Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Sedat Peker’den 8. video: “Suriye’deki Türkmenlere benim adıma gönderilen silahlar, SADAT organizasyonuyla El-Nusracılara gidiyordu”

Sedat Peker'den 8. video: "Suriye'deki Türkmenlere benim adıma gönderilen silahlar, SADAT organizasyonuyla El-Nusracılara gidiyordu"


Suç örgütü lideri Sedat Peker, video serisinin 8’incisini ‘Fırtınalarla Büyüyen Fidanlar Rüzgarda Yıkılmaz’ başlığıyla yayınladı.

Organize suç örgütü lideri Sedat Peker, sosyal paylaşım sitesi YouTube’dan yayınladığı video serisinin 8.’sinde Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik olarak “Bundan sonraki videoyu da Tayyip Abi, ben kardeş olarak anlatacağım. Ne zaman tanıştık, ne zaman görüştük. Bir dahaki videoda baş başa konuşacağız Tayyip Abi. Helalleşeceğiz” ifadelerini kullandı. 

 

Organize suç örgütü lideri Sedat Peker, kendisine yönelik operasyonlar sonrasında yayınlamaya başladığı videoların 8.’sini yayınladı. “Biz kol bacak koparacağız dedik mi koparırız. Bizde söz namus. Yüce Allah vatan fedailerini, serdengeçtileri, bu vatanın delilerini utandırmasın” diyerek yayınlayacağını önceden söylediği videoda Peker, Erdoğan’a yönelik olarak “Sayın Cumhurbaşkanımız, Tayyip Abi, bir uluslararası komplo olduğunu, bu komplonun da merkezinde benim olduğumu ismimi geçirmeden anlattı. ‘Görecekler, bulup getireceğiz’ dedi. Devlet, bulup getirir orada bir sıkıntımız yok. Beni bulup getirmek gerçekleri değiştirecek mi Tayyip Abi? Madem ben uluslararası komplonun parçası ajansam, o zaman bundan sonraki videoyu da Tayyip Abi oturup kardeş olarak ben anlatacağım. Ne zaman tanıştık, ne zaman görüştük. Ne bir eksik ne bir fazla. Senin hiçbir gücün yokken ben vardım. Onların hiçbiri yoktu. Alkış beklemedim, ön planda olmadım, elimden ne geliyorsa onu da yaptım. Bir dahaki videoda konuşacağız Tayyip Abi, baş başa, abi-kardeş. Açık delillerle, bilinmeyen delillerle anlatımlarımı doğrulayacağım. Helalleşeceğiz” diye konuştu.

 

Peker’in çektiği son videoda mekanın değiştiği dikkat çekerken, arka planda Mario Puzo‘nun ‘Aile’ isimli kitabı yer aldı.

 

Sedat Peker’in söylediklerinden öne çıkanlar şöyle: 

 

 

“Sülüman sen zaten buradasın, operasyon hazırlattırıyorsun ya senin elemana”

 

“Adet olduğu üzere müsaade ederseniz yine yoklama yapmak istiyorum. Ancak bu sefer yoklamada Süslü Süleyman’a tek ayak cezası vereceğim. Çünkü çok ayıp şeyler söylemeye başladı. Bilinçaltındaki yaşadığı olayları dışa vurmaya başladı. Tek ayaküstünde durma cezasını hak ettiğine inanıyorum. Düşkün Abdulkadir orada mısın? Sülüman sen zaten buradasın. Operasyon hazırlattırıyorsun ya senin elemana. Çalışıyor, bütün milleti nasıl toplayacağız, dev bir organizasyon, DHKP-C, FETÖ bağladın, bağladın ya.

 

Bizim Süslü, aslan Süleyman biliyorsunuz kadın iç çamaşırları olayı, ahlaksız, makamı hariç. Ondan sonra da çocuk pornosu olayını çıkardı. Freud, psikanalistin temel ilkelerinde bilinçaltının dışa vurumu diye bunu inceliyor. Maslow’un hümanist psikolojisinde anlatmış olduğu tedavi sistemi Süleyman’a uygun değil. Çünkü Süleyman’a bir an önce müdahale edilmesi lazım ve sorunun üstüne gidip bir an önce o sorunla yüzleştirmemiz lazım. Süleyman, bundan sonra sen bana, ‘Doktorum’ diyeceksin. Biz seninle artık ahiretlik olduk. En sonki programda söylediklerinden sonra bizim seninle ayrılmamız mümkün değil.”

