Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

‘2018’de kötülüğün dipsiz kuyu olduğunu fark ettik’

'2018'de kötülüğün dipsiz kuyu olduğunu fark ettik'

Hacı Bişkin / Nuray Pehlivan

DUVAR – 2018 yılını geride bıraktık… Bu yılda da önceki yıllar gibi göçmen sorunları, hayvan hakları, insan hakları ve daha birçok konuda gelişmeler yaşandı. Halkların Köprüsü Derneği Başkan Yardımcı Yıldırım Şahin, Hayvan Hakları İzleme Komitesi Koordinatörü Burak Özgüner, Kaos GL Derneği’nden Yıldız Tar, Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği’nde İdil Aydınoğlu’na, ‘2018 yılı nasıl geçti, 2019 yılından beklentileriniz nedir?’ diye sorduk…

Yıldırım Şahin.

‘2018 YILI BARIŞ SÖZCÜĞÜNÜN KULLANILMASININ SUÇ HALİNE GELDİĞİ BİR YIL OLDU’

Halkların Köprüsü Derneği Başkan Yardımcısı Yıldırım Şahin, 2018 yılı için, “Ne yazık ki emekçilerin ve yoksulların daha da yoksullaştığı, savaş ya da başka nedenlerle doğdukları toprakları terk etmek zorunda kalan mültecilerin umuda yolculukların önündeki duvarların daha da yükseldiği bir yıl oldu” diyor: “2018 barış sözcüğünün kullanılmasının suç haline geldiği bir yıl oldu. Birkaç yıl öncesine kadar ‘Dibi gördük. Artık daha kötüsü olamaz’ tespitleri yapılıyorken, 2018 de kötülüğün dipsiz bir kuyu olduğunu fark ettik. Sokaklar hak savunucularına ‘Sarı yelek alanı terörist sayarız’ denilebilecek kadar kapatıldı. 2018’de umut veren şey ise her türlü zorluğa rağmen umudun yitirilmemesi, dayanışmanın güçlenmesi oldu. Her türlü kışkırtmaya rağmen mülteciler ile yoksulların dayanışması da devam etti. Tüm bu olanlardan sonra takvimdeki rakamın değişmesiyle fazla bir şey değişmeyeceğini söylemek lazım. Yine de 2019’un daha iyi bir yıl olması için; barış ve bir arada yaşama talebimizi dillendirmekten vazgeçmemeliyiz. Mücadele alanlarını terk etmemeliyiz. İçimizden birisinin bile eksilmemesi için dayanışmayı güçlendirmeliyiz. yüzde 1’in yüzde 99’u yönetebilmesinin tek koşulu bir arada olamamamızdır. Bunu unutmayalım.”

‘SEÇİMLERDEN ÖNCE VE SONRA VERİLEN VAATLER YERİNE GETİRİLMEDİ’

2018 yılının hayvanlar için de kötü bir yıl olduğunu söyleyebiliriz. Bacakları kesilen köpek yavrusu, kedilere işkence…  Hayvan Hakları İzleme Komitesi Koordinatörü Burak Özgüner, 2018 yılının önceki yıllarda olduğu gibi hayvan hakları ihlallerinin tavan yaptığı bir yıl olduğunu söyledi: “Hayvanlara karşı suç işleyen faillerin çoğu yine tespit edilemedi. Genel seçimlerden önce ve sonra verilen vaatlerin hiçbirisi yerine getirilmedi. Genel seçimlere birkaç gün kala, Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘Adalar’daki atları, faytonların boyunduruğundan kurtarıp özgürlüklerine kavuşturmak için bir çalışma yürütüyoruz’ demişti. Aradan 6 ay geçti ancak atlar her gün işkence görmeye devam ediyor. Bu konuda hiçbir gelişme yok. Tıpkı bu vaat gibi, 2018’in başından sonuna kadar defalarca hükûmet tarafından gündeme getirilen, Hayvanları Koruma Kanunu’nda değişiklik öngören yasa tasarısı da sivil toplumdan ve kamuoyundan hâlâ sır gibi saklanıyor. Özellikle ana akım medyada, tasarı ile ilgili hepsi birbirinden farklı haberlere yer veriliyor; bu konuda korkunç bir bilgi kirliliği yaratılmış durumda.”

