önce binlerce kilometre ötedeki Kore’ye asker gönderdi. Amacı NATO’ya girip Sovyet tehdidi karşısında kendini güvene almaktı.

Bugün ise Afganistan’da üstlenilmek istenen görevin iki amacı var. Bir, finans kaynağı oluşturmak, ikincisi ise kirli ilişkiler bulaştığı her gün biraz daha ortaya çıkan Saray ve çevresinin kendini güven altına alma kaygısı.

Türkiye, Saray’ın yükünü taşımak için Batı’nın Afganistan’daki bekçiliğini yapmayı üstlenmeye çalışıyor. ABD ve AB askerleri ülkeden çıkarken, bir anlamda “Sizlerin çocuklarınız ölmesin. Ben Mehmetçiği ateşe atmaya hazırım” diyor.

Afganistan üzerine yazdığı İngilizce kitapla bilinen, DEVA Partisi Kurucular Kurulu üyesi Metin Gürcan’ın bu ülke üzerine yaptığı bir tespite yer vermek istiyorum. Saha karmaşıklığı açısından İdlib’i 1 risk puanı, Libya’yı 10 risk puanı ile değerlendiren emekli asker Gürcan, Afganistan’ın 1000 risk puanı taşıdığını söylüyor.

Afganistan topraklarında ne Rusya barınabildi, ne ABD. Şimdi ABD askerlerinin çekildiği bölgeye Türk askeri gönderiyoruz. “Halen orada Türk askeri var” diye hatırlatmaya kalkmayın sakın. Şu anki askerlerimiz tamamen insani yardım gerekçesiyle Kabil’de bulunuyor ve çatışmaya girmiyor. NATO çerçevesinde bulunan Türk askeri, bir anlamda halkla ilişkiler görevi yürütüyor denilse yanlış olmaz.

Şimdi ise başta Kabil havaalanının korunması, elçiliklerin güvenliği gibi Taliban ile çatışmayı gerektirebilecek görevlere talibiz.

İşin özü Erdoğan bu göreve gönüllü olmakla ABD nezdinde hayati bir rol üstlenmiş oluyor ve konumunu sürdürmeyi garanti etmeye çalışıyor.

Exit mobile version