 

“Televizyonlarda gördüğünüze inanıyorsunuz, inanmayın dedim”

 

“Yanlış anlamazsınız size de bir şey söylemek isterim. 40 yaşından küçük olan kardeşlerim, bence sizin bir sorununuz var. Televizyonlarda gördüğünüze inanıyorsunuz, inanmayın dedim, şimdi ben anlatıyorum bana inanıyorsunuz. Ben, ‘Bana da inanmayın’ dedim. Çünkü bu dünyada değişmeyen bir üçlem vardır. Bir insanı korku öldürür, şüphe yaşatır, cesaret de başarıya götürür.

Şimdi siz, özellikle benim söylediklerim de dahil olaylara şüpheyle bakarsanız daha çok incelerseniz doğruyu daha iyi yakalamış olursunuz. Ben de her insan gibi yalan söylemişimdir hayatımda, ama az ama çok. Fakat ben sizinle akit yaptım. Allah’a yemin olsun sizinle olan akdimi bozmam. Söz namus, o yüzden dolayı yalan söylemeyeceğim. Ama benim söylediklerime lütfen inanmayın. Özellikle çakma gazetecilere sakın inanmayın.”

 

“Ben ‘Muhalifleri bayrak direğine asacağım, oluk oluk kanlarını akıtacağım’ demedim”

 

“Mesela bu çakma solcularla çakma gazeteciler çoğunuz geçmiş tarihlerde bana küfür yazdınız. Tahmin edebiliyorum. Orada size dediler ki ‘Muhalifleri öldüreceğim, muhalifleri bayrak direklerine asacağım, oluk oluk kanlarını akıtacağım’ dedi.

“Ben muhalifleri bayrak direğine asacağım, oluk oluk kanlarını akıtacağım” sözünü getiremeyecekler çünkü öyle bir şey söylemedim. Ama o kadar sık tekrar ettiler ki herkes öyle biliyor. Ben 15 Temmuz anma etkinliği yapılırken bir tane asker ‘Hero’ tişörtüyle girip psikolojik algı yapıp o zaman insanlarda korku vardı. Üst perdeden bir giriş yapayım dedim, siz de cezaevinde arkadaşlarınızı çıkaracakmışsınız, vatan evlatları da orada olacak FETÖ’cüler sizi boyunlarınızdan bayrak direklerine asacağız, ben muhalif demedim.

Rize’de yaptığım konuşmada da, ‘Hamile karılarının yanında şehit edilen kocalarının, çocuklarının yanında şehit edilen babalarının intikamını sizden alacağız. Size merhamet etmeyeceğiz. Oluk oluk gerekirse kanlarınızı akıtacağız’ dedim. Bu konuya sonradan değineceğim. Bunu şundan dolayı söyledim; aynı yalanı defalarca hızlı bir şekilde tekrarlarsanız toplumun buna inanmasını sağlarsınız.”

 

“Orada da bağırıyorlardı, temiz toplum diye…”

 

“Bir de kardeşlerim sizin mesela TV’de anlatılanlara inanmamanız için size geçmişte yaşanılan mevcut olan değil başka bir başbakanlık dönemi 2 tane skandal anlatacağım. İçinde bütün herkes var. Orada da bağırıyorlardı, temiz toplum diye. Sloganı o dönemki başbakanın temiz toplumdu. Onun da, ailesinin de, gazete patronlarının, benim içinde olduğum…

Amacım birilerine sizi düşman etmek değil. İyi yazarlar var, onları mutlaka siz biliyorsunuz. Geri kalana inanmayın. Bizim düşkün Abdulkadir bir yazı yazmış. ‘Sayın Cumhurbaşkanımız bu uluslararası komployu, savaşı kazanacak, çökertecek’ demiş. Sana 50 kere anlatmadık mı düşkün Abdulkadir? Kameraya, tripoda, zekâya yenileceksiniz. Ama benden önce yüce Allah’a yenileceksiniz.”

