Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Abdulkadir Selvi açıkça 7 Haziran-1 Kasım arası ile tehdit etti

Abdulkadir Selvi açıkça 7 Haziran-1 Kasım arası ile tehdit etti


HABER ANALİZ | MUHSİN AHMET KARABAY

Saray’ın suflesi ile konuşan ve talimatla Hürriyet’teki köşeye konan Abdulkadir Selvi, iktidara destek verilmemesi halinde ülkenin yeniden karanlık günlere döneceğini öne sürdü. 2015’teki 7 Haziran’dan 1 Kasım’a giden süreci hatırlatan Selvi’nin yazısının kodları tüyler ürpertici.

Abdulkadir Selvi’nin yazar olarak yazdıklarının kıymet-i harbiyesi yok. Ancak, yazıları sufle ile yazdığı bilinen Hürriyet yazarının köşesinde yer alanlar, sahibinin sesi olması bakımından kayda değer nitelikte.

Önce dünkü yazımdaki bir cümleden söz edeceğim. Yazımın sonunu Türkiye’nin bir süredir dibe sürüklenmede sona geldiğini ve bir çıkış yolu aradığını, bunun sonuçlarını da yakında göreceğimizi belirterek bitirmiştim.

Yazımın son paragrafı ise şöyle idi:

“Ne var ki önümüzde bir kuyu var. O kuyuya düşecek miyiz, yoksa etrafını dönüp çıkış kapısına yönelecek miyiz? Bu sorunun net cevabını henüz kestirebilmek mümkün görünmüyor.”

Benim ortaya koymaya çalıştığım endişenin cevabını Selvi verdi. “Türkiye’nin önündeki kritik eşik” başlıklı yazısında ülkenin kritik bir aşamada bulunduğunu belirten Selvi, “Ya demokrasi kazanacak ya da Türkiye’yi karanlığa sürüklemek isteyen güçler” iddiasında.

Selvi uzun yazısında “ya kaos ya AK Parti” diyor. Vatandaşın ikisi arasında bir tercih yapması gerektiğini söylüyor. HDP İzmir İl Binasına yapılan baskının bir uyarı niteliğinde olduğunun altını çiziyor. Toplumun iktidar etrafında kenetlenmemesi halinde cumhurbaşkanlığı seçimi yaklaştıkça ülkenin kaos ortamına sürüklenmesinin kaçınılmaz olacağını vurguluyor.

SELVİ, TERSİNDEN DOĞRUYU SÖYLÜYOR

Hürriyet yazarı bunları AK Parti’yi zayıflatmak isteyen çevrelerin yapacağı ve yapmaya başladığı iddiasını öne sürüyor. “Ülkede barışı, asayişi ve huzuru iktidar sağlıyor. Eğer AK Parti zayıflarsa bazı çevreler ülkeyi kan gölüne döndürürler” diyor.

Toplum iktidar tarafından tehdit edildiğinde aklıma nedense hep geriye dönüp bakmak geliyor. 12 Eylül 1980 darbesini yapan Kenan Evren, ülkenin tepesine oturduktan sonra, “Ülke kan gölüne dönmüştü. Biz geldik akan kanı durdurduk” diye hep eski siyasileri suçlardı.

Suçlamaların hedefindeki isimlerden birisi olan Süleyman Demirel de, Evren’in suçlamalarına cevap verirken, kardeş kanının akmasında bizzat darbecilerin rolü olduğunu ifade etmek için “11 Eylül’de akan kan nasıl oldu da 13 Eylül’de bıçakla kesilir gibi kesildi?” diye sorardı.

Benzeri durumu, Türkiye yakın geçmişte yeniden yaşadı. 7 Haziran 2015 seçimlerinde AK Parti, Meclis çoğunluğunu kaybedince ülkenin pek çok yerinde patlamalar olmaya, sivil insanların hedef alındığı saldırılar yaşanmaya başladı.

O dönem AK Parti Genel Başkanı ve Başbakanı olan Ahmet Davutoğlu, Pelikan Kumpası ile ülkenin tepesinden uzaklaştırıldıktan sonra 7 Haziran-1 Kasım arasındaki dönem için çok çarpıcı değerlendirmeler yapmıştı. Davutoğlu, “O dönemin terörle mücadele defterleri açılırsa birçok insan, insan yüzüne çıkamaz” demişti.

İşaret edilen 146 günlük çalkantılı dönemde 862 kişi hayatını kaybetti. Sivil can kaybı 242 idi. Sadece Suruç ve Ankara Tren Garı’ndaki IŞİD saldırılarında ölen insan sayısı 136’yı bulmuştu.

Peki sonra ne mi olmuştu? 1 Kasım 2015 seçimlerinde AK Parti tarihinin en yüksek oyunu aldığı gün, bütün terör olayları bıçak gibi kesilmişti. 31 Ekim’de insanlar sokağa çıkmaya korkarken, 2 Kasım’da ülke güllük gülistanlık hale dönüşmüştü.

Süleyman Demirel’in tabiri ile söylemek gerekirse, 31 Ekim’de bombaları kimler patlatıyorsa, 2 Kasım’da da aynı odaklar terör düğmesinden elini çekmişti.

Sandığın ufukta görünmesi yaklaştıkça ülke yeniden bildik cenderenin içine sokulmaya çalışılıyor. “Vatandaş artık bu oyunu biliyor. Kül yutmaz” demek doğru değil.

İktidarı yitirmekten korkanların kaybedecekleri çok şey var. Öyle demokrat ülkelerdeki gibi sadece koltuğu kaybetmeyecekler, şereflerini, haysiyetlerini ve elde ettikleri gayr-i meşru bütün servetlerini de kaybedecekler. Bunu en iyi onlar biliyor.

Bütün bunlara rağmen, Türkiye bu sürüklenmek istenen çukura düşmeden çıkış yolunu bulabilecek potansiyele sahip.

Exit mobile version