Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

SBK Holding iddianamesinden: ‘Devlet izin verince şüphelenmedim’

SBK Holding iddianamesinden: 'Devlet izin verince şüphelenmedim'


ABD Utah’tan başlayıp İstanbul’a kadar uzanan kara para aklama organizasyonu hakkında hazırlanan iddianameye ilişkin detaylar ortaya çıkmaya devam ediyor.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca SBK Holding ve bağlı şirketleri hakkında düzenlenen iddianamede, organizasyon içinde şüpheli konumunda yer alan mali müşavir Kamil Feridun Özkaraman’ın anlatımları yer alıyor.

 

T24’ten Tolga Şardan’ın haberine göre, Özkaraman’ın savcıya anlatımlarının özeti şöyle:

 

(…) “2012 – 2015 yılları arasında Komak Isı Yalıtım’a yüzde 5’le ortaktım. 2015 yılı itibari ile bu şirketin tüm hisselerini aldım. Bu şirket dışında herhangi bir şirkete ortaklığım yok. 2009 -2015 arasında ısı yalıtım malzemesi üreten Bursa Kestel’de fabrika vardı. 2016’da fabrika kapandı. Şirket 2018’den itibaren gayri faal durumda.

 

* Herhangi bir yerde çalışmıyorum. Emekli maaşı ile geçiniyorum. Adıma ya da başkası adına kayıtlı herhangi bir gayrimenkulüm yok. Komak Isı Yalıtım A.Ş. adına kayıtlı aracı kullanıyorum. Başka aracım yok. Kira gelirim yok. Çeliktepe Ziraat Bankası Şubesi’nde adıma mevduat hesabımda 10 bin lira civarı para var. Başka hesapta param yok.

 

* Sezgin Baran Korkmaz’ı tanırım. 2016 -2017 yılları sonrası görüşmedim. Çağlar Şendil’i tanırım. Jacob O. Kinston’un sahibi olduğu varlık yönetimi şirketinin yöneticisi olarak bilirim. Jacob O. Kingston’u tanırım. Eylül 2013’de hissedarı olduğum Komak Isı Yalıtım San. Tic. A.Ş.’ne yatırım yapmak için geldi. Kingston ile Sezgin Baran Korkmaz tanıştırdı.

 

* Kingston ile bir sözleşme yaptık. Türkiye’de yatırım yapmak üzere imzaladığımız sözleşme, yatırım gerçekleşmeyince karşılıklı feshedildi. Bu yatırımın içeriği, Bursa’da bulunan Komak Isı Yalıtım San. Tic. A.Ş.’ne ait fabrikaya ilave yatırım yaparak kapasitesini artırma, tüm Türkiye ve Avrupa genelinde faaliyet ve ihracat gerçekleştirmekti.

 

* Kingston, Amerikalı iş adamı olduğunu, Türkiye’nin gelişen bir pazar olduğu için yatırım yapmak istediğini söyledi. Bu arada Türkiye’de bir varlık yönetim şirketi kurmak üzere olduğundan bahsetti. Ülkemizde varlık yönetim şirketinin kurulabilmesi için sahibinin, “BBDK, SPK, Hazine, MİT Başkanlığı, Genelkurmay Başkanlığı ve Maliye Bakanlığı tarafından incelenerek uygun bulunursa bu yetki verileceğini” mesleki olarak bildiğimden gelen bu kişiden şüphelenmedim. Hatta ülkemiz için bir kazanç olduğunu düşündüm.

 

* Bu kişiye varlık yönetim şirketi kuruluş izni verildi. Ülkemizin yetkili organları kontrol edip kabul verdiği, uygun bulduğu Kingston ile yatırım sözleşmesi yaptık. Sözleşmeye göre, Jacob O. Kingston, Amerika’dan Türkiye’ye 30 milyon doları yatırım yapmak için şirket hesaplarına göndermesi ve yatırım parası ile fabrikayı iyileştirip yeni makinalar ve hammadde alınması hakkında sözleşme yapıldı.

 

* Kingston, 2013 yılı içerisinde muhtelif tarihlerde şirket hesaplarına 21 milyon dolar gönderdi. Gelen paranın 18.5 milyon dolarını Amerika’daki Kingston’ın yatırım anlaşmasında şart koştuğu makine üretim firmasına şirket hesaplarından banka havalesi yolu ile gönderildi. Şirket hesaplarında kalan 3.5 milyon doları, yatırımın gerçekleşmemesi, gelecek olan makinaların gelmemesi ve ortada kalmaları nedeni ile kişinin kendi hesaplarına yine banka havalesi ile iade ettim.

 

* Kingston’un 2016’da Amerika’da yolsuzluğa karıştığını basından okudum. Tanıştığım zamanki ekonomik durumunun iyi olması ve Türkiye Cumhuriyeti’nin bu kişiye varlık yönetimi şirketi kurma izni vermiş olması beni biraz rahatlattı. 2015 sonu itibari ile Kingston’u görmedim. Herhangi bir iletişime geçmedim. Şirketime Amerika’dan gönderdiği ve tekrar kendi hesaplarına banka sistemi aracılığı ile iade ettiğim paranın, Amerika’da yaptığı iddia edilen suçtan elde edilen para olduğunu bilmem mümkün değildi.” (…)

 

Soruşturma savcısı iddianamesinde, adli soruşturma kapsamında Özkaraman’ın verdiği ifadeye göre, şüphelinin kara para aklama suçuna karıştığını iddia etti.

 

Özkaraman hafta başına kadar dosyanın “tek tutuklu şüphelisi” olarak görünüyordu. Ancak, Özkaraman, yargılamanın başlamasına kısa süre kala avukatlarının başvurusu üzerine tahliye edildi. Sessiz sedasız yaşanan bu gelişmeyle birlikte soruşturmada tutuklu sanık kalmadı.

 

Haberde aktarılana göre hukukçular öncelikle, Türkiye ve ABD’de kara para aklama işlemleri için özel bir yapı veya organizasyon kurulmasına karşın, iddianamede “örgütlü suç unsuru”nun görülmediğine dikkat çekiyorlar.

 

Bu noktada kimi hukukçular, operasyonun başladığı günlerde yapılan gözaltıların gerekçesinde “örgüt” suçu bulunduğunu, fakat iddianamede örgütlü suç kapsamında değerlendirme yapılmadığının altını çiziyorlar.

 

İddianame hakkında yine hukukçular, kara para aklama işlemleri sırasında sahte belgeler düzenlendiğinin şüphelilerin ifadelerinde geçmesine rağmen iddianamede bu suçla ilgili iddianın bulunmadığını kaydediyorlar.

 

Hukukçular ayrıca, iddianamede suçtan elde edilen mal varlıkları hakkında müsadere (el koyma) kararı verilmesine karşın tedbir kararı verilmediğine, bu kararın verilmemesiyle soruşturma sırasında şüphelilerin mal varlıkları üzerinde başkalarına satış işlemlerinin gerçekleştirilmesine olanak sağlandığını hatırlatıyorlar.

Exit mobile version