 

“Keşke Tayyip Abi bu şekilde olaylara müdahale edip çözseydi”

 

“Yapılan zulüm çok fazla olunca buharlaşan su gibi gökyüzüne çıkıyor sonra da azap olarak aşağıya iniyor. FETÖ’cülere ben demiştim. Mevcut olanlara da söyledim. Sülü’ye, Pelikancılara, Derin Mehmet’e söyledim. Keşke Tayyip Abi bu şekilde olaylara müdahale edip çözseydi. Bu kadar veri, belge, anlatım varken… Ancak nedense bana değil onlara inanmayı tercih etti. Daha doğrusu bana da değil doğrulara. Ama bu evren kaçınılmaz bir hikâye var. Bir gün mutlaka gerçekleşecektir.

Düşkün Abdülkadir, CIA filan hikâyelerini geç. Onlar da neyin ne olduğunu anlamaya çalışıyor. Biz arada mesafeyi alıyoruz, yol aldık gidiyoruz.”

 

“Filistinli kardeşlerimizle berabersek 10 tane de SİHA oraya yollayın, cami çıkışında bağırmayla olmaz bu işler”

 

“Bir de benim için ‘Filistin’de olaylar oldu, destek vermedi’ diye. Ben elimden geldiğinde destek verdim ama imgelerle bunu desteklemeye çalıştım. Kendimizi neden kandırıyoruz? Kendimizi kandırmanın ne alemi var. Azerbaycan’da olay oldu, Azerbaycan’a SİHA’ları yolladık. İyi de yaptık. Katar’da sorun oldu, Katar’a askeri birlik kurduk. Azerbaycan’da SOCAR var, SOCAR’ın alt şirketleri var. Katar’da bankalarda paralar var. Filistin’de ne var? Filistin’de hamaset. Kardeşlerimizle berabersek 10 tane de SİHA oraya yollayın. E hani beraberdik? Öyle cami çıkışında bağırmayla olmaz bu işler. Olmaz. Devletin ekonomik sıkıntısı var, parayı biz toplayalım. 10 tane SİHA parasını toplarız. Şu anda bende o kadar yok, veremem, çünkü sıkıntılı zor bir süreç yaşıyoruz. Filistin’in, İsrail’in giden malları taşıyan gemilerin kimin olduğu belli. İsrail’de kimin, o gemilerin yazıhanesinin olduğu da belli. Boykotu bırak onların malını taşımayı bırakın o zaman. Filistin konusu apayrı bir konu. Buraya çok değinmek lazım. Milleti kasmak için ‘Din, devlet elden gidiyor, aman beka sorunu’ doldum din, devlet elden gidiyor, temiz toplum. Hep bu konular olunca bir yerde bir film. 10 tane SİHA yollayın, parayı toplamaya ben başlatacağım.”

 

“15 Temmuz’da İlk sokağa çıkanlardanım, ‘Rütbelilerin hepsini vurun’ dedim”

 

“Yalandan film çevirmenin anlamı yok. Buna benzer bir şey 15 Temmuz’da olmuştu. İlk sokağa çıkanlardanım. ‘Rütbelilerin hepsini vurun’ dedim. Size kim vurdu diye sorarlarsa Sedat Peker dersiniz dedim. Ertesi gün çocukları topladık, eşim filan İstanbul’a geliyoruz. Bir baktım ilk konuşmalar başlamış. Çıkmışlar konuşmalar yapıyor, polis kardeşlerimiz de halkın önüne barikatlar kurmuş, konuşmacıları korumak için. Konuşmacıların hiçbiri sokakta yoktu ki. Bu adamlar bir gün evvel, polis, asker herkes şok içinde, gözüne ateş tutulmuş sülün gibi herkes donmuş kalmış. Halk bir organize olmuş, darbeyi bastırmış. Bari ilk gün konuşsalardı. Ben çocukluğumdan beri böyle oyunların parçası olmayı kendime yediremedim.”