‘HAYVANA ŞİDDETE HAPİS CEZASI GELMEDİ…’

“Öyle haberler yapılıyor, yaptırılıyor ki toplumda ‘hayvana şiddete hapis cezası geldi’ gibi bir algı oluşmuş durumda” diyen Özgüner, şöyle devam etti: “Ama maalesef bunun bir gerçekliği yok. Toplumda infial uyandıran hayvanlara yönelik işkence ve cinayet haberlerinin ardından tüm siyasîler, Twitter’da hayvan hakları savunucusu kesiliyorlar. Ancak icraat olarak, hayvanlara şiddeti ve de toplumsal şiddeti azaltmayı niyet eden bir yasama çalışması yok. Hayvan hakları ihlâllerinin her seçim öncesinde propaganda, siyasî reklam malzemesi yapılması, ‘dışarıdan’ gerçekten hiç hoş gözükmüyor. 2018’de, hayvan hakları ihlâlleri ile ilgili ancak TCK’nin farklı maddeleri hukukî dayanak alınarak açılmış olan soruşturma ve davalarda, geçmiş yıllara nazaran olumlu bir gelişmeden bahsedebiliriz. Yani yargıda, yavaş da olsa bir değişim var. Hayvan hakları ihlâlleri sosyal medyanın da etkisi ile daha görünür oldukça yargıdaki kararlar da biraz daha hayvan lehine olabiliyor artık. Eğer soruşturma dosyası ‘vicdanlı’ bir savcıya düşmüş ise dava açıldıktan sonra hâkimler de takdirlerini kullanıp yasaların elverdiğince eskiye göre daha iyi cezalar vermeye başladı. Aslında hâkimler de hayvan işkencecisi, tecavüzcüsü ya da katil faillere yaptırım uygulama yönünde değişmiş durumda, onlar da bizim gibi Türkiye’de etkili ve failler için caydırıcı bir kanunî düzenlemenin olmamasından yakınıyor, şikâyetçi. Bunda biz hayvan hakları savunucularının payı büyük, açılan davaların hemen hemen hepsine müdahale talebinde bulunuyoruz ya da duruşmaları takip ediyoruz.”

Murat Özdemir’in işkence ettiği papağan Bahtiyar kurtarılamadı.

Hayvan hakları için kanun tasarısı… Bu yıl hayvanlara şiddeti önlemek için en çok konuşulan konu oldu. Özgüner bu konu hakkında şunları söylüyor: “Kanun tasarısının, Ocak ayında TBMM Başkanlığı’na sunulacağı söyleniyor. O yüzden 2019’dan en büyük beklentimiz, kanun tasarısının istediğimiz gibi, hayvanlar lehine şekillenmesi aslında. Bu sene, rutinleşmiş hayvanlara şiddeti saymazsak, neredeyse sadece tek bir gündem maddemiz vardı; o da yasa tasarısıydı. Eğer yasa tasarısı çıkacaksa kanun teklif metninin bizim talep ve endişelerimiz dikkate alınarak, yani hayvanları gerçekten koruyacak şekilde ele alınması gerekiyor. Çünkü hükûmetin de devletin de sahada ve pratikte, sivil toplum kadar deneyimi yok ve yüzyıllardır birlikte yaşadığımız hayvanlara, büyük bir rahatsızlık olarak bakıldığı konusunda ikna olmuş durumdalar. Hayvanın öznelliğinin, bireyliğinin yok sayıldığı bir bakış açısı ile, hayvanların lehine bir düzenleme yapılabileceğini düşünmüyorum. Ve yunus parklarından faytonlara, hayvanlı sirklerden deney laboratuvarlarına; içinde işkence, sömürü, ölüm olan tüm yerlerde tutsak edilen hayvanlar için adalet, özgürlük bekliyoruz 2019’dan. Biz de bu beklenti ile hayvanların hakları için mücadele vereceğiz. Ve tabii sadece hayvanlar için değil, istisnasız herkes için adalet ve özgürlük bekliyoruz.”

