Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Susurluk’tan farksız

Mafyalaşan devlet, devletleşen mafya


YORUM | ALPER ENDER FIRAT

Mehmet Ağar’ın Bodrum Yalıkavak Marinası için söylediği “Biz orada olmasak buraya mafya çöker” sözü siyaset-mafya ilişkileri tarihine geçecek derecede önemli bir sözdür. Ya da en az Susurluk kazası kadar yansımasının olması gereken bir itiraftır. Ağar’ın yaptığı gafı fark edip ‘sürç-ü lisan’ diye üstünü örtmeye çalışması vaziyeti kurtarmıyor. Bu hem bilinç altının dışa vurumu hem de gerçeğin çıplak ifadesiydi.

Bu devletleşen mafyanın ya da mafyalaşan devletin somutlaşmış, ete kemiğe bürünmüş halidir. Yıllarca polis şefliği yapmış, içişleri bakanlığı, parti genel başkanlığı yapmış, şimdilerde hükümetin gizli ortağı olan, oğlu AKP milletvekili ve AKP Marmara bölgesi koordinatörü bir adam diyor ki, “Bodrum Yalıkavak Marina’da biz olmasak buraya mafya çöker.” Hükümet ortağı bir adam devletin yasalarla sağlanması gereken güvenliği, sağlayamadığını da söylemiş oluyor aynı zamanda.

Yasalar ve devletin adli birimleri güvenliği sağlayamıyor, sağlayamadığı için mafya çökebilir, onun yerine biz çöküyoruz ama adına mafya demiyoruz.

Hemen akla şu soru geliyor; insanlar devlet yetkisini ne için kullanır ya da devlet neden vardır. Mafya gibi gayrinizami, hadsiz ve hukuksuz yapılara karşı vatandaşını, vergi mükelleflerini, yasaların müsaade ettiği sınırlar içinde korumak içindir öyle değil mi?

Hem devlet yetkisi kullanacaksın, hem oğlun hükümet partisinin vekili ve önemli bir yöneticisi olacak hem de yanına Alaattin Çakıcı’yı, Korkut Eken’i, Engin Alan’ı alıp bu Marina’ya biz çökmezsek mafya çöker diye beyanat vereceksin.

Bu zihin yapısıyla yönetilen bir ülkede hiçbir kimsenin mal ve can emniyeti güvende değildir. Bu kafaya göre bunların olmadığı mesela Alaçatı Marina’ya, Çeşme Marina’ya veya Ataköy’deki Marina’ya da mafya çökebilir.

Ülkede hüküm süren cari anlayışa göre ne yapmak lazım? En iyisi bütün bunların hepsinde siz olun. Sadece marinalara değil mesela falan yerdeki araziye, filan kişinin şirketine, her yere mafya çökebilir. Hatta ülkedeki her şeye mafya musallat olabilir, mafyadan kurtarmak için her yerin bizzat sizin olması en uygunudur.

Hem devlet yetkisi, hem mafya yöntemleri, oh mis. Bugüne kadar bir mafya olurdu, onun yöntem ve usulleri vardı. Bir de yer yer onu kontrol eden, yer yer göz yuman, yer yer toplayıp hapseden devlet ve devletin işleyiş biçimi vardı. Yani mafya kendi kurallarıyla işlerine devam eder, devletle bazen paralel giden, bazen çakışıp çatışan haller olurdu. Devlet mafya ilişkileri her zaman yasalar çerçevesinde ilerlemezdi ancak hiçbir zaman devlet yetkisi kullananlar, mafyanın yerine bizzat geçmemişti. En azından biz öyle biliyorduk.

Ama bugün Türkiye’yi esareti altına almış olanlar, hem mafyanın usullerini, hem devletin yetkilerini kullanıyor. Mesela bir katilin ülkeye giriş yasağını devlet yetkisiyle kaldırıyor, devlet yetkisiyle koruyor, gelen tetikçiye de mafya gibi adam öldürtüyor.

Sedat Peker konuştukça siyasetin ve medyanın nasıl bir çürümüşlük içinde olduğunu ayan beyan ortaya koyuyor. Sağdan soldan duyduğumuz, zaman zaman abartılı olduğunu düşündüğümüz, zaman zaman bu kadar da değildir dediğimiz şeylerin kat be kat fazlası oluyormuş.

Her televizyon kanalında bir eşkıya dizisi olması, her meseleyi silahların ve baronları çözmesi şimdi çok daha iyi anlıyor insan. Meğer bunlar bir senaristin hayalinden çıkan kurgusal işler değilmiş. Bizim bilmediğimiz bir dünyanın sahici yansımalarıymış.

Ama ‘FETÖ’yle iyi mücadele ediyorlar değil mi? Geriye kalan hiçbir şeyin önemi yok zaten.

Exit mobile version