Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Peker’in 7. videosundaki Uğur Mumcu, Kürt iş insanları ve Kutlu Adalı cinayetlerinin aslı nedir?


Son dönemlerde internette paylaştığı videolarıyla Türkiye’nin gündemine oturan “organize suç örgütü lideri” olma suçlamasıyla hakkında yakalama kararı bulunan Sedat Peker’in, son paylaşımında değindiği Uğur Mumcu, Kürt iş insanları ve Kıbrıslı gazeteci Kutlu Adalı cinayetleri en çok dikkat çeken konular arasında yer aldı.

90’lı yıllarda Türkiye’de Kürt kökenli iş insanlarına yönelik gerçekleşen faili meçhul cinayetler, Cumhuriyet yazarı gazeteci Uğur Mumcu’nun Ankara’daki evi önünde arabasına yerleştirilen bombanın patlaması sonucu hayatını kaybetmesi ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde yaşanan gazeteci Kutlu Adalı cinayetleri hala aydınlatılamamış ve kamuoyunda ve medyada yaygın tabirle “derin devlet” işi olarak kabul görmüştü.

Peker’in son videosunda bu cinayetlerden bahsederken eski Emniyet Genel Müdürü, Doğru Yol Partisi ve Demokrat Parti eski başkanı Mehmet Ağar’ı işaret etmesi bu cinayetleri yeniden gündeme taşıdı.

Peki ama 90’lı yılların karanlık izlerini taşıyan Sedat Peker’in bahsettiği bu cinayetlerde tam olarak neler yaşanmıştı?

Peker, gazeteci Uğur Mumcu suikastı hakkında neler söyledi?

Peker’in son videosunda 24 Ocak 1993 tarihinde evinin önünde aracına yerleştirilen bombalı düzeneğin patlaması sonucu hayatını kaybeden gazeteci-yazar Uğur Mumcu cinayetinde Mehmet Ağar’ın parmağı olduğunu iddia etti.

Peker’in videolu paylaşımında, “Uğur Mumcu bence şehittir. Neden öldürüldü? Öldürüldüğü zaman yazdığı yazılara bakın. Hep terör bölgelerinde uyuşturucu tarlaları olur ve silah ticareti. Şehit olduğunda yanına ilk gelen kim? Mehmet Ağar. Katil hep ilk gelir. Ve eşine diyor ki: Ben buradan bir tuğla çekersem devlet aşağıya iner.” ifadelerini kullandığı görülüyor.

Gazeteci Uğur Mumcu nasıl öldürüldü? Yazdığı kitap ve makalelerde neyi açığa çıkardı?

1942 Kırşehir doğumlu olan araştırmacı gazeteci Uğur Mumcu, mesleğe atıldıktan sonra 1975’ten itibaren Cumhuriyet’te “Gözlem” başlıklı köşesinde düzenli olarak yazmaya başladı. Mumcu aynı zamanda Anka Ajansında çalışıyordu.

Mumcu’nun araştırmacı gazeteciliğe başladığı dönemlerde ortaya çıkardığı ilk siyasi ayağı olan skandal, Altan Öymen ile birlikte hazırladıkları, Süleyman Demirel’in yeğeni Yahya Demirel’in hayali mobilya ihracatını konu edinen, “Mobilya Dosyası” adlı kitabı oldu.

Mumcu, 1981’de terörün silah kaçaklığıyla bağlantısını ortaya çıkardığı Silah Kaçakçılığı ve Terör kitabını yayımladı. Aynı yıl, Mehmet Ali Ağca’nın Papa’yı öldürme girişiminden sonra Ağca üzerine inceleme ve araştırmalarını yoğunlaştırdı, 1983 yılında Ağca ile cezaevinde röportaj yaptı.

Araştırmacı gazeteci Mumcu, 12 Eylül döneminde aydınlara yapılan işkenceyi anlatan “Sakıncasız” adlı oyunu yazdı ve Papa-Mafya-Ağca kitabını yayımladı.