‘CEZAEVLERİNDE OLUMLU GELİŞMELER DE OLDU…’

Cezaevleri 2018 yılında da birçok hak ihlali nediyle gündemden düşmedi. Kapasitenin üstü mahpus koğuşları, hasta mahpuslar, cezaevlerinde darp iddiası. Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği’nden İdil Aydınoğlu ise bu konu şöyle konuşuyor: “2018, hapishanelerde kalabalıklaşma ve bundan kaynaklı sorunların öne çıktığı bir yıl oldu. Kapasitenin üstünde olan mahpus sayısı yıl içinde artmaya devam ettikçe özellikle sağlığa erişim hakkını olumsuz etkiledi. Hapishane revirlerine ve hastanelere sevklerin süresi birçok mahpus için birkaç ayı buldu. Tek başına kapatılmanın yaygınlaşması, camların ya da havalandırmaların tel örgüyle kaplanması, sık ve keyfi olduğu belirtilen üst ve çıplak arama gibi güvenlik gerekçesine dayandırılan uygulamalar, Türkiye’nin birçok hapishanesinde başvuru konusu oldu. Mektup ve dilekçelerin muhataplarına ulaşmadığı yönündeki başvurular da bu yıl oldukça yüksekti. Son zamanlarda giderek artan disiplin cezalarının keyfi uygulanmasına ilişkin şikayetler de 2018 açısından öne çıkan sorunlardan biri oldu. Belirtilmesi gereken bir diğer konu ise mahpusların dışarıdan kitap, giysi ve iç çamaşırı gibi ihtiyaçlarının dışarıdan gönderilmesini engelleyen ve zaten büyük kısmı ekonomik olarak zorluk içinde bulunan mahpuslara hapishane kantinine para ödemeye mecbur bırakan uygulamadır.”

.

Aydınoğlu son olarak şöyle devam etti: “Öte yandan bir trans kadın mahpus tarafından yapılan başvuru sonucu meme operasyonunun ruh ve vücut bütünlüğünün bir parçası olarak kabul edilmesi ve operasyonun devlet tarafından karşılanmasına yönelik Adli Tıp raporu; OHAL’in kalkması ile görüş ve kitap sınırlandırmalarının kalkması; bürokratik sebeplerle engelli ya da yaşlı maaşı bağlanmayan bazı mahpusların bu haklarını kullanmalarının sağlanması; regl olan mahpusların ped hakkı taleplerinin, yasal düzenleme yapılmasa da, olumlu karşılanması; bazı mahpus gruplarını (TMK ve cinsel fiiller) dışarıda bıraksa da öğrenimine devam eden mahpusların harçlarının devlet tarafından karşılanması için protokolün yeniden imzalanması; önceki yıla göre mahpus artış oranının düşmesi olumlu gelişmeler olarak karşımıza çıkıyor. 2018 yılında mahpus nüfusunun azalmasını ve mahpusların özgürlüklerinden mahrum bırakılmalarının ötesinde kısıtlamalara maruz kalmadığı bir yıl olmasını temenni ederiz. Özellikle sağlığa erişim, haberleşme ve adalete erişim hakları önündeki engellerin kaldırılması önemli adımlar olacaktır.”

