Site icon İnternet Haberler Köşe Yazıları Yorumlar Siyaset Ekonomi Spor

Osman Kavala, 3,5 yıldır tutuklu: Suç yok, dava çok

Osman Kavala, 3,5 yıldır tutuklu: Suç yok, dava çok


Anadolu Kültür Yönetim Kurulu Başkanı Osman Kavala’nın cezaevine konulmasının üzerinden tam 3,5 yıl geçti. Kavala, “Hükûmeti devirmeye teşebbüs” ve “anayasal düzeni devirmeye teşebbüs” suçlarından 1 Kasım 2017’de tutuklanmıştı.

Kavala, bu süreçte, her iki suçlamadan da tahliye edilmesine, hakkında bir kez beraat kararı verilmesine, AİHM kararına ve Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin uyarılarına rağmen özgürlüğüne kavuşamadı.

 

Gezi eylemlerinin finansörü olduğu ve 15 Temmuz darbe girişiminde rol oynadığı gerekçeleriyle 3,5 yıl önce tutuklanan Kavala ile ilgili suçlamalar, aynı kanıtlar tekrarlanarak sürekli değiştirildi.

 

T24’ten Gökçer Tahincioğlu’nun haberine göre Kavala, 15 Temmuz dosyasında ABD’li Henry Barkey’le telefonu aynı baz istasyonundan sinyal verdiği gerekçesiyle önce “anayasal düzeni devirmeye teşebbüsten” soruşturuldu. Bu dosyadan tahliye edilen Kavala, Gezi davasından beraat ettiği gün hiçbir yeni kanıt olmadan tutuklandı. 

 

Bu suçlama için AİHM’nin “hak ihlali” kararı verdiği görülünce aynı kanıtlarla “casusluk” suçundan tutuklanan Kavala hakkında Barkey ile birlikte “casusluk yaptığı” iddiasıyla ve aynı kanıtlarla dava açıldı.

 

Gezi davası da istinaf mahkemesinde bozulunca, iki dava birleştirildi ve bu dava torba davaya dönüştürüldü. Kavala, 21 Mayıs’ta hiçbir yeni delilin olmadığı ancak yeniden torba dava halinde görülecek Gezi davasında mahkeme karşısına çıkacak.

 

“Kavala’ya Özgürlük” başlığı ile yapılan duyuruda, Kavala’nın tutuklanmasının üzerinden 3,5 yıl geçtiği anımsatılarak, şöyle denildi:

 

“Ülkemiz bir hukuk devletinde rastlanması mümkün olmayan ceza davalarının yaygınlaştığı olağanüstü bir süreçten geçiyor. Evrensel hukuk normlarına, hatta yürürlükteki yasalara, yerleşik yargı usullerine aykırı uygulamalar gündelik hale geldi. Osman Kavala’nın tutukluluk hikâyesi, yargının siyasallaşmasının ve siyaset tarafından kullanılmasının çarpıcı bir örneği. Cezalandırılmak istenen kişiye göre suç yaratma teşebbüsünün örneği. Sadece hukuk normlarının değil, mantık kurallarının da hiçe sayılarak delil yerine komplo teorileri kullanma faaliyetinin açık bir örneği”

 

Kavala, 1 Kasım 2017 tarihinde “hükümeti devirmek veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs” (TCK 312) ve “cebir ve şiddet kullanarak anayasal düzeni devirmeye teşebbüs” (TCK 309) suçlamalarıyla tutuklandı.

 

Gezi protestolarının planlayıcısı, yöneticisi ve finansörü olduğu iddiasıyla hükümeti devirmeye teşebbüs suçuyla yargılandığı dava beraat kararıyla sonuçlandı. Beraat kararından sonra serbest bırakılmadı, daha önce tahliye kararı verilmiş olan ikinci suçlamayla yeniden tutuklandı.

 

Bu süreç içinde, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi hem hükümeti devirme hem de darbe teşebbüsüyle ilgili suçlamalar için makul şüphe uyandıracak delil olmadığına hükmetti, tutuklanmanın siyasi faktörlerle yetkinin kötüye kullanılması olduğu tespitini yaptı ve Kavala’nın derhal serbest bırakılması yönünde karar aldı. AİHM kararının etrafından dolanarak tutukluluğu devam ettirmek amacıyla üçüncü bir suçlama, casusluk suçlaması (TCK 328), ortaya çıkarıldı.

 

Kavala hakkında hazırlanan ikinci iddianamede bu suçlama, casusluğun konusu olması gereken gizli bilginin ne olduğunu, kimden ve nasıl temin edildiğini anlatma ihtiyacı hissedilmeden yer aldı.

 

İddianamede, Kavala’nın Gülenci örgütün mahrem sorumlularıyla irtibat halinde olduğu, 15 Temmuz darbe girişimine katıldığı, hatta darbe sonrası kurulacak hükümette yer alacakların koordinasyonu ile uğraştığı şeklinde akıl almaz suçlamalar da bulunuyordu.

 

İddianamede hem casusluk hem de 15 Temmuz darbe girişimini desteklemek suçlamasına dayanak olarak, Kavala’nın darbe girişiminin arkasındaki dış güçlerin ajanı olmakla suçlanan Henri Barkey ile yoğun irtibat içinde olduğu iddia edilmişti.

 

Bu iddiayla ilgili kullanılan sözde delil, Kavala, Divan ve Hilton otelleri arasındaki çalışma ofisindeyken Barkey’in telefonunun yakın yerlerden sinyal vermiş olmasıydı; aynı baz istasyonundan sinyal çakışması dahi bulunmamıştı. Somut delil bulunmaması ise, ilişkinin çok gizli yürütülmüş olması ile açıklandı.

 

Osman Kavala, hükümeti devirmek, darbe teşebbüsünde bulunmak ve casusluk gibi çok ağır suçlamalarla yargılandığı davalarla ilgili olarak farklı tarihlerde tutuklanmış ve 3,5 yıldan fazla bir süre tutuklu kalmış olduğu sürecin hiçbir aşamasında, savcı tarafından sorgulanmadı.

 

Bütün bu yoğun delilsizlik durumuna karşın, Cumhurbaşkanı birkaç kez Kavala’nın suçlu olduğuna dair demeçler verdi, bunlardan birinde de Gezi davasında verilen beraat kararını eleştirerek, bunu Kavala’nın tahliyesini sağlamaya yönelik bir operasyon olarak niteledi.

 

21 Mayıs’ta 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapılacak duruşmada, Kavala ile ilgili Gezi davasının, Çarşı grubu ile ilgili Gezi davasıyla birleştirilmesi, bunların da Kavala ile ilgili 15 Temmuz darbe girişimini desteklemek ve casusluk suçlamalarıyla ilgili davayla birleştirilmesi söz konusu. Böylece birbirlerinden farklı eylemler, birbirlerini tanımayan kişiler arasında ilişki kurulmaya çalışılacak.

 

Ergenekon ve Balyoz davalarında gördüğümüz bu uygulama, siyasi davalarda algı yaratmaya yarayan elverişli bir yöntem olarak ortaya çıkıyor. Daha bir süre Gezi protestolarının yargı aracılığıyla dış komplo olarak kriminalize edilmesi, siyasetin gündeminde yer almaya devam edecek ve bunun kanıtı olarak da Kavala’nın cezaevinde kalmasına gayret edilecek gibi görünüyor.

Exit mobile version