Mumcu, 7 Ocak 1993 tarihinde “Mossad ve Barzani” adlı yazısında Barzani, CIA ve Mossad arasındaki bağlantılara değindi. Mumcu’nun bu yazısında “Kürtler sömürgeciliğe karşı bağımsızlık savaşı yapıyorlarsa ne işi var CIA ve MOSSAD’ın Kürtler arasında?” ifadeleri dikkat çekiciydi.

Mumcu 24 Ocak 1993 tarihinde uğradığı suikastten önce Türkiye’deki polis-mafya-siyaset arasındaki derin ilişkilerini araştırıyordu. Bazı kesimler Mumcu’nun asıl öldürülme nedeninin, PKK’nın kurucusu Abdullah Öcalan’ın bir müddet Milli İstihbarat Teşkilatı için çalıştığı iddiasını araştırması olduğunu ifade ediyor. Mumcu, bu konuyla alakalı kapağında Öcalan’ın olduğu “Kürt Dosyası” adlı bir kitap kaleme almıştı.

Peker, Sakarya-Hendek Bolu üçgeninde fail-i meçhul cinayetlere kurban giden Kürt iş adamları hakkında ne dedi, o dönemde neler yaşandı?

Sedat Peker videolu paylaşımında, 90’lı yıllarda Türkiye’de uyuşturucu işi yapan herkesin Mehmet Ağar’ın arkadaşı olduğunu öne sürerek ‘”Mehmet Ağar’ın Emniyet Müdürü olduğu dönemde en iyi arkadaşları Behçet Cantürk, Hüseyin Baybaşin, Savaş Buldan. ‘Kürt iş adamları’ diyorlar. Hayır. Hepsi uyuşturucu işi yapıyordu. Hepsinden para aldı, hepsinin işini halletti.” ifadelerini kullandı.

1993 ile 1996 yılları arasında Sapanca-Hendek ve Bolu üçgeninde birçok cinayet işlenmişti. O döneme ilişkin 67 Kürt işadamının “derin devletin suikast listesinde” olduğu öne sürülüyor.

Savcı Karaali 2018’de Kürt iş insanlarına yönelik 4 cinayet dosyasını yeniden açtı

2018 yılında Eski Özel Harekat Polisi Ayhan Çarkın’ın yaptığı açıklamalar sonrası İstanbul Özel Yetkili Savcısı Hakan Karaali, konuyla alakalı 4 dosyayı yeniden incelemeye almıştı.

İşadamı Behçet Cantürk’ün bu listenin en başında yer alan isim olduğu belirtiliyor. Cantürk ve şoförü Recep Kuzu’nun cesedi 15 Ocak 1994’te Sapanca yakınlarında bulundu. Silah kaçakçılığı ve uyuşturucu işlerine de bulaştığı iddia edilen Cantürk, PKK’ya yardım ettiği iddiasıyla işkenceli sorgulamalara maruz kaldığı belirtilmişti.

Fevzi Aslan ve yeğeni Şahin Aslan 28 Mart 1994’te Şehremini’de bir kafede otururken polis olduklarını söyleyen 4 kişi tarafından gözaltına alınmıştı. Oto alım satımı yapan Aslanlar’ın cesetleri ertesi gün Hendek’te bulundu.

Savcı Karaali’nin döneme ilişkin yeniden incelemeye aldığı diğer cinayet dosyaları Savaş Buldan ve Hacı Karay’ın öldürülmesi olayları oldu.

Buldan ve Karay, 3 Haziran 1994’te Yeşilköy Çınar Oteli’nden çıkarken üzerinde ‘polis’ yazan çelik yelekli silahlı kişilerce alıkonulduktan iki gün sonra Bolu’nun Yığılca ilçesindeki Melen Çayı kenarında öldürülmüş halde bulundular.

