Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Sedat Peker: Dünyayı yakacağım; operasyonları Mehmet Ağar ve Pelikancı’lar düzenliyor

Sedat Peker: Dünyayı yakacağım; operasyonları Mehmet Ağar ve Pelikancı'lar düzenliyor


Organize suç örgütü lideri Sedat Peker örgütüne yönelik düzenlenen operasyonlara sert tepki verdi. Peker, operasyonları Mehmet Ağar ve Pelikancıların düzenlediğini öne sürdü.

Hükümete de yüklenen Peker, “Ben kızımın bir damla gözyaşına dünyayı yakarım demiştim. Kızımı ağlattılar. Vallahi de billahi de tallahi de dünyayı yakacağım. Bu nasıl bir güç zehirlenmesi?” dedi.

‘Beni Türkiye’ye davet edeceklerdi’

Sedat Peker, ‘bir senedir içinde bulunduğu şartlarla ilgili bir paylaşım yapmadığını’ belirterek, “Bunun sebebi devlet büyüklerimizin içinde bulunduğumuz nisan ayında ülkede birçok şeyin değişeceğini, bana yapılan haksızlıkların ise telafi edilerek Türkiye’ye davet edileceğimi söylemeleriydi” dedi.

Hükümete seslenen Peker, “Düşmansak düşman olduğumuzu bilelim” dedi ve ekledi; “Ailem üzerinden vurdular. Buna Mehmet Ağar polisliği denir. 1990’larda da insanlar çocukları ve aileleri üzerinden korkutulurdu. Şimdi tekrardan Mehmet Ağar gücü eline aldı. O zamanlar normal bürokrattı, şimdi derin devletin başı oldu. O ünvanı kim, nasıl veriyorsa… Ama vallahi ters tepti. Bunların da nasıl ters teptiğini hep beraber göreceğiz”

Peker’in açıklamaları şöyle:

Üç sene kadar önce, evimde bir toplantı oldu. Bu toplantıda dünyanın çeşitli önemli bankalarından ikisinin sahibi, avukatları, tercümanları, iş insanları vardı. Bu toplantı bizi bulunduğumuz yerden en az 3-4 basamak yukarı taşıyacak bir toplantıydı. Görüşmede birkaç agresif arkadaş vardı. Bunlar konunun olumsuzlukla sonuçlanması için çaba gösteriyorlardı.

Daha sonra uzaktan bir ağlama sesi duydum. Kapıdaki nöbetçiye, “Bu ses ne?” diye sordum. Büyük kızım içeri girmek istiyormuş. Küçük kızım o zaman yeni doğmuştu. İçeriye aldım kızımı. Oradaki insanlar da şaşırdılar. Yanıma geldi “Baba bana çikolata ver” dedi. Abilerinden birinden istemesini söyledim ama “Hayır, hep sen veriyordun. Yine sen ver” dedi. Kızım önde general gibi gidiyor, ben de arkasında emir eri gibi takip ediyorum. Ben aşağıya inene kadar o iki grubun içindeki agresif tipler sıkıntı yaratacağını biliyordum. Döndüğümde olay tamamen çıkmaza girmişti. Sonra toplantı bitti, herkes dağıldı.

Bana danışmanlık yapan arkadaş “Allah aşkına reis ne yaptın? Bu iş çok önemliydi” dedi. Ben de ona “Dünyada hiçbir konu yok ki; benim kızımın bir damla gözyaşının karşılığı olsun. Değil paradan vazgeçmek, ben kızımın bir damla gözyaşı için dünyayı ateşe veririm” demiştim. Ve vereceğim!

Hakkımda bir polis operasyonu düzenlendi. Bu operasyonda evime gidildi, evimde arama yapıldı. Evimde arama yapılırken günlerce çelik kasanın kesilme görüntülerini verdiler. Peki neden bu kasanın içinden dosya kağıdı bile çıkmadı? Bunu niye açıklamadınız?

Bu ev ailemin evi

“Sedat Peker’in devasa muhteşem evi” diye görüntüler servis ettiniz. Devletin 300 dönümlük ormanını, komşu evleri, benim evime aitmiş gibi gösterdiniz. Buranın 25 senedir aile evim olduğunu neden söylemedeniz? Önce anne-babam kaldı. Sonra ağabeyim kaldı. Son olarak da ben kalıyorum.