 

“Bir dahaki videoda konuşacağız Tayyip Abi, baş başa”

 

“Sayın Cumhurbaşkanımız, Tayyip Abi, bir uluslararası komplo olduğunu, bu komplonun da merkezinde benim olduğumu ismimi geçirmeden anlattı. ‘Görecekler, bulup getireceğiz’ dedi. Devlet, bulup getirir orada bir sıkıntımız yok. Beni bulup getirmek gerçekleri değiştirecek mi Tayyip Abi? Madem ben uluslararası komplonun parçası ajansam o zaman bundan sonraki videoyu da Tayyip Abi oturup ben kardeş olarak ben anlatacağım. Ne zaman tanıştık, ne zaman görüştük. Ne bir eksik ne bir fazla. Onlara parmak, bilek diyet verdim. Allah’a yemin olsun sen bizim büyüğümüzsün abimizsin, silahı buraya koyacağız, iki tane müfettiş, yalan makinelerinin yüzde 1,5 yanılma payı var, o yüzden mahkemelerde kullanılmıyor. O yüzde 1,5’ta ben doğru söylesem makine ötse kafama yine sıkacağım.

Madem ben ajanım anlatacağım abi, bir özür bekledim abi ya. Ya bütün olanları anlattık, bütün her şey ortada. Bütün bunları halk biliyor, sana anlatmıyorlar. Bir sen bilmiyorsun, çevreni sarmışlar. Geri kalan herkes biliyor. Yaşadığım sürece sana karşı asla saygısızlık içerisinde olmayacağım. Ancak sen görmek istemiyorsan ben vatan haini olarak anılmak istemem. Ben vatan haini değilim. Bunu en iyi sen biliyorsun. Senin hiçbir gücün yokken ben vardım. Onların hiçbiri yoktu. Alkış beklemedim, ön planda olmadım, elimden ne geliyorsa onu da yaptım. Bir dahaki videoda konuşacağız Tayyip Abi, baş başa, abi-kardeş. Açık delillerle, bilinmeyen delillerle anlatımlarımı doğrulayacağım. Helalleşeceğiz abi, ben ajan değilim. Bunu tüm dünyaya göstereceğim.”

 

“Bir ucu Venezuela’da bir ucu Kıbrıs’ta bir ucu da 25 sene evveline…”

 

Devleti yıpratmak için uluslararası bağlantılarla anlaşma yaptı diyorlar. Ya cahilsiniz. Ben Kutlu Adalı cinayetini anlatırken deseydim ki Kıbrıs Rum Kesimi’ne Türk Kesimi’ni satmak için bu organizasyon yapılıp cinayet yapıldı, o zaman devlet yargılanırdı. Ben doğruyu söyledim, öyle bir şey yok. Ben ne dedim, kriminal bir yapı var. Bir ucu Venezuela’da bir ucu Kıbrıs’ta bir ucu da 25 sene evveline. Bu rahmetli bu şekilde, bu sebeple dedim. Hiç kimse inanmadı. Zorla kardeşim ifade verdi. Ne oldu? Zekâya saygı duymasını öğreneceksiniz.

 

Şunu da söyleyeyim, karşı taraf çok çoğaldı. Aklımı tatilden geri çağırdım.”

 

“Halil Falyalı’yı neden almıyorsunuz; onda kasetler var, herkesi çekmiş o da”

 

“Uluslararası uyuşturucu trafiği… Ben deseydim ki Binali Yıldırım başbakanlığı döneminde ülkeye sıcak para girsin diye özel gizli bir anlaşma yapıldı. Bu şekilde koordinasyon kuruldu devleti yargılatmak için, bu kriminal olay. Eski başbakanın oğlu, Venezuela ayağı, Kıbrıs’taki o para sistemi, Orta Doğu’ya gidiş.