ONUR YÜRÜYÜŞÜ, ETKİNLİKLER, VALİLİK YASAKLARI…

Kaos GL Derneği’nden gazeteci Yıldız Tar, 2018’i tek kelimeyle özetleyerek ‘yasak’ diyor. LGBTİ+etkinliklerinin yasağı bu yıl da sürdü. Tar, bu konuya ilişkin, “2017’nin Kasım ayında Ankara Valiliği’nin OHAL Kanunu’na dayanarak ilan ettiği LGBTİ+ etkinlik yasağı, 2018 boyunca devam etti. OHAL kaldırıldı ama valilik, emniyet müdürlüğüne Ekim 2018’de yolladığı bir yazı ile ‘genel ahlakın korunması’ gibi aynı gerekçelerle yasağı sürdürdü. Bu süreçte Ankara’da yapılması istenen etkinlikler engellendi. Hatta Ankara Barosu’nun film gösterimini emniyet polis yollayarak engelledi.

İstanbul’da ise LGBTİ+ Onur Yürüyüşü yine yasaklandı, yine polis saldırdı, yine LGBTİ+ hak savunucuları sokaktan vazgeçmedi. Artık biraz da sıkıcı bir nakarata dönüşen yasaklar; LGBTİ+’ların temel haklarını ihlal etmeye, gündelik hayatı olağanüstü bir rejime dönüştürmeye devam etti. Belki de 2019’dan beklentimiz 2018’i yasaklar açısından aratmaması ve devam eden direniş ve mücadelenin daha da güçlenmesi olabilir. Çok kişisel olarak 2018’e baktığımda bütün bu yasaklara rağmen ve belki de bütün bu yasaklı iklim dolayısıyla her bir araya gelişin çok daha başka, çok daha etkili anlam kazandığını fark ettim. Bir atölye, bir panel, bir film gösterimi artık sadece atölye, panel ya da film değildi. Daha başka bir anlam taşıyordu. Adeta bir varlık mücadelesinin en somut göstergesine dönüştü. Haliyle orada paylaşılan her şey, her söz, her bakış, her gülümseme olağanüstü güzellikle doluydu. Bu güzellikler belki de 2018’den aklımızda kalan küçük anı parçaları olacak.

Yıldız Tar

Bir yandan da KaosGL.org’ta Renkli Ekran diye bir sözlü tarih projesine başladık. Tam da yasaklar varken. Tam da bu yasaklarla LGBTİ+ varoluşu ve kimlikleri ‘suçlu, anormal, ahlaksız’ olarak işaretlenirken nerelerden geldiğimize bakmaya çalıştık. Yayınladığımız videolar sadece bir dönem ve tarih anlatısı olmaktan çıktı. Umuyorum ki izleyenlere de bu yasaklı günlerde başka ihtimalleri gösteriyordur. Geriye dönüp baktığımda 2018’i bir felaketler zinciri olarak görme eğilimime engel olamıyorum. Enkazlar yığını. Ama bir yandan da sırf yeni yıl hatırına ya da artık sıkıcılaşmış bir iyimserlik uğruna değil; gerçekten de geri dönüp bakınca o enkazlar yığınında onur yürüyüşünde bir araya gelenlerin fotoğrafları, bir atölyede kendi hikayesini paylaşan birinin gözündeki ışıltı, hiç konuşmadan anlaşabilmek parıldıyor. O parıltıyı bizden kimse alamaz. Yeni yılda da parıldamaya, terbiye etmek için getirilen yasaklara inat edepsizliğe devam…”

Tar, 2019 yılı için son olarak şöyle devam ediyor: “2019 yılına bir şarkı ile başlayalım isterim. Nükhet Duru’dan gelsin: Yasaksa Yasak!

“Herkesten çok sevdik, ah herkesten

Güneşten saklandık, geceleri seviştik

Sensiz zamanlardayım, öyle zor

Anlatmalıyım, olmuyor

Akşamlar akşamlar, güneşten de kor

Sönmüyor, sönmüyor

Yasaksa yasaksa

Günahsa günah

Kim yaktıysa bu ateşi

O söndürsün o zaman

Herkesten çok yandık, ah herkesten

Şehirlerden uzak dağlarda seviştik

Gözlerime bak rüyalarımda

Ellerimi tut, ellerimi

Yasaksa da, günahsa da

Hadi şimdi öp beni”

Exit mobile version