Samira Dajani ve Adel Budeiri’nin bahçesi bir vaha gibi. Begonviller, lavantalar ve meyve ağaçlarıyla dolu bu huzurlu bahçe, aynı zamanda bir çatışmayı tetikleyen anlaşmazlığın da merkezinde yer alıyor.
Filistinli çiftin tek katlı bu taş evi Doğu Kudüs’teki Şeyh Cerrah mahallesinde ve Yahudi yerleşimcilere yer açmak için tahliye edilmek istenen 14 evden biri. Burada toplam 300 Filistinli mahalle sakini var. Bu aile, evi boşaltması için alınan mahkeme kararını İsrail’in en üst mahkemesine taşıdı.
İsrail ile Gazze Şeridi’ndeki Hamas arasındaki son gerilimden hemen önce Kudüs’te şiddet patlak verdiğinde süreç durdurulmuştu. Ancak tehlike ortadan kalkmadı.
Samira solmuş çiçekleri temizlerken, Adel de bana, 1950’ler ve 60’lardan kalma siyah beyaz fotoğraflar gösteriyor.
Adel, “Çok zor” diyor. “Bu evde yaşadığımız mutlu dönemin sona ereceğini, ikinci kez mülteci olacağımızı düşünüyoruz.”
Her ikisinin ailesi 1948’de İsrail’in kuruluşu sırasındaki savaşta Batı Kudüs’ten sürülmüş. Ailelerin evleri sadece birkaç kilometre uzaklıkta, ancak İsrail yasaları, ailelerin bunlara yeniden sahip olmasını engelliyor.
1950’lerde Birleşmiş Milletler, yerlerinden edilmiş Filistinliler için Şeyh Cerrah’ta konut inşa etmek amacıyla bir Ürdün projesini finanse etmişti. Ancak arazinin bir kısmı İsrail devletinin kurulmasından önce iki Yahudi derneğine aitti.
İsrail, 1967’deki Altı Gün Savaşı’nda Doğu Kudüs’ü Ürdün’den aldıktan sonra, bu iki dernek, araziyi geri almak için yasal işlem başlatmış.
Antik çağlara ait Yahudi din adamı Şimon Hatzadik’in (Adil Simon) mezarına yakın olan bu tartışmalı araziyi yerleşimci gruplar sahipleniyor ve Filistinlilerin aslında sonradan buraya yasa dışı bir şekilde yerleştiğini iddia ediyor.
Ancak bu dolambaçlı hikayeyle ilgili her konuda, toprak ve mülkiyetle ilgili anlaşmazlık söz konusu.
Dışarıda sessizlik hakim; Ramazan ayında patlak veren son gerginliğin izlerine pek rastlanmıyor.
Caddenin her iki ucunda polis bariyerleri var. Yahudi yerleşimciler özgürce dolaşıyor ama Filistinliyseniz ve burada yaşamıyorsanız içeri giremezsiniz.
Duvarda, 1948 öncesi Filistin topraklarını gösteren bir harita var. Üzerinde bir slogan: “Sadık Şeyh Cerrah mahallesine hoş geldiniz.”
Karşı duvarda, tahliyeyle tehdit edilen 28 ailenin isimleri sıralanmış.
Onun karşısında, yerleşimciler tarafından 10 yıldan fazla bir süre önce ele geçirilen bir ev, İsrail bayrakları, ışıltılı bir Davut Yıldızı ve birçok güvenlik kamerasıyla donanmış.
İsrailli yetkililer, Şeyh Cerrah meselesinin “bir emlak anlaşmazlığından” başka bir şey olmadığını ve yasaların yerleşimcileri desteklediğini söylüyor.
2003’te, iki Yahudi derneği, mülkün haklarını, Yahudi yerleşimcilerin Kudüs’ün Filistin bölgelerine taşınmasını destekleyen ABD merkezli kuruluşlardan biri olan Nahalat Shimon Ltd’ye satmış.
Kudüs belediye başkanı yardımcılarından biri olan Fleur Hassan-Nahoum, Yahudi derneklerinin mülkiyetini tanıyan ve Filistinlileri koruma altındaki kiracılar olarak tanımlayan tartışmalı bir mahkeme kararına atıfta bulunarak, “Bu aileler kira ödemediği için tahliye edilecek” diyor.
“Yani, bir provokasyon icat etmek için siyasi bir anlaşmazlığa dönüştürülmüş bir mülkiyet anlaşmazlığı söz konusu.”
Yahudilerden arınmış bir Avrupa’ya atfen Nazilerin ortaya attığı terimi kullanarak “Doğu Kudüs’ün neden Judenrein olması gerektiğini anlamıyorum” diyor.
Geçtiğimiz Ramazan ayı boyunca Şeyh Cerrah’ta huzursuzluk alevlendi.
Onlarca yıldır sürmekte olan anlaşmazlık, yeniden şiddete sürüklendi.
Yakındaki Mescid-i Aksa’da sorunlar daha fazlaydı. Görünüşe göre Kudüs yanıyordu.
Gazze Şeridi dışındaki Filistinliler arasındaki konumlarını güçlendirmek için bu durumu fırsat olarak gören Hamas, şehre roket fırlatıyordu.
11 gün sonra ateşkes ilan edildiğinde, Kudüs’teki Filistinliler kutlama yaptı; bazıları bunu Hamas’ın zaferi olarak görüyordu.
30 yıldır Doğu Kudüs’teki Yahudi yerleşim faaliyetlerini takip eden İsrailli avukat Daniel Seidemann, “Tapınak Tepesi ve Şeyh Cerrah’ın bu sarsıcı şiddeti tetiklemesi tesadüf değil” diyor.
“Orada yaşayan Filistinlileri yerlerinden etmek ve onların yerine yerleşimcileri getirmek için ortak bir çaba var. Burada olan da bu.”
Hem Yahudilerin hem de Arapların 1948’de yerlerinden edildiğini söylüyor, ancak benzerlik orada bitiyor.
“Bir şehriniz, bir savaşınız, iki halkınız var, ikisi de mülk kaybediyor.”
“Biri mülkünü geri alabilir, diğeri alamaz. Şeyh Cerrah’ın asıl günahı budur.”
Seidemann, ikisi Şeyh Cerrah’ta ve ikisi güneyde Silvan’da olmak üzere dört Arap bölgesinin hedef alındığını ve bunların, 1967 savaşından bu yana İsrail’in Kudüs’teki Filistinlilerin geniş ölçekli olarak yerlerinden edilmesine yönelik ilk çabasını temsil ettiğini söylüyor.
Ve sürecin kışkırtıcı olduğunu söylüyor.
“Radyoaktif Kudüs sorununu ve radyoaktif yer değiştirme sorununu elimize alıp onları birleştiriyoruz” diyor.
Adel ve Samira ise kendi bahçelerinde, 1 Ağustos’ta tahliye edilme tehdidiyle karşı karşıya.
47 yıldır paylaştıkları evi kazanmak ya da kaybetmek için sadece birkaç ayları var.
Adel bunun adil bir dövüş olmadığını söylüyor.
“Yerleşimcilerle savaşmadığımız çok açık. Hükümetle savaşıyoruz” diyor.
“İsrail hükümeti ile savaşacak gücümüz yok.”
Hamas, Kudüs’ün geleceği için savaşmış olabilir, ancak Şeyh Cerrah’ın 28 ailesinin durumu eskisi kadar istikrarsız olmaya devam ediyor.
KAYNAK: BBC TÜRKÇE