Otopsi raporları iki isme işkence yapıldığını, ardından da kafalarına sıkılan birer kurşunla öldürüldüklerini belgeledi. Hacı Karay’ın eşi Ayşe Karay’ın avukatı Selim Okçuoğlu, dosyada şüpheliler arasında Ayhan Akça, Ziya Bandırmalıoğlu, Ayhan Çarkın gibi isimlerin de olduğunu söylemişti.

Peker, Kıbrıslı gazeteci Kutlu Adalı cinayeti hakkında neler itiraf etti?

Sedat Peker’in son videosundaki dikkat çeken bir diğer konu Mehmet Ağar ve Korkut Eken’i Kıbrıslı gazeteci Kutlu Adalı’nın cinayetiyle suçlaması oldu. Peker bu cinayeti kendisinin işlemediğini ancak anlatılan yalanlarla cinayet için dolduruşa getirildiğini ifade ederek şu ifadeleri kullandı:

“Biz o zamanlar Korkut Eker, Mehmet Ağar hepimiz beraberiz. Genelde bana iş adamlarını yönlendiriyorlar, fail-i meçhullerden ziyade… Kıbrıs’ta bir adam var. Bu adam Kıbrıs’ı Rumlara satmak istiyor. Bana iki tane profesyonel isim lazım. Abi ben sana kendi öz kardeşimi göndereceğim sana. Atilla Peker’i söyledim. Çok iyidir bu işte, uzmandır. THY’den bakabilirler Korkut Eker ve Atilla Yıldırım bu cinayetlerden çok daha önce gittiler. Aradan zaman geçti, döndüler 3-4 gün sonra. Korkut abi ile konuştuk, dedi ‘tekrardan gideceğiz.’ Sonra orada başka bir bunlara bağlı ekip öldürmüş. Karşılaştık Korkut abi ile, ‘Halloldu’ dedi. Ben öldürsek öldürdük derdim, çünkü zaman aşımına girdi. Yüce Allah o insanın kanını bize nasip etmedi. Yav adam temiz adam. Rumlara falan ülkeyi satacağı yok adamın. Hep böyle yapıyorlar, vatanseverlik vatanseverlik milleti coşturuyorlar herkesi birbirine sokuyorlar.”

Denktaş’a muhalif olan Kuzey Kıbrıslı gazeteci Kutlu Adalı nasıl öldürüldü?

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin başkenti Lefkoşa’da 1935 yılında dünyaya gelen gazeteci, yazar ve bürokrat olan Kutlu Adalı, 6 Temmuz 1996 tarihinde evinin önünde gerçekleşen silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetti.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti emniyet müdürlüğünün başlattığı soruşturma sonuç vermedi ve bu cinayet fail-i meçhul olarak kaldı.

Gazeteci Adalı, ölümünden hemen önce çok değerli tarihî eserlerin kaçırıldığı St. Barnabas Kilisesi ve İkona Müzesin’de gerçekleşen silahlı soygunu araştırıyordu. Adalı, soygundan dokuz gün sonra, 23 Mart günü yayımladığı haberinde, söz konusu baskında KKTC Sivil Savunma Teşkilat Başkanlığı’na bağlı resmî araçların kullanıldığını yazdı.

Adalı, Kıbrıs’taki Türk siyasiler ve çevresi tarafından milliyetçi ve vatansever olarak bilinse de dönemin Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’a muhalifti. Denktaş hakkında yazdığı “Minaredeki deli” başlıklı yazı yüzünden evi kurşunlanmıştı. Adalı yazılarında, Kıbrıs’ta faaliyet gösteren bir dizi paramiliter örgütlerden bahsediyor, “Kıbrıs Barış Harekatı”ndan önce birçok cinayetin onlar tarafından işlendiğini ve Rumların üzerine atıldığını iddia ediyordu.

Kutlu Adalı, 2 Nisan 1996 tarihinde tehdit edildiğini açıkladı. Adalı’nın şikayetleri emniyet yetkilileri tarafından dikkate alınmadı. 6 Temmuz 1996 tarihinde suikast gerçekleşti.

Exit mobile version