 

Diyorsunuz ya, ‘Biz herkesi gidip alırız’, Halil Falyalı’yı neden almıyorsunuz? Yayınladı arkadaşlar, ABD’nin kırmızı aramasını, Türkiye’de de İçişleri’nden aranıyor. Herkesi gidip alıyorsunuz, gidin onu da alın. Ama onda kasetler var. Herkesi çekmiş o da. Ben Halil’den öğrenmedim. Namuslu adamın kasetini yayımlamam. Adam çıkıp derse ki, ‘Bu anlatılan doğru’ niye yayımlayım, sapık mıyım teşhirci miyim. Beni boşa düşürecek, ben kendimi size mahcup ettirmeyeceğim. 40 yaşına kadar olan kardeşlerim, sizi de beni dinlediğiniz için başkalarına karşı mahcup duruma düşürmeyeceğim. Bir de Kıbrıs’taki Kutlu Adalı cinayeti zamanaşımı demiştim. Uluslararası hukuku, bizim içtihatları, infaz kanunlarını inceledim şöyle bir şey var: Cinayet 20 senede zamanaşımına uğruyor ancak açılmış bir mahkeme varsa bu zamanaşımını engelliyor. Burada şöyle bir durum ortaya çıkıyor. Biz AİHM’e bağlı olduğumuz için AİHM’de bu konuyla ilgili yargılama yapılmış. O yüzden dolayı o yargılamanın başı zamanaşımını keser. Yani Korkut Eken, Mehmet Ağar ve diğerleri için zamanaşımı olmaz, kardeşim Atilla Peker için zamanaşımı var. Bu içtihat zorlama bir içtihat diyebilir hukukçular, ancak biraz bakıldığında üzerine infaz savcılığı çalışırsa bunu zamanaşımından çıkarır. Bu içtihat da Türk yargı tarihine benim yazmış olduğum içtihat olarak girer.

 

O sivil şehit yasası var ya onun icadı da benim. Ham halini ben yolladım bir dostumuz vasıtasıyla. Bazıları da diyor ki ‘Sen akıllıymışsın hiç bilmiyorduk’. Bir kere sordunuz mu ‘Sen akıllı mısın?’ diye. Şimdi kendim gazeteci, yapımcı, yönetmen oldum.”

 

“Vallahi İçişleri Bakanlığı’nın makamında bir deli oturuyor”

 

“Bizim Süslü Süleyman’a geldik. Mahallede otururken bir çocuk gelir, delikanlı tavırları vardır. Sonra bakarsınız biraz yamukluk var, kaypaklık yapıyor. Sonra bir hatasını yakalarsınız tam döveceksiniz, hemen bağırmaya başlar. Bunlara mahallenin kaşarı denir. Makamı hariç, o TV programında görmedin mi. Gazeteciler ikişer dakika konuşmuş, öyle dedi, böyle dedi, soru soracaklar, tecavüzcü, tak aradan yürüdü gitti.

Sülü, senin doktorunum, seni tedavi de edeceğim. Saydı, saydı kaçtı gitti ya Erhan Tuncel’in ortağı diyor. Bir adama demezler mi açıkla. Nerede ortakmışız? O kadar emin söyledi ki ben bile şüpheye düştüm. Bu adamla ne yapmışız bir adamla? O arkadaş beni tanımaz, ben de onu tanımam. Samimiyetimiz yok. Laik kesimin hassas olduğu konu, Danıştay cinayeti, bu adam karışık adam, mahallenin kaşarları anlatır ya, kafaları karıştırır.

 

Bir de ablası DHKP-C’li imiş o DHKP-C’den bana bağlantı kurmuş, sonra Nurettin’den de FETÖ’ye bağlamış olayı, benim koruma kararım. Vallahi İçişleri Bakanlığı’nın makamında bir deli oturuyor. Ben size söylüyorum, inanmıyorsunuz. Ben desem ki Nurettin diye birini tanımıyorum, kimse aksini ispat edemez. Çünkü telefon konuşmam yok, resmim yok, hiçbir şeyim yok. Ben Nurettin’i tanıyorum. Tanımıyorum desem hiç kimse kanıtlayamazdı ama ben tanıyorum. Bir şey var bunu anlatmak lazım. Komiser muaviniydi. Bir gün çevirme yaparken bu arkadaşla tanıştık, birkaç kez. Sonra bir arkadaşı bu niye böyle biraz içine kapanık bu arkadaş.

