Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

‘Abicim’ Devleti

‘Abicim’ Devleti


YORUM | M. NEDİM HAZAR

Yukarıdaki fotoğrafa biraz dikkatli bakmanızı istirham ediyorum.

Erdoğan’ın sanki üç tane eli var gibi görünüyor değil mi?

Elbette bu bir göz yanılsaması.

Erdoğan’ın hemen yanı başında bir çevirmen duruyor. Bu durum aslında Türkiye Cumhuriyeti’nin yeni sistemi hakkında şahane bir görüntü oluşturuyor.

Erdoğan’ın yanındaki genç kız, AKP milletvekili meşhur Merve Kavakçı’nın kızı, ABD vatandaşı, Fatıma Gülhan Abushanab. Başka kimse yok Türk tarafından.

Bu noktayı not edelim…

Peker’in videolarını hatırına ertelediği meşhur NATO toplantısı yapıldı. Ardından Bakü’ye maç izlemek için geçen Cumhurbaşkanı Erdoğan gazetecilerle sohbet ediyor. Hiçbir gazetecinin aklına, “Efendim devlette resmi bir dış politika, diplomasi geleneği vardır. Siz bu kriterleri çöpe attınız. Örneğin kim olduğunu bilmediğimiz bir bayan (hatta abla) ile Biden’la baş başa görüşmeye girdiniz. Bu teamüllere uygun olmayan bir şey değil mi?” diye sormuyor.

Erdoğan keyifli… Kendisi çok önemli neticelerden biri olarak gördüğü, Yunanistan Başbakanı Kiriyakos Miçotakis’le uzlaşmasını şöyle anlatıyor:

“İnşallah bundan sonra Yunanistan’la devletler, kurum ve kuruluşlar araya girmek suretiyle değil, daha çok benim özel temsilcim İbrahim [Kalın] Bey ile kendi özel temsilcisi Eleni [Sourani] Hanım haberleşerek bir araya gelerek adımları da ona göre atmış olacağız.”

“Araya başka kurum ve kuruluşların girmemesi…”

Aslında bu cümle Türkiye Cumhuriyeti’nin rejiminin de özeti.

Tayyip Erdoğan için Anayasa Mahkemesi dahil, devletin tüm kurum ve kuruluşları fuzuli aslında. Bunların araya girmesine hiç gerek yok. Hatta onlar var olduğu için Türkiye’de işler hızlı ilerlemiyor. Sözgelimi Merkez Bankası kapatılsa ve faiz kararlarını bizzat kendisi açıklasa Türkiye çok daha kısa sürede toparlar, eminim Erdoğan’a göre…

Bir süredir ülkede işler böyle yürüyor.

Erdoğan pek çok kurumu ve kuruluşu bypass ederek yürütüyor işleri. Bu sebeple ihale kanunu yüzlerce kez değiştirildi. İhaleleri açmaya bile gerek olmadığını düşünüyor. Kendisi layık gördüğüne vermek istiyor ihaleleri. Keza atamaları, görevden almaları filan. Kendisi doğrudan yapıyor. Hatta mahkeme kararlarını kendisi alıyor. Aslında bunlara da gerek olmadığına inanıyor sanırım.

Aslında bu durumun eskisinden daha hantal bir yapıyı doğurduğunun farkında değil. Kimse de korkudan söyleyemiyor Tayyip Abi’ye bunları. Tüm resmi kurumlarda dosyalar biriktikçe birikiyor. Reis karar vermediği için kimse karar veremiyor. Sorun çözülecekse, adres olarak Saray gösteriliyor.

Bu sebeple başı sıkıntıda olan, soluğu sarayda alıyor.

Yeni sistem böyle: Tayyip Abi sistemi.

Hemen örneklendirelim…

Peker’in patlattığı yüzlerce irinden biri de ucu İnan Kıraç’a uzanan bir çökme hikayesi. Detayları izlemiş ya da okumuşsunuzdur eminim. Bu olaydaki bir ayrıntı aslında Türkiye’nin son dönemde başkanlık değil başka bir sisteme geçirdiğinin de delili gibidir. Haksızlığa uğradığını düşünen ve klasik hukuk yolundan hakkını alamayacağından emin olan Kıraç. Çözümü bahsini edeceğim sisteme başvurarak yapıyor. Doğrudan Saray’a Tayyip Abi’ye başvurarak çözüyor ya da çözmeye çalışıyor.

Peker anlattıkça anlıyoruz ki Bodrum Marine meselesinde de Tayyip Abi sistemi işlemiş, Mübariz Mansimov meselesinde de, Rixos Otel olayında da, Sezgin Baran Korkmaz olayı ve Paramount Otel meselesinde de…

Hepsi Tayyip Abi sisteminde, çözülmüş kendince.

Artık çözüm denirse buna. Tutanın parmağını yaladığı, koparanın yanına kâr kaldığı bir sistem bu zira.

Peker bu sistemi çok iyi bildiği için ikide bir “Tayyip Abi ile helalleşeceğiz” diyor.

Mahkeme filan önemsiz, o da çok iyi biliyor. Tayyip Abi ikna oldu mu tamamdır.

Yalnız bu sistemin en önemli “bug”larından biri de. Tayyip Abi’den habersiz bu sistemi kullananlar. Abilik sistemi çok miktarda boşluk ve diş planktanlarından beslenen parazit barındırıyor zira.

Her ne kadar rejimin abisi “Racon kesilecekse ben keserim” diyorsa da örneğin kendisi küçük ama mide bulandıran bir gazeteci Anadolu’nun bilmem hangi kentinde racon keserek milyonları yutuveriyor.

Her sistemin kendi kara delikleri vardır ya, öyle işte.

Bir de kanlı deliği var bu Abilik rejiminin.

Önceki gün HDP İzmir il binasına silahlı bir saldırı düzenlendi.

Abilik rejiminin semirttiği bir çakal, içerde kimseyi bulamayınca gencecik bir temizlikçi kıza tam 6 kurşun sıktı ve genç kız hayatının baharında öldü.

Abilik rejimi hızla önce delilleri yok etti. Örneğin katil ile içeri giren diğer iki kişiyi buhar etti, kamera kayıtlarını sildi filan.

Görüntülere baktınız mı bilmem ama katili yakalayan polisin gayr-ı ihtiyari ağzından çıkan söz rejimin ilanıydı adeta:

“Abicim isim neydi?”

Milletvekilini Meclis’te yaka paça, tehditle, hırpalayarak gözaltına alanlar, hamile kadınlara ters kelepçe takanlar, Abilik rejiminde katile “Abicim” diyor ve kelepçe bile takmadan göz altına alıyor.

Sistem böyle işte.

Abilik sisteminde, abicikler cinayet işler, ablacıklar çevirmen olarak en önemli toplantılara girer vs.

Bakalım bu rejim ülke topyekûn batmadan fark edilip tarihe gömülecek mi?

Tamam mı abicim?

Exit mobile version