“Nerden geliyor bu para?” diye haberler yaptılar. Bunun anlamı, insanların beyninde “Sedat Peker suç örgütü” manşetleriyle “Bak siz bu kadar sıkıntı içerisindesiniz, ekonomik kriz var. Sizin paralarınız işte buraya gidiyor, bunlar alıyor sizin paralarınızı” diyerek yasadışı yollarla para kazanmışım gibi algı yaratmak.

Sizin her gün uyguladığınız Goebbels’i ben 21 yaşımda okudum

Orası Beykoz Korusu. Devletin arazisi. Herkes giriyor. Benim evim 1 dönüm, 700 metrekare. Yani 1700 metrekarelik alan benim evim. Diğer taraftan kasa. Kasa deyince aklınıza ne gelir? İşte pırlantalar, yumruk büyüklüğünde elmaslar, paralar… E hani? Bomboş. Bunu söylemiyorsunuz. Bu sizin işinize gelmiyor. Çünkü kafanızda planladığınız algı bu. Ben sizin okuduğunuz, incelediğiniz ve devamlı uyguladığınız Josef Goebbels var ya Hitler’in propaganda bakanı; daha 21 yaşında Türkçe’ye çevirtip okumuştum. Siz bununla insanları kandırmış olabilirsiniz. Ancak ben kendimi anlatacak birikime, tecrübeye ve imkana sahibim.

Gelelim operasyona. İşte “Kapı kırılarak içeri girildi” diyorlar. Bir kere o kapı bombaya duyarlı. Eşim kapıyı açmasa, bir gün boyunca kapıya vursa polisler yine kıramazlardı. Kapıyı eşim açtı. Avukat olduğu bilindiği halde; sabahın 5’inde elinde polis tüfeği doğrultup eşimi duvar tarafına itti. Sabahın beşinde üç ufak çocuk, bir annenin oturduğu eve gidip anneyi duvara ittiğiniz görüntüyü neden yayınlamıyorsunuz? Madem yaptığınız işten gurur duyuyorsunuz, buyurun yayınlayın.

Herhalde kızım filmlerden görmüş olacak ki ellerini havaya kaldırıyor. Allah ondan razı olsun kim olduğunu bilmiyorum bir polis memuru diyor ki “Ne yapıyorsun, o çocuk daha görmüyor musun?”.

Vallahi de yakacağım, billahi de yakacağım, tallahi de dünyayı yakacağım
Benim kızımın bir damla gözyaşı için dünyayı yakarım. Vallahi de yakacağım, billahi de yakacağım, tallahi de yakacağım. Beni çocuklarım üzerinden korkutmak istediniz. Dünyadaki en hatalı şeyi yaptınız. Allah’a yemin olsun bunu hep beraber göreceğiz. Ben bu yapılan operasyonu düşündüm ve dedim ki, bir insan bunu yapabilmek için nasıl bir yönlendirmeyle yapmış olabilir? Hiç çocuğa tüfek doğrultulur mu? Ona bu şekilde emir verilmemişse tabii.

Operasyonu Mehmet Ağar ve Pelikancılar yaptı

Bana yapılan operasyon, derin devletimizin başı olarak görülen Mehmet Ağar ve Pelikancılar olarak adlandırılan grup tarafından organize edilmiştir. Basın ayağını Pelikancılar, düşünsenize Akit’ten Ulusal Gazeteye kadar yazı işleri müdürleriyle abi-kardeş gibi olduğumuz yerlere bile ‘suç örgütü’ olarak yazdırabilecek güçteler.

Mehmet Ağar bunu neden yaptı? Neden bu kadar açık etti? Benim kafama bu takıldı. Taşeronluğunu yapmış olduğu bu organizasyon, onu taşere edenleri mutlu etmiştir. Çıkar elde etmek istemiştir belki. Ben bir devlet tanırım, Türkiye Cumhuriyeti devleti. Derini merini anlamam ben.

Göreceğiz derinliğinizi!

10 tane polisin, 10 tane çılgın başçavuşun, 10 tane subayın düşündüğü, cesaret ettiği ve yaptığı eylemleri ellerinde purolarla, fularlarla… Ben bunların göbeğinde, içinde yaşadım gençliğimin ilk yıllarından beri. Bu ülkede birçok şeye şahit oldum ya da içindeydim zaten. Beni mi korkutacaksınız? Derin devlet, vay! Göreceğiz derinliğinizi.

Bu nasıl bir güç zehirlenmesi?