 

O sırrını biliyormuş, sır gibi olaydı. Sülü dinle sen de öğren sırrı.”

 

“Koruma polislerim ajan olarak yerleştirildiyse dosyada niye ifadesi yok?”

 

“Bu polis akademisine giderken 13-14 yaşlarında ablası varmış bunun. DHKP-C’li. Bu gidip bilgi veriyor, ablasının toplantılar yaptığını. Onlar da teslim olmuyor, çatışma çıkıyor. Nurettin’in ablası ölüyor. Nurettin’in ablası üzerinden diyor ya. Ya 34 sene önce ablası ölmüş ya. Bu adam deli. Mahallenin kaşarı, tak tak anlattı kaçtı. Bir yere kaçamazsın, dur. Benim DHKP-C’den koruma almaya ihtiyacım mı var. PKK’nın bütün yöneticileri ‘Sedat Peker çeteci de diz çöktüreceğiz’ dedi. FETÖ’nün ilk etkisiz hale getirilecekler listesindeyim. USB’den çıktı, kim hangi otelde, evde, yanında kaç koruma var yazılı. Benim DHKP-C’nin tehdidi diye korumaya ihtiyacım mı var?

Bir de diyor ki biz ajan diye yerleştirdik. O da yalan. Ajan diye yerleştirdiysen benim dosyada niye bu koruma polislerinin ifadesi yok? Ajansa ifadesi olması lazım. Sen nasıl bir adamsın ya. Bir de diyor ki, ‘Yurt dışına gitmedi polisi’ Yurt dışına gitmeyi bırak 7-8 ay yanımda kaldı. Özelim ben normal değilim ki. 7-8 ay benimle kaldı, evrakları orada.

 

Tecavüzcü diyor. Ulan sapık senin tipin tecavüzcüye benziyor. Şu tipe bir bak Allah korusun tecavüzcü olmaya ihtiyacım var. ‘Karakolda olayı kapattı gitti’ diyor. Ben o olayla ilgili karakola hiç gitmedim. Savcılığın daveti üzerine savcılığa gittim, olayı anlattım. ‘Bu polislerle ilgili şikâyetçi misin?’ dedi, ‘Şikâyetçiyim’ dedim. Bundan başka bir şey yok. Polislerle ilgili şikayet… Şanlı gazeteciler var ya, savcılığın kararını yayınlayın dedim, onlar ‘Biz yayınlayamaz ya. İsterseniz ilan verin’ dediler. 100 bin dolara yakın paramı aldılar. Ben neler çektim. Karakolun içinde kalpazan varmış, organizede. O tahkikatı yapanların hepsi şimdi FETÖ’den cezaevinde. O kalpazanı tercüman yapmışlar. Nezaretteki suçluyu, onu da şans eseri öğrendik patlattık zaten, savcının aklı çıktı. ‘Bu devirde böyle şeyler olur mu’ dedi.”

 

“Bunlar daha neleri anlatacaklar; faili meçhul cinayetler, neler neler…”

 

“Sülü’ye bağlı sosyal medya hesapları var. Çok kurnazdır. Oradan bir tecavüz… Nedir, bunu bir araştırın dedim. Allah yardım edecek ya. Nisan’da 20 gram kokain yakalanmış o bayanın üzerinde. 20 gram satıcılığa girer, tutuklanması lazım. Dosyaya gizlilik koymuşlar, tutuklanma yok. Tecavüz etmişim. Kansızsın sen. Bunlar daha neleri anlatacaklar. Faili meçhul cinayetler, neler, neler, neler. Tuvalet de yasak, gitmeyeceksin.

Bir de ‘FG’ plakalı arabaya biniyormuşum. Bir tane bir arkadaş var, ‘Bu deli mi nedir, hep aynı şeyi diyor’ dedim. Ben cezaevinden çıktıktan sonra araba kiralamıştık, arabanın plakasıyla ilgileneceğim yüz bin tane derdim var. Ya dedim bir araba kiralık olmasa ne olur. Her ‘FG’ plakalı araba Fethullahçı mı? O zaman ‘AÖ’ olanlar Abdullah Öcalancı diye tutuklayın.”

 

“Adam 2,5 saat konuşmuş, siz ikişer dakika, bu ayıp ya”

 

“Birisi, ‘Beykoz’da ruhsatlar verilirken o arabanın tarihinde ‘FG’ plakalıydı bütün arabalar.’ diyor. Siz delirmişsiniz. Bu yaptığınla Fethullahçılara hizmet ettiğinin anlamıyor musun. Fındık kadar beynin var cumhurbaşkanı olmaya kalkıyorsun. Bu ülkede devlet aklı olan bürokrat kalmadı mı buna niye anlatmıyorsunuz? Bu adamlara kimse inanmayacak. Cezadan korkmuyoruz, iki bin sene verin. Kim korkuyor cezadan? Sedat Peker örgütü deyin verin. Deli arkadaş vallahi deli. Bir de namussuz gene ailemi kattı. Benim eşim o şirkete hayatı boyunca gitmedi. Şirket kaç liralık şirket de para transferi olsun? Ben İsmail, Merdan Yanardağ değilim. İsmail Saymaz bir de senden özür diledi ya. Ben ikisini de çok okurum. İsmail Saymaz Bey’i şey tek boşa düşürdü, Veyis (Veyis Ateş), İsmail Saymaz Bey hazırlanmış, dolmuş, tam ilk girişte bir şey diyecek, tak kelepçeyi taktı. ‘Dur, niye sinirleniyorsun’ dedi, o da ışık görmüş tavşan gibi kaldı. Bir daha da bir şey diyemedi, ne yapsaydık diyor, kalk git masadan.

Adam 2,5 saat konuşmuş, siz ikişer dakika. Bu ayıp ya. Adam, ‘Tecavüz’ diyor, siz de, ‘Suç örgütü lideri zaten’ Lan sizsiniz tecavüzcü, suç örgütü… Gazetecilerin tecavüzleri daha çok geçmişe dön bak. Nasıl bir insansınız siz ya. Hem gazetecilik yapamıyorsunuz hem de diyorsunuz ki suç örgütü zaten yapar. 100 bin tane delil var. Adam orada evet ben arattırdım diyor Silivri Emniyet Müdürü’nü. Desenize ‘Bu adam sen arattırdıktan üç saat sonra neden intihar etti?’ diye. Nasıl gazetecisiniz? Ama namuslu gazetecilersiniz, İsmail Saymaz Bey, Merdan Yanardağ. Büyük tezgâha geldiniz orada.”

 

“En son yüce Allah’ı da mı FETÖ’cü yaptınız!”

 

“Bunların bot hesaplardan bana saldırıyorlar. Bunların yaptığı zulüm gayretullaha dokundu, vallahi yenileceksiniz. ‘Gayretullah FETÖ ağzı konuşmadı’ diyor. En son yüce Allah’ı da mı FETÖ’cü yaptınız. Oğlum manyak mısınız, deliler. Gerçekten ben de delirdim herhalde ülkede herkes de delirdi. Anlamıyorum ya, yüce Allah’ın adı o.

Bir de ‘Sedat Peker’in anlattığının yüzde 10’u bile doğruysa büyük vahim. Parmağımı, kolumu keseceğim. Hepsi doğru diyorum. Delilleri verdim. Sadece, ‘Sedat Peker, bahsettiği Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndaki kişinin belgesini yayımladı. FETÖ’den hakkında soruşturma olduğuna dair. Devlet geleneklerine göre hakkında terör örgütü soruşturması yapılan yüksek derecedeki bürokratlar açığa alınır. Eğer ki eldeki deliller bu kadar çok, açık beyan değilse yer değiştirilir. Böyle bir uygulama yaptınız mı? Yok, bitti. Bu kişinin, hakkında soruşturma varken bile Sadık Soylu ile, senin akrabanla Ankara’da devamlı görüşmesi, telefon TAPE’leri, aynı yerde sinyal vermeler… Bu insan bu kadar maddi projelerin başında duran bir adam.”