Ben bu yapılanları düşündüm. Dedim ki ya biz Müslümanız. Müslüman olduğunu her şekilde belli eden bir hükümet tarafından yönetiliyoruz. Benim de oy verdiğim bir hükümet. Bizim itikadımız ne üzerine olması lazım? Kur’an üzerine, sünnet üzerine ya da mensubu bulunduğumuz mezhep üzerine. Bu olayı ve bundan önce yapılan toplantılarda söylenen ama benim öğrendiğim şeyleri kafamdan geçirdim. Şimdi diyorlar ki masalarda; onu yok edeceksiniz. Hani biz Müslümandık? Hani itikadımız Kur’andı? Kutsal Kur’an’ın her yerinde geçiyor. Vardan yok edebilen, yoktan var edebilen yalnızca Allah’tır diyor. Bu nasıl bir güç zehirlenmesi, onu yok edin diyor? Beni sen yaratmadın, siz yaratmadınız. Beni Allah yarattı. Sizin yönetiminizde bu olay yaşandı, bir anne yaşadıklarını anlatıyor. İki tane müfettişiniz yok mu sizin görevlendirebilecek bunu araştırması için? Sayın Cumhurbaşkanı, artık sabahın beşinde evlere gidilip böyle bir şey yapılmayacak diye açıklamıştı. Daha üç gün geçmeden bu oldu. Organize Şube ve karakoldan gelen iki bayan polis sadece görevlerini yapmıştır. Ne kötü ne de iyi davranmıştır. Hiçbir sorun yok. Ekmek parası. Özel harekatçıların içerisinde de oraya yollanmış beş kişiden ikisi özellikle bunları yapanlar. Bunu bulmak zor değil, kamera kayıtları var. İncelesinize. Hani Müslümandık? “Yok edeceğiz” diyorlar. Allah Allah, siz mi var ettiniz, siz mi yarattınız? Bu nasıl bir güç zehirlenmesi?

Düşmansak düşman olduğumuzu bilelim

Ya biz düşman mı olduk? Biz düşmansak, düşman olduğumuzu bilelim! Hani bana haksızlık yapılmıştı? Ben yanlış anlamışım. Ne kadar acı, ne kadar hüzün verici. Düşmanınıza bile bunu yapmayın derken, kendi vatandaşınıza hatta onun çocuğuna yapıyorsunuz. Hadi bana yapın, ben yüksünmem. Bana ne yaparsanız yapın. Burnum yere düşse eğilip almam. Bu yaşıma kadar herkes bilir. Peygamber Efendimiz “Çocukları sevindiren beni sevindirmiş gibi olur” diyor. Üzen de Peygamber Efendimizi üzmüş gibi olur haliyle.

Buna Mehmet Ağar polisliği denir ama ters tepti, göreceğiz!

Ailem üzerinden vurdular. Buna Mehmet Ağar polisliği denir. 1990’larda da insanlar çocukları ve aileleri üzerinden korkutulurdu. Şimdi tekrardan Mehmet Ağar gücü eline aldı. O zamanlar normal bürokrattı, şimdi derin devletin başı oldu. O ünvanı kim, nasıl veriyorsa… Ama vallahi ters tepti. Bunların da nasıl ters teptiğini hep beraber göreceğiz. Hele ki ben, kızımın bir damla gözyaşı için dünyayı yakarım diyen ben, kızımın vücudunda yaralar çıktı. İki gün sonra eve gelebildi. Hastaneye götürdü annesi, doktorlar psikolojik demiş.

Ya biz PKK’lıların çocuklarına çikolata verip bunu yayınlıyoruz. Vallahi doğru. Düşman da olsa çocuktur. İster fetö’cü olsun, vallahi çocuklar üzülmemeli. Şimdi onlara çikolata vereceğiz, bizimki çocuk değil mi? Bizimki de çocuk. Erkek çocuklarıma eziyet etseler diyeceğim ki hayat onları sertleştiriyor. Ama kızlarıma olmaz, görüşeceğiz!

Mehmet Ağar’ın yaptıklarını anlatacağım

Mehmet Ağar, Acarkent’te yaşanan silahlı ateşleme olayını nasıl kapattı? Bunların hepsini konuşacağız. Bunlar afaki laflar değil. İki müfettişin kısa sürede çözebileceği şekilde anlatacağız.

Altınbaşları nasıl komployu kurup emniyete alıp sonra tezgahın bozulduğunu anlatacağız. Şimdi o aileye nasıl dosya hazırlattığını anlatacağız.

Exit mobile version