 

“Veyis (Ateş) sen zaten oraya torpille geldin”

 

“MASAK Başkanı’nın eşi hakkında FETÖ soruşturması var mı diye sorun. Size var diyorum ya kardeşim ya. Gazeteciliği de ben mi yapayım? Sonra vakit kalmıyor, diyorsunuz video çok uzuyor. Ne yapayım, her şeyi yapmak zorundayım.

 

Veyis (Ateş) sen zaten oraya torpille geldin. AK Parti ile dengeyi tutmak için seni oraya getirdiler, sen de biliyorsun, sen o işin adamı değilsin. Adam soru soruyor sana ne! Ama moderatör Kübra Hanım’ı yanıltmayacağım. Utanacaklar. Bir tek suç örgütünden geçmişte sabıkam var. Ama haklarımı geri kazandım, sabıkam silindi. Onu da mahkemeyle geri alacağım, utanacaksınız.”

 

“Annem, “Kürt de Allah’ın kulu” demişti.”

 

“Annem, “Kürt de Allah’ın kulu” demişti. Öcalan gibi tipler var, acayip yaratık. İlk gücü ele geçirmeye başlayınca kendi köylülerinden hemşehrilerinden, akrabalarından bir ekip kuruyor. Ne kadar zeki adam gelirse 10 kişiden 2 kişiyi polis ajanı diye öldürüyorlar. Hem diğerlerine korku veriyorlar sakın isyan etmeyin diye, diğer taraftan da zekileri öldürüyorlar. Ondan sonra yetenekli olan sivrilenleri çatışmalara yollattırıyor. Sağ çıkma şansı olmadığı çatışmalara. Hep kendi öldürtüyor aslında. Şimdi böyle ruh manyağı bir adam, bir dönem çıkıyor, PKK böyle kurulmuş, hâlâ da devam ediyor, düşman.”

 

“Terörün olduğu yerde hep uyuşturucu, yasadışı para, silah kaçakçılığı olur”

 

“En kötüsü neydi biliyor musunuz, Abdullah Öcalan’ı yakaladılar getiriyorlar. Aklım çıktı ya, dünyanın her yerinde insanlar üzerine benzin döküp yakıyorlar. Ben kendimi yakamam kardeşim, silahla vurup öldürürüm ama yakamam. Adam çukur, seviyesi de yok. Adamlar onun için yanıyor, desene ‘Öldürün ulan beni.’ O da gitmiş sorguculara yalakalık yapıyor. Bir tane böyle bir manyak lazımdı.

 

Bir de o cezaevlerinde insanlara bok yediren, kendini vatansever zanneden, ya birilerinin özellikle yaptırdığı, sadist. Bütün kadınları çırılçıplak çocuğunun yanında arama var diye soyuyor, bunlar oldu. O çocuk onu gördükten sonra başka şansı yok. Bu adamlar bizi bırakmamış, biz niye düşman, düşman.

 

40 yaşından küçük kardeşlerim bu konuyu siz zaten mutlaka çözersiniz. İki tane büyük sorun var Türkiye’de, bela yaklaşıyor. Gelecekte çok daha yaklaşacak. Suriye konusunda şimdi bağırıp çağırıyoruz ya. Suriye olayı ilk olduğunda bütün Suriye’deki Kürtlere buradakiler akrabası, hepsine birer tane Türk pasaportu verseydin, dış politikada danışarak hareket edeceğiz deseydiniz kesin kabul ederlerdi. Bunun ne zararı olurdu, neden küçülmeyi düşünüyoruz?

 

İşgal etmek anlamında söylemiyorum yanlış anlaşılmasın. Ticari, ekonomi, hareket. Akılcı olmak lazım. Terörün olduğu yerde hep uyuşturucu, yasadışı para, silah kaçakçılığı olur. Derinciler, Mehmet Ağar, PKK’nın derincileri var. Mehmet Ağar’ın onlarla da arası iyi. Süleyman hepsinden asil. Gazetecilere tak tak yapıp yürüdü ya büyük efsane bu. Türkiye’nin çekeceği var bu adamdan.”

Exit mobile version